24 Nisan 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

24 Nisan 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKŞAM Yeryüzünde garib âdetler, gülünç itikadlar mp mamaya aya Her milletin kendine göre bir yemek pişirmesi sistemi var , kimse kimsenin yemeğini sevmiyor, ve midelerimiz alışmadığımız yemeklerden hoşlanmıyor Şark memleketlerinde tekrar edilen bir ata sözü var. Orada diyorlar ki : “Garb yemeklerini koklayıp geçmeli, Japon yemek- lerinin karşışına geçip seyret meli, Çin yemeklerini oturup yemeii.,, Fakat bu tarife rağmen Çin ve Japon yemeklerinden tatanlar bunlardan hoşlanmıyor gezme maksadile ecnebi den bir kısmı da bu uzak ve yabancı memleketlerin yiyeceklerinden tada- ım diye bir kere uğrarlar. Şarkta tekrar edilen bir atasözü var, bazı memleketlerin yiyecek sis- temlerini ne güzel hulâsa ediyor: Ora- da diyorlar ki; «Garb yemeklerini koklamalı, Japon yemeklerini seyret- meli, Çiri yemeklerini yemeli> Bun- dan maksat garb usulü hazırlanrış yemeklerin pek hoş ve iştiha açıcı bir kokusu olduğunu hatırlatmak, Japon yeihekldrinin gösterişine çok ehemmi- yet vörilmiş olduğunu söylemek, fa- kat ne görünüşü ne de kokusu hoş oliiyan Çin yemeklerinin pek lezzet- Mi olduğunu bildirmektir. Bu tarife rağmen bu uzak memleketlere giden- ler yahut büyük şehirlerdeki Çin ve Japon lokantalarını ziyâret edenler ne Çin nedeJapon yemeklerinden hoşlanmıyorlar. Japonlar vaktile bilmedikleri kah- ve, şarap, bira gibi içkileri ve ekmeği Avrupalılar ile temaslarından sonra öğrendiler. Japon şehirlerinde ecnebi Yokantaları açıldı, orada japonca ve- ya çince yazılı listelerde Bifutekki, Birru (Bira) Pan (ekmek) gibi garb usulü yiyecek ve içecekler görülür. Arasıra merak-ederek buralara uğrı- yan - Japonlar da var amma Onlar Umumiyetle, yiyeceklerinde kendi Adetlerinden ayrılmıyorlar. Japonlar günde üç defa, sabah, öğ- leyin ve akşam yemek yiyorlar ve he- men üçünde de ayni şeyler örlaya geliyor. Yemek yerde yenir, bir küçük minder Üzerine diz çökerek oturan her misafirin önüne yemekler bir la- ke tepsi içinde olarak getirilir. Ye- mekler küçük küçük porselen veya tahta kâseler içine konmuştur. Ba- Zan sekiz on çeşit teşkil eden bu kâse- ciklerde çorbalar, bakla ezmeleri, yo- Sunlar, çiğ balıklar, ufak ufak doğ- Tanmış piliç parçaları, şalgam, turp, pancar gibi sebzelerle ince bambu dal- Jarı, lotüs kökleri vardır. Bütün bü yemekler biberlerle ve Shyoyü deni- Jen tahammür ettirilmiş arpa salça: ları ve diğer mayalarla süslenmiş bü: Junur. İçerisi haşlanmış pirinçle do- hu bir tahta kovanın yanında düran Her memleketin kendine göre bir yemek pişir- me sistemi var, Gıdaların esasi ayni şeyler bile ol- sa bu hazırlayış yüzünden yemekler arasında bü- yük farklar peyda oluyor. Biz bu ecnebi mutfak- larının "kiminden hoşlanirız, kimini sevmeyiz ve yiyemeyiz, bazılarından nefret bile ederiz. Herkesin kendi alıştığı tarz yiyeceğe karşı hissettiği hâzlı- lık o kadar kökleşmiş bir itiyat ki iş için yahut diyarlara gidenler kendi memleketlerinin yiyeceklerini daima arar durur- lar. Meselâ tahsilde olan talebelerimiz pilâv, ya- lancı dolma, patlıcan kızartması gibi yemeklerin hulyasını zihinlerinden silemezler, Bunun içindir ki ecnebisi çok olan bazı büyük şehirlerde başka memleketlerin yemeklerini hazırlıyan lokantalar açılır ve bunlar.pek iyi iş görür. Pariste, Londra da, Berlinde, New-Yorkta bir kaç Türk, Çin Ja- pon, Macar vesair ecnebi lokantası bulunur. Bu- ralara o memleketin evlâtları gittiği gibi yerliler- hizmetçi kız misafirlerin pirinç kâse- leri boşaldıkça boyuna onlara pirinç verir; Çünkü orada pirinç ekmeğin $€- rini tutar. Japon usulü yemek şöyle yenir: Pirinç dolu kâseyi sol elinize alırsınız, sağ elinizin üç parmağı ara- sına sıkıştırdığınız iki küçük çubuk ile bir parça bu piririçten yakalar, di ğer kâseciklerden birâz balık veya sebze alarak ağzınıza götürürsünüz. Döküp saçmadan bu çöplerle yemek yemek büyük bir meharet ister Fakat, Japonlar bu usulü Avrupalıların çatal kaşık kullanmalarından daha üstün ve daha: sıhhi buluyorlar ve her ye- mekte biz tertemiz ve yeni çubuklar kullanıyoruz, halbuki sizin çatal bi- çaklarınız ne kadar.temizlenirse te- mizlensin başkaları tarefından' kul- Janılmıştar.. 3 diyorlar, hele lokanta larda diğer müşterilerin önünden alı narak kirli bir bezle şöyle siliniverdik: ten sonra önünüze getirilen çatal ka- şıktan iğrenmemek münkün olamı- yacağı iddiasını ileri" sürüyorlar, Japon: «Yemeği en evvel göz tat- malı» der. Bu itibarla orada küçücük tabaklar ve kâseler içinde herkes için ayrı ayrı hazırlanan yiyeceklerin çok gösterişli olmasina: dikkat edilir; Ja: pon ahçıları ayni zâmanda birer ma- hirartist ruhu taşır ve türp, pancar, şalgam, salata gibi sebzelerle sahaı- cıkların üstüne âdeta birer çiçek de- meti kondurmuş olurlar. Japonyada bizim ekmeğimizin yerini tutan pi- rinç dalma sofradan eksik olmamak- Ja beraber Japon yemeğinin en esaslı kısmı balıktır. Balıksız bir Japon ye- meği tasavvur edilemez. Çorbanın içinde bakarsınız, küçük beyaz parça- Jar hâlinde balık köfteleri yüzer, be: yaz peynir zanettiğiniz şey bir balık parçasıdır. Hattâ çiğ yenilen balık lar bile vardır. Orada hastalıktan yes ni kalkmış olanlara doktorlarin tav. siye ettikleri perhiz yemekleri bu çiğ balıklardır. Bunlar hem iyi bir gda temin ediyor, -hem hâzımları pek ko- lay oluyormuş: Biz nasıl * istridyeyi çiğ. olarak iğrenmöden, “tiksinmederi yersek Japonlar dâ bu'çiğ balıkları öyle seve ssve yerler. Fakat bu çiğ bas hklar üzerinde meharetle hazırlanmış m e eğ çocuk bayramlarında evlerin üstüne asılan sazan balığı balonları Zi J gında bir Japon al- İ les, Ortada solda: © Japonyada balık na- İml kazartılır; ortada Japohlar iki küçük salçalâr, fasulye ezmeleri; tereotula- ri, turpldt vardır, bu cihetle bunlar çiğ balık kokusu hissedilmeden 1ez- | zetle yenirler. Pembe etli bazı som ba- lıkları Japonların çok makbul yemek- leri arasında sayılır. ; Japonyada Sazan balıkları erkek kuvvet ve kudretinin bir timsali sayı- ır. Bin iki yüz senedenbeği her sene 5 mayısta yapılan erkek çocuk bay- ramlarında bütün erkek çocuğu olan Japon-evlerinin damlarında balık şek- linde yapılmış balonlar bir ipin ucun- da sallanır durur. O evde ne kadar erkek çocuk varsa bu balonlarda ona göre ziyadeleşir ve her Japon evinin damında bu bayram günü sallanan balık şeklindeki balonların çokluğu ile iftihar edex, Balık sunat işlerinde de en çok kullanılan bir motiftir. Meş- hur ressamların en-çok sevilen tablo- ları hep balık resmi olanlardır. Mese- lâ geçen sene Tokyo resim sergisinde birinciliği kazanan resim, bir sazan balığı üzerine binmiş bir çocuğun bu- lutlar arasından geçişini tasvir eden tablo idi, Faik Sabri Duran Türkiye » Ecnebi 1400 kuruş 2700 kuruş 760 » 1450 » 400 » 800 » 150 » — Posta ittihadına dahil olmayı ecoebi memleketler: Seneliği 3600, ali aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adren tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Sefer 12 — Rızı Kasım 168 & İmek Güneş Öğin İkindi Akşam Yatı E 19 100 514 S2 1205 YA Va. 316 5/08 12,12 1600 1458 2038 İdarehane: Babıkli civan NN Acımusluk Sok. Na 13 Firavunun kemiği ?A Nisan 1937 bir ... evi altüst etmiş | İngiliz Lordu nihayet kemiği tekrar Mısıra göndermeğe mecbur olmuş Seyahat ve asari âtika m Lord Aleksandr bir tedkik seyah yada Edimburg ci dönmüşler ve Firi hakiki kemiklerinden bir beraberlerinde getirmişlerdir. Firavunun kemik parçası parçasını Fakat Londraya getirildikten sonra Lordun şatosunda | o kadar garip ve esrarengiz hâdiseler cereyan etmiştir ki, Lord ile karısı bü uğursuz yadigârı Mısırdaki Firavu- nun mezarına -götürüp bırakmağa mecbur kalmışlardır. Lord Seton Firavunun kemik par- çası şatoya getirildikten sonra vuku bulan garip hâdiseler hakkında uzun bir makale yazmıştır. Bu makalenin en mühim kısımları şunlardir: — Zevcemle beraber, Mısırda Luk- sora gittiğimiz zaman, Firavunun me- zarlarını ziyaret için, bir hayli müş- külâttan sonra, izin alabildk. Ziyacet günü, Mısır hükümdarlarından brine aid ve Milâddan 3 bin sene evveline aid bir mezar keşfedilmişti. Bu ms- zarı ziyaret ederken, Firavunun ke- | miklerinden küçük bir parça gözmü. | ze İlişti. Zevcem, bu kemik parçasını kıymetli bir hatıra olarak Londraya götürmek arzusuna dayanamadı. Bir aralık, fırsatını bularak küçük kemi- ği yerden aldık, Zevcem, korsajı arası- na sakladı. Sevincimize payari yoktu. Kahiredeki otelimize döndüğüm za- man bize refakat eden tercümana me- seleyi anlattık. Tercüman şaşkın bir halde: — Aman! Kemiği yerine götürüp bırakınız; Başınıza bir takim felâket- ler getirir dedi, Batıl itikadlara inan- madığımiz için tercümanın bu sözle- Tine olhuz silkerek güldük. Londraya döndüğümüz zaman ilk işimiz, bu üç bin senelik kıymetli ya- digârı kristaldan bir mahfaza içinde salonumuzun en mutena bir yerinde, kadife kaplı bir etajerin üzerine yer- leştirmek oldu. Bu âne kadar rahatı- mizı bozsitak hiç bir hâdise olmamış- tı. Garip ve esrarengiz hâdiseler bu tarihten sonra başladı. Zevcem esrarengiz bir hastalığa tu- » tuldu. Bidayette hastalığa ehemmiyet vermedik. Fakat gün geçtikçe vaziye- | ti fenalaştı. En maruf doktorlara gös- terdik hastalığını teşhis edemediler. Sonra evimizde garip bir takım hâ- | diseler cereyana başladı. Esrarengiz bir kuvvetin tesiri altında bulunuyor- duk. Bitkin bir halde idik. Bir gün ye. genim banyoda iken bir insan haya lini gördü. Korkusundan öyle bir çığ- lık kopardı ki, yukarıya diktiğimiz zamiâh, onu baygın bir Malde'gördük. Çocuk, gördüğü hâyalett tart etti. BU tarif, Misirda görmüş olduğumuz mumyüların şekline tamamile-benzi- yordu. Başka bir gece, misafirlerimizle bü- yük salonda kâğıd oynarken üzerimi- | İ geldi. Halbuki o gece ne iş ne de, ağırlık verecek r fazla yemek yemiştik. rımdan sonra çocuğum, dadısı, ex hizmetçisi sırasile esrarengiz bir hastalığa tutuldular. Evde ayakta yale nız ben kalmıştım. Bu hâdiselerin bi» ribrini takip etmesi üzerine evimi ter- ketmeğe mecbu aldım. Bu uğursuz kemik parçasını meş- hur bir teşrih profesörüne göster- dim. Profesör uzun uzadı tedkik et- tikten sonra bunun bir kadına aid ok ması lâzım geldiğini ve Mısıra götü- rüp eski yernie koymaklığımı tavsiye etti. Doktorun tavsiyesi üzerine bu kemiği bir paket yaparak ertesi gü- nü postaya vererek Mısıra gönder- mek için kristal mahfazasının içine koydum. Geceleyin dehşetli bir şangırtı ara- sında uyandım. Salona koştuğum za. man paketin açıldığını, kemiğin or- tada açık durduğunu, kristal mah- fazasının yerlerde param parça ser» pilmiş olduğunu gördüm. Halbuki evde benden başka kimse yoktu. Kas İ lan kristal mahfaza, farzı mahal ola- rak yere düşmüş olsa bile kırılmama- sı lâzım gelirdi, Çünkü salon kalın halılarla döşenmişti. Bu hâdiseden sonra artık dayana madım ve bu uğursuz kemiği başıni- dan deletmeğe karar verdim. Şuna kanaat getirdim ki, eski Mısırlılar, mezarlarına dokunacak ve çiğneye- cek olanların başlarına felâket ve ş6- amet getirmek sırrına meğer çok vâ- kıf imşiler, ı ye günü göğüslerinizi Türk Maaril Cemiyiti Rozetlerile. süsleyiniz. mrs Li AKŞAM, ın Çocuklar için tertib ettiği resimli müsabaka — Hayvan resimlerinin neşri bitti Evvelce de bildirdiğimiz üzere, müsabakaya iştirak etmek için (20y tane resmi biriktirmiş olan- lar, resimlerde gördükleri hayvan- ların (hangisi - hangisine düş- man) ise onları yanyana yapıştı- rıp aşağıdaki adrese . göndermeli- dirler; «Akşam gazetesi Çocuk dünyası resimli müsabaka memurluğuna; Dikkat: 1 — Gönderilecek mektuplar» daki -isim: veadreslerin, okunaklı olması, ISP 2 —'Neşredilen (20) tane Tes- min. tamam. bulunması şarttır, 3. Bu müsabakaya aid mek- tuplar (1 mayıs 1937 cumartesi) günü saat 17 ye kadar kabul edi- lecektir. Egti her Şey gizi tabırsızlandırıyor ve titizlendiriyorya, eyer ulak bir absilik fikürleriniz üst ediyorsa, eger geceleri uyku tutmayorsa, teşhis, pek basittir: sinirlerinizin tenepbühiyeti artmıştır, benz vakıt varken ba Senalığı gidermeğe mec'e ediniz. Bromural -Knoli- bütün dünyanın tanıdığı bir ve afiyeti size iade eder, — zaran yokdur. müsekkin olup kaybettiğiniz rahatı, uykuya Tesiri gayet seridir, — Bromura'in hiç bir 1 ve 5 kesiprimeyi havi'tüp Merde eczanelerde reçete e satıl. Knoll A-G, kimyevi maddeler fabrikaları, Ludwigshafen #Rhin

Bu sayıdan diğer sayfalar: