19 Haziran 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

19 Haziran 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 Haziran 1937 SİYASİ İCMAL Ingiltere, Fransa, Almanya İspanyayı denizden kontrol için İn- giltere, Fransa, Almanya ve İtalya arasında kararlaştırılan yeni anlaş- ma İspanyâ limanlarında kontrol ge- mileri için birer emniyet mındakası gösterilmesi hakkında iki muharip ta rafa yapılan müracaatlara cevap gel dkten sonra tatbik edilecekti. Fakat Almanya ile İtalya gerek Valensia, gerek Burgos hükümetinden gelecek cevapların mahiyeti müsbet olsun menfi olsun. İngillere ve Fransa üs işbirliği yapmağa karar vermiş ok duklarından şimdiden ademi müdahale komitesinde mevki- lerini işgal etmeleri için buradaki 8€- firlerine talimat vermişlerdir. Bu suretle Deutschland Alman zırh- ısının üzerine Valensia hükümetine mensup tayyareler tarafından bomba atılmasından, çıkan büyük siyasi ka- rışıklık nihayet bulmuştur. İspanya- | daki muharip taraflar ne gibi vaziyet alırlarsa alsınlar dört devletin harp gemileri uğrıyacakları taarruzlara karşı müdafaada bulunacaklardır. Mütearrız barafın tecziyesi icap eder- se bunu İngiliz, Alman, Fransız ve İtal- Dilenciler kongresi Polonyanın dört bucağından gelen dilenciler, Varşova civarında, Otvok şehrinde toplandılar. Bu toplantıda, yazın, sahil şehirlerde, plâjlarda yar pılacak olan dilencilik işleri görüşül dü Sahil şehirler ve plâjlar hakikaten dilenci istilâsına uğramıştır. Dilenci- likle mücadele usullerinin hepsi iflâs etti, dilenciliğin önüne geçmenin kabil olmadığı anlaşıldı. Otel ve gazino sahipleri, dilencilere bir teklifte bulundular, dediler ki: — Tarifeleri birer kuruş arttımalım | ve bu parayı size verelim, bir heyet her ay bizden parayı alsın, siz aranızda taksim ediniz, fakat meydanlarda a- vuç açmayınız. Kongre bu teklifi şiddetle reddetti; <Eskül ve asil dilencilik ananesi orta Z.» r de «dilenciler şefiş inti- hap etti Bu adamın ismi Jojne Arbus- dur, Bir dilenci ailesinin soyundan- dır. Sekiz çocuğu da dilencilik etmek- tedir Uçan adam Mu rir tayyareci Antoine de Sa- int-Exupery arkadaşlarının birine da- vet edilmiştir. Bir âralık yanına ey sar hibinin oğlu geldi Haydi seninle oynuyalım, dedi, reci çocukla oynamağa başla» t biraz sonra' çocuk annesine seslendi Anne, senin uçan adamın <uçtu uçtu kuş uçtu» bile oynamasını bilmi- yok! amir Halkevinin temsillerini İzmir (Akşam) — Halkevimizin temsil kolu son üç ay zarfında, İstik- lâl, Kör, Meraki, Hülleci, Hissel Şayla Lonâradaki | yan amiralleri birlikte istişare tdip kararlaştıracaklardır. Bu neticeye gö- re ileride koniyol gemilerine ve her- hangi ecnebi gemisine muharip tarajf- ların yapacakları taarruz ve tecavila Avrupa sulhünü bozamıyacaktır. Çün- kü Avrupanın dört büyük devleti bu gibi hâdiselere karşı alınacak vaziye- H hep birlikte tayin etmişlerdir. İspanya işlerinin Garbi Avrupa dev- letlerini biribirine kalması ihtimali bertaraf olması İngiltere, Fransa v8 İ Almanyayı biribirine yakınlaştırmış- fır. Artık bu üç devlet aralarındaki meseleleri daha emniyeti bir hava içinde müzakere edebileceklerdir. Bunun için Almanya Hariciye Na- harbiyesi reisi de Parisi ziyarete gel- | miştir. Üç senedenberi iki memleket ara- sında devam eden gümrük harbine | nihayet verilmiştir. Alman ordusunun en milhim simalarından birinin Pa rise gelmesi büyük bir hayret uyandır- mamıştır. Feyzullah Kazan Gönülsüz bir gönüllü Liverpulda oturan elli yaşında bay Con Lüsi geçen ikinci teşrinde bir sa- bah ata binip gezmeğe çıktı; şöyle deniz boyu uzandı... Akşam, sular ka- rarırken at ahıra döndü; yalnız başi- naydı - yani başı boştu- bay Con yok- tu... Acaba neredeydi?.. Aradılar, ta- radılar, sorup soruşturdular, bay Con meydana çıkmadı... Zabıtaya haber verdiler, gazetelerle ilân ettiler, na- file... Bay Conun yerinde yeller esi- yordu, koydunsa bul!... Nihayet bay Con Lüsinin öldüğüne hükmettiler, Günlerden bir gün bayan Con Lü- | sinin kapısı çalındı. Kadın oğluna se$- | lendi, oğlu kapıyı açlı, bir de ne gör- sün: Babası karşısında!. — Baba ne oldun!.. — Kocam nerelerdeydin?. Bu suallere bay Con cevap veri- yor: — Ne olduğumu bilmiyorum; atla gezerken başım döndü, ondan sonra- sını hatırlamıyorum. Hayal meyal İtal-| yan askerlerle Malagaya gittim, ora- da hastabakıcılık ettim... Filvaki bay Conun ayaklarında çiz- me, başında mavi bere varmış; bunlar İspanyaya gittiğine ailesini inandır- | nuş, Cebinden de Velez-Malaga'da, bir seyyar hastaneye gitmesi için yazılan emir bulunmuş... Bu fıkrayı Dublin'de çıkan İrish Press yazıyor ve diyor ki; — Aklı başına gelen bay Lüsi baka- lum başına gelenlerin nasıl geldiğini hatırlıyacak mı?.. Bu de, İspanya harbinde faşistlerin bulunduğunu ima eden mizahi bir takip eden seyircilerden bir grup maya seyahat tertib edilerek ikişer temsil verilmiştir. Önümüzdeki sene faaliyetinin daha zengin olabilmesini ve Yurdum İçin piyeslerini üçer defa | teminen şimdiden çalışmalara baş sahneye koymuş ve Aydın ile Berga- | lanmıştır. o KANSI eN ve Chlorose ZLIK: iin amana aneen. SIROP DESCHENS, PARIS Elektrik şirketi erkânının muhakemesi Yakılan ihraç bonolarının listeleri getirtilecek Gümrüksüz getirttiği elektrik mak zemesini Anadolu yakası yerine İstan- bul şebekesinde kullanmkatan suçlu “iektrik şirketinin yedi rüknü aleyhi- ne açılan davaya kslçakçılık davala- rını rüiyete salâhiyettar beşinci ceza mahkemesi tarafından dün de devam edildi. Muhakemeye öğleden evvel saat on bir buçukta başlandı ve geçen celse- ye ald zabıt okunduktan sonra şahid- lerden Emanoelidis dinlendi. Şirketin muhasebecisi olan bu şahid kendisine sorulan muhtelf suallere şöyle cevap verdi: «— Bendeniz muhasebei umumiye- deyim. Bir de mağazalar muhasebesi vardır. Elektrik ve tramvay şirketinin muhasebe defterleri ayrı ayrıdır. 932 senesine kadar muaf ve gayri muaf eşyalar ayrı ayrı kaydedilmiyordu. 932 temmuzundan sonra çıkan ta- mimle gümrüklü, gümrüksüz malze- melerin ayrı, ayrı kayıdlarına başlan- dı. Tamimi bize müdüriyet vermişti.» Şahidin müstantiklikteki ifadesi okundu. Bu ifadede malzemenin kul- lanılacağı yerleri fen dairesinin bile- ceği kaydediliyordu. Şahid, relsin ye- niden sorduğu suallere cevap vererek dedi ki «— İhraç bonoları iki sene kadar muhafaza olunduktan sonra imha €- dilir, Ambarlar muhasebesi muaf eş- yayı hususi defterlere kaydeder. Fakat umumi muhasebeye verdikleri cedvel- de ihraç bonolarının yalnız hülâsası- nı gösterirler» Müddetumumi sordu: — Evraklar veya bonoların imhası için müdüriyete yazdığınız tezkereyi saklar mısınız?, — Evet saklarız. Bunlar mevcuttur. Bundan sonra bâşmühendis Gileri kendisine sorulan suallere cövap ver- | di: — İmha edilecek evrak Leknik ser- visten de geçer. Fakat ihraç bonolari- nın üzerinde muaf olduğunu gösteren <P» işareti mutlaka bulunmaz. Çün- kü bu herf sonradan da konur. Bu- nunla beraber ben bü gibi evrakı biz- zat görmem. — «F» işaretini kim koyar?. — Zanhettiğime göre ambar me- | İ murları,, | — Evrakı görmediğinize göre, ihraç İ bonolarına bazan «F> işareti konma- dığını nereden biliyorsunuz?, — Komisyon işe vazıyed ettikten sonr& böyle yanlışlıklara tesadüf et- miştik... Şebeke başmühendis B. Haşime 80- ruldu: — Bonoları siz görür müsünüz?. — Hayır ben de görmem. Mühen- disler görür; Fen dairesinde iki cins memur ve mühendis vardır ve bu gi- bi işleri de bunlar yaparlar, İnşaat projelerini projeyi yapan mühendis imza eder, «F işaretini fen memurla- ri değil, ambarcılar koyarlar. Fakat fen memurları malzemenin nerede kullanıldığını bilirler, Mütalâası sorulan iddia makamı yakılan ihraç bonolarının listelerinin şirketten istenilmesini taleb etti. Mahkeme bu talebi kabul ederek muhakemenin başka güne bırakılma- sina karar verdi. Uşak Ergenekon klüplerinin yıldönümü Uşak (Akşam) — Şehrimizin genç- lik kaynaklarından Ergenekon İd- manyurdu gençleri kuruluşlarının yıl- dönümünü diğer klüpleri gibi Halk- evi salonunda verdikleri parlak bir müsamere ile kutlamışlardır. Temsil edilen (Zafer) piyesini gençler bü- yük bir muvaffakıyetle başarmışlar- dır. Klübün kıymetli idarecisi bay Eş- Tef temsilin muvaffakıyetinde başlıba- şına âmil olmuştur. İLE NT Çocuklar arasında : 13 Kumbarasını on beş defa dolduran bir çocuk “Ben umacı mumacı bilmem, böyle şeylerden de korkmam..,, Gönül Dinç- man... Babası Kenan, klişe fabrikası ve ba- sımevi . sahibi Kenan Dinç- man... Gönül büyük gözlükle- rinin altındaki zeki bakışlarile suallerimi din- liyor, yanlış bir cevap vermemek için sözlerini tartarak bana düşündüklerini söylüyor. — Bakıyorum da diyor, küçük kızlar sanayici olmak istemiyorlar. Halbuki benim bâabâm klişeci. Ben de adamakıllı okuduktan, bir çok şeyler öğrendikten sonra, klişeci ola- cağım.. babamın işini ilerleteceğim. işecilik artık bizim iiçin bir aile işi olacak... Babamdan sonra bizim soyumuz sopumuz hep klişeci olar cak Mademki babam bu işle bizi ayet iyi yaşatıyor, bu işle istediği- mizi yapabiliyor, istediğimizi alabili- yoruz. Onun için ben bu klişecilik işini çok sevdim. — Peki, Gönül, babanın işlerile alâkadar olru musun?. Meselâ bir Klişe nasıl yapılır? Bilir misin?, Kli- şede kullanılan asid nedir? Hiç işit- tin mi?.. — Tebit.. bir klişenin nasıl yapıl dığını çok iyi bilirim. Hep dikkat ederim. Biraz gayret etsem belki de bir klişe yapabilirim. Ben ne kadar zamar.danberi hep babamın klişe fabrikasına (geliyorum... Sonra «asid» i de bilirim. Asid sert bir ec- zadır. Asid odasına girdiğimiz 2za- man onun için gözlerimiz yaşarır. — Peki Gönül, tutumlu musun?. — Hem de pek çk... Kumbaramı | temam 17 kere doldurdum. Bravo... — Tabii. İş bankasındaki bütün Gönül Dinçman İ memurlar beni tanır.. benim maksa- dım çok kumbara doldurma şampiyo- nu olmak... — En çok sevdiğin şey nedir Gö- | nül?,» Sporu çok severim.. babam da sporcu.. her sabah kalkar kalkmaz | babamla karşılıklı jimnastik yapa- rız.. sonra çok İyi yüzerim, j Bu esnada yanımızda bulunan Gö- | nülün şişman dayısı: | — Yüzer, yüzer, diye tasdik etti, ba- basından çok iyi yüzer.. Gönül devam etti: — Ata binerim.. babamdan otomo- bil kullanmasını da öğreneceğim. — Hayatında en çok ne zaman ağ- ladığını hatırlıyorsun?. — Küçüktüm. Paşabahçede oturu- yorduk. Bahçede kazları kovaladım. Ürküttüm. Kocaman bir kaz üstüme atıldı. Parmağımın ucunu öyle bir ısırış ısırdı ki. acısndan tamam üç gün üç gece ağladım. — Bu kazın seni ısırmasından ne ders aldın bakalım?.. — Çok büyük ders aldım. Hayvan- lara fena muamele etmedim., çocuk- lar hayvanları ürkütmemeli... Şimdi bir hayvan görürüm... Meselâ bir kö- pek, bir kedi.. tavuklar filân... «Şun- ları kovalıyayım!» derim.. amma Pa- şabahçedeki kazlar hatırıma gelince — Evde en çok hoşuna giden şey nedir bakalım?, — Evde bir kızın en çok hoşuna gi- decek şey ne olur?. Ev işleri... Ben er işlerini çok severim, — Ne gibi ev işleri yaparsın?, — Bir kere anneme yardım ederim. O ne iş söylerse yaparım. tabii oda bana yapamıyacağım büyük işler söy- lemez.. meselâ çamaşır yıka filân de- mez.. sonra kendi söküklerimi ken- dim dikmek isterim, Çorabım sökülse hemen bir iğne iplik alırım. Dikiveri- rim, Gayet iyi yastık dikerim. Evde Mükâfatlı anket 20 çocuğun muhtelif meseleler hakkında fikirlerini neşredeceğiz. Karilerimiz bunlardan hangi nu- maralısını en çok beğendiğini bil- direceklerdir, Fikirleri en çok be- ğenilen ankete rey verenler ara- sında birinciye 25, ikinciye 15, üçüncüye 10 lira, on üçüncüye $ı, ellinciye kadar birer kitap, yü- züncüye kadar birer «ev hesabı defteri» hediye edilecektir. kendi diktiğim yastıklardan bir köşe yaptım.. sonra elbise dikerim. — Maşallah. âdeta terzisiniz?. Gönülün zeki gözlerinin içi güldü: — Evet amma. öyle büyük adam elbisesi değil... Bebeklerime elbise di- kerim.. gece tuvaleti yaparım. Gün- düz elbisesi âlkerim, manto dikerim.. gömlek dikerim. © — Yemek pişirmesini bilir misin?. — Onu bilmem amma öyle iyi sof- Ta kurarım ki, şaşırırsınız., sofra kur- mak öyle az uz şeylerden değildir. En iyi yemekler olsun, sofra iyi görülme- di mi? Hiçtir.. insana iştiha bile ver- mez. amma yemekler öyle yi olmasa bile sofra iyi ise gene insan: — Oturayım da yiyeyim.. der, Onun için sofraya salataları şöyle gayet güzel dizerim.. peçeteleri ken- di elimle yerleştiririm, Çiçekleri va- zoy& koyarım.. vazoları annemle ba- bamın yerlerinin önüne yerleştiririm. Babam içeri girip de: — Aman Gönül. ne güzel bir sof- ra kurmuşsun... dedi mi?. Artık benim için bayram olur, dün- yalar bana verilmiş sanırım... — Mektepte en çok hangi dersleri seversin?. — Hesap, Hayatbilgisi... Hele Ha- yatbilgisine bayılırım, çünkü benim mesleğim için de Hayatbilgisi çok fay- 1... Hayatbilgisinde insan herşeyi — Sokakta en çok nelere arırsın?, — Fakirlere.. sonra kamçı yiyen at- lara, eşeklere... Hele zavallı atlara. arkalarında birçok yükler o yetişmi- yormuş gibi kamçı vurmaları yok mu?, Onlara baktıkça içim parçalanır... — En birinci arzun nedir?, — İyi okumak ve sağlam olmak... Babam her zaman bana «kızım sıh- hatine iyi bak.. kuvvetli ol.. sporcu ol.» diyor. Bunun için ben kendime iyi bakarım. Güçlü, kuvvetli bir kız ol- mak istiyorum.. - Hayatında en çok neden kor- karsın?.. Meselâ umacıdan. — Ben umacıyı hiç bilmezdim. hâlâ da bilmem ya.. babam: — Çocuğa böyle şeyler öğretmeyi- niz.. boş şeylerle zihnini yormayınız.. diye herkese tenbih etmiş.. bana hiç kimse umacının ne olduğunu söyle- medi.. bunun için ben şimdi böyle umacı, mumacı gibi boş şeylerden korkmam... Benim korktuğum. birşey var.. has- talık.. sıhhatim bozulmasın.. başka hiç bir şeyden korkmam. NOVOTNİ. Şirin ve güzel bahçesinde Her akşam meşhur Budapeşte Bülbülü ve sevimli tenor BAY YUNKA en güzel şarkılarını okuyorlar. Her öğleden 14,30 a kadar meş- hur NOVOTNİ orkestrası en seçkin parçaları çalıyor. Tenzilâtlı fiyatlar: Tabldot 4 tabak 75 kuruş Daire - Tepebaşı TCESAMNMDCMME EMS GR GEN A A e

Bu sayıdan diğer sayfalar: