15 Mayıs 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

15 Mayıs 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 8 En çok beğendikleri romancılar AKŞAM 15 Mayıs 1937 Edebiyat fakültesi talebesi arasında bir anket Talebe şu dört isimde âdeta ittifak ediyor: Hâlide Edib, imes Ziya, Reşad Nuri, Hüseyin Gi Halide Edib Halid Ziya Büyük Türk romancısı Halid Ziya Uşaklıgilin elli beşinci sanat yılı Halkevinde genç, ihtiyar kalabalık bir kütle tarafından merasimle tesld edilirken edebiyat fakültesi talebele- rile yapılan bir ankete verilen ce- vapların sebep olduğu dedikodular hâlâ devam ediyor. Bu ankete bazı talebeler «Halid Ziyayı okumadık», bazıları «okuduk amma unuttuk», biri «ders olarak okuturlarsa oku- rum», bir başkası «hiç vaktim yok> diye cevap vermiş ve içlerinden biri çıkıp ta Halid Ziyanın eserlerini zevk- Je okuduğunu ve okumak lâzımge- leceğini söylememiş. Gerçi. talebeler bir kaç gün sonra ankete böyle cevap vermediklerini bildirdilerse de gazete «verdiler» diye iddia etti. Olabilir; zaten hakikatin kaybolması için iki zıd iddia kâfidir. Fakat bu sefer ayni «suali bir kere de ben sorayım, bakalım, nasıl ce- vaplar alacağım: diye edebiyat fa- Yültesine gitmekten kendimi alama- dım ve gittüm. Saat ondu. Talebelerden bir kıs- mı ders başlamadığı için koridor- larda dolaşıyorlardı. Edebiyat fakültesinden tanıdığım birine (o rasgelince hemen arka- daşlarını toplamasını rica ettim ve iki üç dakika sonra fakültenin yan koridolarından birinde oldukça bü- yük bir kalabalık teşkil ettik. Suali- mi sordum: — Halid Ziya hakkında düşüncele- ririz? Derhal edebiyat fakültesi talebele- rinden" ve sonra isminin Fikret Bahaeddin olduğunu öğrendiğim bir bayan kalâbalığı yararak karşıma geldi: — Evvelâ bize böyle bir sual so- rulamaz, dedi, Bizim beyanatta bu- Yonmeya salâhiyetimiz yoktur. Sani- yen sualiniz de yersizdir, bizim Ha- id Ziya hakkında ne düşüncemiz olabilir, Türk edebiyatında yüksek mevki işgal etmiş büyük bir edip hak- kında uzun. etüdler yapmadan, bü- tün eserlerini okuyarak değerini tar- tap, ölçmeden nasıl cevap verebiliriz? Bu mümkün müdür? Bu hususta ha- arrlıklı değiliz. — Fakat Halid Ziyanın bir eserini okuyup onun hakkında şahsi bir kanaate sahip değil misiniz? — İşte gazeteciler hep böyle yan- hş anlıyorlar, Size benim Halid Ziya- nın eserlerini okumadığımı kim söy- ledi? Ben kendi hesabıma bütün eserlerini okumuşumdur. Kendisine büyük hürmetim vardır. Fakat hiç bir edebiyat talebesi bir edip hakkın- da soracağınız suale cevap veremez.» Btraftan sesler yükseldi. Herkes böyle bir sual sorulamıyacağını, s0- rulsa bile cevap verilemiyeceğini, ve- rilse bile'bir hüküm ifade etmiyece- ğini, hüküm ifade etse bile pek şah- si bir hüküm ifade edebileceğini hep- si ayrı ayrı iddia ve müdafaa eder- Jerken ben de işte bu şahsi hüküm- leri toplamak üzere buraya geldiği- mi söyledim. — Beyanat veremeyiz, mezun de- ğiliz! dediler. İzin alalım, dedim, fay- dasız olduğunu izah ettiler. Onlara son hadiseden sonra Halid Ziya hakkında bir tek söz söyletmek mümkün değildi. Cevap yerine, sorduğum suali tahlil ederek nasihat veriyorlardı. Bu esna- l | da ben de Halid Ziya hakkında ya- pılan ilk ankete edebiyat fakültesi talebesinin cevap vermemiş olduğuna bir kere daha kani oldum. Edebiyat fakültesi talebesinin bir edip hakkin» daki düşüncelerini alıp yazmak, bu vaziyette, mümkün mü idi? İşte ya- rum saattir uğraşıyorum ve bir şey söylemiyorlar, Nihayet ben de mecburen anket. | ten vazgeçtim, Tam gitmeğe karar vermişken: — Size bir başka sual! Halid Ziya hakkındaki düşüncelerinizi sOrMuyo- rum. Türk romancılarından en çok hangisini beğenirsiniz? dedim. Birdenbire ne oldu. bilmiyorum; hepsi cevap verdiler, İşte aldığım ce- vapları aşığıya yazıyorum. Cevap ve- Trenler tamamen edebiyat fakültesin- dendirler. Bir edip hakkında beyanat ver- menin en çok aleyhinde bulunan ba- yan Pikret diyor ki; *-e Halide Edibi hiç bir garp ro- mancısına değişmem. Bence üç bü- yük romancımız vardır, Halide Edip, Reşad Nuri, Halid Ziya, Halide edibi hepsine tercih ederim.» Hakkı Akbulut'un sözleri şunlardır: — Hüseyin Rahmi, Halid Ziya, Mehmed Rauf, Halide Edip, Reşad Nuri. Bunlar büyük sanatkârlardır. Hikâye vadisinde Refik Halid yegâ- nedir, Ömer Seyfeddin ile Sabahad- din Aliyi de iyi bulurum» Abdülkadir Karahan şu beyanatta bulundu: — Roman okumaya Halid Ziyadan başladım. İlk okuduğum roman da Mavi ve Siyahtır; bundan sekiz se- ne evvel. Fakat okuduğum romanci- lar arasında en İyi bulduklarım Ya- kup Kadri : ile “Halide Ediptir, Ya- kup Kadrinin «Yaban; isimli roma- mını, «Ankâras sını, Halide Edibin #Kalb ağrısı, ve Zeynonun oğlu eser« lerini sevdim. Peyami Safa da kuv- vetli bir romancımızdır. Bir «Tered- düdün Romanı? ve «Dokuzuncu Ha- riciye Kovuşu» fevkalâdedir. Talebeden Raci: — Bu susliniz etrafında böyle sel- lemeüsselâm konuşmakta mâna yok. Bir gün buluşalım, oturur, uzun uzun konuşuruz, diyor, Behçet Okan: — Hüseyin Rahmiyi, Ahmed Ra- simi bütün romancılarımıza tercih ederim. Ben çok roman okudum. Be- gendiklerim bunlardır. Eserlerinde cemiyetin her sınıfını ayrı ayrı ted- kik etm$ilerdir. Ziya Işın şunları söyledi: — Reşad Nuriyi çok severim. Çün- kü içten düşünerek yazar, Halide Edib de iyi bir romahncımızdır.» Ahmed Ateş ise şu fikirdedir; — Roman okumaya ilk defa Reşad Nuri ile başladım. Bundan sonra Hüseyin Rahmi Reşad Nuri bütün romahcılarımızın eserlerini okudum. İçlerinden en çok beğendi- ğim Hüseyin Rahmidir. Diyebilirm ki düşüncelerim üzerinde onun €e- miyelin tedkiki gddedeceğimiz mü“ şahedelerinin “çok tesiri olmuştur. Yakup Kadri ile Halide Edibi de se- verim. B. Mustafa Kemal Ergenekona ge- since diyor ki: — Bizde ilk büyük edebi roman merhalesini yapan, yarım asır zar- fında bütün mekteplere uzak, yakın büyük tesirler icra etmiş olan, ese- rinde yeniyi ve eskiyi yaşatan Halid Ziyayı severim. Onun eserlerini an- layabilmek için müvazi bulunduğu Avrupa roman cereyanlarile muka- yese ve tedkik etmek lâzımdır, Onun yanınida Eylül muharririni de.nutmamak lâzımdır. Yaşıyan romancılar içinde bilhas- sa Reşad Nuri romantik bir hava içinde psikolojiye uğramayan bir lirizmi ihtiva eder, Seşörim. Peyami Safa bizim rTömüan sâhamızm ayrı tipte bir Prustudur. “ Akagündüz iyi bir kabiliyettir.> Kemal Eker dedi ki: — Şimdiye kadar okuduğum ?1o- mancılar arasında üzerimde cn bü” yük tesir yapan ve rümanları en çok hoşuma giden Hüseyin Rahmi, Halid Ziya, Halide Edip, Peyami Safa ve Reşad Nuridir. Halid Ziyanın Aşkı Memnuile Mavi ve Siyahi ilk okuduğum zaman- danberi üzerimde çok büyük bir te- sir bırakmıştır.» Teşkil ettiğimiz kalabalığın yanın- dan yavaş yavaş geçen ve sonradan isminin Emire olduğunu öğrendiğim bir bayan sualimi sorunca yürümekte devam ederek; — Halide Edibi severim, dedi ve geçti gitti. Bir başka bayana &ordum: #Ayak üstünde ölmaz> dedi, bir diğeri: «Val- lahi söylemem; mukabelesinde bü- Tundü. Bu sırada 211 çaldığı için hepsi s- nıflara dağıldılar. —Ş. H.R. İzmir (Akşam) — Ege mintakasındaki esarı atikanın geniş asfalt yollarla biribirine bağlanması ve İzmirin bir türist şehri haline getirilmesi için vilâ- yetçe hazırlanarak başvekâlete sunulan projeye büyük ehemmiyet verilmek- tedir. Yedi buçuk milyon lira sarfile geniş yollarla harebeler, biribirine bağ- Iauırsa İzmir, dünyanın en meşhür turist merkezlerinden biri olacaktır, Yüe kerıdaki resim, harabeleri ve eski medeniyet izlerile meşhur Sökede Didim ha- rabelerinden bir görünüştür. Enver Paşanın ölümü Tefrika No 4 Derbent civarında şiddetli bir muharebe, Enverin MA pap oluyor Komünist ida »—” renin teessüsün- den'sonra Bolşes | viklerle genç Bu- harahlar arasinda | münasebet tees- süs etmedi. Niha- | yet gençler 1920 senesi eylülünde emirlerini kovma. * ğa muvaffak ol- dular, Üç gün de- yam eden bir ihti- lâlden sonra emir çocuklarile ve ha- rem <kadınlarile beraber Efganis- tana kaçtı. Şimdi Kâbilde Karakul göllerinden gön- derilen yapağıları satarak hayatını kazanmağa çalış- maktadır. Bu isyan bir ta- : raftan (oBuhara hanlarını ve emi. © rin taraftarlarını gücgedirdi. Diğer taraftan köylüler de Bolşeviklerin Ginsizliklerine ta- hammül edeme- diler. Bu suretle genç Buhazalıla- rın ihtilâl Bolşe- vik ordusuna kar- $ı yapılmış bir is- yan şeklini aldı. İşte Enver paşa basmacılar denilen bu âsilerin başına geçti ve Bolşevikle- re karşı harp açtı. Turan ittihadı fik- rini basmacılara da telkin etmeğe çalıştı. Kâbile ajanlar gönderdi. O ma- hafilin de muvafakatini aldı. Çünkü Buharanın Efganistan tarafından il hakı imkânı Kâbil mahafilinde mem- nuniyetle karşılanıyordu. Enver bir ordu topladı ve hayatının. ihtiraslarım tatmin etmek için bütün kudret ve kabiliyetlerini bir araya top- Jadı, Bir rivayete nazaran bu esnada İngilizlerden»de para ve silâh aldı, Fakat bu rivayetin ne dereceye kadar doğru olduğu malüm değildir. Her- halde basmacıların İngiliz silâhlarile ve İngiliz cephanesile mücehhez ol- , dukları tesbit edilmiştir. Bu silâhla- rın Türkistanda çalışan ve Malliso- nun idaresi altında bulunan İngiliz ajanları ve kuvvetleri tarafından bas- macılara dağıtıldığı zannedilmektedir. Bir de Buharadaki Efgan elçisi Enve- Te yardım ediyordu. Efganistandan Envere iltihak etmek üzere bin kadar gönüllü gelmişti. Enver bir sene kadar Buharada kaldı. Fakat harekâtı mahdud bir sa- haya inhisar ediyordu. Merkezi Rus- ya ile Buhâra arasında tesis edilen “münasebetler, basmacılarda görülen başlıca hoşnutsuzluk sebeplerini or- tadari kaldıracak gibi görünüyordu. 'Turan ittihadı fikri ise bir türlü kök salamıyordu. Enver Alman mektebinden çikma bir generaldi. Fakat onun Buhara dağlarında tatbik ettiği sevkulceyş, Enverin kuvvetlerini mahvetmek için gönderilen Kızılordunun vaziyetini kolaylaştırmaktan başka bir şeye ya- ramıyordu. 1922 senesi haziranının on dördün- cü gecesi Enver, asırlarca evvel bü- yük İskenderin ve Romalıların ileri- ledikleri Derbent civarında bir hü- cum yaptı. Bolşevik kuvvetlerine ku- manda eden general Kakurinin ifa- desine nazaran bu hücumda Enverin kuvveti 3000 kişiyi geçmiyordu ve topu da azdı. Halbuki Sovyet fırkası 8000 kişiden ibaretti, mükemmel top- çu kuvvetlerine malikti ve süvarisi de tecrübeliydi. Bu muharebede Enver mağlüb ol- du. Kakurin, Enver paşanın kuvvvet- lerini dağlara kadar sürdü. Biraz son- rTa Enver paşa Efganistan hududuna doğru çekildi. Orada Kızılordu kü- çük müfrezeler halinde etrafa dağı- larâk âsi basmacılardan geçitleri ve boğazları temizlemeğe başladı. Yüz kadar süvariden mürekkep bir müfreze 1922 senesi ağustosunun on birinde dar bir boğaza girdiği zaman Bulharadan bir görünüş: Sağda Geylâni camiinin süslü minaresi Buharalıların yerde bağdaş kurduk- ları halde bir daire teşkil ettiklerini ve içtima halinde bulunduklarını gör- dü. Buharalılar kızıl athları gördükleri zaman derhal musademeye tutuştu- lar vesmuhacimleri tardettiler. Fa- kat bir mitralyözcü, iki arkadaşının yardımile küçük bir topu yüksek ol mıyan bir tepeye &yerleştirmeğe ve oradan basmacılar üzerine ateş aç- mağa muvaffak oldu. Top sadasını işiten diğer bir kızıl müfreze de hayvanlarını dört nala sürerek musademe meydanına yetiş- ti, Aslan yürekli Rişarın muharebe- lerini ve orta devir zamanlarını ha- tırlatan şiddetli bir boğuşma başlar dı. Muharibler ellerindeki palalar ve kılıçlarla biribirlerini (o parçalıyorlar ve sarp arazi üzerinde bir hayat, me- mat mücadelesi , yapıyorlardı. Niha- yet, hayatta kalan son basmacılar ölülerini muharebe meydanında bi- rakarak ricat ettiler, Kızıl askerler ölüleri muayene et- tikleri zaman basmacı reislerini Bu- harada giyilen ve renkli, kiymetli kumaşlardan dikilen uzun elbiselerin- den ve Orta Asyada başa sanlan ti- pik sarıklarından tanıdılar, . Fakat, ölülerden birisi uzun asker çizmeli idi, pantalon giymişti, arka- sında sımsıkı düğmeli bir mavi ceket vardi ve parmağında da kıymetli bir yüzük takılı idi, Bu ölünün evrakı tetkik edildi. Ce- binde Berlinden yazılı üç kadın mek- tubu, bir ajanda ve üzerinde türkçe emirler yazılı bir iki kâğıt parçası bulundu. Bu ölü, Enver paşa idi. Üzerinde bulunan evrak Taşkende gönderildi. Bunların fotografı alın- dıktan sonra askeri müzeye konuldu. Nâaş uzaklarda kalan o boğazda açıs lan ve bugün yeri bile unutulan isim- siz bir mezara defnedildi, Başının gövdesinden ayrılarak Semerkant 805 kaklarında dolaştırıldığı doğru değil dir. Diğer şayiaların da asıl ve esasi yoktur. ' Sonradan haber alındığına görd Sovyet müfrezesinin o boğazda tesa» düf ettiği içtima, en mühim basma şeyhlerinin ve hanlarının bir toplan» tısı imiş. Enver mücadeleden vazge- çerek muvakkat bir zaman için Ef« ganistana çekilmek istiyormuş. Bü maksatla rüesa ile bir veda müzakere- si yapmak ve kumandayı onlara tey«' di etmek üzere bulunuyormuş: B4 müsademenin vukua geldiği boğaz Balcuan civarında idi ve Efganistani hududundan ancak 80 kilometre kas dar uzakta bulunuyordu.» (Arkası var) —d iKi dil ao pu > dha a ke ik

Bu sayıdan diğer sayfalar: