8 Mart 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

8 Mart 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Francis Lederer diyor ki... Bir aşk sahnesini biribiri arkası sıra 25 kere ei kadar ıztıraplı şey yoktur “Bir yıldızı, isterse dünyanın en güzel kadını olsun, arka arkaya 25 kere kucaklamak, önünde diz çökerek “Seni seviyorum,, demek ne ıztırap !,, “İnsan filim çevirirken sinirleri o kadar bozulur ki bu esnada aşk hatırına bile gelmez,, Amerikanın Naşidi de: “Sinema artistliğini şiirli sananlar gelsinler de bizim Hollywood Şubat Büyük bir saray... Fransua Jozef Süslü bir kanapeye oturmuş. Kar- Şisında mum gibi dimdik duran sa- TAY nazırına sert sert bir şeyler söy- , Saray nazır yerlere kadar €ğilircesine reveranslar yaparak haş- Metlü Fransua Jozefin karşısından Şekiliyor... Şimdi Fransua Jozef yal Müz, Yerinde şöyle bir gururlanarak Kendi kendine söyleniyor: — Ben istersem her şeyi yapa Hm... Her şeyi, her şeyi yaparım... Yanımda oturan rejisör haşmetlü- Ye sert sert bağırıyor: — Azizim sen bir şey yapamaz- #n... Hayatında hiç bir kral, hiç bir İmparator görmedin mi canım? Bu De biçim oturuş?... Bu ne biçim lâ- kırdı söyleyiş?... Bir dakika evvel etrafındakileri t- Yil tiril titreten haşmetlü - Fransua Jozef şimdi rejisörün karşısında süt üş kedi vaziyetinde... Fransua Yozet, rejisörden bir papara daha Yememek için nerede ise dekorların #ıkasına saklanacak Yanımda duran son zamanın en Meşhur jönprömyelerinden Francis İederer: — Görüyor musunuz? dedi, dünya- 8 bundan daha güç meslek var mı- | dir?. Üç. saattenberi şu sahnenin | Çevrilmesi için uğraşılıyor... Şü biçe- | ?€ “Fransa Jozefin- haline bakınız | Mir kere... Siz bu kadar zeval “bir | İmparator gördünüz mü?.. Rejisöz Fransua Jozefi bir kere daha haşladıktan sonra haşmetlâye emsetti: — Otur tahtına be adam!.. Otur İma! Başta idam kararlarını İsdikik et... Nihayet bu sahne çevrilip bittik- sonra Francis Lederer: — Size dedi, Fransua Jozef haz- tetlerinin koltuğunu takdim edebi miyim? Geniş, rahat bir koltuk- » Burada konuşabiliriz. Biliyor Musunuz? Sizi görünce &deta bir Memleketlimle karşılaşmış gibi Ol um, Ben Çekoslovakyalıyım, Alman- bir çok filimler çevirdikten son- ia buraya henüz yeni geldim. Çe- koslovakya da Türkiyenin İyi bir o şusudur. Bir Avrupah New York- filân pek o kadar etrafını yar “gamıyor. Fakat burası, Pasifik kenarı Avrupadan o kadar Mak ki... Siz bana Avrupanın, miem- İeketimin kokusunu getirdiniz. İywood'da şimdi en çok kaza- genç erkek artistlerden olan Çe- a sinemş yıldızma $ör- “> Nasi burada hayatınızdan Demnun, musunuz? — Burada istediğim kadar kaza- yorum. İki hafta evvel evlen- ke Güzel bir aşk izdivacı yaptım. im bir İspanyol artistidir. Aşağı day v1 mesudum. Evlik hayatın. son bir derece mertinunum. Bir kere bekârın tasavvur oedemiyeceği 3dar rahat, sakin, güzel bir hayat. amları argın evime git- tim sm Mİ? Bir kere soyunup dökünüp li o yıkanıyorum, OÇünkü Gldyoların platiği öyle kolay kolay meiyor. Ondan. sonra koltuğuma Çekoslovakyadan . gelen gazetelerimi açarım. Ooh... Keyfimi sormayınız... Bu esnada bir de yap- rak sigarası tüttürürüm, Amerikada aşk.. Fakat Amerikaya geldiğim zaman çok sıkıntı çektim. Hiç unutmam bir aşk sahnesinde rejisör yanıma yak- laştı: — Affedersiniz mösyö Lederer, de- di, Amerikada âşıklar böyle hareket i etmezler... Şaşırmıştım; Amerikada faşk baş- ka, Aşık tipi başka"mı iği. Fakat son- radan anladım ki hi aten Ameri- kada bir çok şeyler bambaşka... Ye- ni dünyâ irisanlarile biz eski dünya- hlar arasında çok büyük başkalık- lar var. Dikkat ediniz Avrupalı bir aktörün oynadığı aşk sahnesi başka- dır, Amerikalı bir aktörün oynadığı aşk sahnesi gene bambaşkadır. Ben bir kitapta büyük bir muharririn şöyle bir cümlesini okumuştum: «Her milletin kendisine mahsus bir otu- ruşu, yürüyüşü vardır. Bana bir ada- mı gösteriniz, oturuşundan, yürü- yüşündön onuh hangi memleket in- sanı olduğunu söyliyeyim...» Bu fik- ri evvelâ fantezi zannettim. Fakat buraya gelince bunun çok doğru bir fikir olduğunu anladım. Amerikelı- ların oturuşları, kalkışları, yürüyüş- leri başka. Âşıkların birbirile seviş- meleri, öpüşmieleri bile başka... Bİr kere muhakkak ki: «Amerikan bu- sesi» diye ayrı bir şey var. Bunun için burada ilk zamanlarda rejisör. lerim bana mütemadiyen ibtar eder- lerdi: — Mösöyö Lederer pek Avrupalı gibi hareket ediyorsunuz... Amerikalı bir âşık böyle bir vaziyette, bu tarz- da hareket etmez... Şimdi anlıyorum ki her milletin bir sevişme tarzı vardır. Bende ar tk mütemadiyen bir Amerikalı âşi- ğın hareketlerini benimsemeğe çalı- şıyorum. En ıztırablı şey! — Mütemadiyen aşk sahneleri çe- viriyorsunuz... Âşık rolleri oynuyor- sunuz... Bundan memnun musunuz? — Katiyen... Siz bir aşk sahnesini üstüste 25 kere çeviriniz de bunun ne İztırap olduğunu anlarsınız, Yir- mi beş kere kucakladığınız insan dünyanın en güzel, en çıldırtıcı, yer yüzündeki milyonlarca insanın hay- ran kaldığı bir yıldız bile olsa bu iş sizin için gene bir iztırap haline gi- rer, Yirmi beş kere üstüste bir ka- dınin önünde diz çök. Yirmi beş kere: — Seni seviyorum... de... Düşü- nün ne iztırapi... Bir çoklarının hayran hayran sey- rettikleri şiirli bir aşk sahnesini bi- m ne kadar yorularak kanter dö- kerek yaptığımızı sinema seyircileri bir bilseler... Dayak sahnesi Bu esnada ikinci sahnenin çevril- mesine sıra gelmişti. Meşhur aktör: — Bir dakika müsaadenizi rica edeceğim... deği, Şimdi Francis Lederer, (o Fransua Jozefin sarayında isyan çıkarmak is- tiyen bir hassa alayı zabiti rolünü yapacaktı. Fakat öteki zabitler Fran- cis Lederer ile Isyan çıkarmak isti- yen diğer bir arkadaşının üzerine Aatılacaklardı. Bu esnada Francis Le neler çektiğimizi görsünler,, diyor Amerikanın Naşid'i Jimmy Durante Akşam'ı tetkik ettiklen sonra muharririmizin elini sıkıyor derer kaçacak ve arkadaşı fena hal- ; gör filimin çevrilmesini durdürttu. de dayak yiyecekti. Bahne başladı. Saraydaki sabitler Francis Lederer'le arkadaşının Üze- rine hücum ettiler. Zabitler Ledere- rin arkadaşını fena halde döğdüler, Bu esnada Ledererin: — Kaçalım... Kaçalım... Bütün taraftarlarımızı topladıktan sonra bu saraya gelelim... diye bağırması lazımdı. Fakat İngilizceyi yeni öğre- nen yakışıklı aktör; — Kaçalım!.. Sözünden sonrasını bir türlü getiremiyordu. Söyliyeceği ingilizce sözleri tamamile unutmuş- tu. Halbuki biçare arkadaşı mütema- diyen dayak yiyordu. Nihayet reji- | — Yeniden başlıyalım... dedi. Zabitler tekrar Ledererle arkadaşı- nın üzerine atıldılar. Bir İtalyan ak- törü olan Ledererin arkadaşı gene fena halde dayak yemeğe başladı. Bu sahnenin canlı olması için zavallı İtalyan aktörünü öyle bir döğüyor- dardı ki... Gene unuttu! Lederer tekrar: — Kaçalım... Kaçalım....dedi, öte- si yok... İtalyan aktörü habire da- yak yiyor... Rejisör tekrar sahneyi dürdurttu. Francis. Lederer sinirden çıldıracak, dişlevini gıcırdatıyor: — Ah.. Dalma böyle dalma İ böyle... İngilizcem-çok sayıf... diye köpürüyordu. Meşhur aktör bu: «Ka- çalım... Kaçalım... Bütün taraftarla- nmız topladıktan sonra bu saraya gelelim...» cümlesinin tamam-6 ke- re muhtelif kısımlarını unuttu, Bu sahne hep tekrarlandı. Artık dayak yemekten pestili çıkan zavallı aktör rejisöre yaklaşarak: — Yapamıyacağım... Bugün yedi öğün dayak yedim... Ben bu İşe ge- lemem.. diyordu. Onu bir kere daha Ayni sahneyi oynamak için zorla razı ettiler, Bu sahnenin çevrilmesi bittikten Sonra Francis Lederer sinir içinde yanıma yaklaştı: — Or... Bittim... Bittim... “diyor. « du. Oynadığım rolde çabuk söylen- mesi icap eden cümleleri hep böyle unuturum. Hele ingilizce olursa. Aman biraz-bahçeye çıkalım... Hava alalım... O hassa alayı zabiti kalpağını bir köşeye fırlattı. Uzün kılıcını Fransua Jozefin koltuğuna yerleştirdi. > Bah- geye çıktık. Francis Lederer: — Şaşıyorum, diyordu. Bazan gü- zetelerde dkuyorum, Falan yıldızla filân artist falanca filimi çevirirken sevişmişler, Evlenmeğe karar vermiş ler, yahut evlenmişler... Dünyada bunun kadar hayret ettiğim bir şey yoktur. İnsan ilim çevirirken o de- rece sinirleri bozüluyor ki bu esna- da âşk hatırına gelebilir mi? Kerş- sındaki. öteki artistle bu sinir için- de nasıl sevişebilir... Sinema artist- Biği dünyanın en ağır mesleği... Yakışıklı aktör Francis Lederer'in sinema artistliğis hakkında düşün- Celerinin ne kadar haklı olduğunu dört beş gün sonra Kolombiya stüdyolarında bir komedi filimi çev- rilirken bir daha anladım, Bu filimi Amerikanın aşağı yukarı Naşidi va- ziyetinde olan meşhur komik Jimmy Durante çeviriyordu. Jimmy Durante perdede © kocaman bumile ne ha- reket yapsa Amerikalılar buna göz- lerinden yaşlar gelinceye kadar kah- kahalarla gülerler, Çevrilen sahne şu idi: Jimmy Du- rante'nin saçları tamamile dökül- müş bir arkadaşı var.. Arkada- şının kafasında yalnız 4 tel saç bu- Yanacak... Jimmy Durante bu 4 tel saçı birer birer koparacak... Tama- mile dazlak kafah bir aktörün ba- şına 4 tel saç yapıştırdılar. Sahnenin filime alınmasına başlandı. Jimmy Durante arkadaşının 4 tel saçını ko- pardı. Fakat rejisör bu sahneyi be- ğenmedi. Ve tamam 7 kere tekrar- latt. 7 kere çıplak kafalı adamın başına 4 tel saç yapıştırıldı. 7 kere de bu 4 tel saç Jimmy Durante tara- fından koparıldı. Artık biçare dazlak kafalı aktörün başı yara olmuştu. Amerikanın Naşidi Jimmy Durante bana diyordu ki; — 'Taş taşımağa, hamallık etmeğe razıyım... Fakat sinema artisti Ol- | muyayım inema artistliğini şiirli i görenler gelsinler de bizim neler | çektiğimizi görsünler... İşte Kolombiya stüdyolarında gör- düklerim... Hikmet Feridun Es a m rm a a MAM RE EYMEN EE Ma i a line KOMBAT LE. a e e

Bu sayıdan diğer sayfalar: