4 Temmuz 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

4 Temmuz 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| | | 4 Yetamiiz “1937 Sen Bernar köpekleri yakında AKŞAM ortadan kaldırılacaklar Telefon, Radyo, Telsiz köpeklere olan ihtiyacı azaltmı *— Dün; Yanın en meşhur köpek cin- 1 hangisidir, ce) Sörsanız, kim olsa derhal Şu BDI verecektir; Bu Sen Bernar köpekleri... 'undan katiyyen şüphe edilemez €n köpeklerin sadakat ve zekâ hu- Öğ Susunda Sen Be TİCİ ya, Şöhretlerinin büyük bir kısmı mar köpeklerinin hayret ve ârerâları neticesidir. ka köpeklerinin İsviçrede» biri plarda en tehlikeli geçidlerden Gi olan Sen Bernar geçidinin ağ» viii manastırda yaşadıklarını hep İlar > Bu geçlü İsviçrede Rin vadisile Bosta vadisini biribirine bağ- Dünyanın en eski manastıri a Bemar manastırı dünyada en diva, mâhastırlardan — biridir. Hiris- Yanlığın intişarından altı yedi asır Sonra İngiltere ve Fransadan İtalyaya Beçen hacılar bu geçidden geçmeğe ür olduklarından burası bir hay- « Yatağı olmuştu. © Bernar kılıca sarılarak bura- BD bütün haydudlardan temizledik- Mr geçide, «Sen Bernar geçidiz Nal sü burada bir manastır inşa Maamatih meşhur Sen Bernar kö- Pekleri buraya ancak on yedinci asir- Sonra getirildiler. öpekler alınacaklar mı? © yüz sene zarfında bu köpekler dan, sayısız insan kurtarmışlardır. üzü © şimdi manastırdaki rahipler âi ns içindedirler. Çünkü köpeklerin €tinden alınması tehlikesi baş gös- Tmiştir. Bu köpeklerden ikisi bir kü- d ik kizla diğer bir ziyaretçiye hücum he bunları öldürmüşlerdir. Bu vâ üzerine iki köpek derhal itlâ? edil- mişlerdir, a Diğer köpeklerin mukadderatı hak- GA henüz karar verilmiş değildir. G tedildiğine göre, artık manastır. Se ek yetiştirilmiyecektir. n cinsi nasıl elde ilir? bk edil lere ihti &on zamanlarda bu köpek- rin Yaç azalmıştır. Eski vasıfla, Mi birçoklarını kaybetmişlerdir. sebep kanın tazelenmemesidir. ık esiret, dayanıklık, vazifeye bağlı siz bakımından bu köpeklerin amsal- Oldukları şüphesizdir. Bu vasıfları nan aldıkları merak edilebilir. Sen ten Cinsi, Pirene dağlarında yeti- 8, Lİ hevi köpekleri Danimarka cin- iy Peklerle birleştirmekle elde edil Sular” Bunlar yollarını kaybeden yol- ve kurtarmağa alıştır Ski kullanılmağa başlanılması, tele- fon ve radyo tesisatı bunların lüzumu- nu hiçe indirmiştir. Şimdi Sen Berarı ziyarete gelen binlerce sayyahın alâ- kasını celbetmekten başka iş göreme mektedirler, Yolcular ve seyyahlar bu Sen Bemar köpeklerinin en cesuru birinci Barry hatırasına dikilen &bi- deyi okumak için dalma tavakkuf Bir Sen Bemar köpeğinin başı © | ederler. z z Cesurların cesuru köpek Bu Abidede şu ibâre vardır: «Kırk kişiyi kurtardı ve kır Dirin. cisi tarafından öldürüldü Barry bir kar fırtınasında bir İtal. yan aakerini buluyor ve etrafındaki karları kazıyarak onu gömülü olduğu İRİ Sen Bemar höeği ye rahiplerdaı bi” 7 yerden çıkarıyor. İtalyan askeri bay- gın bir halde olduğundan köpek yüzü- MÜ yalıyarak onu ayıltıyor: Üstüne yatarak sıcak tutmağa çalşıyor. Asker kendine gelirken yabani bir hayvan tarafından öldürülmekte ol- duğunu zannederek bıçağını çekiyor, sadık köpeği yarâlıyor. Barry, yarasına rağmen, haber ver- mek Üzere manastıra dönüyor. İlk rastladığı rahibin kolları arasında can veriyor. Kan lekelerini takiben köpe- gin yaralandığı mahalle gelen rahip- ler askeri bulup kurtarıyorlar, Vazife uğrunda can vermek işte buna derler, Üçüncü Barri Barry'nin torunu üçüncü Barry de vazife başında can vermiştir. 1910 senesi eylüâlünde geçidin İtalya tara- fında sesler işitiyor. Havlıyarak rahip- leri haberdar ediyor. Rahip Clavan- dier'i peşine alarak yola revan oluyor. Hakikaten iki yolcu buluyorlar, Yol- cuların kurtarıldığını gören köpek başka sesler de işitmiş olacak ki ka- rÖanlıklara dalıyor. O gece dönmüyor. Ertesi gün de görünmeyince aratıyor- Yar. Zavallıyı bir uçurum dibinde pa- ram parça buluyorlar, Meğer bir çığ tarafından sürüklenmiş... | Şimdi geçid tehlikesizdir ve Sen Bemar'lar âtıl kaldıklarından vasıf- larını kaybetmektedirler, İlk Sen Ber- nar'ların fevkalâde bir dereceye va ran duyguları vardı. En kesif siste, en «şiddetli fırtınalarda hiç yanılmadan yollarını bulabilirlerdi. Çok uzaklarda insan kokusu alabi- irler, kar, yolcunun izini kapattığı #amanlar bile burunları ile karı dele- rek izi takib edebilirlerdi. Hattâ evvelden bir fırtınayı hisset- tikleri söyleniyor. Sinirli hallerinden rahipler bir fırtınanın yaklaştığını s€- serlermiş, Yavru köpekler büyüklerle dışarıya gönderilerek terbiye edilirdi. Terbiye görmemiş bir köpek bile bir yolcu bulunca 1sıtmak için yanına ya- ter, elini, yüzünü yalarmış. 20 kövek Manastırda yirmi kadar köpek bu- Tunur, Bunlar gündüzleri manastırın «lt katında, yarı karanikta kalırlar. Güneşin kar Üzerinde körletici parlak ziyasından sonra buloşluğu tercih ederlermiş. Bazan rahipler bunları pturma odalarına çıkarır, piyano din- letirlermiş. Şimdiki Sen Bernar'lar eski Sen Bernar'ların ayni değildir. 1812 s€- nesindeki müthiş soğuklar neticesi bütün dişiler ölünce, erkekleri New- foundlun cinsi köpeklerle çiftleştir- mek mecburiyeti hasıl olmuştür. Sen Bernar'ları İngilterede dağlık , mıntakalarda kışın kullanıyorlar. Bil- hassa çobanlar kaybolan koyunları bulmak için bunlardan istifade edi- yorlar. Bunlarda insanlari emniyet altnda bulundurmak hissi O kadar küyvetli hale gelmiştir ki yolda gider- ken birinin geride kalmasına tahah- mül edemezler. Havliyarak onu di gerlerine yetiştirirler, Yeni Yugoslav paralari Belgrad 3 (A.A.) — Parlâmento ma- Çe encümeninin kabul ettiği bir Kânun lâyihası mücibince piyasada- ME paralar, topatlrlacak Ve Sa “İttihad ve Terakki, üm Sahife 7. nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar Tetrika No, 140, Yazan: Mustafa Ragıb Es-atlı Talât paşa, artık kati kararını vermek için Berlinden Ista Yalnız Dahiliye Nazın İsmail Canbulat bey, Talât paşadan bu | şifreli telgrafların geldiğini haber alınca Meclisi vükelâda derhal söz almış, hemen sulha teşebbüs edil- mesi için Hariciye Nezaretinin fa&- sliyete geçmesini istemişti Fakat En- ver paşa, Dahiliye Nazırının bu tale- bi karşısında şiddetle mukabele etti. Enver paşa, sulha teşebbüs edilmesi- nin henüz pek mevsimsiz olduğunu, 'Talât paşanın bile şitresinde bildirdi- ği gibi Almanya imparatorunun sulha yanaşmasının aleyhinde olduğuna gö- re bunun (Alman karargâhı umüumisi)- nin henüz zafer ümidini kaybetmeği- ğine delil teşkil ettiğini ileriye sür- dü. Enver paşanın Meclisi vükelâda bu kati sözleri ile anlaşılıyordu ki Talât paşanın tavsiyesine rağmen Babıâli müttefiklerden ayrılarak münferid bir sulh yapmak fikrinde değildi. Ve Talât paşa Almanyadan dönmeden bu da kabil görülmüyordu. Bu vaziyet karşısında Dahiliye Nazırı İstifa et- meği düşündü. Fakat o, Talât paşaya söz vermişti: Sadrazam memlekete dönünceye kadar mevkiini muhafaza edecekti. İsmail Canbulat, şefine ver- diği sözden başka, kabineden çekil- memekte de siyasi ve idari zaruretler görüyordu. Çünkü istifa ederse Enver paşa - Talât paşanın yokluğundan İs- tifade ederek - Dahiliye Nezaretini ya kendisi vekâleten idareye kalkışacak, yahut ta bu vazifeyi Cemal paşaya ve- rTecekti, O zaman Talât paşanın ve kendisinin takib ettikleri siyaset büs- bütün yıkılacak, kim bilir ne bekler» mez (emri vaki) ler yapılacak, Talât paşanın büyük bir hassasiyetle 1 olmak istediği sulh ümidleri büsbütün ortadan kalkmış olacaktı. İşte bu dü- şünce ile Dahiliye Nazırı bir müddet daha sabretmeği muvafık gördü. Talât paşa, artık İstanbula dönecekti cünkü.. Diğer taraftan Talât paşa, İstanbu- la verdiği talimata rağmen, Babıfli- nin hiçbir teşebbüste bulunmadığını, | muştu, bütün nbula hareket etti dâvasile meşgul olmağı ve onların sulh işlerini benimsemeği doğru bülmu- yordu. Talât püşa neden endişe ediyordu?... Talât paşa için Türkiyeye dönmek zarureti yalnız bundan ibaret değil- di. Makedonyadaki askeri vaziyet ba- kımından Berlin - Istanbul yolunun kapanması ihtimali de çoktu. Bu tak dirde kendisi İstanbula dönmeğe mad- deten imkân bulamıyacaktı. Talât pa- $a böyle bir zaruretin hem şahsı, hem de meinleketi için çok fena akıbetler doğurması ihtimalinden ürküyordu:; Evvelâ - yol kapanır da - Berlinde k mağa mecbur olursa, en yakıri arfa- daşları bile Kendisinin vaziyeti yarı yolda bırakârak sulh çaresi bulmak bahenesile memleketten kaçtığına hük- medeceklerdi, Bundan başka, Enver paşayı İstanbulda büsbütün serbest ve yalnız bırakacaktı. Enver pşanın devletin mukadderatı Üzerinde nasıl bir hattı hareket tutacağı belli değil- di. Belki hâlâ silâhların müessir ola- cağını düşünerek son dakikaya kadar müsellâh bir mukavemet gösterek ve her türlü anlaşma çarelerini red- detmek üzere eldeki kuvvetlerden 1.ü- teşekkil bir ordu İle büyük bir sergü- zeşte atılacak, Böyle bir macera, bü- tün milletin mahvolmasını, sonu 116- reye varacağı belli olmıyan umumi bir anarşi ve ihtilâlin kopmasını davet edebilirdi. İstanbula gelince istifa edecek ve Talât paşa kati kı tık Almanyada yapılacak bir iş kalma mıştı. Yirmi gündenberi bu me keti esaslı sürette tedkike fırsat b vaziyeti kavramıştı, kendisi İstanbulda ik Envei nın verdiği askeri t verdi: Ar- kalmamıştı. Binsenaleyh İstanbula hemen hareket edecekti, Sadrazam, Istanbula ayak basar basınaz, derhal istifa etmeği düşünüyordu. Ancak bu görünce, Berlinde daha uzun müddet kalmağı doğru bulmadı. Zaten garp cephesindeki askeri vaziyetin günden güne fena bir şekle girdiği gözüküyor- du. İtilâf devletlerinin yaptıkları mü- temadi taarruzlar karşısında Alman mevzileri her gün biraz daha sarsili- yor, mağlübiyet &lâlmi elle tutulur bir hale geliyordu. Talât paşa, bu hu- susta Alman askeri mahafilinden de tatmin edici teminat alamıyordu. Nitekim (Alman karargâhı umumi- si) nin harp vaziyeti etrafında neşret- tiği raporlarda tehlike saklanmak is- tenmekle beraber vaziyetin ciddiyeti gösteriliyordu. Artık Alman milleti, büyük felâket- ten kurtulmanın çaresini arıyordu. Başta Berlin olmak üzere Almanyanın bütün büyük şehirlerinde halk nüma- Yişleri yapılıyor, açıkça sulh temenni- leri ortaya sürülüyordu. o Almanlar, bu nümayişlerle hükümet bir an evvel sulha yanaşmazsa, büyük bir ihtilâl ile Kayserin saltanat ve idaresini yi kacaklarını anlatmak istiyorlardı. Talât paşa, bu vaziyette ve böyle ümidsiz bir haleti ruhiye içinde çırpı- nan bir millete istinad eden Alman hükümetinden Türkiye için bir müza- heret beklemek çok hatalı olacağına kani idi, Talât paşa, Almanyadaki de- mokratların ve alelümüm. sulh isti- yenlerin kanaatlerine göre hareket et- meği kendisine prensip itihaz eden yeni başvekil prens Maks de Bad ile birkaç defa temas etti. Avusturya-Macaristan ve Bulgar sefirlerinin de hükümetle- rinden aldıkları talimat üzerine vazi- yeti kurtarmak maksadile dört mütte- fik devlet arasında kararlaştırılan hattı hareket şu idi; Her hükümet, münfe- riden ve doğrudan doğruya Amerika Relsicumhuru M. Vilsona müracsat edecek ve Vilson prensiplerine göre sulha talib olacaktır. Talât paşa, bu teşebbüsün müştereken yapılmasını istiyordu. Fakat bu hususta ne Al- manları, ne de Avusluryalılarla Bul- garları kandıramamıştı. Bilhassa ye- , | mi Alman başvekili, artık Almanya için istifa, kendisinin büsbütün inzivaya çekilip işte Seyirci kalması şeklinde ol- mıyacaktı, Her halde artık ordunun başında ve kabinede Enver paşayı mus hafaza etmek doğru değildi. Talât paşa, istifa ettikten sonra ya gene kendi riyaseti altında yeni bir kabine teşkil ederek Enver, hattâ Ce- mal paşalardan hâriç olmak üzere «İt- tihad ve Terakkiz nin sulhperverlikle tanınmış ve daha liberal unsurların- dan mürekkep bir hükümetle memle- keli bu elim vaziyetten kurtaracak bir çareye baş vuracak, yahut ta kendi- sinin hükümet basında bulunması caiz değilse, münasib bir arkadaşını sadarete getirecek ve yeni kabinenin bir taraftan hem sulha yanaşmasını temin edecek, hem de «İttihad ve Te- rakki> idaresi aleyhine dönecek umtu- mi muhalefet cereyanınir garazkâr ve İntikam alıcı bir şekle girmesine mani olacaktı, Talât paşâ, bu tasâvvurunu tatbi- ka mani görmüyordu: Artık Enver pa» şanın muhalefetlerine, tehdidlerine ehemmiyet vermiyecekti. Zaten sad- razam öyle tahmin ediyordu ki yirmi günden fazla bir müddet içinde harp vaziyeti o kadar fena bir şekle gir.riş ve o kadar ümldsiz safhalar güster- mişti ki, Enver paşa eski nikbinliğni kati surette terketmiş ve yeise kapıl- mış olacaktı. Bu vaziyette bulunan Enver paşanın kendisini tehdid ede- cek bir vaziyeti bulunması imkân- sızdı. Padişaha gelince: Kendisinin sada- retten istifa etmesine hünkârın mu- halefet etmiyeceği muhakkaktı. Ayni zamanda mutedil ve liberal İttihad- cılarâan mürekkep yeni bir hüküme- tin iktidar mevk.ine gelmesine de pü» dişahın - henüz - ses çıkaracak vazi- yette olmadığı da muhakkaktı. Gerçi Vahideddin, İstihadenarı devirerek büsbütün muhaliflerden mürekkep bir kabineyi iş başına getirmek eme- linde idi. Fakat madem ki henüz or- du ve inzibat kuvvetleri «İttihad ve Terakki» nin idaresi altında bulunu- yor ve bunda büska harp | ediyordu. a En “ e

Bu sayıdan diğer sayfalar: