20 Nisan 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

20 Nisan 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ER AR e Se VAN me va Rİ ek re ke YEME ek e e e ll e e İK a ei e Yuzd cebindeki paraları birer bi- Mx saydıktan sonragenç karısına: , — Mehlika... Halimiz harab... O 8 paramız kalmış ki tasav- edemezsin... Meğer biz iflâs ct- Rişiz de farkında değiliz... # Mehlika elindeki romanı bıraktı: « — Tabli,dedi, buayazmı para Mirfettik?.. Mütemadiyen gezdik, toz- duk, Hele yeni artistler gelmiş diye Du ay içinde belki 10 kere bara git- tik... Arkadaşlarına kaç kere ziyafet Yerdin... — Sen de bu ay içinde kendine iki Kat elbise yaplırdın... — Ya sen? Ya scn?.. Unuttun mu kravatı? ... — Ha bir gayret et te, dişimi ka- mıştırmak için aldığım kürdanı da A&Y ve «israf ediyorsun!» de... — Sen şimdi benimle münakaşayı bırak ta ne yapacağımızı düşün... Elimizde kalan para ay sonuna ka- dar bize yetişir mi dersin? — Ne münasebet?.. Topu topu 19 Mramız kalmış... İkisi de bir köşeye çekilip düşün- Meğe başladılar. Birdenbire Fuad mühim bir keşifte bulunmuş gibi bağırdı: — Buldum!... — Ne buldun?.. Borç istiyecek ye- Bİ bir yer mi keşfettin yoksa... — Yok canım... Başka bir çare buldum. Bursaya gideceğiz. Amca- Ma... İşimden 15 gün kadar izin alı- nım. Yarın buradan doğru Bursaya Bideriz. Düşün bir kere 15 gün beş Para bile vermeden, ye, iç, eğlen... Hem misafiriz diye tabii her akşam bir ziyafet sofrasına oturaca- Üz... Kim bilir ne güzel şeyler ikram edecekler... Sonra Uludağ eğlence eri... Kar sporları... Canın mı sıkı dı? Haydi kaplıcalara... Yalnız bir Yol parası vereceğiz. Ay sonuna ka- dar mükemmel bir hayat... Mehlika oturduğu yerden sıçradı: — Aman bu fikir mükemmel ko- Cacığım, bu fikir harikulâde... di- Yordu. Fund devam etti: — Hem biliyor musun? Ben bar Gibi, tiyatro gibi, dans gibi ve saire Gİbi şehir eğlencelerine artık kanık- Sâdım, Bursaya gidersek tabiatile kalacağız... Dağa çıkacağız. Kar sporları yapacağız. Kaplıcalar... Ohneiyiolduda bu fikir aklıma Beldi. Mehlika: — İyi amma, dedi, Bursaya gidi- Yoruz. Dağa çıkacağız, kar sporları | Yapacağız. Halbuki benim kış spo- Yu elbisem yok... — Ne yapalım karıcığım?... Bil- Mem ki... Dur aklıma bir fikir gel di... Şaziyenin mükemmel iki kat kar Sporu elbisesi var değilmi? İstesek Vermez mi? On beş gün için ödünç... Mehlika yerinden sıçradı: — Bu da mükemmel... Şaziye ben- den hiç bir şey esirgemez... — Ben de dağa çıkarken kilot el Hiselerimi giyerim... Âlâ!.. Yaşadık... Mehlika; — Aman, dedi, yolda ve Bursada dağa çıkmadığımız, kapi gitme- imiz zamanlar okumak için birkaç Tornan alalım... — Evet... İyi aklıma getirdin... 10 lira gateri bizim yol paramız için İazladır zannederim. Şimdi gider, €ü iyi romanlardan birkaç liralık ki- tab alırım. Bu esnada genç kadının aklına birşey, geldi: — Ah Fuad... Et ne olacak? — Hangi et?. — Bu sabah aldığımız kocaman koyun budu... Biz yarın sabah er- den gitmiyor muyuz? Bu eti ne Yapacağız. Akşama nasıl olsa gâyet Yemeğimiz var. Eti yarın için pi- K niyetile almıştım. Şimdi o et A6 olacak... Hem de üç buçuk kilo... Fuad düşündü: — Keşki bu eti almasaydık... ındı. Çamaşırcı Bayan Ayşe za- fakirdi. Arasıra de çamaşır yıkar bi , Mehlikanın atacağını Sor- kadındı, Füsdların e Mağa gelmişti. Mehlika, Ayşeye: — Yarın Bursaya gidiyoruz, dedi, artık çamaşırları 15 gün sonra yıka- tırım... Genç kadın, Ayşe ile konuşurken aklına birşey geldi. Kocaman bud eti kokutacağı yerde bu zavallı ka- dına verselerdi ya... Yavaşça bu fik- ri kocasına açtı. Fuad: -— Çok iyi düşünmüşsün kancı- ğım... dedi, eti kokutacağımıza Ay- şeye verelim... Biçarenin duasını da almış oluruz... Mehlika budu mutfaktan alp ge tirdi, Ayşeye verdi. Çamaşırcı kadın bundan pek memnun olmuştu. Dua- lar ederek evden çıkıyordu. Fuad Mehlikaya: — Bu sabah bir tepsi tatlı yaptın değli mi?... Biz bu tatlının ancak dörtte birini bile yiyemeyiz. Sen iki günlük tatlı yapmışsın... Bu da bo- zulacak... Sen tatlının yarısını da bu kadına versene... — Sahi Fuad... İyi ki hatırıma getirdin..; Verelim, verelim... Kadı- nın duasını alırız ... Genç kadın böyle söyliyerek Ayşe- ye seslendi: | — Bayan Ayşe.. dur... Biraz bekle... ji Hemen mutfağa koştu. Dolabdaki tatlıdan iki parça ayırdı. Karı koca akşam yemeğinde ancak bu kadar yiyebilirlerdi. Tatlının geri kalan kıs- mını bir kâğıda sardı. Götürüp Ay- şeye verdi. o Çamaşırcı kadın teşek- kürler ederek çıktı, gitti... Fuad; — Kancığım... dedi, bende çıkıp Yâzım olan öteberiyi, romanlar ala- yım... Sen Şaziyeden spor elbiseleri- ni ne zaman istiyeceksin?... — Hemen şimdi... Ben de senin arkandan çıkıyorum. — Öyle ise iki saate kadar eve dö- neriz. Hazırlıkları beraber yaparız değil mi? Böyle söyliyerek ( sevinçli sevinçli birbirlerinden ayrıldılar. İkisi de Bur- sada geçirecekleri on beş günlük zevk eğlence ve istirahat hayatını düşü- ! nüyorlardı. Fuad yarın sabah erken- | den işine gidecek, müdüründen 15 günlük izin istiyecekti. Zaten kaç senedenberi hiç tatil yaptığı yoktu. İki saat sonra karı koca memnun evlerine döndüler, Biri bir sürü ki- tab almış, epice para harcetmişli, Ötekisi de arkadaşının kar sporu el- biselerini paket edip getirmişti. Hazırlıklara başladılar. Epi yorul- dular. Beraber götürecekleri iki çan- tayı yerleştirdiler, Ehhh... Bursada on beş gün kalacaklardı. Fuad: ğ — Bu yorgunluk üzerine şimdi | karşılıklı birer kahve içeriz değil mi?. dedi. Mehlika hemen kahveleri pi- şirdi. Genç adam karısına; — Karıcığım... diyordu, bu 15 günlük Bursa gezinlisi bizim âdeta ikinci balayımız olacak değil mi?.. 15 günlük yarım bir balayı... Tam kahveler. fincanlare boşalır- ken kapı hızlı hızlı çalindı, Bu vakit onlara kim gelebilirdi. Fuad koştu, kapıyı açtı. Bursalı amcasile, yengesi, çocukları, gelini, | kızı, damadı bir kulabalık halinde | içeriye süzüldüler. İ Biraz sonra Bursali amca yorgun- | luk kahvesini şapırdata şapırdata içerken: , — İşte biz böyle âni baskınlar ya- parız... diyordu, kalktık hiç haber vermeden geldik... Amân ben bit- tim. İhtiyarlık evlâd... Sıfırı tüket mişim,.. İstanbula Kadar Kısacık yol beni harab etli. 15 gün artık evden çıkamam... Ben bir köşede oturu- rum amma bu gençlerin niyeti fe- na... Ne zamandanberi danslı, çalğıl eğlenceler istiyorlardı... «Bars mıdır? «dar; mıdır?.. Nedir bilmem... Ora ya gidelim diye tulturdular. Ben de: «İstanbula gidelim de, Fuad ağabe- yiniz sizi oralara götürür... Adama- kıllı eğlendirir...» dedim... Hı aldım geldim... Aman benim bi gün yerimden kımıldıyacak hal yok amma sen şunları adamakıllı gezdir, eğlendir... Fuad bunları dinlerken gözünün önüne, Ayşe kadına verdikleri ko caman bud, bir tepsiye yakın tatlı geliyor, akşama bu kadar Kalabalı- ğa ne yedireceğini düşündükçe İ rans 23de | cudünü soğuk bir ter basıyordu... (Bir yıldız) 20 Nisan 955 Çarşamba İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâ- la Türk musikisi 1250: Havadis, 1505: Plâkla Türk musikisi, 1930: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: SON. Akşam neşriyatı: 17: İnkılâb tarihi dersi: Üniversiteden naklen, Yusuf Ke- mal Tengirşenk, 1830: Konferans: 23 Nisan Çocuk haftası ve bayramı münase- betile Çocuk Esirgeme Kurumu namına doktor Lütfi Aksu (Çocuk zaylatı), 1845: Fatih Halkevi gösterit kolu tarafından bir temsli, 19,15: Plâkia dans musikisi, 1930: Konferans: Şehremini Halkevi na- mına İhsan Kongar (Okullarda disiplin ve terbiye), 1955: Borsa haberleri, 20: Nezihe ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 2045: Hava ra- İ poru, 20,48: Ömer Rız atarafından arab- İ ca söylev, 21: Klâsik Türk musikisi: Nu- ri Hali ve arkadaşları tarafından, (Saat ayarı), 2145: ORKESTRA: 1 - Rasini: 'Tankret uvertür, 2 - Sarasat: Ramanza | andaluza, $ - Bethoven: Andante (5 in- el senfonideni, 4 - Drigo: Eko, 2215: Ajans haberleri, 2230: Plâkla sololar, opera ve oj parçaları, 2250: Son ha- berler ve ertesi günün programı, 23: SON. Ankarı — Öğle neşriyatı: 1240; Karı- şık plâk neşriyatı, 120: Türke mu- #ikisi ve halk şarkıları, 18,15: Dahil ve harici haberler, 1780: Halkevinden nak- len inkılâb dersi (Receb Peker). Akşam neşriyatı: 1830: Karışık plâk neşriyatı, 19,15: Türk musikisi ve halk şarkıları (Leman ve arkadaşları), 20: Saat ayarı ve arapça neşriyat, 20,15: Türk musikisi ve hulk şarkıları (Servet Ad- nan ve arkadaşları), 21: Çocuk Esirgeme Kurumu namına (Bayan Fakihe İstan- bul saylavı), 21,15: Stüdyo orkesirası: 1 - Weninger: Lird der BarkensehelPper an der Walga, 2 - Emest Simon: Die Domg- Jocken in der Christnacht, 3 - Lumbye; | Champagne Galop, 4 - Gyldmark: Melo. | die der Liebe,5 - Gustav Lindner; Freude - Volksfest - Kurmeval, 6 - Massenet: Scönes Piltoresgues, 22; Ajans haberleri, 22,15 Yarınki program. Avrupa istasyonları Sant 29 de Berlin 20,40 da marşlar — Deutschi, 8. 20,40 da marşlar — Hambg. 2040da marşlar — König«beri 2040 da viyolan- sel ve orkestra — Münih 2040 da radyo orkestrası — Stuttg. 2040 da radyo or- kestrası — Beromünster 2055 de radyo Orkestrası — Budap. 2030 da opera — Budap. TI 20,25 de orkestre konseri — Bükreş 20 de «Parsifalı operası — Kone | 2030 dü konser — Monte Ceneri 703082 konser — Oslo 2025 de solistler konse- ri — Rad. Paris 20,15 de mandolin kon- seri — Bratislava 20,25 de operet hava- ları — Reval 2050 de akşam muzikası — Riga 21,15 de orkestra konseri — Stras- burg 2030 da konser. Saat 21 de Berlin 21 de büyük radyo orkestrası — Danzig 21 de Harıburgdan nakil — Deutsehl, 8. 21 de marşlar — Hambg. 21 de büyük radyo orkestrası — Könlge- bere 21 de konsere devam — Münih 21 de konsere devam — Stutig. 2i de büyük konser — Athlone 21 de konser — Bari 21,15 de Yunanca neşriyat — Brük- sel 2115 de orkestra konseri — Budap. | 21 de operaya devam — Bükreş 21de operaya devam — Droltviç 21 de orkes- | tra konseri — Kopenhag 21/05 de «Ma- Gam Butterfley» operasının “birinci perde- | si, 2135 de pitara Konseri — Komo 2135 de konser — Krakovi 21 de viyo- lonsel konseri — Lyubllana 21 de kon- ser — Tille 2130 da «Kapana Tutulmuş» operası — Monte Ceneri 21 de asri mu- zika — Nis 2130 da konser — Oslo 2130da orkestra konseri — Prag 2155 de or- kestra konseri — Stokholm 21 da senfon. konser — Rad. Toulouse 21,10 da hafif muzika, Saat 22 de Berlin 2234 da radyo orkestrası — Dansig 2230 da marşlar — Deulsehi. 6. 2930 da çalar saatlerin konseri — Prankf, 2920 da salon muzikası Brüksel 22 de konsere. devam — Budap. ve Bükreş 22 de operaya devam — Droltviç 22 de konsere devam -— Fioruns 2285 de ke- | man konseri — Lüle 22 de operaya Ge- | vam — Monte Ceneri 2240 da vaisler — Nis 22 de konsere devam — Oslo 22de konsere devam — Prag 22 de konsere devam — Roma 27 de «Gölgesiz Kadın: operası — Sirasburg 22 de kansere, de- vam — Varşova 22 de piyano konseri, Saat 23 de Deutsehl, 8. 2830 da si — Bres Alman melodileri — Diğer Alman istas- yanları Viyanadın meklen 2320 de rad Ye orkestrası konseri — Belgrad 23,25 de salan muzikası — Beromünster 23 de «Melstersinger» operasının 3 üncü per desi, 23,55 de dans muzikası — Brüksel TI 9330 da cazband — Budap, 23 de opcra- ya devam — Bükreş 2) de operaya de- vam — Droltvie, 23,10 da konser — Fio- dans — Helsingfors 23,15 de hafif muzika — Hüversüm I 23.15 de sa- Jon muzikası — Kopenhag 23,00 de sa- Jon muzikası — Kovno 23 de hafif muzi- ka — Krakovi 2335 de operet havaları — Lyubllana *23,15 de radyo orkestrası 23 de operalara devam — Londra 2325 de dans — Lüksemburg 2305 de konser — Miüğno 2345 de konser — Roma 23 de operaya devam — Sottens 2315 de cazband — Stokholm 23.15 de dans muzikası — Sirasbg. 23 de konsere devam — Rad. Toülouse 23,15 de operet havaları, 2330 da orkestra, 2345 de şarkılar. salon murika- Saat 24 den İtibaren Beriin ve Breslar 1 e kadar Alman me - ledileri — Diğer Alman iktasyonları Vi- Bükreş 7 um — Droltviç vdan naklen Berlin 2330 de ( Hüversum I 24de hafif muzika — Kopenhag 24 de dans — Lük- semburg 24 de dans — Roma 24 de ope- raya devem — Rad. Toulouse 24,15 de” marşlar — Frankf, ve Stutig. Iden $e kadar opera muzikası, 2 dedi KAPTAN PAŞA GELİYOR Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli m Tefrika No, 205 Rozitanın hayalini gören Üçüncü Murad, Hoca Sadeddinin: “Aşk ölmez, uyur!,, sözünü hatırladı — Roz'ta kendi devletine ihanet etmiş, diyorlar. Onu papa çarmıha gerdirmiş, Rozitanın ölümüne bütün Romalılar ağladılar. Bu hadiseden yalmz papa memnundu. — Tuhaf şeyl Ben bu hadisenin sırrını anlıyamadım. Garib bir mese- le bu... Venedikliler Rozitanın ölümünden bahsederek serbes bırakıldılar. ve harbe dair başka bir şey söylemedi- ler. “ «Aşk ölmez uyur!..» Siyaviş paşa ertesi gün üçüncü Muradla konuşurken, Venedikten ge- len tüccarlardan bahsederek: — Bu adamları sorguya çektim, şevketlim! dedi, Kulunuza garib bir ölüm hadisesi anlattılar, O zaman ben İstanbulda bulunmadığım için, bu meselenin teferrüatına vakıf de- filim. Papa ile bir mübadele mese- lesi geçmiş... Şu hain Sinanı bize teslim ettikleri zaman, Osmanlı dev- letide Romaya bir kadın iade et- miş. Üçüncü Murad yavaş yavaş başı- nı salladı: — Evet. Gözümden düşen bir ka- dındı o. Sinanı kurtarmak için, onu memleketine gö: tim. — İşte bu kadını papa Romada çarmıhu gerdirmiş, şevketlim! Bu haber, az kaldı padişahın aklı- m oynalmasına vesile olacaktı, Bir- denbire hiddetle yerinden Kalktı: — Ne diyorsun, Rozitayı çarmıha mı germişler? — Evet, şevketlim! Onu papa iş- 'kence ile öldürtmüş. — İyi tahkik ettin mi? — Venedikli tacirler söylediler. — Üfürükç Zenyel hadisesine ben- | zemesin sakın..? — Hayır, şevketlim! Venedikli ta- cirler henüz memleketlerine dönme- diler.. buradadırlar. Ferman buyu- Tursanız, çağırtayım ve huzurunuz- da da söyleteyimi Sultan Murad bu habere bir türlü inanamıyordu. — Pekâlâ, gelsinler - dedi - bir ke- İ rede ben görüşeyim şu adamlar. a... Murad arasıra halkla temas elme- Sini, halk arasına karışıp sunun bu- mun fikrini ve derdini - dinlemesini severdi. Bu sebeble Siyaviş paşa bu teklifi tabii bularak derhal (Halice adamlar gönderdi. Venedikli tacir. leri buldular, saraya getirdiler, Sultan Murad (Reozita) nın ölümi- le neden bu derece yakından alâ- kadar oluyordu? j Hoca Sadeddin bir gün padişaha: «— Aşk ölmez, uyur!» Demişti. Üçüncü Murad (Rozlta) nın çar- mıha gerildiği haberini duyunca, ho- ca Sadeddinin bu sözünü hatırla- mıştı. Murad gerçek bir vakitler (Rozi ta) yı çılgınca sevmişti. Hattâ o za- man kaybolan «Hoşedaş sını bile faz- la aramamış ve: «Biri gittiyse, daha iyisi, daha güzeli geldi!» diye müte- seli olmuştu. Murad müvesvis bir hükümdar olmasaydı, Rozlta ölünceye kadar hünkârın gözünden düşmezdi. Onu bu derece Kuvvetli sevmişli, Fakat, haremdeki kadınların; «O bir gün sizi öldürecek!» tarzındaki telkinleri nihayet Rozitayı padişahın gözün- den düşürerek saraydan uzaklaşma» sina sebeb olmuştu. Ne de olsa aralarında çok hararetli bir aşk macerası geçmiş, Murad Ro- zitayı tam mânasile sevmişti. Vene- dikli (Bafta) nın parmağı bu işede karışmamış olsaydı, Rozitanın de hasekiler sırasına girmesine hiç bir mâni yoktu. . İşte üçüncü Murad, Rozitanın ölüm haberini duyunca uyuyan aş- kının birdenbire uyandığını gördü. Sarayda onun hatıralarını aradı. İs- tirahat odasının köşesine kendi elile yerleştirdiği büyük ve zarif bir va- zoya doğru yürüdü. Birdenbire irkildi. Vazonun durduğu köşede (Rozi- ta) yı gürür gibi olmuştu. — Son günlerde onun gözleri gör- mediğini söylediler. Zavalı kadın memleketine gidinceye kadar beni düşünmüş, benimi için ağlamış. keş- ki onu affetseydim, memleketine göndermeseydim. Diye söylendi. Murad (Rozita) nın öldüğüne inanamıyordu. — Bu kadar güzel ve sevimli bir kadını öldürmeğe kim kıyabilir? di- yordu. Bir arulık vazonun içinden bir ha- Yaletin yükseldiğini görür gibi, bir- den titredi; — Rozital... Diye bağırdı. bir iki adım geri çekildi. Gözlerini uğuşturarak tek- kendine gülmeğe başladı: ie Sadeddin şimdi İstanbul da olsaydı, çağırtıp elini öperdim, de- diği çıktı. Aşk ölmez, uyurmuş! İş- te uyandı, fakat, gene uyuyacak... X Venediklileri saraya getirdikleri zaman üçüncü Murad haremde içki masası başında uyumuştu. Siyaviş paşa da o geceyi - belki hünkâr çağırlir endişesile - sarayda geçirmişti. Venedikli tüccarlar mermer bir taşlıkta sabahlamışlardı. Rozitanın padişah gözdesi olduğu- nu saraya gelince anlamışlar ve Ro- zitanın ölümünden veziriâzama bah- setiiklerine pişman olmuşlardı, Venedikli tüccarların geldiği o gün öğleye doğru İstanbuldan dö- necekti. Tüccarlar da işlerini bitir. mişler, bu gemi ile dönmeğe hazır- lanmışlardı. Ayni gemi ile Venedik elçisinin karısı da memleketine dö- 'nüyordu. Venedik elçisi kansım bu tüccarlara teslim etmişti. Venedik tacirleri korku ve heye can içinde titreşip dururken, harem- ağlarından biri taşlığa indi. Hün- kârın kendilerini görmek istediğini ve korkulâcak bir şey olmadığını söy- Jedi. $ Venedikliler geceyi sarayda titre- şerek geçirdikten sonra, haremağâ- sının peşine düşerek Muradın huzu- runa çıktılar. Üçüncü Murad Venediklilere Ro- zitanın ölüp ölmediğini sordu: Onu çarmıha gerdikleri gerçek mi? Venedikliler padişahı yatıştırmak ve yakalarını kolayca kurtarmak için: — Bizim böyle bir şeyden haberi- miz yok, haşmelmeab! dediler. Ve- nedikten hareket edeceğimiz güne kadar onun Greçyano şatosunda oturduğunu gördük. Gözleri açıldı mı? — Hayır, haşmetmeab! Sultan Murad gülümsedi: — Pekâlâ, Haydi yolunuza gidi- niz! Sizi bu gece rahatsız ctmişler.. Diyerek oVenediklilerre | hediyeler verdi. Murad, ölümün herkes için mu- kadder olduğunu biliyordu. Onu bel- ki işkence ile de öldürmüş olabilir- lerdi. Fakat Oo, esasen bu habere inanmamıştı. Siyaviş paşanın neden bu haberi uydurduğuna bir türlü akıl erdirememişti. Venedikliler saraydan çıkarken, veziriâzam da Muradın yanına gidi- yordu. Siyaviş paşa, Venediklilerin padi- şaha ne cevab verdiğini bilmemek- le beraber, böyle bir yalan uydura- rak işin içinden sıyrıldıklarını aklım- dan geçirmemişti ve geçiremezdi. Murad çok hiddetliydi. Siyaviş pi- şayı görür görmez: — Venedikliler Rozilanın yaşadı- fanı söylüyor. Onu gelirken de göz- lerile görmüşler... Dedi. Siyaviş paşa birdenbire şa- şırdı: —.

Bu sayıdan diğer sayfalar: