17 Temmuz 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

17 Temmuz 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m şer A. A Bahife 6 Çiçekçilik: Kamelyalar Bu beyaz ve zarif çiçekler nasil yetiştirilir? Kamelialar bak- Bunların to- ş humları, kasımda veya ilkbaharda, güzel hazırlanmış, funda toprağı, ince kum, yan- miş gübre ve bahçe toprağı mahlütun- dan yapılmış toprakla doldurulan saksıla- En, 4 - 5 santim aralıklarla tohumlar eki- Hr. Bu saksıların sıcak mahallerde, si- perlerde bulundurulması ve sik sık sulan- ması Jâtımdır. Ancak bu süretle tohum- Jar intaş edebilir. Tohumlar 6 - 7 santim sürünce, bunla- Tı, toprağile daha büyük tavalara veya saksılara nakletmelidir. Bir sene sonra, #yice büyüdükten sonra, fideler yerlerine veya saksılarına naklolunurlar. Çelikleme He üretmeye gelince: Sonba- hara doğru - kasımda - veya ilkbaharda Kameliaların 1 - 2 yaşındaki sürgün dal larından, arzu edildiği kadar, & - 10 san- tim veya daha uzun boyda kesilerek, bun- Jar yukarıda, tarif ettiğimiz, mahlüt top- Takla doldurulmuş saksılara veya tahta- dan yapılmış kasalara 7 - 8 santim ara- bklarla çelikler daldırılır ve kök salınca- ya kadar, saksı veya tavalarda, kasalar- da, sicak yerlerde bulundurulur, ayni za- manda sıkıca, ve bolca bir şekilde sulanır- lar, Çelik daldırmaların üçte ikisinin top- rağa gömülmesi lâzımdır. 'Bu suretle 7 - 8 ay zarfında, daldırılan çelikler, mükemmel bir şekilde köklenir- ler. Ondan sonra toprağı ile çıkarılarak, istenilen yerlere dikilirler. Dikkat edilecek en mühim mesele, kök- Jenmiş bulunan bu çelikleri, naklederken, köklerinin zedelenmemesine ve toprağı ile beraber nakledilmesine son derece iti- na etmek Jâzımdır. Daldırılan çelikler sürüp gümrahlaşın. öüya Kadar, bol bol #ulârininli, ondan s0n- Ka az su verilmesi icap eder. Yapraklaştıktan sonra, su, püskürterek verilirse, çiçekler daha mükemmel inkişaf ederler. Bu şekilde yetiştirilen kamelialar, ancak 1-2 sene sonra mükemmel bir şekilde çi- çek vermeğe başlarlar. Çiçek tomurcukları hasil eden kamelia- Yarı sıcak odalara veya serlere koymak katiyen doğru değildir. Çünkü bilâhare giçeklerini dökerler. Çiçek açmış veya açmak üzere bulunan kameliaları güneş olmıyan, serin, gölgeli mahallerde bulundurmak icap e Pek hassas ve fena meşvü nüma bu- lan kamellalara serpme tursında Su ver- mekle beraber, köklerine bir mikdar kim- yevi gübre veya hayvan gübresi şerbeti vermek te çok faydalıdır. Kimyevi gübre — Bir gaz tenekesine 4-3 çorba kaşığı hesabile verilebilir ve verilecek kimyevi gübre, komple yani azotlu, fosforlu, potaslı olması lâzimdir. Kameliaların pek muhtelif cinsleri var- Escd Mahmud Karakurd Sebzecilik Kuşkonmaz kadar güzel bir kolay ve terkibin- de emlâhı made- niyesi dukça güzel sebzedir. Kış sezbelerinin pek az bulundu- ğu sıralarda, si- yah kök bu seb- zelerin arasında tenevvlü © teşkil eder Kabuğu soyu- Tanca içi bembe- yazdır. Haşlanarak bol zeytinyağı ve H- mora salatası, keza üzerine mayones ko- narak delikates olarak salatası yapılarak yemekler arasında iştaha ile yenir. Bundan başka etli ve zeytiyağlı ye- meği pek nefis olur. Bunun içindir ki, bü #ebze hemen hemen her ev bahçelerinde bulundurulması ihmal edilemiyecek ka- dar mühim bir sebzedir. Bunu okuyucula- rumuzu, şiddelie tavsiye ederiz. Siyahkök sebzesi, şu şekilde yetiştirile- bilir: Bu sebze hafif ve killi toprakları se- ver. Bunun bir senede veya iki senede ye- tişen iki muhtelif cinsi vardır. Bir sene- Uk olanlar diğerine tercih edilir. Tohumları şubat ayında, müsalt ve açık bir havada ekilir. Donlardan katiyen mü- teessir olmazlar, Sonbaharda, toprak güzelce hazırlanır. Sürülerek, bellenerek parsellere, tavalara bölünür, 25 er santimetre fasılalarla çis- giler açılır, tohumlar bu çizgiler üzerine #athi olarak ekilir. Havuç gibi evvelâ sıkça çıkar ve bilâhare 8 - 10 santim aralıklarin, seyreltilir. Siyahkök sebzesi ekilmiş maktalarda yazın yapılacak ameliyat; seyreltmek, su- lamak ve ot almaktan ibarettir. 2 - 3 defa sulamak kâfldir. Sonbahara doğru siyah kök sebzesi Kemale gelerek hasadına baş- lanır. Danaburnu, tarla faresi, bu sebzenin 1 Bunlara karşı, Zehiriihaplar verilmek suretile imhaları kabildir. Yazın çiçek açmış siyahkük nebatının çiçekli snkları - şayet tohum alınmıyacak 4sp - kesilip atılır. Çiçeklerin kesilip atıl- ması sebzenin lezzet ve nelasetine halel getirmez. Tohum ne kadar geç ekilirse o kadar geç hasılat ahnır ki, sebzesiz kalınacak kış mevsiminde bunun faydası vardır. Kisa mukavemet eder ve danlardan hiç kork- maz. Siyahkök sebzesinin* tohumları “intaş kuvvetini çabuk kaybederler, bunun için her sene taze tohum yetiştirerek bunları ekmek lâzımdır. ... dır. En seri ve müsait, bir şekilde çiçek to- murcuğu hasıl eden kamelia cinsleri guri- lardır. K. Chanderi Lady Campbel K. alba plena Cinslerile resmimizde görülen, beyaz çiçekler açan, kamellalarla, krem, gül ren- ginde çiçek veren kamelialer pek meş- burdur. SON GECE! — Susl,. diye bağırıyor... Sus!.. Ka- ba, zalim, vahşi herif, sus!, Bu ölüm çanı gibi kulaklarımda uğuldıyan se- #ini kes!.. Ah ellerim, kollarım bir bağ- h olmasaydı görürdün sen!.. Yarabbi!. e vahşi ruhlu, ne hunhar, ne iğrenç bir adamsın sen!.. Öyle nefret ediyo- Tüm ki senden!.. — Sabret biraz!.. Daha çok nefret edeceksin... Ruhumun ne kadar vahşi olduğunu daha iyi göreceksin... Sen şimdi sorduğuma cevap ver yalnız!.. — Neyi anlamak istiyorsun?.. Bu müphem konuşman sinirlerimi harab .ediyor!.. Çabuk söyle, nedir istediğin!.. — Demindenberi soruyorum intikal edemedin mi?.. Kardeşimle aranızda- ki münasebetin derecesini öğrenmek #stiyorum! — Kardeşini seviyorum, de beni seviyor... O kadar! — Yalnız o kadar mı?. — Biribirimizi sevdiğimizi, biribiri- miz için yaşadığımızı, biribirimizden ebediyyen ayrılmıyacağımızı söyleme- miz yetişmiyor mu ki, hâlâ o kadar mı diye soruyorsun?., Tefrika No. 99 — Öğrenmek istediğim şeyin ne ol- duğunu, beyhude yere kellme oyunları yaparak suklamağa çalışma. Faruk, Rumen zabitinin hemen sö- zünü kesiyor. — Bizim kimseden saklıyacak gizli bir şeyimiz yok... Tekrar ediyorum, öğrenmek istediğin ne ise onu açıkça anlat ve söyle!.. Şu uğursuz sesin ke- silsin bari!.. — Onu açıkça anlatmaktan utanı- yor, daha doğrusu korkuyorum!.. — Bizim kimseyi utandıracak ve korkutacak günahımız yok. — Olabilir. — Ne olabilir?.. — Şu olabilir ki, kardeşim bu daki- kada... Maryora; birdenbire deli gibi yerin- den fırlıyarak bağırıyor... — Madem öğrenmek istiyorsun, bi- Tak öyle ise ben söyliyeyim Polivasl.. Evet, kardeşin bu dakikada maddi, manevi bütün kadınlık varlık ve kıy- metlerini hiç bir şey düşünmeden, hiç bir acı ve nedamet hissi duymadan sevdiği adama vermiş, bırakmış bulu- Tavukçuluk: İri ve gösterişli tavuklardan Brahmalar.. Brahmalar cüs- seli ve gösterişli tavuklardandır . Bunların iki muh- telif cinsi vardır. Biri koyu siyah, diğeri benekli cin- sidir. Resmimizde gö- rülen horoz, be- nekli olup, Am: Hikada tavuk se: gisinde mükâfat kazanmış bir Brahma horozudur. Brahmaları, diğer cins tavuklardan ayiran alâmeti farika ganlardır: Brahmaların, horozlarının fbik- leri, resmimizde görüldüğü gibi, gül ibi ve tüyleri de beneklidir. Ayni zamanda ibik ve başları çok küçükt ör ki, başları üzerindeki bezelyeye benzer, bundan dolayı, bu cins tavuk ve horozlara bezelye ibikli derler, Resmimizde görülen açık benekli Brah- malar, diğer tavuk ırklarından çok daha büyüktür. Bilhassa benekli olanlar, cidden, çok zarif ve şık tavuklardandır. Başları- nın, enselerinin, kuyruklarının Üzerinde- ki tüylerin siyah olması, buna mukabil vücutlerindeki tüylerin de beyaz bulun- ması hasebile, herkesin nazarı dikkatini gelbedecek kadar hoş ve çok zarif tavuk- lardandır. Brahmalar; oldukça yumurtlayıcı, zamanda kuluçkacı cinslerdendir. Semirmeğe de öldukça müsait ve elve- rişlidirler. Horocların ağırlıkları 5-8 kilo, tavukların 4-5 kilo, piliçlerin de, iyi bes- lendikleri takdirde, 2-3 kilo gelebilir. Bu ağırlık, saf çinslerin, tavuk ve horazlarının #ikletleridir. Oldukça yumurtlayıcıdırlar. Fakat Legronlar kadar yumurtlayamazlar. Şık ve zarif olan bu cins tavukları da okuyucularımıza tavsiye ederiz. BAD. BİR DÜZELTME: Geçen haftaki nüsha- mızda Orpifgion tavukları yazımıza, seh- ven Japon cinsi tavuk resimleri tabedil- miştir. Ayni yasiya ait Orpinglon tavuk- Yarı bu nüsbanuzda, aynen tabediyoruz. AKŞAM'ın Ziraat mütehassısı karilerimizin suallerin? cevap verecek (AKŞAM) w ziraat mütehassısı her nevi ziraat bahislerine dair sorulacak suallere cevap verme- ğe hazırdır. Gönderilecek mek- tupların üzerine (Ziraat muhar- tiri için) kelimelerinin ilâvesi 1â- zamdır. nuyor!.. İşte anlamak için beyhude yere demindenberi çırpınıp durduğun hakikat! Rumen zabiti bir anda beyninden vurulmuş boğa gibi, insan gırtlağın- dan gelmesine imkân olmıyan korkunç bir ses çıkarıyor... — Uuuuvu!. Sendeliyerek geri geri gidip kapıya yapışıyor... Yüzü, henüz yeni badana- lanmış bir duvarın ıslak beyazlığı ile perde perde sararmaktadır... Gözleri büyüyor, derileri çekiliyor, tırnakları- man ucu mor mor oluyor... — Ya!.. Demek doğru imiş!.. Demek İbrail sokaklarında, küfeci çocukları- nin ağzında dolaşan türkünün mânası bir hakikatmiş öyle mi?.. Tıkaniyor... Ayakta durabilmek için elleri ile duvarları tutuyor... — Hay cibilliyetsiz, şerefsiz mah- Yük hay!.. Demek en sonunda vücudü- nü pazarlığa çıkarmış, bir sokak sür“ tüğü gibi, kendini yabancı bir adamın eğlence vasıtası yapmaktan da çekin- medin ha?!.. Yiyecek gibi, dişlerini gıcırdatarak, biran kızın yüzüne bakıyor... — Tuvuu sana!,. Meğer ne orospu ruhile yaratılmış, ne âdi, ne bâyağı bir kadınmışsın sen!., Birdenbire doğruluyor... Gözlerinin deli bir ışıkla yandığını. görüyoruz... arı yüzüne, kirli koyu bir kırmızı bu- 17 Temmuz 1997 Meyvacılık: Nar * nasıl yetiştirilir? Naz ağaçları, memleketimizde yetişen, gerek mey- vası ve gerek çi- çekleri için bah- çelerde bulundu- tulan, hoş man- taralı bir meyva, ayni vamanda süs ağacıdır. Onun içindir ki, bir çok mahallerde, bilhassa İstanbul civarındaki köşklerde, nar ağaçlarını, tezyinat makamında ye- tiştirilmesini de tavsiye ederiz. Nar ağacının meyvası nefis ve pek le?- zetlidir. Çekirdeğinin etrafın kaplıyan | hafif hamız lezzetteki meyvasının eti, iş- | taha ile yendiği gibi, bundan yapılan şu- rap, şerbeli ve llmonulası da cidden pek hoş ve serinletici bir hassaya maliktir. Nar ağacının menşel, her ne kadar Amerika olduğu söylenmekte ise de, asıl menşeli memleketimiz olması daha doğru- dur. Zira, buzün, memleketimizin bir çok yerlerinde, ezcümle Mersin, Ege mıntakası | ve memleketimizin sair mahallerinde, bu- hun hüdayi nabit bir haldeki yabanisine kesretle tesadüf edilmektedir. Bahçelerimizde yetiştirilerek marların, bodur olan elnslerden olmasını tavsiye ederi? Ki, bunlar, ancak 70 - 80 sani bir gövde hasıl ederler, ondan sonra di lanırlar. Bu tarzda yetiştirilen nar ağaç- larının çiçekleri çok güzeldir. Nar ağaçları, soğuk iklimlerden, ezcüm- le şiddeti şimal rüzgürlarından katiyen hoşlanmazlar. Bu mahallerden çok müte- essir olurlar. Cenuba müteveccih, mütedil iklimleri, sicak yerleri severler. Bilhassa duvar dipleri bu ağacın yetiştirilmesine çok el- verişlidir. Sevdiği toprak: Nar ağaçları, toprak hu- susunda, o kadar müşkülpesent olmıyan bir meyva ağacıdır. Kurak topraklarda bi- le bol meyva verirler. Binaenaleyh, kuvvei inbatiyesi orta de- recedo olan topraklarda bile mükemmel yetişirler, Fazla rütubetten, katiyen hoş- Janmazlar, bu takdirde çiçeklerini döker- ler, binaenaleyh meyva bağlamazlar. Nerler, şu tarzda üretilirler: Nar ağaçları, ender olarak aşı ile üretilir. En ziyade, ağaçların diplerinden süren bir veya iki senelik fışkın piçlerile üretile- bilirler. Bunlar, topraktan, derince bir ş0- kilde çıkarılarak yerlerine dikilirler. Bazan, çelik ile de teksir kabildir. Zor olmakla beraber, zaruret karşisinda buna müracaat, mecburiyeti vardır. Bunlardan manda, tohumlarından elde edilen yabani fidanlam, göz veya yaprak aşısı veya yarma kalem aşısı vurularsk dahi üretilebilir. Xar gaçlarna yapılacak tımar ameli- yatı: Narlar, söylediğimiz gibi, külüyeti mikdarda fışkın verdiklerinden, bunların her sene muntazaman temizlenmesi icap eder. iyi meyva, bol hasılat alınması için de ağaçların gübrelenmeleri, bilhassa ha- fif, kumsal topraklara dikilmişler ise, ara- sıra bolca sulanmaları lâzımdır. Ancsk gök sn vermek doğru değildir. Karların meşhur nevileri: İzmirin Pı- narbaşı narı, Akhisarın kırmızı gülle nar- ları pek meşhurdur. Bundan başka Mer- sin havalizinde, meyvası çekirdeksiz nar- lar da yetişmektedir ki, bu elns makbuldür. Bundan başka memleketimizde Fi narı, Kadıhafız narı namlarile yetiştiri- da meşhurdur. ekşi ve tatlı olan nevirlerile ıları pek makbuldür. Kabuk- iari kirmiri olan narlar ekseriyetle ekşi, beyaz veya sunmüurak olanlar da tatlı narlardır. laşıyor... Dişlerini sıkıyor... — Pekil,. diyor. Madem her isteye- ne, her arzu edene hayasızca uzatılan salılık ve çıplak bir vücüdün varmış; ve madem bu s&tılık vücut, bir başka- sının eğlence vasıtası olarak kullanı- Jabiliyormuş!.. O halde bu vasıtadan düşman zabitleri değil, bari aylardan- beri siperlerde kadın yüzü görmiyen vatandaşlar istifade etsin!.. Hemen deli gibi pencereye koşuyor... Sarı, kirli saçları bir ölü tüyü iğrençli- ğile alnına yapışmış durmaktadır... Başını pencereden uzatarak aşağı ba- kıyor... O sırada, kendilerini bilemiye- cek kafaları tütsülemiş beş altı sar- boş Rumen neferi, iki tarafa yalpa vu- rarak, şarkılar söyliyerek ilerilemek- tedirler... Polivas; pencereden boğuk boğuk bağırıyor... — Arkadaşlar!. Gelin buraye!. 'Bğleneceğiz, içeceğiz, bayram yapaca- ğız!.. Çabuk yukarı çıkın!.. Askerler, kendilerini davet edenin üstelik bir de zabit olduğunu görün- ce hep bir ağızdan «hurrra!> diye hay- kırarak kapıya koşuyorlar... Polivas, hemen başını pencereden | çekiyor, geri dönüyor... Yüzü, karma karışık çizgilerle doludur... Faruğun önüne doğru yürüyor... Dudaklarında deli ve vahşi bir gülüş vari.. — Kardeşimi seviyorsun değil mi? OKUYUCULARIMIZIN SORG' RINA CEVAPLAR Meyva ağaçlarmın diplerinden çıkan mantarlar Çankırı, B. İbrahim Güneşülke: Ta veçhile dikerek Lutturmağa muvaffak duğunuz yaşlı, kıymetli meyva ağ nızın İstediğiniz tarzda tutmuş ve sürmüş olmasından memnun ol Diğer sorgularınızın cevaplarına gelince İ — Elma ve diğer meyva ağaçlarınızın diplerinden çıkan mantarlar, toprağın fazla ratıp, fazla su verilmiş olmasından Meri gelmiş ve gene bunun neticesi olarak kökler çürümüştür. İsikbaharda ağaçların etrafını açarak ene ediniz, çürümüş kökler varsa te- mizledikten sonra etrafına temiz toprak koyunuz. Bununla beraber mantarları öl“ dürmek maksadile de, toz halinde kire bir mikdar kara boyayı karıştırarak ağaç- ların etrafıma serpiniz. Ve yahut, kara bo- yayı, yüzde 3 - 4 nisbetinde, suda halle“ derek su ile beraber veriniz. Bundan baş- ka, ağacın cesametine göre bir mikder kimyevi gübre - azotlu, fosforlu, potası « karışık olarak veriniz. Bunu karışık ola- rak ta satarlar, Bir metre murabbama (100) gram hesabile atarsanız kâfidir. Nit- rofoska ve Floranit te çok iyidir. Bunu Ga 1-2 çorba kaşığı gübreye bir gaz te- nekesinde hallettikten sonra su ile berâ- ber veriniz. 2 — Yaprak va çiçe kaçmamış olan viş- helerinizin etrafını güzelce belleyiniz, top- rağını havalandırınız ve bunlara da çü- rümüş gübre ile suda halledümiş, yuka- veçhile kimyevi gübre ye- 'e ağaçlarınız kuvvetlenmiş olur. 3 — Küçük sümüklüböceklere karşı toz halinde sönmemiş kireçle karışık kül ve biraz kükürdü haşerelerin bulundukları yerlere kükürt tulumbasile püskürtünüz. Bununla beraber ağaçların gövdelerine Astikadan yapılmış yapışkan yakıları, ağacın gördesine dalren madâr sarınız ve üzerine de uynl macundan sürünüz. Bu Suretle, hem sümüklüböcekler ve hem de meyvalara çok zararlar yapan karıncala- rın ağaçlara çıkmasına müni olmuş olur- sunuz, 4 — Yonca meyra ağaçlarına mâni ol- maz, bilâkis faydası vardır. Çünkü bakaliye fasilesinden olduğu cihetle ba- vadaki azotu alarak toprağa verir ve top- Tağı kuvvetlendirir. Yalnız çok su verme- mek lâzımdır. Kan, çürümüş gübre, insan kazurstını #u ile karıştırarak vermek to faydalıdır. Yalnız bunu her sene vermek doğru de- de meyva ağaçları çiçek- bağlamazlar. Elma ağaçlarının mühim düşmani > H. Malinella haşeresinin yaptığı yu yalar içindeki tırtılları gösterir resimdir. O da seni seviyor!.. Biribirini sevdik- lerini haykırarak söyliyenlerden, da- ha fazla ne aranır?. Biribirinizden ebediyyen ayrılmamağa karar verdi niz; yalnız biribiriniz için yaşıyorsüs nuz değil mi?.. Hemen kapıda duran askerlere dö“ nüyor. — Çabuk şu paravanı getirip köşe“ ye koyun!.. O zamana kadar almanca konuşan Rumen zabitinin ne söylediğini, ne yaptığını anlamıyarak kapının önün“ de şaşkın şaşkın duran neferler koşup paravanı alıyor ve zabitlerinin göster- diği köşeye koyuyorlar... — Açın!.. İyi açın şunu!.. Açıyorlar... Zabit sonra birdenbire, üzerine bas- tığı halıyı bir köşeye çekilip ayağı ile iterek ayni boğuk ve korkunç sesle bağırıyor... — Alın bu halıyı da şimdi paravanın arkasına serin!., İyice serin!.. Askerler büyük bir hayret içinde koşarak yerden kalıyı alıp paravanın arkasına seriyorlar.. — Oldu mu?. — Oldu kumandanım!.. — Pek âlâ!.. Haydi şimdi defolup gidin buradan 8iz!.. Aşağıdan bana O sarhöş arkadaşlarınızı gönderin ça- buk!., (Arkası var) Misi? mii

Bu sayıdan diğer sayfalar: