4 Temmuz 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

4 Temmuz 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Apartımanın kapısı uzun uzun Çalındı. Biraz sonra, hizmetçi kadı. telâşla bayın yanına koştu: > Aman bay, diye haykırdı. raka düşen erkek masasının Üs“ Günden başını kaldırdı: — Ne var çabuk söyle! — Bayanı soymuşlar! Yusut hemen yerinden fırladı, ka- Da koştu. Yi a gelenleri bil- lr eme Feride heyecan içinde bir koltu- Bun Üzerine düştü. Hizmetçinin ge- Suyu yudum yudum içti, Son- a ak bir sesle anlatmağa baş- hı: — Bir herif üzerime saldırdı. Mer- divenden çıkıyordum... Kocası onu teskine çalıştı: — Rica ederim, Feride biraz din- ». Sonra anlatırsın. Şimdi seni Pek heyecan içinde görüyorum. Beri kadın kumral başını sallı: Tdu, — Hayır, hayır... Şimdi anlataca- Bim: >— Nerede oldu bu vaka? — Merdivende... 'Terziye giderken. — Terzi mi? — Öyle ya... Esvap yaptırmak için terziye gittiğimi bilmiyor musun? ün için bana kırk Jira vermedin Mi idi? Sana ne kadar yalvardığı- Mi unuttun mu? Bana hep ekonomi Yapmaktan bahsediyordun. Otuz li- Yadan fazla vermek İstemiyordun. Hasis| — Şimdi para kolay kazanılmıyor Yavrüm. — Biliyorum. Hırsızlar da bunun İçin kadınlara saldırıyorlar, Parala- rını alıyorlar ya! Düşün bir kere Merdivenden çıkarken. Birdenbire iz- bandut gibi bir herif üzerime saldır- Taa? mı? Çıkar keseni? diye gözlerini Açmış... Ne yaparsın, canımı verecek değilim ya, hemen çantamı verdim. Elimde siyah el çantası vard. Bunu elimden kapar gibi aldı. Merdiven- lerden aşağı kaçtı. Az kalsın düşüp bayılacaktım. Bu sefer karısına hayretle baki- Yordu: Pa — Boynundaki inciyi bırakmış. Garip! NE z Feride elini boynuna götürdü. — Ya! dedi. İnciye dokunmadı. Vakit kaybedemezdi ki... Feride nazlanır gibi bir tavırla, Ko- €âsma sokuldu. — Memnun musun Yusuf? — Neden memnun olacağım? — Ferideciğini okaybetmemekten, Ya herif beni merdivende öldürse -. Ne facia, Hem sana pahalıya Mal olurdu. — Pahalı ne demek? — Censze masrafı etmiyecek miy- din? Bir ölü kaça gömülür bilmiyor Musun? Her halde karının kendini ürtmemesinden iftihar edebilirsin. bakalım mesut musun? ”— Çok mesudum. ke kadın kocasının yüzünü ok- >— Bana parayı tazmin edecek ka- dar mesut musun? — Hangi parayı. — Hırsızın aldığı kırk lirayı... — Feride... Pek Alâ biliyorsun... * > Biliyorum, senin çok fena bir e olduğunu, hasis olduğunu, be- hiç düşünmediğini biliyorum. Hem Üzerime bir hırsız saldırsın paramı MİN, benim ödümü koparsın, hem ne Plan mahrum olayım. Neden ba- ne 'iğim, gitme o eve. Üzeri- bay az saldırır o demedin? İyi ia böyle bir vaziyette karısını ha, ©derdi. Al sana kırk lira de- Fer bir esvap al derdi. Amma sen teni Ggöistsin. Keşke ölse idim de aye fazla masrafa soksaydım. Tar Eğ göz yaşları arasında 15- aç Kirk lirayı Ferideciğine tazmin rakun değil mi şekerim? Tet ör lin ekşitmemeğe gay- Yerinden kalktı. Karısına — daha verdi: DE güze, çi Yavrum, dedi, git kendi- Yür, me al, seyi isi ği Binin kollarına We Kendisini koca Manduğu, N ... Meşhur terzi Wiliy'nin bu- Feride içeri girdi. Orta yaşlı müdire kendisini karşıladı. Sordu: — Kararınızı verdiniz mi? Gördü- ğünüz model olacak değil mi? Son fiat, size seksen liraya... Feride, memnun, razi oluyordu. — Evet kocam da o modeli tercih ediyor. Amma kendisini kandırmak kolay olmadı! — İnanırım, Müşterilerin hepsi ko- calarının ohasisliklerinden şikâyet ederler. o Buyurunuzz, bıraktığınız çanta... — Mersi, Feride çantanın içinden Kırk lira- yı çıkardı, yeni getirdiği kırk lirayı da ilâve ederek müdireye verdi. — Makbuz ister misiniz? — Hayır, lüzum yok. Feride siyah renkte zarif el çanta sına bakıyor, düşünüyordu. Nihayet hafif bir iç çekme ile: — Bu çantayı alınız, madam, Onu kızlardan birine hediye edersiniz. Ye. ni esvapla bu çanta gitmez. Kocam #tiraz eder! dedi. Hikâyeci İstanbul — Öğle neşriyatı: 1240: Plâkla 'Türk musikisi, 1250: Havadis, 13: Beyoğ- Yu Halkevi gösterit kolu tarafından bir: temsil, 14: SON 1820: Konferans; | mına, Bayan Bedri- ye Yeğinsuy, 1940: Konferans: Ordu say- ayı Selim Sırm Tarenn (Çocuklara hö- yet bilgisi), 20: Müzeyyen ve arkadaşları | tarafından Türk musikisi ve halk gerki- | ları, 2030: Ömer Rum tarafından 8fâ0- ca söyler, 20,445: Muzaffer ve arkadaşla- rı tarafından “Türk musikisi ve halk şer- kıları (Seat ayarı), 2115: ORKESTRA: 2215: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 2230: Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 23: SON, Ecnebi istasyonların bu akşamki en müntahap programı Berlin (saat 1130) - 35- Bachın şarki Jarından No. 183, Paris (saat 17,00) - 1648 - Misa Solemniz - Beelhavenin eseri, Ke- lonya (saat 2000) - 456 - Şalo musikisi, Münih Csaat 20,00) - 405 - İtalyan Opera Gecesi Strasburg (saat 15,30) « 749 - Şen Musiki, Toulouse (saat 2250) - 329 - Av boruları ve ekzatik musiki, Lendra (saat 1720) » 1500 - Salon musikisi, Prag (saat 22,40) - 470 - Çigan musikisi, Roma (saat 17,30) - 421 - Senfani konseri. Dans Musikisi Budapeşte (saat 1755) « 550 - (saat 2240) - 470 - Roma (saat 2230) — 421 - Sirasburg (sast 23,20) - 349 - Pa- ris (sant 23,05) - 432 - Zagreb (sast 2220) - 07 - Brüksel (saat 2220) - 484 .. 5 Temmuz 957 Pazartesi İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230 Plâkla “Türk musikisi, 12,50 Havadis, 1305 Muh- telif plâik Beşriyatı, 1400 Son Akşam neşriyatı: 1830: Konferans: Kı- nilay Cemiyeti Pamına doktor Şükrü Ha- zım, 1980: Af-ika av hatıraları: 5. Sa- haddin Cihanoğln tarafından, 20: Rıfat ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 2030: Ömer Rıza tarı- fından arabex söyler, 2045: Safiye ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları (Saat ayarı), 2118. ORKES- 'TRA: 2215: Alans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 2230: Plâkla s0- Jolar, opera ve operet parçaları, 23: SON, Prag Posta İttihadına dahil olmıyan ecnebi memleketler; Beneliği 3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. m yk e ği Adres tebdili için Yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Rebilülâhir 25 — Ruzuhuzır 69 $ İmmak Güzeç Öğis İkindi Akya Yatı B. 630 849 434 8341200 202 Va, 2,15 434 1218 1618 1044 2146 İdarehane: Babidli civarı Acımusluk So. No. 13 Dr. FETHİ LABORATUVARI Cerrahpaşa hastanesi bakteriyoloğu Kan, idrar, balgam, mevadı gei- ta tahlilleri ve (İDRAR VASITA- SİLE GEBELİĞİN İLK GÜNLERİN- DE KATİ TEŞHİSİ) yapılır. Beyoğlu : Taksime giderken Meselik sokağı Ferah apartımanı Tel. 40534 a “Barbaros (Baş tarafı 5 inci sahifede) nakleden üç tuğlu kaplan payesini haiz Güzelce Kasımpaşanın (Hicri 940 tarihinde) inşa ettirdiği camisi, o za- man hassa başmılmarı olan üstad Ali yapmıştı. Bu cami 1134 te yandığın- dan eski biçimi değiştirilerek tecdid edilmişti. Güzelce Kasımpaşa, Misir valiliğinden İstanbula dönüşü €sna- Sında Bozöyük kasabasında da-çok sa» natlı bir cami yaptırmıştı. Kasımpaşa- mın medfeni Geliboludadır. 3 — Kaptanıderya «Atik Sinan poşa camisi» Beşiktaştadır. Koca Si- nanın ilk eserlerinden olup dış duvar bedenleri temiz ve düzgün bir taş ter- tibine malik, taş araları ve kemer baş- lıkları tuğla tirajlar üzerine müste- nid, orijinal bir inşa tarzımızı göster- mekteğir. Cami, Sinan paştnın vefatından 2 #ene sonra yapılmıştır. Kendisi Üskü- dar iskelesi karşısındaki Mihrimah camisi makberesinde gömülüdür, (Daldı rahmet denizine kapudan) vefatının 963 tarih mısraıdır. 4 — Kaptan «Piyale camisi, Kasım- paşada kendi adını taşıyan Büyük Piyale semtindedir. Koca Sinan, Akdenizin Cezireler fa- tibi kahraman Piyale için yapacağı €serini diğer eserlerinden ayirarak müstesna bir biçim ve güzellikte mey- dana getirmişti, Piyale camisinin plânınde, iki ayak tertibile çok sanatlı 6 kubbe teşkil edil- miştir, İç süslerine mahsus - en ziyade kabartma istalaktit olan - çinilerin Tenk ve tertibinde fevkalâde güzellik görülmektedir, 5 — Kaptanı derya «Kılıç Ali pa- $4 camisi»: Koca Sinan, Kaptanın de- nizlere âşık ruhu için Tophane sahi- İinde Inşa ettiği bu kıymetli eseri müş- temilâtile beraber çok güzel bir köşe teşkil ederecek şekilde vücuda geti- miştir. Caminin medhalden, mihraba doğru uzunluğu, merkezi kubbe ile beraber iki geniş nısıf kubbe üzerine- dir. Ayrıca sütunlu cenahları ve ta- | bakâları vardır. İç avluya bakan cami önü çifte re- vaklıdır. Caminin inşa tarihi hicri 988 dir, Kilıç Ali, cami kabristanında inşa edilmiş olan türbede gömülüdür, Bu kabristan içinde diğer bir kaptan me- zarı olan bir lâhid taşı, gemi armasını andıran çok sanatkârane bir biçimde işlenmiştir. Diğer eserlere gelince: Üsküdarda, etrafında kütüphane, imaret, çeşme, sebil gibi müştemilâ- tile beraber, mimari bir manzume t€$- kil eden (Ahmediye camisi) nin bâni- si de üçüncü Ahmed devrinde tersane emini idi, Yine Üsküdarda Doğancı" lar civarında Nevşehirli sadrazam İb- rahim paşanın damadı kaptanı der- ya Mustafa paşanın mescidi İle beraber güzel bir çeşmesi vardır. Birinci Ab- dülhamid zamanı tersane emini olan Selim ağanın - Üsküdarda Şelimağa mahallesi civarında - kütüphanesile berâber bu defa yeni ilk okula çevri- Jen darüssıbyanı, birinci Abdülhamld devrinde kaplanı derya olan Cez&- yirli Hasan paşanın, Kasımpaş tersane içindeki camisi, Kaplan B€- kir paşaya sid Aksarayda Çakırağa caddesinde 1171 tarihli mektep binası, 991 de kaplanı derya olan Hasan pa» şanın Gedik; mektebi, Bağ- Jarbaşında 1012 tarihli meşhur Murad reis mescidi, Beşiktaşta Köyiçinde 1176 tarihinde inşa edilen kaplan İbrahim ağa mektebi ve rhescidi, Gedikpasada - hicri 991 de kaptanı derya olan - Ha- san paşaya ald bir mektep binası mev- cuddü, Mimar Kemal Allan Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Halâskâir Gazi caddesinde Hal, Taksim: Nizameddin, Turlabaşııdı Nihad, Beyoğlu: Kanzuk, Dairede Gü- neş, Galata: Topçular cadde: Bporidis, Kasimpaşa: Vasıf, Ha Hahooğlunda Burbut, Eminönü nü Onar, Heybellade: Halk, Büyür. ada: Halk, Fatih: Saraçhanede Ib. rahim Hali, Karagümrük: Fund, Bakırköy: İstepan, Sanyer: Asar, Tarabya, Yeniköy, Emirgün, Ri melihisarındaki eczaneler, Aksamı; 'Yenikapıda Sarım, Beşiktaş: Vidin, Kadıköy: İskele caddesinde Sotirya- dis, Yeldeğirmeninde Üçler, Üsküdar: Ahmediye, Pener: Balatta Merkez, Beyand: Cemil, Küçükpazar: Yorgi, Samatya: Yedikulede Teofilos, Alem- dar: Cağaloğlunda Abdülkadir, Şeh- remini: Ahmed Hamdi. İ rarak koşmağa KUBİLÂY HAN Yazan: İskender F. Sertelli ve” — Sane No. 100 Terlan'a : “Fil ve atmaca kahramanı!, derlerdi. O, bir gün avda Kubilâyın üzerine atılan bir atmacayı yere ; vurarak, hakana yararlık göstermişti. Kendisine imparatoriçelik devrin- de hizmet eden iki yüz elli cariyesi tekrar verilmişti Terlân hassa kumandanı olunca saray halkı telâşa düşmüştü. Ter- lân genç olmakla beraber, aşk ve para önünde kolay kolay eğilmez, inatçı, irade sahibi bir zabitti. Vazi- fesi başında çok sertti. Kendi bhak- kında dönen dedikodulara kulak vermezdi; hassa bölüklerini ıslah et- miş ve harem nöbetçilerini tamamile değiştirmişti. "Terlanın prens Cin - Kine ve onun karısı prenses Ti-Maya büyük ve de- rin sadakati vardı. Terlan, prens Cin.Kinin çocukluk ve gençlik arkadaşiydi.. bir arada büyümüşlerdi. Cin-Kin de Terlanı çok korurdu. Terlan hassa zabiti oldu- ğu zaman çok gençti. onu arkadaş- Jarı çekemezler ve sık sik hassa ku- Bir mandanına şikâyet ederlerdi, gün Cin-Kin babasına: — 'Terlan çok zeki ve hanedi mıza çok bağlı bir genç, onu € gibi himaye ediniz.. ve bu illifatınızi hayatile ödiyeceğiride: in olunuz! Demişti. Zaten Kubilây böyle merd ve cesur geçnleri her zuman bhi- maye ederdi. Terlana da iltifat et- mesi bu himayeye işaretli. Bir gün İ hakan büyük mabedi ziyarete gider- ken tahtirevanını çeken O fillerden birisi nasılsa - kudurmuş gibi - bağı- başlamıştı. Terlan tahtırevanın yanındaki birçok mai- yet zabitlerile birlikte at üstünde gi- diyordu. Bu zabitlerden hiç birisinin yapamadığı bir işi yapmak istiyen 'Terlan derhal atından yere atladı. kuduran filin boynuna sarılarak avurdundaki iri dişinin dibine ban- çerinin ucunu batırmağa başladı. Fil derhal sakinleşti, Ve arkadaşları gibi yavaş yavaş yürüyerek yoluna devam etti, Bütün alay halkı bu tehlikenin birdenbire nasıl önüne geçildiğine şaşıyordu. Eğer Terlan bu suretle ba- reket etmemiş olsaydı, Kubilây otur- duğu tahtırevandan majyetile bir- likte yere yuvarlanacaktı. Terlan fillerin o hastalıklarını ve onları böyle tehlikeli vaziyetlerde na- sıl yatıştırmak icap ettiğini bilirdi. Kubilây han, Terlanın bu yararlı- Eını görünce kendisini hem rütbece, hemde para ile teltif etmişti. Terlanın hassa kumandanı oluşu- nu çok görenler vardı. Fakat, Terlan bu mevkie ve bu ünvana Yâyikti. Genç hassa zabitini fazla cesareti ve atilganlığı için sevmez, hattâ kıs- kanırlardı. Terlan bir gün de imparatorü bir av dönüşünde ölümden kurtarmıştı. Pekin civarında bir ormandan ak- $am üslü dönen av alaynda yedi Yüz kişiden fazla adam vardı, Kubi- lây han o gün karısı Tiyen-Foya or- manda bir atmacayı uçarken nasıl vurduğunu göstermek istemişti. Kubilây çok iyi bir nişanciydi.. atmacalar uçarken kanatlarını sık sık açıp kapadıkları için havada ko- İSY vurulmazdı. Bir ağaca kon- duğu zaman da çok yüksek bir dahı #eçerdi.. kendisini avcılardan gizle mesini çok iyi bilirdi. Atmacalarm bazan ağaçların arasında sinerek av- cıların üzerine yıldınm süralile atı- lışları da vardı. İşle o gün insan oğullarından öç almak istiyen büyük kanatlı bir atmaca, birdenbire dal- ların arasından ok gibi kayarak Ku- bilâyın üzerine atılmıştı. Terlanın çevikliği meşhurdu. Hakanın etrafındaki zabitler dav- rTanıncâaya kadar, Terlan, adıyla uy- gün bir çeviklik göstererek, atma- canin Üzerine atılmış ve bir hamlede bu yırtıcı hayvanı boynundan yaka- layıp yere vurmuştu. O gün imparatoriçe Tiyen-Fo ha- kanm yanında duruyordu. Güzel imparatoriçenin korkudan benzi bal- mumu gibi sararmıştı. Kubilây: — Vaktinde yetişmeseydin, atma- ca pençesini yüzüme vurup beni ya- Diyerek “Terlanm alnından Öp“ müştü. t İşte o gündenberi imparatoriçe Ti- yen-Fo da 'Terlana sık sık iltifat eder« di, dier Bu iki hadise Terlanı arkadaşları arasında müşkül vaziyete düşürmüş” tü. On; "* t «— Fil ve atmaca kahramanı! İ Derler ve arkasından alay ederler- di. Terlan bu alayları bilirdi; — Beni çekemiyorlar.. hakları var, Onlar hakana hiç bir yârarlık göse teremediler, Kıskançlıklarından çat hıyorlar.. diye cevap verir ve omuzu nv silkip geçerdi. “ Terlan av meraklısı bir gençti, Avdan başka bir şeyden zevk sk mezdı, O, arkadaşları gibi kadın düşkü- | nü de değildi. Pekin sarayında bin- lerce kadın bulunduğu hâlde, Terlan bunlardan hiç birinin peşinden koş © MAZ ve: ğ — Bu kadınların hepsi haken aile- sine mensuptur, Onlardan birine &l ve dil uzatmak nankörlük olur. Derdi. Bü yüzden arkadaşlarile de © sık sık kavgalar, münakaşalar yapar ve bozuşurdu. . Terlan duygusuz bir genç değildi. “ © sevmesini ve eğlenmesini herkesten iyi bilir, fakat kalbini kapolı bir kü- tu .gibi tutar, kimseye açmaz, his- lerinden, emellerinden kimseye bah- setmezdi, : Terlan temiz, asil bir Moğol aile “ sinin bir tek erkek oğluydu. Terla- nın babası Oktay hanın hazine na- zırlığında bulunmuş, gözü tok, iht yar bir adamdı, ğ Terlan Oktay banın hazinesini 2a- man zaman balka açıp: “ — Neye ihtiyacınız varsa alın... Dediğini hatırlamıyordu. Terlan o zaman çok küçük, yeni doğmuş bir çocuktu. 'Terlanın babası bu kadar gözü tok bir hükümdara hizmet ettiği için, oğlunu da böyle yetiştirmişti, Ter lan paraya, servete, zinete kiymet vermezdi. Onun dünyada biricik atı vardı. O bu sevdiği atile sık sık ava gitmekten o hoşlanırdı. Denebilir ki, 'Terlanın hayatta bundan başka ZeY- ki yoktu. z Hayır.. o, çok güzel bir kadının elinden uzanmış şarap içmesini de severdi. Fakat, o güne kadar « arkas | daşları gibi - hiç bir kadının koynun- da veya kolları arasında şarap içip te sızmamıştı. Bir gün arkadaşlarım-. dan biri ona: “ — Dünyada bundan daha güzel, daha zevkli bir iş var mıdır? des mişti, güzel ve sehhar bir kadın. elinden şarap içip, dizinde sızmak.. 'Terlan bunu bir kaç kere denemek islemişse de, kendini bir kadının dis zine terk edecek kadar kaybetme- Bin bir enirika yuvası olan Pekin sarayında böyle sarsılınamış, lekelen- memiş asil ruhlu bir erkek nasıl olur da uzun müddet temiz ve lekesiz ola- rak kalabilirdi? S Terlan hassa kumandanı oldur” ğu gündenberi Kendisini çamura düs şürmek, lekelemek ve nihayet ken dilerine uydurmak için çalışın dev. şirme teşrifatçılarla Çinli memurlara Terlan hiç te yüz vermiyor, onlarlâ düşüp kalkmaklan çekiniyordu. 'Terlanı mutlaka sarayın havasına uydurmak gerekti. Ve bunu vik tan uzağa ilk önce sezenlerden biri de Kubilây olmuştu. Hakan bir gün Semga bühadıra; — Bu temiz adamı da Jekeliyecek- ler.. onu da kendilerine uydurup bit Ppaçavraya çevirecekler, dedi, Terla. nin dalma temiz ve lekesiz ği için, onu çok güzel bir kadınla evlen» dirmek istiyorum.. sen ne dersin İM ilkrime, Semga? 'Terlanı Semga bahadır da çök $i verdi. D © Hakanın fikirlerine iştirâk edereki

Bu sayıdan diğer sayfalar: