16 Eylül 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

16 Eylül 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 #y101-1897 Dünyanin en zengin kele- bek ve pire kolleksiyonu Lord Roçildin müzesinde dört milyon cins Melodram | Piyesin kahramanı birinci perdenin | başında casusu öldürüyor, sonra em- | rediyordu: — Cesedi nehre atınız.. Ölen aktörü kaldırıveriyorlar, o da çıkıp gidiyor, keyfine bakıyordu. Kahraman büyük Behzad, casus da Mahmuddu, Bir gece, Behzad Mahmu- du öldürdükten sonra şu emri verdi: — Cesedi burada bırakınız, gören- dere ibret olsun!.. Ve Mahmud bütün bir perde müd- detince sahnede upuzun yatmak meo- buriyetinde kaldı! Kurnaz Genç bir kız yanında küçük kardeşi ile dişçiye geldi: — Bir diş çıkartacağım, dedi, yal- nız enjeksiyon istemem, acele işim var, » «Bravo bayan, çok cesursunuz. Açımız bakayım ağzınızı. Genç kız kardeşine döndü; — Ağzını aç Fatmal., Yanlış Mehmed ihtiyar bir uşaktır. Aksi, ters bir adamdır. Son zamanlarda iki ihtiyar bayın hizmetini görüyor. Bu iki bay kardeştir, biri de sağırdır. Geçen sabah birinin odasına girdi, kahvaltı tepsisini bıraktı: — Bunak herif getirdim, ziflen! — Yanlış, sağır kardeşim öbür oda- g > : i i — Parayı vermek istemiyenin şu kısa boylu ufak tefek müşteri olmadı- ğ misin? m an Kurtuldu — Bana ihanet edersen kendimi öl- dürürüm dedi — Ne yaptın? — Tabancasını ortadan kaldırdım!. İtiraf Öğretmeni çocuğun vazifesine göz gezdirdikten sonra: — Doğru söyle, dedi, bu vazifeyi baban yaptı değil mi? Çocuk itiraf etti: — Evet babam yaptı, babam yaptı ama befi ydtdım ettirh ücreti olarak istiyeceğim. Anlaşıldı — Yeni bir hizmetçim var, pırlan- ta gibi bir kız, Çalışkan, hamarat, na» muslu, muktesit... — Ne zamandanberi yanında, — Yarın gelecek.. Bilirim, babam düdük çalınca! — Ne iyi!, Demek siz de kadınla erkeğin müsavi olduğunda ısrar eder leyse size sorayım: ” — Kalabalık bir nakil vasıtasında ayakta kaldığınız zaman, niçin er- keklerin yer vermesi için gözlerinin içine bakarsınız?.. » Erkeklerin yaptığı işleri yapıyorsu- nuz, fakat niçin pudrasız yüz, boya- siz dudak, rimelsiz kirpiklerle yap- mwyorsunuz?. Bir kadın yanındaki erkekle mü- savat hususunda israr ederken oto- mobilden indiler, - bir mağazaya gir- diler, öteberi aldılar. Nihayet iş he- saba geldi; erkek kesesine davranır- ken © muhterem - bayan” kafasını başka tarafa çevirdi ve asla müsavet | iddiasında bulunmadı, Dahası var; | biraz sonra erkek, kadının eşyalarını Uslu cocuk Annesi küçük Ayşe Gülü yatırmak istiyor, çocuk ta yatmak istemiyordu: Annesi: — Kızım, dedi, bak civcivler nasl erkenden yatıyorlar, sen de onlar gibi yat — İyi ama anne, civcivlerin annesi de onlarla beraber yatıyor!... Mukabele Merkez memurunun karşısında hir- sız kendini müdafaa ediyordu. Ben çalmadım... Merkez memürü: — Eğer her maznunun sözüne ina- nılsa yeryüzünde mücrim kalmazdı. — Eğer her itham edenin sözüne de inanılsa yeryüzünde doğru adam kal- mazdı... Söz arası — Sana teessüf ederim, — Neden? — Ahmede aleyhimde bulunmuş: sun, Ahlâksızdır, dolandırıcıdır, rezil adamın biridir demişsin. — Ben mi söylemişim, katiyyen söy» lemedim, esasen Ahmede böyle şey söy- lemem. — Neden? --— Seni zaten iyi tanır da ondan!.. —————— — ipl ök kangrölkdesi galan sırtüstü uçmak istedi!,, — Sen gar şefinin oğlusun, trenin ne zaman kalktığını bilmelisin. KADIN ERKEK FARKI lerdensiniz bayan. Durun, durun öy- | | sırtına yükledi, kadında. küçücük | çantasını, büyük bir ağırlıkla (!) alıp yola çıktı... i Bizerkekler bir şapkayı beş sene, bir elbiseyi sittin sene - yaz kış - sır- mızda taşırız, şfakat ya siz sayın bayan; acaba Yaşınızda minimini, cici şapkanızı beş gün edemodes et- meden giyecek rğisiniz?! Şimdi bu satirları okuyan bayan, incecik, ayrık kaşlarınızı asabi ve isyankâr bir mâna ile birbirine çatmak isteyip te muvaffak olama- dığınız, fakat ne demek istediğinizi anlıyan ben, Kardca, size soruyorum: | Şu bir kaç sualime ne buyuru- | yorsunuz?. «— İyi ammane de olsa biz kadı- nızs mı dediniz? Belli Adam resme bakıyordu. Ev sahibi: İ — Kınım yaptı, dedi, onu resme ça- lıştırmak için yabancı memleketlere | İ gönderdim. Bu güneş batarken tab- losunu yaptı. — Belli, ben bizim memlekette gü- neşin böyle battığını hiç görmedim. Reklâm Golf klübüne âza yazıldı. Memur dedi ki; — Eğer topların üstüne İsminizi yazdırırsanız kaybolunca bulan size getirir, — Peki yazınız. ö Memur ismini yazdı. Adam 'dedi ki: — Doktor diye ilâve ediniz, Ben dok- torum, Memür ou da yazdi. Adam: —10'dân 36 kadâr hâstelarinı Ka- bul eğer, dümlesini de yazınız. Edisonun icadı Edison zengin olmadan evvel sayfi- yede küçük bir köşkte oturuyordu. Bir gün misafir gelen bir arkadaşı sokak kapısının çok güçlükle açıldığı- nı farketti ve Edisona: — Neden bu kapıyı yağlamıyorsun? dedi, — Kapı yağlıdır. — Öyleyse neden bu kadar ağır açı liyor? — Çünkü yeni bir makine icad et- tim, her kapı açılışta depoya elli litre #u doluyor! mi İ yet geni Geçenlerde vefat eden meşhur ma- liyeci ve politikacı Lord Roçildin dün- yanın en zengin kelebek, pire ve kuş müzesi sahibi olduğu şimdi anlaşıl- mıştır. Yirmi senedenberi banka ve politika âleminden çekilen bu adam Londradan elli mil mesafede bulunan Tring Park çifliği yanıbaşında vücu- de getirdiği müzede biribirinin ayni olmamak şartile 4,000,000 cins kelebek ve 20,000 pire ve 300,000 kuş topla- mıştır. Roçildin kâşanesii ve çifliği Hert- fordshire kontluğu dahilinde bulunu- yordu. Uzun sakalı ve ©iddi tavrı ve vakarı ile civar köylerin çocukları kendisine hakiki Noel babası diyorlar- di Kendisini vefatından evvel ziya ret etmek istiyen bir gâzetecinin «mektubuna şu cevabı vermişti: «Benimle bir banker yahut politika» cı olarak değil, Sadece bir tabiat araş: tarıcısı olarak görüşmek isterseniz mevzüumuz tabiatin Harikaları olmak şartile beklerim.» Gazeteci bu ziyareti şu suretle an- latmış ve yazmıştır: «Lord Roçilâ be- ni parka nazır geniş ve ziyadar bir sa- Jonda kabul etti. Burası mesai dairesi imiş. İlk söz olarak dedi ki: «— Ben gençliğimde maliyeci, po- Jitlkacı ve sporcu idim, Şimdi bunla- rın hepsi geçmiştir. Yirmi senedenbe- Tİ fenni tetkikler ile uğraşıyorum. İh- tisasım tarihi tabii bulunuyor. Evvel- ce bunun heveskârı idim. Şimdi ok dukça âlim ve mütehassıs sayılabili- rim. Holandada Amsterdamda ihtimal dünyanın en güzel sayılacak bir hay- vanat parkı vardır, Kapısının üzerin- de tabiat güzel sanatların muallimi evveli ve üstadıdır diye bir cümle ya- zılmıştır. Ben bunu kendime rehber itihaz ettim. Bu cümlenin mahzı ha- kikat olduğunu size göstereyim.» Bu sözleri müteakıb beni yanımızdaki ga- bir salona götürdü. Burada yüzlerce çekmece ve sandık dizilmişti. Birinin gözünü çekti. On iki kadar İ gayet güzel kelebek iğnelenmişti. Üzerindeki renkler gayet mütenevvi ve mütecanisti. Bu renkler kelebek kanatlarının üzerindeki ince ve renk- li tozlardan #baretti. Bu renklerin en büyük düşmanı ziya ve güneş oldu- Bundan dört milyon kelebek kapakla- Tı sıkı sıkı kapanan sandık ve dolap ve çekmecelerin içinde tutuluyordu. Lâslettayin açılan çekmecede gördü- güm kelebeklerin renk ve güzellikleri- ne hayran kaldım, Dünyada ne kadar renk varsa birer minyatür tablo olan kelebeklerin kanatlârında, toplanmış ye en hassas bir zevke uygun olarak sıralanmıştı, Bu minyatür levhaların eşini yap- mağa ne Tizian ve Robens ne de Boti- Gelinin firçasi muktedif olaıyacağı- na kanaat-hasıl ettim ve Lord Roçli- din düsturu plan yukarıdaki cümley& hak verdim. Lord. Röçlld tabiatin aynâsı olar bu Kelebekleri dünyanın dört bir tarafına sevkettiği mütehas- $ıs avcılar vasıtasile toplatmıştır. Bunlar tarafından gönderilip henüz Açılmamış sandıklar yol ambalajlarile dış salonda üstüste yatıyordu. Bu dört milyon kelebekten her bi- rinin ayrı ayrı tercümei hali vardır. Lord Reçild hiç üşenmeden dunları yazmıştır. Her biri hangi memleket- ten geldiği, ormanda mı, bahçede mi, çölde mi. bozkırda mı yaşadığı ve mu- hitinde hangi renkte çiçekler bulun- duğu kaydedilmiştir. Her bir kelebek geldiği memleketin tabii manzarasının Aynasıdır. ve soğuk memleketlerderi clız ve renksizdir. Hatlı üstüvaya inildikçe cesamet ve renkleri artmak- tadır. Gariptir ki bir yerin çiçeği ne ka- dar bol ve mütenevvi olursa o yerin kelebeği de o kadar zengin olmakta- dır. Büyük Okyanustaki Yeni Gine adasından getirilmiş kelebekleri gör- düm. Bunların üzerindeki İnce sana» ta hayret ettim. Kanatları harita gibi rengârenk idi. Kanatlarının kenarları en nefis Brüksel dantelâsından daha ince ve güzeldi. Dört milyon kelebek içinde dikkate şayan olanlarından bir çoğunu gör- müştüm. İstirahat için salona gidece- ğini zannetmiştim. Lord Roçild «da- hâ bitmedi» diyerek beni başka bir sa- 1ona götürdü. Burada üç yüz bin ku- şun kurutulmuş cüssesi dizilmişti. Fındık kadar küçük serçe kuşların- dân kartallara kadar irili ufaklı bü- tün dünya kuşlarının birer nümünesi burada dizilmişti. Lord kuşları kurutan emektar mü- tehassısın vefat eylediğini ve yerini dolduracak bir üstad bulamadığını ve bunun için bu kolleksiyonu Nev- yorktaki tarihi tabii müzesine sattığı- Ti ve yakında kaldırılacağını söyledi Kuşların. “salonundan: - çıkmıştık. “Eord Roçild «dâha gezeceğiz» dedi. Bir başka salona daha girdik. Burada Yirmi bin mubtelif çeşld pire ölüsü Yardı. İnsan kâfir emen ve siçriyan bu haşeratın ne kadar muhtelif cesâmet ve cinste olduğunu gördüğüm zaman heyret ettim. Pire bir çok hastalıkları aşılıyan bir haşere olduğundan doktorluk bunun- la çok alâkadardır. Lord Roçild taba- bete bir hizmet etmek için pirelerin büyük bir cild tutan ansiklopedisini yazmıştır. Hangilerinin mutedil, han- gilerinin sıcak iklimlerde yaşadıkları- ni ve zehirli ve mikroplu cinslerinin hangileri bulunduğunu bu kitaba re- simlerile beraber dercetmiştir. Kolleksiyona baktığım zaman hay- ret ettim. Toplu iğne başı kadar kü- çük pirelerin yanında çekirge kadar büyükleri de vardı. Ekserisi kırmızım- sı boz renkte idi. Pek azı yeşil yahut açık sarı idi. Şimdi bu müze Lord Roçildin hale- fi genç beron Viktor Roçilde kalmış- tar Bu adam hayvanat âlimidir. Yeni evlendiği zevcesi de hayvanat merak- lısıdır. Bunlar amcalarının müzeleri- ni Tring Park çifliğinde bir hayvanat bahçesi tesis ederek tamanı KI dır. — F. Sivasta Atatürk okulu Sivas (Akşam) — Burada Atatürk ilk okulunun temelleri atılmıştır, Te- sisatile #7 bin liraya çıkacak olan Atatürk ilk okulu, orta Anadolunun en mükemmel nümüne ilk okulu olg- caktır. Kızılırmak köprüsünün inşasına başlandı Sivas (Akşam) — Kızılırmak üze- rindeki köprünün inşasına başlan- mıştır. Köprü üç ayda bitirilecektir. Bu köprünün inşası, vilâyetin ikti- sadi inkişafında büyük bir rol oynı- yacaktır. - Akala ve'yerli pamuk to- arı karışmıyacak İzmir 14 (Telefon) — Ege mınta- Kasındaki pamuk. fabrikalarında bu gene pamuklar çıkrıktan geçirilirken «ve yerli pamuk tohumlarının karışmasına mani olunacaktır. Zirat Vekâleti alâkadarlara bu yolda emir- ler vermiştir. Urlada bir otomobil kaza- sında iki kişi yaralandı İzmir 14 (Telefonla) — Urlada bir otomobil bir otobüs ile çarpışmıştır. Ootobüs yolcularından berber Osma- hin kolu kopmuştur, Bir kişi de hafif- çe yaralanmıştır. Türkiye yüzme birincilikleri İzmir 14 (Tlefon) — Türkiye yüz- me birincilikleri müsabakalarına ya- rından sonra (yarın) Karşıyakada yeni yapılan yüzme havuzunda baş- Janaektır. Müsabakalara İstanbul, Ankara, Balıkesir, Kocaeli, Antalya, ve Mersinden 36 yüzücü gelecektir. İzmirde pamuk mensucat fabrikasında yangın çıktı Temir 14 (Telefonla) — Şehidler ma» Yallesinde Pamuk mensucatı Türk anonim şirketine aid fabrikada bugün yangın çıktı, Fabrikadaki kâğıt ve *stüpü deposu tamamen yandı. Zarar 3 bin Jiradır. Yangına sebep dikkatsiz- liktir. Fabrika 250 bin liraya sigortalı f idi. Tahkikata devam ediliyor;

Bu sayıdan diğer sayfalar: