23 Haziran 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

23 Haziran 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EKİZ En yük Belke kadı. Ker Pankhurst Kadınlara seçim hakkı verilmesi için bomba kullanan, yangınlar çıkaran ve nihayet muzaffer olan bu kadın öleli on sene oluyor Kadınların siyasi haklara malik olması için bütün mevcudiyetile ça- uşmış ve İngiliz kadınlarının ihtilâ- ini İdare etmiş olan meşhur Emeline Pankhurst öleli tam on sene oluyor. Emeline Pankhurst bundan 40 sene evvel Londrada Kakston Hol'de top- Janan İngiliz kadınlarının başına | geçerek kürsüden aşağıya şu sözleri bağırmıştı: 4— Kılıcı elimize aldık ve onu ka- dınlar her tarafta esaretten kurtu- luncayâ kadar elimizden bırakma- mağa âzmetlik. Kadınların bu mak- sad için şimdiye kadar yaptıkları ve istikbalde yapacakları şeylerin bü- tün mesuliyetini ben üzerime ali- yoruma Hatib kadın bu sözlerle nulkunu bitirdikten sonra koca salonda bir kaç saniye için derin bir sükünet ha- sıl oldu. Ondan sonra bir alkış tu- fanı koplu. Bu yalnız bir alkış, umumi bir tasvib tezahürü değildi, bin ağızdan çıkan tek bir heyecan nidası, Emeline Pankhurst için gü- ğüslerden kopup gelen fedakârlığa hazırlık ve sevinç feryadıydı. Binler- ce kadın, kadınları ayaklanmağa da- vet eden reislerinin nutuk söyleyişi- ni dinlemek maksadile o gün Kaks- ton Hol'de toplanmıştı, Pankhurst mücadele alâmeti olmak üzere omu- zuna atlığı kırmızı - beyaz - yeşil eşarpla kürsüde bir heykel gibi du- ruyordu. Benzi kül gibi atmıştı. Fa- kat gözleri boyun eğdirici bir kuvvet ve kudretle önünde tepinen ve çır- pınan kadın kütlesine doğru parıt- diyordu. 1912 senesinde kadınların ihti- Mâli en yüksek dereceyi bulmuştu. avukat Pankhurst'un 54 yaşındaki dul refikası Emeline Pankhurst o ihtilâ- lin elebaşısı idi. Bu cesur kadın ba- gırıyordu: «— İntihab hakkı, siyasi haklar istiyoruz. Bizi idare eden kanunların de dinlenmesini istiyoruz.» Kadınların bu taleblerini kabul et- tirmek için Emeline Pankhurst en müthiş silâhlara müracaatlan çe- kinmiyordu. Dünyanın dikkatini çek- mek için her türlü vasıtaya başvur- maktan hiç geri kalmıyordu. Evvelâ işçi, dikişçi kızlar ve ka- dınlarla başlıyan bu hareket hem gittikçe büyüdü, hem de ana yüksek Para Züzünden... Emeline Pakhürst sınıflara mensub kadınlar ve kızlar da illihak etti. Biraz sonra İngilte- renin her tarafı «kadınlara intihab hakkı, kadınlara intihab hakkıl; Jâvhalarile doldu. Galeyana gelen ka- dınların yüzünden bütün nazırların rahat ve huzuru kaçtı. Nâzırlar sayfiyelerinde, içtimala- rında, araba ile dairelerine giderler- ken ihtilâlci kadınlar tarafından dur- duruluyorlar: o «Kadınların intihab hakkı kanunu ne zaman neşroluna- cak?» diye sormadan onları serbes bırakmıyorlardı. Coşkun bir hale ge- len kadın kafileleri parlâmento bi- nasına hücum ediyorlar ve içeriye giriyorlar. Bir nazırı yakalamak için o nazırın kapısı önünde yirmi dört saat bekliyorlardı. Zabıta tarafından sürüklenerek uzaklaştırılmamaları için kendilerini zincirler kapının önündeki demir ara bağlıyorlardı. Kadın- lara «intihab hakkı isteriz!» diye fer- yad ederlerken hükümet onları din- lemek bile istemiyordu. Nihayet, gâleyan son dereceyi bul- du, kadınlar tedhiş siyaseti yapmağa başladılar. Şurada, burada yangınlar çıkarmağa başladılar. Bir kadın İs- panyol ressamlarından Velasguez'in meşhur «Venüs» ünü yedi balta dar- besile parçaladı. Yaptığı zarar elli bin İngiliz lirası idi. Kadınlar; «İn- tihab hakkı. isteriz!» diye bağırıyor- lar, hükümet aldırmıyordu. Kadın- lar bu lâkaydiye karşı bir mukabele Aşk ve macera romanı Nakleden: (Vâ-Nü) Şimdi başucunda konuşan tatlı ses Hicranın setihe ne kadar da benzi- yordu. Fakat hayır! Bu, Suzan! Ses- leri biribirini andırır, sahi! Acaba ne diyor? —- Baba!.. Dinle beni!.. Evimizin, ailemizin üzerine felâket çöktü! An- neme, bana acı. Benim için olsun bunu yapma.. Yoksa beni de artık sevmiyorsun? Beni de mi kovuyor- sun? Erkek, kelimelerin mânasını anla- madan, sadece sesin ahengini dinli- yordu. Hicran!., Bu duyduğu, onun sesil.. Zarflardan çıkıp yayılan koku, onun kokusu!., Kız yalvarıyordu: — Bu izlırabın böyle devam etme- sine razı olamazsın, baba... Bizi bed- baht etmeğe vicdanın kail değildir. Bütün güzel bir maziyi, böyle birden- bire öldürecek misin?... Bu sözler Lâlfinin kulağına bile girmiyordu. Artık her şey olup bit- mişti. Kendini hürriyete kavuşmuş sayıyordu. Günlerce az mücadele mi etmişti? 'Tefrika No, 12 Az iztirab mı çekmişti?.. Doğruyu söylemeğe, bu darbeyi indirmeğe bir türlü cesaret edememişti. Ateşi saye- sinde, çok şükür, şimdi buna muvaf- fak olmuştu. Artık tekrar evine ken- dini bağlıyamaz, maziye dönemezdi. Uzaktan, Hadiyenin sesini işitti: — Yavrum! Israr etme!.. Görüyor- sun ya: Baban cevab bile vermiyor!.. O anda, sokak kapısının çalındığı- nı işittiler. Suzan: — Biri geldi! - dedi. — Bu kadar erken kim olabilir? — Belki Pertev beydir. > Hasta, yatağında doğruldu. Karısi- Je kızının yanyana durduğunu görün- ce başını çevirdi. Merdivenlerden yukarı, erkek ayak sesleri işitildi. Genç kız: — İşte o!.. - diyerek, yatağın üstün- deki mektubları topladı. Pertevin hakikati öğrenmesini ka- tiyen istemiyordu, Babasının da, aynı hisle, mektubları yastığın altına sak- ladığını gördü. Kapı açıldı. Genç dok- tor içeriye girdi. Yerde, Hicranın resmi arkası dönük olmak üzere Dublin tiyatrosunu yak- tılar. Artık bu işin ilerisi, gerisi kalma mıştı. Hükümet kadınların artan bu galeyanımı söndürmeğe teşebbüs etmeğe mecbur kaldı. Zazıta kadın- lara karşı hareket etmek için emir &ldı. Yüzlerce kadın yakalanarak hapse atıldı. Fakat, kadınlar kork- madılar, kozlarını müdafaa için ezimleri bilâkis arttı. Süfrajetler hap- se atıldıktan sonra hep birden aç- lık grevi yapmağa başladılar. Hükümet açlık grevinin önüne geçmek için mevkufların suni suret- te gıdalandırılmalarını emretti. Fa- kat İngilterenin her tarafında ye- niden kıyamlar başgösterdi, evler ve dükkânlar yakıldı ve nihayet bir gün Loyd Corcun evi de ateşe verildi. Zabıta bu defa asıl kundakçıyı ele geçirmeğe muvaffak oldu. Yakala- nan kadın Emeline Pankhurst idi. İhtilâlci kadınların reisi kundakçı- lık cürmünden dolayı üç sene hapse mahküm oldu. Kadın açlık grevine başladı, suni surette beslendi ve ni- hayet bilmecburiye tahliye edildi... Bütün İngiltere 'galeyan halinde idi. Bu galeyanın yücude gelmesine sebeb olan yegâne şahsiyet ise Eme- line Pankhurst isminde gâyet has- sas, hayırsever ve yüzde yüz kadın olan tek bir insandı. Emeline 21 yaşında iken Rişar Pankhurst adında Mançester'li bir avukatla evlenmişti. Pankhuürst fa- kirlerin ve felâketzedelerin avukatıy. dı, kendisini para ile tutabilecek bir adama hiç bir zaman avukatlık et- mezdi, fakirler için söz söylemek üzere dünyaya geldiğine kanaat ge- tirmiş bir adamdı Bayan oEmeline'e koasının bu yneslek! fedakârlığı çok tesir ederdi. Londrada kibritçi kızların meşhur büyük grevi başlayınca Karı koca da grevci kızları müdafaa etmek üzere hemen Londraya gittiler. Bir müddet sonra avukat Pankhurst vefat edin- ce Emeline üç küçük kızı İle kaldı. İsimleri Kristabel, Silviya ve Adela olan bu kızlar annelerine çok yar- dım ettiler. Fakat kadın İhtilâlinin Tuhu Emeline idi. Onun: «Kılıcı eli- mize aldık ve onu zafere kadar eli- mizden bırakmıyacağız!» sözü ka- dınların parolası oldu. Emeline Pankhurst bu zaferi gördü. duruyordu. Ga kız iğilip kaldırma- ğa cesaret edemedi. Pertev, sevgilisi- ne bakarak ilerledi. Ayakları âdeta fotografı çiğnercesine yanından geç- ti. Hastaya yaklaştı. Hatır sorduktan sonra nabzını tutarak: — Hafif ateş var... Maamafih gayet normal!.. Aman beyefendi! Dün bizi pek korkuttunuz! Sesi, neşeli, ahenkli, odanın sükü- nu içinde çınlıyordu. Pansımanı açtı; yaraya baktı; ve gene konuştu: — Artık gidiyorum, beyefendi! Çok şükür, doktora ihtiyacınız kalmadı. Bu akşam hastanede bulunmak möc- buriyetindeyim... Sizin şerefinize dün akşam gitmedim... Bence, başka bir doktor çağırtmağa da hacet yok. Pan- sıman kutumu Suzan hanıma birakı- rım. O her şeyi mükemmel yapar!” Gülümsiyerek genç kıza baktı ve Mâve elti: — Uzun müddet istirahat etmeniz mecburidir. Zaten hemen kalkarsanız başınızda sancılar hissedeceksiniz, Sustu, Bir dizini yatağa dayıyarak, yaralının başına yeni sargılar sardı. O sırada Suzan iğildi. Yerdeki resmi alarak, aceleyle, eteğinin pastaları arasına gizledi. Dışanda rüzgâr şiddetle esiyor, pancurları sarsıyordu. — Bugün gelirken epeyce zahmet Haftalık piyasa Piyasada faaliyet arlıyor - Ticaret muahedelerı. “ müzakereleri ve İhracat maddelerimizin vaziyeti Bir Iki aydanberi piyasada mevsim icabı bir durgunluk mevcuddu. Yeni | sene mahsulleri yavaş yavaş piyasa- ya arzedilirken, bu tabli - durgunluk da kendiliğinden ortadan kalkmakta- dır. Bundan evvel piyasada müphem bir manzara göze çatpıyordu. Bu se- ne ne mikdar mahsul alınacağı hak- kında bir fikir yoktu, gün geçlikçe bu seneki mahsulün mikdarı hak- kında daha salim bir fikir edinmek imkânları hasıl olmaktadır. Şimdi geçen haftalara nazaran, rekolte hakkındaki malümatımız daha ziya- de artmıştır. Son günlerde yağan yağmurlardan sonra, kuraklık tehlikesi de tamami- le ortadan kalkmıştır. Maamafih, ku- raklık, kışın ekilen mahsulleri pek alâkadar etmiyordu, Çünkü kış mah- Sulü kuraklık tehlikesini geçirmişti, İlkbaharda ekilen omahsulâtta, ce- nub memleketlerinde büyümüştür. Bu itibarla kuraklık tehlikesinden uzaktı. Ticaret anlaşmaları Piyasayı meşgul eden hâdiselerden biri de ticaret anlaşmaları meselesi- dir. Ankarada, Amerikan heyeti ile aylardanberi devam eden müzakere- ler henüz bitmemiştir. Müzakerele- rin uzamasındaki sebeb, her Iki ta- raf arasında ihtilâflar zuhur etme- sinden ileri gelmiyor. Amerikan he- yeti müzakereler esnasında, Ameri- Kadan direktif almak için, biraz za- | man kaybetmektedirler. Alman ha- berlere göre, henüz müzakerat mü- said bir safhada bulunmaktadır. Amerika, dış ticaretimizde, Alman- yadan Sonra ikinci mevkii işgal et- mektedir. Geçen sene Amerikaya olan ihracatımız 19 milyon lirayı tutmak- taydı. Yeni bir ticaret anlaşması ya- pildığı takdirde, her iki memleket arasındaki ticaret hacminin daha ziyade genişliyeceği ümid edilmek- tedir. Piyasada ithalât tacirleri arasın- da, Amerika iledaha ciddi iş yap- mak arzuları hâkimdir, Bilhassa pa- muk ipliği, bakır, kalay, motörlü va- sıtalar en ziyade Amerikadan geti- rilmektedir, Fakta geçenlerde de yaz- dığımız gibi, bu aylarda, Amerikaya ihracat yapılamadığı için, Amerika- dan da ithalât imkânları azalmıştır. Bu vaziyet ihracat mevsimine kadar devam edecektir. Piyasadaki tacirler, Türkiye - Ame- rika arasına giren bu fasıladan do- layı şikâyet etmektedirler. İkinci mesele de Türkiye - Alman- ya tlcaret anlaşması meselesidir. Pi- yasada çıkan haberlere göre, bu sene Almanya Türkiyeden daha fazla mik- darda buğday ve hububat alacaktır. çektim. Fırtına, yağmur, maazallah...” > Fakat taş yağsaydı gene gelecektim. Suzan delikanlının bu son cümleyi "kendisi için söylediğini anladı. Zaten genç adamın,kendine bakan nazarla- rında bir gün evvel usullacık fısılda- dığı aşk cümlelerini okuyordu. Belli ki Pertev ondan bir cevab bekliyor! Fakat heyhat! Doktor ilâve etti: — Buralara iki ay kadar gelemiye- ceğim... Maamafih emin olun her za- man hepinizle zihnim meşgul olacak- tar. Sustu. Uzun uzun genç kızı süzdü. Suzan, yalnız kaldıkları zaman, sevgilisinin kendisine neler söyliyece- ğini biliyordu. Bu, aralarındaki son muhavere olacak, ne yazık! Ne yazık ki güzel roman, başlamadan bitecek- tu! Artık Pertevin işi kalmamıştı. Neşe- Yi neşeli: — Eh, bana müsaade edin. İşime gecikmiyeyim! Lütfi bey ses çıkarmadan başını önüne iğdi. Delikanlı, Hadiye hanıma dönerek: — Hanımefendiciğim! Siz de çok sarsılmışsınız. Renginizi beğenemiyo- rum, Hamdolsun, hastanız çok iyidir, Şimdi artık kendinize bakın! Güzel güzel istirahat edin. Sizse, Suzan ha- mim.., : Almanyanın şark taraflarında ku- raklık devam etmektedir. Bu yüzden , Almanyanın yabancı memleketlerde, daha fazla buğday almasına ihtiyaç | vardır. Daha şimdiden Alman firma lan, Yugoclavyadan mühim mikdar- da zahire almak için anlaşmalar yap- makltadırlar. Türkiye - Almanya arasındaki ti- caret anlaşmasının müddeti temmuZ- da bitecektir. Yeni müzakerelere yâr kında başlanacaktır. Her halde yeni ticaret o anlaşmasının temmuz orta- larına doğru devam edeceğine şüph© yoktu. Piyasada tüccarın en büyük arzu- su, Almanya iledaha kolay şartlar dairesinde ticaret yapmaktır, Bugün” kü şerait altında ihracat tacirlerimi- zin şikâyetlerine sebebiyet verecek şekilde formaliteler olduğunu ve etmeliyiz. İhracat maddelerimizin vaziyeti Hububat maddeleri — Yukanda yazdığımız gibi, bu sene Almanyada, kuraklık mevcud olduğu için, buğ- day ihracatı imkânları daha ziyade artmaktadır. Bundan başka İtalya- nin kuraklık yüzünden Türkiyeden fazla mikdarda buğday alacağından behsedilmektedir. Şimdiki halde, ye- ni sene mahsulü üzerine buğday ih” Tacatı başlamamıştır. Esasen yeni s€ ne mahsulü de piyasada henüz bol değildir, Yalnız Adana malları, Mer- sin yolile Filistine sevkedilmektedir. Dokuma ham maddeleri — Roman yadan mühim mikdarda pamuk iste- nilmektedir. Son isteklerden sonra Romanyanın Türkiye o pamuklarına iyi bir müşteri olduğu tahakkuk et- miştir. Fakat ihracat tacirlerimiz, kendilerine yeni bir müşteri bulmak vi Hususunda gönderdikleri mallara Kar şi büyük bir itina göstermişlerdir. Romanyadan başka, Türkiye pamuk larına Fransadan talepler vardır. Tiftik ve yapağı satışları da iyi bir devre geçirmektedir. Yerli fabrikalar, mühim mikdarda yapağı almaktadır. Hattâ geçen seneye nisbetle daha faZ la mal almışlardır. Bu da gösteriyor ki yerli fabrikalarımızın . yapağıy& karşı olan alâkası artmaktadır. Bu- nun en büyük sebebi, dokuma istihsa- lâtının artmasıdır. Dışarıdan fazla mikdarda mensucat geldiği halde, yerli fabrikalar, geçen seneye nisbet” © le daha fazla dokuma istihsal etmek- tedirler. Kuru sebzeler — Fransadan kuru bakla istenilmektedir, Geçen sene de en ziyade Fransaya kuru bakla s# tılmış ve hiç stok kalmamıştı. . R.A .Cümlesini bitiremedi. Mütereddid ve endişeli, kıza baki- yordu. Birlikte kapıdan dışarı çıktılar. Merdiven başına gelince genç kız baş lyacak muhavereden korktuğu için tekrar odaya dönmek istedi, Fakat Pertev onu elinden yakalıyarak hale- “canlı bir sesle: — Suzan hanım! Rica ederim... Be” raber aşağı inelim, Birlikte indiler, İkisi de susuyordu. Kızın parmakları, erkeğin avucun- daydı. Suzan da bu temasın mümkün mertebe çok sürmesini istiyordu, Fa“ kat beynini bir kelime mütemadiyen işgal ediyordu: — Annem! La Sokak kapısının önündeki taşlıkta biran durdular. Sonra doktor, yavâ$ sesle; — Suzan hanım! - dedi. - Bu müt€“ reddid hayat böylece devam edemeğ. Dün sizi ne kadar sevdiğimi söyledini. Gene tekrarlıyorum: Benim kadar kimse size perestiş edemez! Karım olr mak ister misiniz? $ Genç kız, cevab vermeğe cesaftt edemiyordu. Zaten erkek de fırsat ver” meden aceleyle devam etti: «Arkası var) İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: