10 Temmuz 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

10 Temmuz 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Günlerdenberi düşünülen Hünkâr Buyu gezintisi işte nihayet bugün ya- Pilacaktı. Yemekler sepetlere doldü- Kuldu. Erkenden yola çıkıldı. Köprü- Vr Eminönünde Nadide koca- —A.. Kadri, dedi, Balıkpazarından Söyle güzel bir karpuz alsak... Sular- daki büyük havuza atar, soğuturuz, buz a şakır şakr yeriz... i; — Olur karıcığn.. dedi.. Balıkpazarına uğradılar. Talihlerine B&Yet büyük karpuzlar vardı. Kadri bunların en büyüğünü seçti, Vakia bu Meâkta bu kora karpuzla Köprüden Btçmek bir azabtı amma. İleride su- larda çıkarılacak sevki düşünerek Kadri bu azaba katlandı. ,, Kânter içinde vapura geldiler. Yol- da karısı her adımda bir Kadriye ih- Yar etmeği unutmuyordu: — Aman karpuzu iyi tut... Dikkat Karpuzu etinden kaydıracaksın... Aman Körbuza birşey olmasın. Malüm ya bi- 3aZ dalgın yürürsün, dikkat et... Kârpuzu taşımak azabından siyade Kadriye karsının bu «sen dalgınsın, #en beceriksizsin.. Karpuzu düşürür- SüN.» gibi sözleri dokunuyordu. Bu sıcakta, bü ağır karpuzu taşır, İu sözleri dinlerken düşünüyordu. eğlenmeye gidiyorlardı ha... un neresi eğlence idi? Vapura girdiler, Kadri büyük bir ile kocaman, haşmetli karpuz Ez, lerini ağdan rafa bin müşkülâtla Yerleştirdi. Karısı bir daha ihtar etli: < Dikkat et.. Karpuza birşey olma- Kadri: — Yok.. dedi, Onun yeri hepimiz- den iyidir... Hakikaten vapur okadar kalabalık- ti kl en rahat yer karpuzun yeri 1d1, Vapur Üsküdar İskelesine çarparak Yanaştı. Bu sarsınlıdan sonra Kadri- hin oturduğu kanepenin arkasında: — Aman kafam!... diye bir feryad koptu... , Kadri yerinden fırladı. Karpuz ağ Taftan yuvarlanmış, arkada otüran- birinin kafana düşmüştü. emi karpuz düşen adam Kad- iye; . >> Bu ne rezalet. Havan güllesi gibi karpuzu kafama düşürdünüz. .. Diye bağırırken, bir taraftanda bayan Nadide Kocasına çıkışıyordu: — Ben sana karpuza dikkat et de- Kedim mi?.. Bir karpuza sahib ola- Mazsın... Ya şimdi Karpuz çatlamış- sa, yerden içine tifo mikrobu gir- Mişse... Bereket versin ki bir mucize kabi- İinden Karpuza birşeyeikler olmamıştı. Arkada karpuzu kafasına yiyen adam söylenirken, bu taraftan Nadide dir dır kocasının başını yiyordu: — Adamın kafasının yarıldığına yanmam.. Ya karpuz çatlasaydı!... Kadri: — Allah aşkına sus karıcığım. adam duyacak. Bize çatacak.. Sus ya- hu.. Bunda benim kabahatım ne?.. Ben istedin, ben de karpuz aldım, O kadar taşıdım. Kahrını çektim. Hep Senin hatırın için... Nadide: — Şimdi akıllandın ya... Karpuzu kucağına al. Kucağında dursun... Zavallı Kadri, koca karpuzu bir be- bek gibi kucağına oturttu. Şu karpu- ta o derece hırslanıyordu ki elinde ol- 8a kaldırıp yere çalacaktı. Fakat sab- retti. Vapur Sarıyere gelinceye kadar karpuz nazlı nazlı dizlerinde yattı. © Sarıyerde vapurdan çıktılar, Araba- Ya binmeden evvel Nadide: — Şu bakkaldan francala alalım. Prncalamız yok. Bakkala girdiler. Nadide: — Karpuzu burda birak.. Sen git ara- ba tut, gel. dedi.. Kadri tâ İstanbuldenberi bu pazar Etzintisini kendisine zehir zemberek €den karpuzu Nadidenin yanına bi- Taktı, gitti, araba buldu. Karısını bak- önünden aldı, Sulara çıktılar, tepeye geldikleri zaman Nadide la haykırdı: — Karptız?. Kadri şaşırdı: — Ne olmuş karpüze?.. KARPUZ Nadide; — Bakkalda unuttuk kârpuzu... ”- Nadide hep böyle kendi yaptığı ha- talardan bahsederken: «Yaptık, ettik, unuttukş gibi cemi fiiller kullanırdı. » Kadri: — Ne yapalım, dedi, yemeği karpuz- suz yeriz., Nadide: — A.. Dünyada olmaz. 'Tâ İstan- buldan buraya kadar, getireyim de burada sevgili karpuzumu bırakayım, Olacak şey mi hiç? Haydi git de al. — Aman yavrum, o kadar yol... — Canım sen nasil erkeksin Allah aşkına... Hem bak göbek bağlıyorsun. Biraz y .. Haydi bir koşuya git... Bakın dönüşe arabaya filân bineyim deme kiyametleri koparırım. Kadri çaresiz bakkalın yolunu tut- tu.. Karpuzu buldu.. Bu ağır karpuzla sulara kıtdar yaya çıkmak pek fıraklı oldu. Sulara gelince karısı: — Aman Kadri, bir iş yaptın bari tamamla... dedi, şu karpuzu büyük havuza at da soğusun. Kadri zaten yorgun ve bitkindi. Büyük havuza karpuzu atmak için eğildi.. Fakat bu eğilme esnasında Kadrinin yeleğinin cebindeki saat ha- vuzun için düştü. Kadri epey çırpmdı amma saati havuzdan çıkarmak kabil olamadı. Nihayet karpuz kâfi derece #oğumuştu. Kadri gitti, havuzdan çıkardı, getirdi. Merasimle karpuzu kestiler, Çoluk çocuk hepsi eğilip ke- silen karpuza baktılar. Pespenbe ke- lek.. Karpuz yenilmiyecek derecede berbattı. Nadide köpürdü: — Sen de san ki erkek misin?.. Bir karpuz seçmesini beceremezsin... Bu karpuzu eşekler bile yemez. Dedi ve akşams kadar somurttu. | Günlerdenberi düşünülen gezinti ze- | hir zemberek oldu... o (Bir yıldız) —..AEA EA EESENAENEEEZEEAA AAA AAAAAALA Senan e 08 Seyahat notları (Baş tarafı 9 uncu sahifede) O sırada salonun bir kapısı açıldı, kadın, erkek bir seyyah hafilesi ile on- lara rehberlik eden yaşlıca bir kadın göründü. Kont ayağa kalktı; — Bugün cumartesi, şatonun ziya- ret günlerinden biri, dedi, Buraya ne kadar çok seyyah gelirse biz O kadar memnun Oluruz. Zira karar verdim, Wiltondaki tabloları artık dışariya çı- karmıyacağım. Geçenlerde «flamandı ressamlara mahsus bir sergi tertip eden Avrupa payıtahtlarından biri benden Teniers'in tanılmış bir eseri- ni istemişti; verdim. Lâkin tablo geri geldiği zaman onu zedelenmiş bul- dum; yazık değil mi? Buyurun siz6 0 Tenlers'yi göstereyim. Oğlu ve ben kendisini takib ederek Van Dyek'in mübeccel huzurundan çıktık ve yandâki odaya geçtik, Tablo büyükçe bir «manzara, idi; kuytu bir ormanın kenarında kıvranarak akan ufacık bir ırmağı ve uzaklarda görü- Jen bir çiftliği tasvir ediyordu. Batmış olan güneş, ırmağın sularında hafif ince altını tabakaları bırakmış, solgun firuze rengindeki semaya kızıl bakır- dan tüller asmıştı. Mevzu pek sade idi. Fakat resmin her noktasında, müstes- na bir sanat dehasının ilâhi ahengi ve derin ruhaniyeti parlıyordu. ecnebi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Cemaziyelevvel 1 — Ruzuhızır 66 & İsmek Güneş Öğin İkimii Akşam Yet E. 630 855 446 836 1200 200 Va. 221 437 1219 1619 1942 2141 İdarehane: Babiâli civan Acımusluk So. 10 Temmuz 937 Cumarisi İstanbul — Öğle neşriyatı: 1730; Plâkla 'Türk musikisi, 1250: Havndis, 1305: Muh- telif plâk neşriyatı, 14: BON. ” Akşam neşriyatı: Sest 18,30 Plâkla dans musikisi. 1930 Konferans: Doktor Selim Ahmed (Tifo) 20 Türk musiki heyeti, 2030 Ömer Rıza tarafından arubca söylev. 2045 Vedia Rıza ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları (seat ayahı). 81,15 Orkestra. 22,15 Ajans ve borsa ha- berleri ve ertesi günün proğramı 2230 plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 23 Son, Ecnebi istasyonların bu akşamki en müntehap programı Milâno (368) saat 22: Verdinin «La forza del destino» operası, Nis (253) 2130: Konser, Lüksemburg (1293) 2230: Senfo- nik konser, Peşte (549) 22,50: Askeri ban- do, Hamburg (332) 20,20: Fit ve piyano, Vainya (607) 23,20: Konser, Varşova (1339) 22: Operetlerden parçalar, Peşte (549) 0,10: Tzlgan musikisi, Dans musikisi Prag (470) spat 2935 Lüksemburg (1293), | 24, Strasburg (40) 24, Londra (kisa dal- &a) 21 music - Hall, 11 Temmuz 1997 Pazar İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230 Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13: Beyoğ- lu Halkevi gösterit kolu tarafından bir temsil, 14: SON, Bu akşam Nöbetçi eczaneler işli: Pangaltıda Nargileciyan, Tak- #im: Limonciyan, Beyoğlu: İstiklâl caddesinde — Deliâsoda, Tepebaşında Kinyoli, Galata: Hüseyin Hüsnü, Ka- sımpaşa: Vasıf, Hasköy; Hakcoğlun- da Barbut, Eminönü: Hüsnü Onar, Heybelinda: Tomadis, Büyükada: Mer- kez, Fatih: İsnat Hakkı, Karagüm- rük: Mehmeğ Arif, Bakirköy: İstepan, Sanyer: Asaf, Tarabya, Yeniköy, Emirgân, Rümelihisarındak! eczane- ler, Aksaray: Ziya Nuri, Beşiktaş: Vi- din. Kadıköy: Pazaryolunda Merkez, Modada İskehder, Üsküdar: Ahmedi- ye, Fener: Delterdarda Arif, Beyazıd: Yeni Lâleli, Küçükpazar: Hikmet Ce- mil, Samatya; 9 Temmuz 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) ESHAM ve TAHYİLAT İstikrazı dahili o 94) “Türkiye Cum. 8650 1933 istikrazı 95) hüriyet Merkez Ünitürk 1 16 | Bankası » İ 1510) Anadolu His. w » Hİ 1510) “Terkos 7 Mümessil i 38,60 | Terkos 8.50— > 40,20 | Çimento 1245! » İttihad değir- 1049 | İş Bankası 0,80 | menleri » l » hamiline 0.90! Şark değir- o 080 » Müesis oOTIİ menlert Para (Çek fiatleri) Paris 2045! Sofya 6,1058 Londra €1| Prag pi m 7890) Berlin 1,06/75 bee 150160 Madrid o 138785 Atina son) Zeerd 0 Cenevre 34530) Pengo 35875 Brüksel 4895İ Bükreş (o 1070175 Amsterdam o 14375| Moskova (o 241150 İSTANBUL 'TİCARET ve ZAHİRE BORSASI 9 Razmol İş badem İç fındık DIŞ FİATLAR Buğday: Liverpul : Şikapo 668 K. Buğday: Şikagı Buğday: Vinipek Arpa: Anvers Mısır: Töndra Keten T.: Londrg Fındık G.: Hambürg Fındık L: Hamburg tören hazırlığı var. KUBİLÂY HAN Yazan: İskender F. Sertelli No. 106 Saray kapısı önünde toplanan halk, siyaset taşı üstünde duran kesik başı görünce: Şansi ölmüşl!. diye bağrışmağa başladı Kubilây bütün bu galeyanlara, bu | Gökçin hatun birdenbire sarsıldı. kızı yanmda olmasaydı, hatemağa- sına belki başka şeyler de soracaktı.. Haremağası bunu Gökçin hatunun bakışlarından anladı: ' — Hakan uzaktan gelecek dayet- lilerin hiç birini beklememeğe karar verdi. Dedikoduların önüne geçmek için, bu akşam bu işi bitirecek. Gülçin annesine: — Babam o kadından ayrılmaz, dedi, bunür elbette bir sebebi vardır, Haydi üzülme sen, anne! Tiyen-Fo olmazsa, onun yerine bir başka kâ- dın gelecek değil miydi? N Gülçin içeri girmişti. İmparaföriçenin gözleri tahtre- yandan ayrılmıyordu. sonsuz dedikodulara rağmen Tiyen-Fo- nun asılacak kadar ağır bir suçu ok madığını, bütün bu entrikalı işlerde Şansinin parmağı olduğunu keşfet- miş: — Onu asacağız.. Tiyen-Fo ölüm ce- zası görmiyecek.. demişti. Halbuki yerliler o gün heyecan ve telâş içinde saray etrafına koşuşuyor- lardı. «— Cellâd bu sabah bellasını çarşı- de biletti.. acele saraya döndü, Onu gözümüzle gördük. Besbelli bugün si- yaset taşında bir kesik baş, daha doğ- Tusu Tiyen-Fonun başını göreceğiz!» Bu sözü söyliyenler vaziyeti çok iyi ve yakından gördüklerini sananlar ve 'Tiyen-Fonun idam edileceğine inanan- İşte bir kalabalık.. lardı Hassa zabitleri koşuşmağa basla- O gün saray önünde toplananlar | dılar. £ boş dönmediler. akşama doğru bir Borular ölüyor. adam yüksekliğinde bulunan bu mer- mer «Siyaset taşis Üstüne cellât ta- rafından bırakılan kesik bir baş her- kesi hayrete düşürmüştü, Kesik başa dikkatle bakanların âğ- zından bir tek kelime işililiyordu: Cüceler: yolları kesmiz. Hassa kumandanı Terlan at üs tünde ve tahtırevanın yanında du- ruyor, Tuhaf şey! Terlandan başka et üs- tünde hiç bir zabit yok. — Şansi... Halbuki hakan mabede giderken, — Şansi... tahtırevanın o önünden bir ve arka- — Şansi... sından iki bölük atlı hassa askeri gi- Bunu görenler güzlerine inanamı- | derdi. yor, taşın üstüne asılan idam. hük- İşte Tiyen-Fo.. : münü okumağa koyuluyorlardı. Ve arkadan Kubilây merdivenleri Şansi idam edilmişti. iniyorlar, Ve idam hükmünün şu satırları herkesin dudaklarında tekrarlanı- yordu: «Cengiz hanin tahiima ve yasasına ihanet eden, hakanın imzasını taklide cüret gösie- ren Şansi mahkeme Kararile ve hakan buyruğile ölüm cezası görmüştür.» Bu satırları kekeliyerek okuyan bir Mhtiyar: — Senin ana yurda büyük yarar- lıkların vardı!. Bir kahbenin tuzağı- na düşerek nasıl öldün? Sen yaşama- Uydın, Şansi! Diye söylenerek fenalaşmış ve ya- nında duran seyircilerin kucağına düşmüştü. Şansiye herkes acıyordu. — Fakat, bu sırada firtmalar gibi gürültü va haykırmalarla (Siyaset taşı) önüne sokulan uzun boylu, pe- rişan kılıklı, gözleri ıslak bir Çinli, halka kesik başı göstererek haykırdı: — Tiyen - Fonun yerine benim karımı öldürten işte bu alçak ve na- mussuz adamdır, Onu halktan ziyade, taşın etrafın- da dolaşan nöbetçiler tanımıştı. Bu, adalet istiyen adamdı. Ve adalet yerini bulmuştu. Biraz önce Şansiye acıyanlar şim- di bu orta yaşlı ve perişan kılıklı Çinliye acıyorlardı. Saray önünde toplanan kalabalık gittikçe artıyor, her kafadan bir ses çikıyordu. Eğer «adalet istiyen adam» si- yaset taşı önünde kendini tanıtma" mış ve Şansinin çok haklı olarak idam edildiğini bağıra bağıra söyle- memiş olsaydı, meydanda toplanan kalabalığın heyecanımı yatıştırmak Kökçin hatun Kubilâyla Tiyen « Fonun tahtırevana bindiğini görün- ce dayanamadı. başını çevirdi. 1çeriye, kizin yünına koştu. Gülçin: — Merâk etme, anne! Hayat böy- Jedir.. her gecenin bir gündüzü var- dır, Sönen -yıldızlatın tekrar parla- ması, can çekişen bir kimsenin son nefesinde gülümsemesine benzer, Ba- bam Tiyen-Fodan ayrılamıyor. fa- kat, sihirbazların dediği gibi, o, bu kadın yüzünden ölecek, Diyerek annesini teselli ediyordu. Gökçin hatun Tiyen-Fonün Kubi- lâyı zehirlediğini de biliyordu. — Böyle bir canavarı affedip tek- rar koynuna almak delilik değil de nedir? Diyen Gökçin hatun bu hırçnlığı sadece kıskançlık yüzünden yapsay- dı, sözlerine kim kulak verirdi? Gök- çin hatun kocasına candan ve bü- yük bir sadakatle bağlıydı. Kubilâyı sarayında Gökçin hatun Kadar can- dân seven kimse yoktu. dığı zaman ortalık kararmağa başla mıştı. | Sarayın başrahibi Panta, Kubilây- dan Önce mabede giderek dini mera- sim hazırlığını yapmıştı. 'Tahtırevan Omabedin kapısında durdu... ' Panta, Kubilâyı karşıladı. Lâmanın «— Her şey hazırdır Demek istiyen bir mâna vardı, Buda âdetince hükümdarların ev« lenmesi çok kolaydı. 1 Hükümdar «Bin bir elli mabuds ur önünde filâncayı zevce olarak alıyo. rum deyince her şey bitmiş, tamam« çok güç olacak, belki de bu yüzden | lanmış olurdu. v saray önünde halkla hassa gskerleri Buda: i arasında bir çarpışma başlıyacaktı, «— Bir erkek, bir kadınla on defg Bereket versin ki, halk Şansinin ida- | da evlenebilir!» ç ma müstahak olduğunu anlamıştı. Demişti, : Buda dininde evlenme işleri hep bul kanun Üzerine kurulmuştu. d Kubilây Tiyen - Fo ile mabede girle yordu. 4 ez bir hayli kalabalık vara Kubilây «bin bir elli Buda mabedi» ne giderken.. Gökçin hatun başını pencereden çıkardı.. iç avluda hazırlanan hakan tahtırevanını gördü.. haremağasına sordu: — Güneş neredeyse batacak, kan bu saatte nereye gidiyor? — 4Bin bir elli mabed» e gidecek- miş. — Budanın elini öpecek demek? — Evet. Bu akşam 'Tiyen - Fonun nikâhını tazeliyecek. Mabedde büyük Kubilây mabede ân olarak gite mişti, Ha Çinliler: necek ve büyük bir tören yapılacak, İ Diye hazırlanıyorlardı. Böyle has kesi hayrete, biraz da telâşa düşür müştü, z var), CArkesi Hakan Tiyen - Fo ile mabede var.“ 4 bakışlarında: A iğ — Hakan Budâ mabedinde eyle« | kanın” birdenbire mabede gelişi here

Bu sayıdan diğer sayfalar: