15 Haziran 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

15 Haziran 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“diz — “a; — " Yeni fabrikalarımıza ham madde temini meselesi | Hükümet bu husustaki plânın tatbikine girişmek üzeredir | Endüstri plânlarının tatbiki ile, zi- Taat işlerinin biribirine müvazi git- mediğinden çok bahseditmektedir. Bir taraftan pamuklu dokuma sanayii dev adımlarile ilerlerken, bu sanayfin ihti- yacına göre pamuk yetiştiremiyoruz. Deri sanayii için, dışarıdan ham deri getirmek mecburiyetinde kalıyoruz. İzmit kâğıd fabrikasının sellülozunu dışarıdan alıyoruz. Bütün bunlardan Anladığımıza göre, endüstriye göre, ham madde politikasını da tanzim et- mek meselesi, gün geçtikçe daha ehemmiyetli bir mevzu haline girmek- tedir. Son günlerde Ziraat Vekâletinde ikinci bir siyasi müsteşarlık ihdas e- dilmesine yegâne sebep budur. İkinci siyasi müsteşarlık, endüstrinin ihtiya- cı olan ham maddelerin memleket da- Plârların hazırlandığı bir sırada, vak- tile mütehassıslar tarafından duydu- ğumuz fikirleri, burada hatırlatmağı İaideli buluyoruz. İzmit kâğıd fabri- ası kurulduktan sonra orman müte- hassıslarından bir zat şu sözleri söyle» maişti: liyor. Halbuki Trabzon ve cicavrında Sellüloz sanayiine elverişli bol orman- lsr bulunmaktadır, Trabzonda kuru- lacak bir fabrika ile, bu ormanlardan selüloz çıkarmak suretile dışarıdan ham madde getirmeğe ihtiyacımız kalmıyabilir.» Ziraat Vekâletinde yeni teşkil edilen Ziraat müsteşarlığında, Herhalde bu Mesele tedkik edilecek meselelerin ba- Şında bulunacaktır. Neden deri sanayii için dışsrıdan ham madde alıyoruz? Geçenlerde bu meseleden bahsederken, bundaki za- rureti anlatmıştık. Dışarıdan gelen ham deriler hem Kalındır, hem debü- | yüktür. Türkiyede hayvan besleme şartları böyle devam ettikçe, deri fab- rikalarım memnun edecek kalın de- 'meğe imkân yoktur. Bu ba- r etrafında görüştüğüm bir bay- tar bana şu izahatı vermişti; — Türkiyede deri endüstrisine gö- re, hayvan yetiştirilmiyor. Halbuki ce nubi Amerikada siri bu maksadiz hay- van yetiştiritmektedir. Cenubt Ameri- ka memleketleri bu yüzden her tara- fa ihracat yapıyorlar, Bundan başka, “Tunus, Mısır gibi memleketlerde de, deri sanayli için hayvan yetiştiril. Türkiye bol yaylâları olan bir mem- | lekettir. Bunu biz de yapabiliriz. Yal- nız bu hayvanları çok iyi beslemek Yâzımdır. Pancar mıntakalarındaki, hayvanların iyi beslendiği, derilerinin kalın olduğu görülmektedir. Pancar mıntakalarında pancar küsbeleri bu tayin etmek ve ona göre bir ham mad- de politikasına girişmek icap ediyor, şimdiye kadar bunun yapılmamasın- daki sebebi, izah etmeğe hiç lüzum yoktur. * Çünkü endüstri yeni kuruluyor- du. Hangi ham maddelere ihtiyaç ola- riye göre, ham madde yetiştirmek za- | rüreti yüzünden, zirai sahada da istih- sal artmıştır. İngilterede pamuklu dokuma sana yiinin inkişafı Mısırda pamuk zira- atinin daha ziyade genişlemesine s8- bebiyet vermiştir. Bu da kâfi gelme- miş, 1830 senelerinden sonra Adanada da, pamuk ziraati daha ziyade art- muştır, Bilhassa 1863 senelerine doğ- ru, pamuk ihracatının artişı yüzün- den, istihsalâta daha ziyade ehem- miyet verilmiş, Mısırdan pamuk to humları getirilerek zürrea dağıtılmış- tır. Bu tohumlardan elde edilen pa- muk iane pamuğu diye bir isim al muşlar. Garp memleketlerinde sanaylin in- kişafı, yalnız kendi memleketinin 4- Tasli üzerine değil, bütün dünya zi- rTaatine büyük tesirler yapmıştır. Yu- karıda yazdığımız gbi Avrupada pa- muklu dokuma endüstrisinin inkişafı, Türkiye pamuk ziraatına bile tesir et- miştir. Yabancı memleketlerdek endüstri- nin inkişafının bize olan (tesirlerini gözününde tuttuktan sonra, mili en- düstrinin Türkiye ziraati üzerine da- Abana ve Ayancık sporcuları bir arada İnebolu (Akşam) — Bölgemizde birkaç aydanberi devam eden spor temasları eski hızile devam etmekte. dir. Kastamonu sporcuları da komşu kasaba gençlerile yakından temas et- meği Kararlaştırmışlar, şimdiden s€- yahat hazırlıklarına başlamışlardır. İlk seyahat Ayancığa yapılacak, bura- daki sporcu kardeşlerile birçok spor temasları yaptıktan sonra dönüşte kasabamızda da bir gün kalarak spot» cularımızla futbol maçi yapacaklar- dır, Abana sporcularile temas yapmak üzere gelen otuz kişilik sporcu kafile- si pek samimi bir şekilde karşılanmış» lardır, Gece misafirler tarafından ve- rilen müsamere çok canlı olmuştur. Pazar günü yapılan spor temasların- da voleybolda Ayancık Timi fütbolda da İnebolu sporcularından takviye edilen Abana Timi kazanmıştır, Her iki maç çok zevkli olmuş, İnebolu ve civar köylerden gelen bine yakın se» yirci tarafından glâka ile seyredilmiş- tir, l İ ların önünde genç yıldızın son sevgi- cenaze merasimi Hollivutta bir dakika için bütün faaliyet durdu | Artistin son resimlerinden biri Hollivuttan bildirildiğine göre Jean Harlowun cenaze omerâsimi gayet mutantan olmuştur. Merasimde bir- çok yıldızlar, rejisörler ve keşif bir halk kütlesi bulunmuştur. Bütün bun- lisi Willlam Powell gitmekte idi. Jean | Harlow tabutunda pembe bir organ- tin elbise içinde yatıyordu. Elbisenin kol ve boyunu mavi ile süslenmişti. Hiç elmas taşımıyordu. Yakm dostu Myrma Loy ayakta du- ramadığındari yanındakinin koluna girmek mecburiyetinde kalmıştı. Gene yakın dostlarından Jeanette Mac Donald, Rose Marie'de Hindiinin maşukasını çağıran şarkısını söylemiş- tir. Arada bir sesinin kısıldığı, hiçli- rıklar içinde boğulduğu hissediliyor- du. 'Tahutu taşıyanlar Clark Gable, re- jlsör Sternberg, Janın son filminin di- rektörü Jak Kınvay, Lionel Barrimoer- dı Tabutun üstünde İngiliz şairi «Lord Tennysinsin bir şiir kitabi vardı. Ki- tabın ilk cümlesi; — Ben denize açılmca ağlamak ok masın ibaresi ile başlıyordu. Merasim esnasında Myma Loy ve Jeanette Mac Donaldın gözlerinde mü- temadiyen yaş akıttığı görülüyordu. Merasim esnasında Hollivutta bü- tün faaliyet bir dakika için durdu- rulmuştu. Stalinin annsi öldü Daliy Herald Adanada sebze ve meyva fiatleri Adana gazetelerinin yazdığına gö- re şehirde sebze ve meyva flatleri düş- mektedir. Domates 7,8, fasulye 6, tak ze üzüm 15, incir 15 kuruşa satılıyor. Karpuz kavun da çıkmıştır, Münderecatımızın çokluğu do- Y layıslle «İttihad ve Terakkiz tef. rikamız bugün dercedilemeği, Okuyucularımızdan örür dileriz. Paylaşılamıyan çocuk davası Dünkü celsede iki taraf da iddialarında şiddetle ısrar ettiler Bir müddettenberi İstanbul adliye- | sinde sulh ceza, asliye ceza ve nihayet hukuk mahkemelerinde dolaşmakta olan paylaşılamıyar çocuk davası me- râklı bir safhaya girmiştir. Dün altıncı hukuk mahkemesinde bü davaya bakılmıştır. Geçen celsede davacı Fatma İlhan adındaki kadın davasını anlatarak Nermin adında ye- | di yaşındaki kızının mahallebici Ali adında bir adamla karısı Fatma Ne- zahet taraflarından kaçırıldığını id- | dia etmiş ve çocuğun bunlardan ali- nip kendisine verilmesini istemişti Fakat Ali ile karısı Fatma Nezahet vekil tutacaklarını söylediklerinden muhakeme talik edilmişti. Dünkü celsede davacı ile dava edi- lenler ve vekilleri mahkemede hazır bulundular. Ali ile karısının vekili mahkemede çocuğun kendilerine ald olduğunu söyliyerek: — Bu çocuk müekkillerime aittir. Çünkü davacı Fatma İlhan, çocuğun babasını isbat edememişlir. Halbuki bu gibi neseb davalarında çocuk ba- basının tesbiti lâzımdır. Biz bu kadı- nın Sivastan gelen nüfus tezkeresini tedkik ettik, burada kocasına dair bir kayıd yoktur. Kendisi de 1936 tarihin- de evlendiğini söylüyor. Halbuki çocuk 1930 tarihinde doğmuştur. Binasna- leyh bu kadın çocuğun anası olamaz, Esasen kan tahlili de bizim lehimize netice vermiştir. Demiştir. Bunun üzerine davacı Fat. ma İlhan kalkarak: — Çocuğun babası vardır. Çorluda Saraç ustası Mehmettir, Fakat kendi- si çocuğu inkâr ediyor, ben nö yapa- yım? Ben bu çocuğu 1930 senesi şubar tının 7 inci günü Gülhane hastanesin- de doğurdum. Bunu da evvelce diğer mahkemede şahidlerle isbat ettim. İs- terseniz bu şahidleri buraya getiririm, Çocuğun babası Mehmed aleyhine de babalık davası açacaklım, fakat çocu- ğun ondan olduğuna dair isbalım ol- madığı için davayı tutturamam diye korktum. Cümhuriyetin onuncu yıl- dönümünden bir ay evvel çocuğu bir gün ev sahibi Zekiyeye bırakarak işe gitmiştim. Akşam geldiğim zaman ço- cuğun kaybolduğunu öğrendim. O ci- varda kahveci çırağı Abbas adında bi- si bene, çocuğu'temiz giyinmiş bir ada- mun elinden tularak götürdüğünü söy- ledi. Tahkikat neticesinde Nerminin bu Alide olduğunu öğrendim. Şimdi Abbas da İrana gitmiştir. Dedi. Bundan sonra muhallebici A- linin karısı Nezahet şunları anlatı: — Tarihini bilmiyorum, bir sonba- harda kocamla beraber Mersinden ge- liyorduk, vapur sabaha karşı İzmir- den hareket ettikten biraz sonra san- cım tuttu ve vapur içinde bir çocuk dünyaya getirdim. Ve vapurun dok- toru da o zaman beni muayene etmiş- ti amma, ismini bilmiyorum, Şimdi İnebolu vapuruda batmış olduğu — O zaman biz Fatms Nezahetle nikâhlı değildik. Sonra İstanbulda bir aralık biribirimizden ayrılarak bir müddet ayrı oturduk. O sırada çe- cuk bende idi. Bakamıyacağım için Darülaczeye götürdüm. Fakat kabul etmediler, Darülacezede bu Fatma İl hana tesadüf ettim ve çocuğu süt ni- ne sıfatile büyütmesi için kendisine verdim. Sonra çocuğu kendisinden al- dım. Çocuğa baktığı için de kendisine 300 ira verdim. Buna ald noterlikten Sovyet Rusyada yeni tevkifler var mı? Avrupa gazetelerinin verdikleri haberler, kurşuna dizilen generaller kimlerdir? Dünkü posta ile gelen Avrupa ga- zeteleri Sovyet Rusya vakayil hak- kında uzun tafsiiât veriyorlar. Bu yazıların büyük bir kısmının ne de Tece doğru olduğu belli değildir. Bun- ları ihtiyat kaydile karşılamak 18- imişler. Bu arada eski Berlin eiçisi Krestinski, eski Tokyo elçisi Yure- now ve diğer hazı eski elçilerin isime leri zikrediliyor. İngiliz (o sosyalistlerinin (gazetesi olan Daliy Herald, Sovyet Rusyada- ki vaziyetin mühim olduğunu söy- lüyor ve bunun bilhassa Fransada büyük endişe uyandırdığını kaydedi- yor. Bu gazete İngiliz bariciyesinin de vaziyeti henüz vezih surette an- lıyamadığını söyliyerek Sovyet Rus- yada Stalin ile mareşal Voroşllofun bir askeri diktatörlük kurmaları ih- il il l ni ; İ Lİ tir Son Troçkist hareketi meydana Çi karıldığı zaman tevkit edilmişti.

Bu sayıdan diğer sayfalar: