3 Temmuz 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3

3 Temmuz 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKŞAMDAN AKŞAMA: —— Geri vilâyetlerimizde edenildarel örfiyeler Serkeşlik edip de tevkif olunan aşi- ret reislerinden Kamer'le Cebrail'e ge- a gün Elâziz Halkevini gezdirmiş- Bğ Gördükleri ve işittikleri ne var- a de hayretlerini uyandırmış. i sa şaştıkları bir endam aynası imiş. Karşısında uzun uzadıya du- nm bek, a ine bakmışlar, bakmış- mümkün mertebe işlek mey- dini bunlardan koysak. Ken he sakil şekle koyduğunu gören © zavallı ufsurlarımız arasında belki 4, ece bir intibah hasıl olurdu, Bil assa kadınlarda, ... i ea A Vâlâ Nureddin, refi- tinin rlikte uzun bir Anadolu seya- is ga Bayan Vâ - Nü, ge- 2 ww şöyle yazıyordu: z ekine şapka giy! ae yermiş mitingi me» demişler Sall İdareler açarşaf giy- Pı > m Sarşaf giymesinler de ne m Yazih değil o Malüm da de- ve köy kadın ören Kalma mg gebe! ler ından biçil- imtidadmen “ Deme ie Dol etmiş kılıklar vardır... ki meveii e eketin muhtelif sahalarında- die eri teşkil ederler... Biz- © dedi aa giyme» şeklindeki menfi a kadın, an da daha kötü eyi sarılmıştır. Anka- « Bamsun, Giresun gibi büyük alimi Miz istima edilirse, şimal hava- eki Türk kadın lığı, burünkü gü f e, maalesef ekseriyetle yo Terli kendiliğine birakılmamatıdır. den mürekkeğ b lame pa €yetler toplanmalı, renk şid. çeşi Yalkerleri vatka en kilik . valimizin danlarına Bi zamanda medeni da tutup ucuza yetiştir; e, Türk ir. Böylelikle, Tü kadınmın Kilığı, şanına lâyık bir gekii alır, Bu sütu, mumuzun eski muharrir) olan VA - Nü ğe, Benlieliğiiş erkek modası hakkında Şunu anlatıyordu; — Külot pantalonun üstü gekiyorlar, Üstüne öirinü a baş! etmiştir. arliyerlerin asil i pantalon altına takılacağını ... N Zarfla mazrufun fevkalâde si vardır. Kamer'le Cebrailin © e karışık sakalları altında, © peştamak ların içinde, o biçimsiz jartiyerli ba- cakların üstünde medeni bir insan tasavvur edilemez! Zarflarımızı deği: N ” leğiş- tirmeliyiz! Ve bunu, uzun senelerin tekâmülüne bırakmamalıyız. — Petro, sokak köşelerinde adam- vzun sakalları makas. latmış. Hayır? Bu kadarını Tüz. Fakat, geri kalmış sahalarımız. me mutedil bir nisbet dahi. dde, e JERİ idareci örfiyeler ilânma vardır, 5 ”— Geçen sene te 3 köylerinden birinde idir ei dağ AKŞAM Kırılmaz cam takılacak Belediye otobüscülere mühlet veriyor Otobüs talimatnamesine göre oto büslerin dağılmaz ve kırdmaz cam kullanmaları lâzım gelmektedir. Bu nevi camlar, şimdiye kadar memleket içinde yapılamıyordu. Bu itibarla o- tobüslerde bu camların (bulunması ssrarla istenmiyordu. Bu nevi camlar, Paşabahçe şişe fab- rikasmda yapılmağa başlandığından belediye bütün otobüscülere 1 teşrini- evrele kadar mühlet vermiştir. Bu müddeten sonra bu camları kullan- muıyan otobüsler seferden menneğile- cektir. Sıcakların tesiri mi? Bir ârabacı sandalda delirdi, denize düşerek boğuldu Dün deniz üzerinde ölümle netice- lenen bir delirme vakası olmuştur. Kasımpaşada arpa ticareti yapan Vek sil isminde biri, Kasımpaşa kayık 1s- kelesinden Cibaliye geçmek üzere bir sandala stlamıştır. Vasil sandal Ja Cibali açıklarına geldiği bir sırı da, ihtimal sıcakların tesirinden bir- denbire buhran geçirmeğe başlamış ve sandalı sağa sola sallamıştır. Bu aralık akli müvazenesinden başka, sandalın da muvazenesini bozan Va- sil, denize yuvarlanıvermiştir. Sandalcı, Vasili kurtarmak için çok çalışmış, etraftan da istimdad etmiş ise de zaten kendisinde olmıyan Va sil boğulmuştur. Sandelclar, ni hayet bin müşkülâtla arpacının ölü» sünü çıkarabilmişler, Kasımpaşaya geçirerek zabıtayı haberdar etmişler » ve cesedi teslim eylemişlerdir. Cesed, morga kaldırılmış olup, tahkikat de- rinleştirilmektedir. Sıcaklar bir parça azaldı Bir kaç gündenberi İstanbulda hüküm süren şiddetli sıcaklar dün bir parça hafiflemiştir. Evelki gün ter- mometre 35 dereceye kadar çıktığı halde dün €n fazla 29 derece id. Rüzgârın poyraza çevirmesi sıca- ğın hafiflemesini temin etmiştir. Ev- velki gün sicak bir rüzgâr estiğin- den rahatça nefes âlmak kabil ola müyordu. Her taraf fırın gi idi. So- kaklar evlerin içinden na SERİ. B n : : - yale sigorta büro rektörleri kongresi Beynelmilel sigorta prodüktörleri kongresi önümüzdeki hafta içind Pariste toplanacaktır. ü Bu toplantıda sigorta üktör- lerimizi temsil etmek e seçilen Said Rıza Sevsay, Kemal Ba- şaran, Kemal Süher dün akşamki ekspresle Parise hareket elmişler, milli reasürans erkânı ve bir çok ze. ». Fakat bu öyle bir köy ki cennet- ten bir köşe! Sırtını çam ormanına, yüzünü ovaya çevirmiş!... Denizden Haklı şikâyetler Astarı yüzünden pahalı bir yolculuk Bir okuyucumuz yazıyor: Dünkü nüshanısdaki «Haklı şikâyetler» sütununda, tarifelerin halk aleyhine yapıldığından bah- setmişsiniz. İddianızda fevkalâde isabet var. Fakat bu, hamallar hakkında deği, kayıkçılar hak- kında da variddir. Meselâ, Sirke- ciden Karaköye geçmek üzere bir sandal tutunuz, sizi on on beş ku- ruşa geçirirler, Halbuki aynı me- safeyi tayyederek vapura giderse- niz analarnın nikâhmı isterier. Çünkü mecbursunuz! Bu yalnız İstanbul için değil. Diğer sahil sehir ve kasabaları- mızdaki vaziyet büsbütün facia- dır! Biribirine o derece yakın 43- keleler var ki, güverte yolculuğu kırk eli kuruştur, Halbuki kayık- Şılar, eni kuruş almadan insanı Yapura bindirmezler; vapurda ise- de sahile çıkarmazlar. Hem de bu, resmi tarife icabıdır. Demek ki “ki kasabacık arasında güverte yolculuğu yapan beş kişilik Ur cile iki buçuk Tiradan az vapur ücreli vermişken beş lira kayık- çi parası verecek, Yolculuğun a9- ları yüzünden pahalıya geliyor. Bu hal, halkın seyahat etmesini de gilçleştirerek o Denizyollarının kârmı azaltıyor. Mantıksızlığın bu derecesini havsala almaz! Daha garibi şu ki, aynı kayık- çılar, vapuru gezmeğe gülenler. den, gidiş geli n ancak yirmi beş kuruş isterler... Demek ki işin müaaadesi var; ancak mecbur olanın dalına biniliyor! Bu hususa dikkali. celbediniz. Anlaşılıyor ki birçok tarifeler halkın aleyhine yapılmıştır. Bun- larda esaslı bir tenzilât olmasını alâkadar daireden dileriz, Sergi binası Iktisad Vekâleti tetkikat yapılmasını bildirdi İktisad Vekâleti, ticaret odasının tedkikat yaparak İstanbulda bir ser- gi muntakası seçmesini bildirmiştir. Oda tedkikatı esnasında şehircilik mütehassıs B. Prosle'un fikrinden de istifade edecektir. ğ Zannedildiğine göre. B. Proste şeh- rin plânını hazırlarken stadyom ve saire gibi modern bir şehre lüzumlu şeyler arasında sergi meydanı ve bi- nası yapılacak mıntakayı da esasan düşünmüştür. Yeni bina yapıldıktan sonra her sene İstanbulda beynelmilel bir ser“ gi açılacaktır. Serginin şehre bir çok yabancı ziyaretçi de çekeceği mu- hakkak sayılıyor. Bir tramvayla bir otomobil çarpıştı 2191 numaralı otomobil İle 118 nu- maralı Fatih - Harbiye tramvayı dün öğleden sonra Bahçekapıda çarpış- w Hör çamın dibinde bir kaynak!... Temiz, buz gibi, çam kokulu sw lar!... Belediyenin raporunu (Obek- Kimse alâkadar değil mi? Tophane rıhtımındaki hamallık işlerinin mercii neresi? Dünkü nüşhamizda Mudanyadan gelerek Tophane rıhtımına çıkan bir kariimizin hamallardan şikâyetini da ıslah edilmişti. Fakat salonun bir kaç adım ilerisinde eski intizamsız- Uuğın devam ettiği anlaşılıyor. Galata yolcu salonunda hamal iş- lerile, liman işletme idaresi meşgul oluyor. Fakat acaba Denizyolları ida resi binasının önündeki Tophane rh tumında hamallık işlerini kim mürü- kabe ediyor? Kariimizin yukarıdaki şikâyetine ne diyeceklerini Denizyolları idare- sinden sorduğumuz zaman bu gibi işlerle idârenin alâkası olmadığını öğrendik. Liman işletmesi idaresi de yalmz Galata yolcu salonundaki ha- mallık işlerile meşgul olduğunu söy- ledi, Şu halde Tophane rıhtımında bamallar kendi hallerine birakılmış demektir. İstanbul gibi yabancıların sık sık gelip geçtikleri koca bir şehirde hâlâ döğüşe döğüşe hamal pazarlıklarının devam etmesi doğru değildir. Denizyolları ve liman işletme Ida relerini alâkadar etmediğine göre bo- lediyenin bu işi intizama sokması lâ- zımdır. Ruhsatsız vaz Bir hafız hakkında tahkikat yapılıyor Edirnekapıda Karabaş camiinde mukabele okuyan bir hafız, elinde ruhsatnamesi olmadığı halde vazda bulunmak istemiştir. Hafız, imam ve müezzinin ihtarlarına rağmen vals da devam ettiğinden evvelki gün ha» fız içeri alınmamıştır, Hafız bundan dolayı, imam ve müezzin İse ruhsatsız vaızettiğinden dolayı polise baş vurmuşlardır. Pelis , ve etmemek şartile camle (o girebile- ceğini hafıza bildirmiştir. Hadise bu- nunla kapanmış görünürken, hafi- gın camide tekrar valza | kalkışması ihtilâfı tazelemiştir. Bu hal karşısında imam ve müeğ- gin tekrar polise, müftülüğe ve evkaf müdürlüğüne müracaat ederek bu işin kati bir şekli halle bağlan- masını istemişlerdir. Alâkadar ma- kamlar tahkikat yapmaktadırlar. Diğer bir hadise de Tophanede Kı- Mçali camiinde olmuştur, Hafız İb- yahim adında biri, müezzin Faruk ezan okurken Arabca okumasını is- temiş, etrafındakiler buna mani ol- mak arzusunu gösterince İbrahim bunlara da hakaret etmiştir. Hadiseden zabıta haberdar edil ». Hele o insanları!... Sağlam, gürbüz, neşeli!... Sıtma, kolera, tifo nedir bilmiyorleri,.. YE ŞAK, SOHBET: Notlar I Sahatle arasıra, ancak boş vakitle- rinde meşgul olanları, yani şu sama» teur» denen adamları sevmem. Ede- biyatın, resmin, musikinin nihayet bir eğlence olduğu kanaatinin doğma» sına; bütün hayatlarını sanate veren, geçimlerini ondan çıkarmağa çalışan- ların hor görülmesine işte o adamlar sebep olmuşlardır. «Bak! Falan da şiir yazıyor ama onun ciddi bir işi de var; bütün gününü onunla mı geçiri- yor?» Halbuki sanat, bütün günümü- zü işgal etmek ister, Hele zengin «amateur», salonüna tanınmış şairleri, muharrirleri topla- yıp da onlara, son yazdığı csonnet» veya gazel hakkında fikirlerini soran adam hiç çekilir şey değildir. Zaten öyleleri hemen daima küstahtır; er- lerine çağırdıkları sanatkârları teva» zula himaye eder gibi bir halleri var- dır: «Benim sizden değerli olduğum- da hiç şüphe yok, sizin uğraşarak yap- tağınızı ben oyniyarak yapıyorum. Belki eserim, sizinkiler kadar kusur. suz değil; fakat ben sizin kadar çalış- mıyorum ki... Asıl işim müsaade et- seydi ne hârikalar yaratırdım.. Yine de size hürmet gösteriyorum; yalnız unutmayın ki bu akşam burada yiyip içiyor, büyüklerle konuşuyorsanız bu, izin elinizden gelmiyen benim asıl işimin sayesindedir...» Zaten unmateur» ler arasında, kıy- metli bir eser vücüde getirmiş olani yok gibidir. «Amateur» den bahsedilince «ikinci meslek» meselesi ister istemez hatıra geliyor. Sanatkâr, ekmeğini çıkarmak için, kendine ikinci bir iş edinmeli midir? Bir memuriyet kabul etmeli midir?.. Bu snale: «Hayır» diye cevab vermek çok zordur. Kabul etmesin de ne yapsın? Sürünsün mü? Bizde sa- natkârın sadece eserinden kazanacağı ile geçinmesine imkân yok, Anglo - Sakson memleketleri istisna edilirse (onlar da bir dereceye kadar) dün- yanın hiç bir tarafında bir muharri- rin, bir ressamın, ilk eseri ile kendini tanıtıp geçinecek kadar para kazan- ması görülmüş şey değildir. O halde «ikinci meslek» hemen hemen zaruri- dir, Fakat sanatkârın bunu, başı sıkış- tığı için kabul ettiğini, kendini o işe büsbütün bırakması doğru olmadığı- nı unutmaması lâzımdır. Onu «birin- ci meslek» saydığı gün, bir sanatkâr olarak, mahyolmuş demektir, u “Güzel - Sanatler içinde en ziyade musiki acmacak haldedir. Kimse oğ- Tuna veya kızına da bir parça şiir yaz- mağı, bir parça heykel yapmağı öğ- rettirmez; fakat çok kimseler, kızları- nn biraz keman, yahut biraz piyano çalmasını ister, «Bizim kız en meşhur ustalardan keman meşkediyor!» «Ba yancık» da takdir bekler... Sonra da kalkarlar musikinin, öte. kilerden daha çok sevilen, daha yayıl- miş bir.sanat olduğunu iddin eder; benim gibi musikiden anlamadığını söyliyenlere ters ters bakarlar. Piyano, keman çeyiz levazımından sayıldıkça, musikiyi sevenlerin, mu- sikiden anlıyanların çok olduğuna inanmayın, E (Kendisine bu parçayı okuduğum bir arkadaş: «Musiki, edebiyat kadar (Devamı 4 üncü sahifede) vat tarafından uğurlanmışlardır. mşlar, her ikisi de hasara uğramıştır.İ kında kanuni takibata, girişilmiştir Nurullah Ataç B. A, — Peki amma, yazın geldiğk nl hereden anlıyorlar?...

Bu sayıdan diğer sayfalar: