1 Ağustos 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

1 Ağustos 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 AKŞAM Kastamonuda bir halkevil İzmirde yumurtacılık ve bir hastane yapılıyor Şehrin etrafındaki çıplak tepelere; Kursa devam devam edenler valinin huzurunda binlerce fidan dikildi S e Yukarıda Hastamonu Halkevinin temeli atılırken, aşağıda Doğantepeyi ağaçlandırmak işin çift sürülürken Kastamonu (Akşam) — Kastamo- nunun çok kıymetli bir valisi vardır. İşe başlıyalı az bir zaman olduğu hal- de Kastamonuyu Kastamonululardan fazla tanımış memleketin en müb- rem ihtiyaçlarını tedkik ederek sıra- ya koymuş olan vali B. Avni Doğanı ber Kastamonulu içten doğan sevgi ile yad ediyor. B. Avni Doğan; Belediye, maarif, spor, ziraat, ağaç dikimi, meyvacılık | gibi muhtelif sahalarda alâkadarları faaliyete sevketmiştir. Şehir içinde ve- kâletten gönderilen plân mucibince 40 bin liraya 17 odayı ve 1000 kişilik bir salonu havi mükemmel bir Halkevi binası inşa etmektedir. İnşaat önü- müzdeki teşrinievvelde ikmal edile- cektir. Muhtelif yerlerde dağınık bu- lunan hayır müesseseleri bu bina da- hilinde toplanacaktır, Bundan başka Araç ve Safranbolu yolu üzerinde şehrin garbine düşen havadar bir yerinde sıhhiye vekâleti- nin gönderdiği plân dairesinde 40 yataklı modern bir Memleket hasta- nesi inşa edilmektedir. Hastanenin inşaatı çok ilerlemiştir. Vali, halkı, Kastamonu vilâyet mer- kezinin etrafını çevreliyen çıplak tepe- | lere davet ederek ağaç dikme bayramı yapmış ve bu davete köylüler sevine sevine İştirak ederek çıplak tepeler- (AKŞAM) ın edebi romanı de sürülmedik ve ağaç dikilmedik yer birakılmamıştır. Şehrin garbinde iptidai şekilde bu- lunan spor sahası asri bir şekle if- rağ edilmiş ve memleket gençliğinde spora karşı derin bir aşk uyandıni- mıştır. Bay Hâdi Şenin nezareti al- tında memleket çevresi dahilinde mükemmel bir avcılık teşkilâtı da mevcuddur. Üçyüz kişilik bir avcı kafilesi muntazam kıyafetlerile spor bayramına iştirak etmiş ve halk ta- rafından şiddetle alkışlanmışlar. Kastamonuda maarif işleri Biraz da vilâyetin kültür faaliye- tinden bahsedeyim: Kastamonuda 1 kız orta mektebi 1 muhtelit orta ve lise i sanat mek- tebi ve vilâyet çevresi dahilinde de 139 ilk okul vardır. Kaza merkezle- rindeki ilk okulların biri iki sınıfı ikisi üç sınıflı üçü dört sınıflı ve l4ü de beş sınıflıdır. Köylerde bir sınıflı 3, iki sınıflı 4, üç smıflı 99, dört sınıflı 8, beş sınıflı dört mekteb vardır. Bunlardan baş- İ ka Daday, Taşköprü, Cide kaza mer- kezlerile Araç ve Merküze nahiye merkezinde dört yatılı okul mevcud- dur. Bunların 300 talebesi vardır. Vilâyet merkezinde 16,329 u erkek 19,839 u kız olmak üzere tahsil ça- ğında 39,162 çocuk mevcud olup Terfika No, 2 Mektep arkadaşları — Dünkü tefrikanın hulâsası — LÂsüde, her yıl imtihandan sonra &ını* arkadaşlarına İzmirde, denize nazir evi- nin geniş taraçasında bir ziyafet verme- gi âdet edinmiştir. Bu yıl da verdiği zi- yafet davetlileri arasında Nüfüfer, Leylâ, Feriha, Canan, Elvan ve niğanlım genç hukukçu FParuktan başka doktor olmağa hazırlanan Cevvale de vardı. Genç kizlar, aralarında cıvıldaşıyorlar. Cevvale güzel bir kız olmasına rağmen evlenmek #ikrinde değil, hattâ istikbali parlak genç bir banka memurunun tale- bini bile reddetmiş. İşte genç kızlar aralarında bu reddin dedikodusunu yaparlarken Cevvale bah- him e tarhları arasından yürüyerek gel — Haydi gel, onu karşılıyalım, “ Yeni gelen arkadaşına nişanlısını tanıtan Âsude gülerek ilâve etti: — Ama münakaşa etmek yok. Cid- di şeylerden konuşmak yok. Bugün her şeye güleceğiz. Ve ikisinin arasına girerek tarasa yükselen yokuşa doğru onları sürük- | Jedi: — Hepsi geldiler. Biraz daha gecik- seydin... © Cevvale sordu: — Ne olacaktı? Bürhan Cahid Faruk gülümsedi: — Sizi çekiştirmekte devam edecek- leri, Koyu yeşil gözleri pembe, az çilli yü- zünde iri birer zümrüd parçası gibi görünen genç kız durdu. Arkadaşına döndü: — Ya.. demek! O izah etmeğe çalıştı: — Vallahi çekiştirmek değil, Geç kaldın diye kızdık. Gelmezsin diye üzü- lüyorduk. Bilirsin ya, bizimkiler geve- zeliği severler. Onların konuşması bitmeden daha fazla beklemiye tahammül edemiye- rek tarastan inen ölekilerle karşılaş- tılar, Artık kadro tamamlanmıştı. Hepsi birden söylüyor, hepsi birden gülüyor ve gene hepsi birden susuyor» Jardı. Biraz evvei tatlı tatlı onu çekiştiren- ler şimdi Cevvalenin etrafında, ona di k fıkırdaşıyorlardı. biçimini pek be- blüzunun rengine ba- yıldığını, kimi yeni beresinin saçlarını çok açtığını söylüyor, fakat hiç biri iddiacılığından, ukalâlığından bahset- kursu dersleri bitti İmtihan vererek muvaffak oldular yk Yukarıda: Yumurtacılık kursu talebesi muallimleri ile beraber. Aşağıda: Talebe derste tefrik lâmbalarile yumurtaları ayırıyorlar İzmir 31 (Akşam) — Vilâyet dahi- Mndeki tavukçuluk ve yumurtacılık kooperatifleri memurları için İzmir ticaret odasında açılan yumurtacılık kursunda derslere son verilmiştir. Ta- lebeler vali B, Fazlı Güleçin riyase- tinde İktisad Vekfleti standardizas- yon mütehassısı Dr. B. Bade, vilâ- yet ziraat ve baytar müdürlerinden teşekkül eden imtihan komisyonu önünde imtihan vermişler ve muvaf- fak olarak hepsi de diploma âimış- lardır. Kurs müdavimlerine taze ve ba- 8,834 ü erkek ve 3,257 si kız olmak üzere 12,091 çocuk okullara devam etmektedir. Bu yıl vilâyet merkezinde 136 s1 kız 454 ü erkek olmak üzere 590 ço- cuk ilk tahsillerini bitirmişlerdir. Vilâyet kültür direktörü B. İrfan Alıcıoğlu mevcud mekteplere ihti- yacı karşlamak için Daday, Araç, Taşköprüde 150 şer yatakli üç yatı mektebi daha inşası için vekâletten miyordu. Tarastaki yerlerini buldukları 7a- man Âsude sordu: — Ne dersiniz çocuklar. Yemeği bu- rada mi yersiniz. Yoksa içeride, salon- da mı? Burası hem daha serin, hem manzarası var. Nasıl istersiniz. Hepsi birden cevap verdiler: — Burada, burada! — O halde bir dakika sizi yalnız bi- rakacağım. Köşke kadar gideyim. | # Sanra nişanlısıma dönerek seslendi: — Faruk, ben gelinciye kadar ar- kadaşlarimla meşgul ol, Ve bir kaç adım sonra tekrar dönüp ilâve etti: — Bilhassa Cevvaleyi ihmal etme! Onlar gülüşürlerken o ağaçlar ara- sında kayboldu. Şimdi hepsi bir köşede toplanmışlar konuşuyorlardı. İlk defa Nilüfer Ce- mal sordu: — Fakülte işi ne halde Cevvale? Yeni gelen arkadaşları ağır bir baş hareketi ile cevap verdi: — Perşembe günü İstanbula gidi- | yorum. Müsabaka imtihanlarından evvel İstanbulda bulunmak istiyorum. — Liseden çıkanlar için imtihan var mi? — Hafi! bir şey ve ben tatili de İs- tanbulda geçirmek istiyorum, Teyzem yalnız. Onun da bir kızı vardı. Geçen sene evlendi. Malatyaya gitti. O za mandanberi beni bekleyip duruyor. yat yumurtaları, yumurta lâmbasile ayırd etmenin usulleri, gda olarak kullamlacak yumurtalarla sanayide kullanılması lâzımgelen yumurtala- rın tefriki için ne yapmak lâzımgel- diği, iyi ambalâj şekilleri öğretil- miştir. Yeni kurulacak tavukçuluk ve yu- murtacılık kooperatifleri sayesinde İzmirden yumurta ihracatının fazla- Jaşacağı kuvvetle ümit ediliyor. Yuka- ndaki resimler, yumurtacılık kursu- nu takip eden talebeleri, yumurta lâmbalarile ders alırken ve imtihan edilirken gösteriyor. mmm emir ve müsaade ve 29 bin lira tah- sisat almış ve işe başlamıştır. Kültür direktörünün bu mesaisi- ne hususi muvazene ve halkın yar- dımı da büyük bir hız vermiştir. Ya- pılmakta olan yatı mektep binaları sıhhi ve fenni bütün şeraiti haizdir ve Vekâletin gönderdiği plânlar dai- resinde inşa edilmektedir. Bu me- yanda bilhassa sanat mektebinin tesviyecilik, mihanik ve fizik atölye- leri çok mükemmeldir. — Artık doktor olmayı aklına Koy- dun! — Tabii, Ben ne olursa olsun kadın- ların da bir meslek sahibi olmaları ta- raftarıyım. O zamana kadar lâkırdıya iştirak etmiyen Faruk hasır koltuktan biraz doğruldu ve yavaşça sordu: — Fakat bu meslek biraz ağır de- | ğil mi hanımefendi? Genç kız birdenbire doğruldu ve | döndü, biraz arkadan gelen bu erkek sesi onu daha fazla alâkadar etmiş gi- | biydi. Mühim bir münakaşaya hazir- lanır gibi koltuğunu biraz çevirerek cevap verdi: — Niçin ağır olsun beyefendi. Tar- lada çapa yapan; çift süren kadının vazifesi mi ağırdır, bir hastanede ça- Uuşan ve yahut kabinesinde hastaları- ni tedavi eden kadının vazifesi mi ağır- dır. Faruk biraz duraladı. Ötekiler sinsi sinsi bakışıyor. Nilü- fer, Ferihanın kulâğına iğilmiş: — Zavallı çocuk çatlı. Artık Cevva- lenin dilinden kurtulabilirse aşk ol- i sun Diye fısıldaşıyorlardı. Fakat delikanlı onu cevapsız birak- madı — Meslek ağırlığını o mânada al- madım efendim. İzah edemedim zan- nederim. Demek istiyorum ki sizin gi- A MANN 1 Ağustos 1937 KADIN KÖŞESİ Plâj elbisesi Plâjda giyilecek yeşil ketenden elbi- se: Sırtı kâmilen açıktır. Şapkası ve eşarpı yeşil ile kırmızı yolludur. Borgamada cinayet Karısile münasebette bulunmasından şüphelen- diği amcazadesini öldürdü İzmir (Akşam) — Bergamanın 'Yoğurtdöğen köyünde bir cinayet ol- müştur. Köy delikanlılarından 28 yaşında Balim, köy civarında omur zundan aldığı bir kurşun yarasile ölü olarak bulunmuştur. ” Yapılan tahkikatta cinayetin, amcazadesi Hâmza tarafından ika edildiği tesbit edilmiştir. Hamza, vak» tile bir elnayet suçundan hapse düş- müştü. O vakit, karısının, maktul Salimle münasebette bulunduğum den şüphe ediyormuş. Cinayetin #€- bebi, bu şüphedir. Urla iskelesinde boğulma İzmir 31 (Akşam) — Urla iskele- sinde oturan Halil oğlu 28 yaşında Muharrem, iskele önünde denizde banyo alırken yüzme bilmemek yü zünden boğulmuştur. bi kadınlık cephesinde daha sakin daha yakın saadetler ve meşguliyetler varken döktorluk gibi çetin bir mes lekten istikbal beklemek doğru mu- dur. Sonra bu mesleği yapmak ve ih- tisas kazanmak için geçecek yillar har yatınızdan çalınmış olmıyacak mı? Pembe yüzünde iri yeşil gözleri bir tehlike işareti gibi fırıl fırıl dönen, Cevvale söylemek, cevap vermek, için- dekini dökmek için âdeta sabirsızia- niyor, heyecandan dudakları titriyor du. Uzun bacaklarını biribiri üzerine atmış, ileriye doğru hafifçe belirmiş göğsü ve geniş omuzları ile düzgün bir vücüdü olan genç kız yalmz o canli gözleri ve pembe yüzünü çerçeveliyen parlak ve dalgalı siyah saçları ile; bu biribirine zıd renk parçaları ile ilk ba“ kışta göz alıyordu. Fakat yavaş yava$ konuştukça bu parlak ve zıd renkle" rin resmettiği çehrenin biraz çiğ ve daha ziyade ifadesiz bir tabii boyâ ahenginden ibaret olduğu hissini veri” yordu. Ona mektepte arkadaşları Tas” vir adını vermişlerdi. Eski güzellik te lâkkisine göre hiç bir kusuru yoktu. Gürbüz ve muntazam bir vücudü var” dı. Yüzünün renkleri pembe, yeşil v8 siyah bir arada kaynaşmamakla be raber ilk bakışta kendine takılıp ka” lacak kadar göz alıyordu. (Arkası var),

Bu sayıdan diğer sayfalar: