27 Kasım 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

27 Kasım 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Çekoslovakyanm Vinohardy klübü güreşçilerile Güneş güreşçilerinin Uzineci ve son karşılaşması dün akşam yine Ferah tiyatrosunda yapıldı. Organizasyon cihetine - sporumuz- da iletti - ük günkü kadar itina edilmemişti. Bu yüzden müsabakala- ra tam saatinde başlanmadı. Yirmi gecikme olmamakla beraber, spor müsabakalarının başlamasında inti- zama ehemiyet verdiğimiz için kay» deciyoruz. Yaşar — Kuvaçek İlk müsabakada Yaşarın karşısına güreşçimizin bir gün evvel mükem- me) bir tuşla yendiği rakipten daha teknik ve daha kuvetli olan, ayni za- manda Çeklerin asıl şampiyonu bu- an Kuvaçek çıkarılmıştı. Kuvaçek cidden zorlu bir güreşçi olduğunu ilk dakikalardan itibaren göstermeğe başladı. Yaşar bütün uğraşmasına rağmen hasmından ayni şekilde mu- kabele görüyordu. İlk devre berabere bitti ve kurada Yaşar alta düştü. Çek bütün maharet ve kuvetini kullanarak Ya- şarın işini çabuk (halletmek istiyor künde tecrübelerinden başka oyun- larda tatbik ediyordu. Bir aralık Ya- şarı yerden kaldırdı, fakat muvaffak olamadı. Üçüncü devrede üstte çalışan Yar şar maruf kündesini tatbike çalıştı ve hasmını hayli zorladı. Bir defa- sında Çek, tehlikeli bir vaziyeti fa- vulle atlattı. Fakat aslan Yaşar yap- mak istediğini zorla yaparak kuvvet- li ve mahir hasmının sırtını yere g& tirdi ve dakikalarca alkışlandı. Yusuf Aslan — Hija İlk devre berabere bitti Kurada Çek güreşçi alta düştü. Yusuf Aslan oyun tatbik etmeğe uğraşırken teh- ikli vaziyetlerde Hija sürtünerek minderin dışına kaçmak yolunu tu- tuyordu. Üçüncü devredede Yusuf Aslan bu yola saptı. Çek de birşey yar pamadı. Son devreye ayağa kalkan güreşçiler çok sert başladılar. Hakem ihtarda bulundu. Neticede hakemle. rin ekseriyetile Çek hükmen kazandı. Saim — Herda Teknik güreşçimiz Saimin rakibi güzel bir vücuda malik. Bununla be- raber Saimin tedrici bir hakimiyetl3 mücadeleyi idare ettiği görülüyordu. İlk devre berabere bitti ve kurada Çek alta düştü. Üstte çalışan Saim, bütün teknik budretini kullanmağa çalıştı. Fakat çok iyi kapanan hasmı birşey yapmasına meydan vermedi. Üçüncü devrede alta düşen Salm, hasmının şiddetli ve ustaca hamlele- rine maruz kaldı, Fakat Çek de birşey yapamadı. Avakta geçen son devre neticesinde Saim hakemlerin ekseri- yet kararile maçı kazandı. Hasib — Hampi Hasib kuvvetile, hasmı ise kuvvet ve tekğinin birbirine yardımı suretile Iş görmeğe çalışıyorlardı. Fakat çok geçmeden Çek Hasibi yere alarak ve oyunlar tatbik ederek üstünlüğünü gösterdi. Bu devrede hakemler itti- fakla Hampl'ı galib saydıklarındın Çek, üstte gâreşe devamı tercih etti, Yerde oldukları kadar ayağa kaik- tıkları zaman da mücadeleyi istediği üstündü. Nitekim bir çok tuş tehlike- lerinden Hasib ancak kuvvetile kur- tulabildi. Çok güzel güreşen Hampi ittifakla galip ilân edildi. Mustafa — Prokop Mustafanın mindere gelmesi sü- rekli alkışlarla karşılandı. Bundan evvelki müsabakalar greko - romen olduğu halde bu maç serbestti, Bir müddet sonra maç çok kızıştı ve Çekin minder dışında Mustafayı tahtaya fırlatarak bacağını incitme- #i bizimkini kızdırdı, o da mukabele etti, . İlk devre Mustafanın hâkimiyo- tinde geçtiğinden ikinci devrede alta yatırıldı. Mustafa “bacağındaki Sıkıntısına rağmen misafir güreşçiyi galır çatır çevirerek tuşla yendi. Güneş takımı, Çek güreşçileri 4 - 3 mağlup etti Dün akşam güreşen pehlivanlar Mustafanm bu parlak galibiys- | tini karşılıyan #ikışlar, dakikalarca tiyatroyu çınlattı. Samsunlu Ahmed — Miraçek Bu maçda serbestti Bu güreş heyecanlı ve seri oldu. Güreşçilerin birbirine tatbik ettikleri oyun serisi sonunda Samsunlu hasmını tuşa ge- terimeğe muvâffak oldu ve alkışlan- dı. 56 kilo Bu sikletteki Çekin hasmı olan gü: Teşçimiz ani hastalandığından misa- fir göreşçi hükmen galip sayıldı. Güneş 4 — Vinohardi 3 len güneş takımı dün akşam üç tuş yaparak 4 - 3 galip geldi. Cidden kuvvetli bir takım karşısın- da muvaffakiyet sayılacak bu netice- lerden dolayı güreşçilerimizi tebrik ederiz, Ne diyorlar? Kafile relslerile görüştük. En fazla Mustafa ile Salmi teknik ve atılgan, 'Yaşarı ise sade çok kuvetli bulmak- tadır. Bütün güreşçilerimizi esasen kuvvetce iyi bulmakla beraber tek- nikce noksan görmekte ve beynel- milel sahada muvaffakiyet için tek- niğe ehemmiyet verilmesini ve daha çetin güreşmelerini tavsiye etmekte- 'Bu suretle bir gece evvel 4 - $ yeni- | dir. Lig maçları tehir edilmiyor (A.E.K) Enosis bugün Güneşle yarın sabah ta Fenerbahçe ile Taksimde karşılaşacak Yarın Beykoz ve Süleymaniyeye karşı oynıyacak olan Güneş ve Fenerbahçe Yunan takımına karşı tam kadro ile oynıyacak Fenerbahçe - Güneş kombinezonu tarafından iki maç için Atlinadan da- vet edilen A. E. K. takımı (İstanbul- dan hicret eden Rumlar klübü) dün akşam şehrimize gelerek Güneş klü- büne misafir edilmiştir. Yunan takımile yapacakları maçlar dolayıslle Fenerbahçe, Güneş klüpleri bu haftaki lig maçlarının tehiri için İstanbul bölgesine müracaat etmişler- di. Bölgenin bu seneki lig esasen fazla geri kaldığını öne sürerek bu müsaadeyi ve: üzerine me- sele genel merkeze aksetmişse de dün akşam Ankaradan gelen cevapta fut- bol federasyonu bölgenin düşüncesini haklı bularak lig maçlarının geri bi- rakılmasına müsaade etmemiş ve an- cak lig maçlarına hiç bir halel gelme- den Yunan takımile karşılaşmalar ya- pılabileceğini bildirmiştir. Bu vaziyet üzerine Yunan takımile ilk maçın bugün saat iki buçukta Tak- sim stadında Güneş klübile ve ikinci maçın da yarın sabah saat on buçuk- ta Taksim stadında Fenerbahçe ile ya- 'pilmasına karar verilmiştir. Fenerbah- çe ve Güneş bu suretle A. E. K. le kar- imkânına malik olduğunu düşünür- sek bügün A. E. K. le yapacağı maç- tan sonra yarın Beykoza karşı normal bare alan Güneş idarecileri de bugün Yunan takımına karşı ful takımla oy- namağa karar vermişleadir. Güneşin bugünkü maça: Sacid - Fa- Tük, Reşad - İbrahim, Riza, Yusuf - Re- bii, Niyazi, Melih, Ömer, Murad şek- linde çıkacağı söylenmektedir. Fenerbahçeye gelince yarın kendi sahasında Süleymaniye ile oynıyacak olan bu takımın kazanma şansı 9 ka» dar kuvvetlidir ki, dört beş saat evvel sıkı bir maç yapmış olmasi öğleden ir sonraki maçı için mühim bir rol oyna- mıyacağını tahmin ediyoruz. Bununla beraber çamurlu bir sahada oynamak mecburiyetinde kalacak olan Fener- bahçe oyuncularından bazılarının cüs- sesiz oldukları gibi lâzım geldiği ka- dar kavi olmamaları Süleymaniyeye büyük bir avantaj teşkil edeceği şüp- hesizdir, Her şeye rağmen Fenerbahçe yarın sabahki maça tam ve en kuvvet- li bir kadro ile çıkmak kararını vermiş bulunmaktadır. Şehrimize ilk defa gelmekte olan Yunan takımı Atinanın en kuvvetli ekiplerinden olduğu kadar bu mevsim Yunanistanın en formde olan tâkım- larından biridir. Buraya gelmeden bir hafta evvel Yunanistan şampiyonu Olimpiakosu zorlu bir maçtan sonra -2-1 yenen bu takım bur seneki ligte en iyi vaziyette olan takımlar arasındadır. Bugün Nihad Bedik'in idaresinde oynanacak olan A. E.K. — Güneş ma- çı Atina - İstanbul futbolü arasında bir mukayeseye yol açması bakımından da enteresan olacaktır. Yunanlılar bura- da yapacakları maçlara çok kıymet vermektedirler, Fenerbahçe ve Güneş klüplerinin Enosis maçları Tertip Heyetinden; Şehrimize gelmiş bulunan Yunan Fede- rasyonuna mensup Enosis takımı ile Iki lerde olacaktır. 1 — Enosis - Güneş maçı 27/11/987 cu- martesi günü saat 1430 da Taksim sta- dında oynanacaktır. 2 — Enosis - Fenerbahçe maçı 28/11/9397 Pazar sabah saat 11 (onbir) de yine Tak- sim stadında yapılacaktır. Bu suretle lik maçlarına halel gelmiye- cek ve Fenerbahçe - Süleymaniye, Güneş - Beykoz İlk maçları Pazar günü ilân edi- len stadlarda muayyen saatlerinde yapı- lacaktır, 3 — Birinci maçın hakemi Nihat Bekdik yan hakemleri Samim Talu, Tahsindir. 4 — İkinci maçın hakemi Şazi Tezcan SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 48 Meşrutiyet sevinçle karşılanmıştı . Fakat hergün hadiseler çıkıyordu. Bundan sonra bir tarafta Tanin ile cemiyetin resmi naşiri efkârı Şü- rayi Ümmet, diğer tarafta İkdam ile Abdullah Zühdünün Yeni Gazetesi ve Mizan, İstanbul Türk matbuatı âleminde iki muhalif siyasi cephe teşkil ettiler, 'Tanin ayrıca rum ve ermeni gazetlerile de çarpışıyordu. En lüzumlu günlerde Türk matbu- atında bu tefrika hariçte olsun, da- hilde olsun iyi tesirler yapmıyordu. Taşralarda bir hükümetsizlik, bir &narşi hüküm sürüyordu. İttihad ve Terakki cemiyetine dahil olmak için müslümanlardan ye- min eden edene idi. Cemiyet şubelerinde Parisle Selânik, Cenevre ile Diyarıbekir ve Şam yanya- na yaşıyor gibi idi! Buralarda Poziti- vistilik ve farmasonluk, ilim ve libr- pansörlükle softalık, askerlikle İş adamlığı, halifecilikle meşrutiyetçi- lik bir halita olmak icab ediyordu! Hakiki hürriyetçiler arasına bir çok yalancı hürriyet pehlivanları karışı- yordu. Pek çok kazalarda cemiyetin merkez heyetleri teşekkül etmişti. Bu şubeleri teşkili eden müteneffiz âza mahalli hükümetlerin her işine müdahale etmeğe, bu vesile ile kendi dolaplarını çevirmeğe cemiyetin nüfu- zunu mükemmel bir vasıta telâkki ediyorlardı. İttihad ve Terakki merkezi umumisi böyle yolsuz müda- halelerin önüne geçmek için şubeleri- ne emir, emir üstüne veriyor, fakat bunlara tamamile mâni olamıyordu. Vilâyetlerde hükümetin haysiyeti izale ve ibtal olunmuştu. En ziyade gö- ze batan valilerden Kastamonu valisi Fuad bey, Berut valisi Mehmed Ali bey, Adana velisi Bahri paşa, Trabzon valisi Ferid paşa, Hicaz valisi Ratıb paşa Babtâlice görülen lüzum üzerine azlolunmuşlardı. Fakat halk bu azillerle iktifa etmi- yordu. Efkârda galeyan arta arta bü- yük, küçük eski memurlardan çoğunu kıyam ve nümayişlerle, tahkirler, ter- zillerle koğuyordu... Tahsildardan tu- tunuz da valilere kadar... İzmirde, Selânikte, Berutta grevler çıkmıştı. Bu grevlerin daima ecnebi şirketler aleyhinde oluşu memlekette Avrupalıların menfaatlerini ihlâl ey- lediği için hükümet ve cemiyeti müş- kül mevkide bırakıyor, her birini birer suretle hel ve intac için ziyade yoru- yordu. İstanbulda da grevler biribirini ta- kib ediyordu. Rejinin Cibali fabrika- sında erkek ve kadın amele işi tatil etmişlerdi. Kaçak tütün hemen her tarafta açık satılmağa başlanmıştı. Bu mesele cemiyetin müdahalesile mesai saati azaltılarak ve gündeliklere biraz zam yapılarak halledildi. Bunu tramvay şirketi müstahdem- lerinin, gümrük bamallarının, Beyoğ-. lunda ecnebi dilile çıkan gazetelerde tipografya amelesinin grevleri takib etti. Bu grevlerin en mühimmi Anado- lu demiryolları müstahdemlerininki oldu. Bunlar iş saatleri arttırılmış ol- duğu halde sekiz senedenberi zam gör- mediklerini iddia ediyor, (müstebid ve zalim) unvanını verdikleri umumi di- rektör Hügnenin azlini istiyorlardı. Hügnen meşrutiyetin ilânile bera- ber mezuniyetle İstanbuldan gitmişti. Kaçtığı, Arap İzzet paşa ile müşterek olduğu, demiryollarından seksen bin altın ihtilâs ettiği yolunda şaylalar, iftiralar meydana atılıyordu. Hügnen hemen avdet etti. Ehemmiyeti Kürd hamalların gü- rültülerile bir kat daha artan bu grev de gene cemiyetin müdahalesile hal- tolundu. Hürriyete herkes istediği gibi mâna veriyordu. “Taşra eşrafından, hattâ meşrutiyete canla, başla hizmet etmiş olanlar Arasında bile kanun? müsavatı havsalalarına sığdıramıyanlar pek çoktu! Ohride cemiyete ilk dahil olanlar- dan olup her tehlikeye ve fı katlanmış, Ohri milli taburile Manas- tıra giderek Müşür Osman paşayı kal- dırmakta hizmet ve himmetleri görül- müş olan eşraftan Nufel ağa meşruti- yetin ilânından sonra bir gün bana: — Hürriyet iyi ama bu müsavat ne oluyor? demişti. Taşra paşaları, beyleri, ağaları iç- timai seviyeleri kendilerinden aşağı olan sınıflara mensup millet efradile nasil müsavi tutulabileceklerine hay- ret ediyorlar, bu hali menfaatlerine, haysiyetlerine hiç te uygun görmü- yorlardı. Fakat (cemiyet böyle istiyor) diye ses çıkarılamıyordu. “Ağustos ayı Ru- melide her tarafta yapılan (surumil- liler) ile geçmişti. Ohriden altmış kişilik bir heyetlö Debre surumillisine iştirak için gitti- ğimiz vakit orada üç bin müsellâh ma- lisorun toplanmış olduğunu görmüş- tük. Amavutlarca böyle içtimalarda en hoşa giden şenlik silâh atmak olduğu halde bu malisorlardan hiç biri orada bulunduğumuz dört gün içinde (cemi- yeti mukaddesenin emri var!) diye bir tek silâh patlatmamıştı! Fakat günler geçtikçe cemiyet umu» mi nüfuz ve kudretinden, tesirinden çok gaybediyordu. Meşrutiyeti istihsal için üçüncü or- du siyasete karışmıştı Şüphe yok ki bu orduya mensup zabitlerin fiilen müdahaleleri ve müzaheretleri olma- saydı bu inkılâbın vücude gelmesine de imkân olamıyacaktı. Fakat Rumelide devletin istinad et- tiği kuvvet olan bu üçüncü ve ikinci ordularda bu tesir ile inzibat da gevşe- mişti. Orduda intizam ve itaati temin ey- lemek en başlı vazifeleri olduğunu müdrik zabitler yetiştirmek lâzımge- len Harbiye mektebinde de intizam ve inzibattan eser kalmamıştı. İsmali Fazıl paşanın müdüriyeti günlerinde bayramda Yıldıza selâmlı- Ea Harbiyeden de bir bölük gönderil- mek istenilmişti. Bu ise Harbiye tale- besinin hoşuna gitmemişti. Evvelâ (muntazam elbise yoktur) diye itiraz edildi. Gidecek bölük için idare lüzu- mu kadar elbiseyi tedarik etti. Talebe arasında kendilerine yapıla» cak ikramlara karşı soğuk davranıl- masına karar verildi. Bu hal idare ile talebe arasında bir imtizacsızlık uyandırdı. Bir akşam ta- lebe yoklamada (padişahım çok yaşa) bağırmadılar. Harbiye nazırı mektebe geldi. Fakat müşevvik ve muharrikler kimler olduğu anlaşılamadı. İttihad ve Terakki cemiyeti Harbi- ye talebesini kendisine muhalif görü- yordu. Talebe arasında ahrar fırkası- ha intisab etmiş kimse olup olmadığı anlaşılmak üzere yüzbaşı Rıza bey bu fırka âzasının esamisini ihtiva eden defteri yoklamağa memur edildi. Sa- bahaddin beyin sütkardeşi Ahmed Faz- a beyin muvafakatile bu defterde tet- kikat yapıldı; Harbiyeden kimsenin is- mi görülmedi. Senenin ortası geldiği halde tedrisat bir türlü tanzim edile- miyordu. Bir çok kitaplar eksikti. Ta- lebenin Harbiye nezareti makamına kadar yükselen müracaatleri is'af ve tervic olunamıyordu. İdare ile talebe Tada dahiliye müdürünün kapısı önüne de nöbette bulunan nefer havaya bir el silâh attı, Bu silâh sesi karışıklığı tardı. , İsmail Fazıl paşa silâh sesini işitin- ce talebeden idareye karşı bir taarruz vuku bulduğu zannile Harbiye nazırı- na (mektepte isyan var) diye haber gönderdi; nazır da Taşkışladaki avcı taburlarını bu isyanı teskine, talebe- yi tedibe memur etti, Menfasından avdetle Taşkışlaya ye» ni kumandan tayin edilmiş olan Esad paşa talebeye dağılmalarını emretti, (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: