19 Temmuz 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

19 Temmuz 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 Temmuz 1938 Yedikulenin en Mühim macerası, “ Şüphesiz Oki Genç Osmanın yani pa disah ikinci Osma- nım on sekiz yaşın- dn ve saltanatının dördüncü senesinde , öldürülmesidir. Bu hadise, belki Os manlı tarihinin en heyecanlı hikâyesi olduğundan defa- larla anlatılmışsa © da, bahsimize tanl- © lük ettiğinden mes- « küt geçemiyeceğiz. Osman, Kanuni sultan Süleymanın zırhını giyerek ve ona benzemek östi- yerek harbe gittik- ten vebayli za- yiat verdikten son- ra Lehlilerle mu- vaffakıyetsiz Eski ve yeni Istanbul Yedikulenin, belki de Osmanlı tarihinin en müheyyiç macerasi Asi ordularla sarılıp cellâd kemendlerile saatlerce mücadele eden Genç Osman nerede öldürüldü? bir Yeğikulenin aksumından olan ve bugun harap şekli sur sulh Altın kapı.”0X) işaretli bölük, Genç j yapmıştı. Çok dışında görünen kapı. i masraf olduğundan sarfiyatta bazı kesintiler yapılıyordu. ! Bu hal ise bilhassa askerin menafiine dokunmuştu. Genç padişah Hicaza gitmeği de tutturunca yeniçeriler ve sipahiler bunu, Suriyede başkaca as- keri teşkilât yapmak ve kendi imti- yazlarını baltalamak suretinde tefsir ettiler. Bir isyandır başgösterdi; pa- dişaha bu fikirleri aşılıyanların kel- lelerini istediler, Osman evvelâ inad elti; sonradan bu tekliflere razı oldu ise de iş işten geçmiş bulunuyordu. Şuursuz başlı yan isyan ülemanın ve zindanlardan boşananların da iştirakile büyümüş; Deli Mustafa saraydaki mahpesin- den çıkarılarak kendisine Bi'at edil- mişti. İşler bu derece sarpa sarınca, Osman Anadoluya kaçmak istedi; fakat adamları kendisini terketmiş” lerdi. Nihayet yeniçeri ocağına deha- letten başka çare bulamadı. "Tarihler bu vakaları uzun uzun anlatırlar. Biz burada Hammerin ve meşhur Fransız edibi Lamartine'in tahkiyesini esas tutarak, kanlı ma- ceranım en müheyyic kısmını nakle- delim; Yeniçeriler, Osmandan uzlaşma teklifi getiren ağalarına ağız açtırmadan onu merdivenin basa- makları üzerinde parçaladıktan s0n- Ta, bir kaç hafiyenin gösterdiği iz üzerinde padişahı aramağa koyul- dular. Onu imarette örtüler altında saklı buldular. Sırtında, vücuduna yapışık bir tek beyaz gömlek vardı; başında da harem dahilinde hadım: ağalarının kullandıkları kırmızı fese benzer bir küçük gerpuş o bulunu iu, > asker, istihza sebebile mi, yok- sa merhameten mi bilinmez, kavu- ğunu verdi. Diğerleri ise, iterek, sürükliyerek, söğüp küfrederek onu cami avlusundan çıkardılar; topal, çiplak ve vücudu yara dolu bir çöpçü Aâlına bindirdiler. Daha dün «Allahın yer yüzünde gölgesi» diye tavsif edilen msanı bU müteharrik teşir âleti üzerinde halka gösteriyorlardı! Genç Osmana sadık kalan eski sadrâzam Hüseyin paşa, ellerinden kurtuldu; kaçmağa çalıştı. Kılıçla vurdularsa da elbisesinin alında zarlı bulunduğu için tesir etmeği. LA- kin nihayet başını keserek yeniçeri camiine götürdüler. İşte yeniçerilerin ütedenberi diş biledikleri Hüseyin Paşa, böylelikle öldü. Bu zat, son Leh imuharebesinde askerleri en şiüdetli harp ateşlerine sevkeder, Şu sözlerle kabaca tahkir eylerdi , form Padişaha asker mi bulunmaz? rine at bağlarız! ğa an me refakat eden bostancıbaşı Mehmed ağa, gece kol gezerken meyhanelerde bulduğu yeniçerileri padişahın em- | İ rine göre denize atacak yerde müsa- | adekâr muâmele ettiği için yakayı | sıyırdı. İ o Hüseyin paşanın kellesi bir kanığa geçirilerek padişahın önü sıra yürü- tülmüştü. İkinci Osman cesedin ya- rından geçtiği sırada, kendi felâke- tini biran unutup: -—- Bunun kabahati yoktu. Eğer nasihatlerini dinlemiş olsaydım, bu felâketler başıma gelmezdi! - dedi, - Bu İtiraflar, coşmuş asileri yumu- satamadı. Padişah yolda, boyuna hü- karetlere maruz kalıyordu. Bir t&- kımları alaycı alaycı diyorlardı ki: —— Canım Osman çelebi! Meyhane- a si ve yeniçerileri a Ge vü, m | atmak hoş muydu? Diğerleri de: —— Ecdadınız bu devleti sekbanlarla mı kurdular? Bu Kaleleri Mısırlılarla mağa başlayıp: — Melün! Ben yim? - dedi, - Daha şımda hürmetle eğildiğini mu? kadar gö- Osman, böylece kışlalar ha d padişah deği mi- dün benim kar- unuttun yeni hükümdarı alkışlamak, kim de alkın bu tarz iza biraz teselli verdi, Etrafında» ilere, müessir bir tavırla: k göğe sizi gücendirdimse, affediniz! Dün dım, raki çiplağım. Benden ibret alırız! bu dünyanın inkilâplarına uğrarsı- nız! - dedi. ultan Bfus- O sırada, yan tarafta, $ EM arkadaşı olan iki cariye milin mihrabına oturmuştu, Zavalir devletin, hem ocağınızın mahvina sebeb olacaksınız! - dedi. Tam bu esnada, yeni pafişahın Ağalar: uz! Böyle yaparsanız he- pimiz mahvoluruz! - diyorlardı. Sultan Osman, Davut paşaya: — Zalim! Ben sana ne ettim? İki defa seni ölümden kurtardım! Me- müriyetine iade eltim. Bana neden düşman oldun? - dedi. Mustafanın annesi İse ağaları tah- rike çalışarak: l — Bu yılan elinizden kurtulursa hepimizi mahveder! - diyordu. Davut paşa, padişahı boğması için cebecibaşıya ikinci defa işaret ettiyse de ağalar izin vermedi, Osman, mu- hafızı olan Hasekiye dönerek: — Sana bu vazifeyi kim verdi? - diye sordu. — Sultan Mustafa! — Sultan Mustafa kendi adını bile bilmiyen bir delidir! Gel, şu pencere- yi aç da kullarımla konuşayım! Haseki pencereyi açınca, padişah asilere şöyle hitap etti: — Sipahi ağalarım! Yeniçeri ihti. yarlari babalarım! Gençiik belâsile fena hasihatlara kulak verdim. Niçin beni böyle tahkir ediyorsunuz? Beni artık istemiyor musunuz? Umumi bir soda: — Ne padişahlığını, ne de katlini istiyoruzi Davut paşa bir işaret daha yaptı. İşte tam fırsat! Deliknli meşguldü. Fakât haseki bu teşebbüse de mâni oldu. Öğleden sonra, sultan Mustafa, cu- riyelerile ve annesile beraber saraya nâkledildi, tahta çıkarıldı, Asker da- . ğıldı ve yeni cülus merasiminden sonra sadrâzam Davut paşa, Osmanı alip Yedikuleye götürmek üzere ser- kâhyası Ömer, cebecibaşı, subaşı kâh- yası kelender uğrusu ile beraber, ye- niçeri kışlaları camiine (Orta camie), geldi, Yollara toplanan halk arasından ikinci Osman geçirilip zindana ko- nulduktan sonra kapılar kapandı ve sadrâzamla üç muavini cellâdlığa başladılar. Pek kuvvetli ve genç olan Osman, kendinden zayif olan dört kişiyle uzun müddet çarpıştı ise de, nihayet cebeclbaşı kemendi boynuna gtçir- di ve Kelender uğrusu Osmanın ca hassas uzuvlarından birini ele geçire- vek sıktı, : Böylelikle, Osmanlı tarihinde ilk defa olarak bir padişah öldürüldü. Yedikule zindanlarıda en mühim macerasını yaşadı. İki ihtimslden bi-, ri; bu katil hadisesinin, şehir tarafın- daki Yedikule medhal kapisı içinde; « diğeri de, sur dışından gelirken met- Tük bir saltanat kapısı gibi görünen sabık Altın kapının deniz tarafındaki kulesinde cereyan (etmiş olmasıdır, Altın kapının harap olmamış şekil-. deki resmini dercediyoruz ve Osma- nın mühtemel maktelini OX) işare- tile gösteriyoruz, Yürük Çelebi İZMİR Ve mülhakatı için AKŞAM gaze- tesinin tevzi yeri ve başbayiliği münhasıran İzmirde İkinei Beyler sokak 52 numarada Hamdi Bekir Gürsoylar mağazasıdır, Yazan: Sermed Muhtar Alus NANEMOL Sahife 7 Tefrika No. 123 LA Ali Suavi efendi vaazinde berdevam: «Belgradda çıkan ve milletin efkâ- rına tercüman olan bütün cerideler, bizlere galebe çalacaklarına o kadar emin bulunuyorlar ki idare mezkezle- rinin Sofyaya mı. yoksa Selâniğe mi nakli daha muvafıktır, bunları müna- kaşalarla sütunlar dolduruyorlar. «Ey cemaat!:. Ey Ümmeti Muham- med!» Ey Osmanlılar, kardeşler, ev- lâdlar!,, Aklımızı başımıza olalım. Harb meydanlarına koşalım. Vatanı- mızı, milletimizi, varlığımızı kurtara- hım. Zira asırdide düşmanımız Moskof çarlığının orduları, Ramanof haneda- rının askerleri hazırlanmış, bekliyor... Arkadan bunlar saldıracak üstümü- zel.. «Tuna vilâyetimiz, Rumelimiz o ezeli düşmanın çizmeleri altında inli- yecek, Her karış toprağında ataları- muzdan bir şehidin kanı bulunan bu mübarek ülkeler bize emenetullahtır, Oralardaki atalarımızı, kızkardeşleri- mizi, yavrularımızı, memedeki süb- yanlarımızı unutmayın!.. «Hayat fânidir. Yarın öbür gün ölüp gideceğiz... Bugün bizlere meydan okuyan düşmanımızı ezelim, Onu ta- kib eyliyecek olan ebedi düşmanımı- za karşı da silâhlarımız elde, muini- miz olan Cenabıhakka sığınarak mü- teyakkız bulunulım!..» Ali Suavi efendi coşup gittikçe din- leyenler göz yaşlarını tutamıyor, her- kes mendillerile gözlerini siliyordu. İrfan, artık bir dakika İstanbulda duramıyacak halde, Vaiz bitip cami- den çıkar çıkmaz, Galatayı buldu. Etnebi vapur acentalarının hepsi orada, En baştaki Nemse acentasına girdi: — Selâniğe vapurunuz ne vakit ha- reket odecek? — Yarın, öğleden evveli. — Bana bir bilet!.. Ne telâş içinde genç, diye bakıyor- lar: — Bilet güverte mi, kamara mı?., Kamara ise kaçıncı mevki? — Hepsi müsavi, Hangisi kolayda ise onu verinil.. Şüphelenmeğe başlamışlardı. Acaba sabıkalılardan, cürüm işlemişlerden, Zabıtaca arananlardan biri mi? Maamafih o zamanlar böyle şeyler onlara vız. - İkinci mevki bir kamara lim!... - Verin! — Yemekli mi, yemeksiz mi? — Hangisi oursa olsun! İrfan, yemekli olan bilete altı ira 44 kuruş verdi. Parayı sayıp cebine sokunca büyük bir nefes aldı. Nanemolla muharebede Müşür Ahmed Eyüp paşa, kuman- dası altındaki kıtasttan (İki fırkayı (Niş) e dört buçuk saat mesafesi bu- lunan ve Sırbıya hududunun methali olan (Gramada) kapısı üzerine sev- ketmişti. (.) Sirplılar muntazaman harbe ha- zırlanmışlar, silâh, cephane, techizat ve para hususlarında Rusyadan çok yardım görmüşler, 15 binden fazla talim görmüş Rus neferi ve çavuşu ve bir çok ta güzide zabit cepheye gel mişti. Çernayef ismindeki Rus gene. rali ordunun en mühim kısmına ve sonra umumuna başkumandan Ol muştu. Sırbıya prensi Milan, Karadağ prensi Nikola ile tecavüzi ve tedaff bir ittifak yapmış, nihayet harbi aç- mışalırdı. Harp başladığı sıralarda iki tarafın askeri vaziyetine de bir göz gezdire- lim... Sırplılar tarafı; (,) Harbin sebebini ve muhasımların başlangıcındaki askeri vaziyetlerini kısa» ca anlalınağı enteresan bulduk: Sırbiyanın Osmanlı imparatorluğuna açtığı harbin baş sebebi, Bosna Herseği ve Rumelinin Slaylariz meekün aksamını ele geçirmek, bütün Slavları birleştirmek ve (büyük Sırbistan) 1 vücuda getirmekti. Bu hususta Sırbıyada alenen, o aman- lar Avusturya hâkimiyeti altında bulunan vere relsi toplantılarda hararelli nutuklar söy- Jüyor, Sırp, Hırvat, #lovan ve Bulgur mil- Tetlori arasmda ne nehir, ne dağ, hiç bir sınız I diye bağırıyordu. 1g. «isyan sumanında Bosna ve Hersek» isimli kitabındani, | 1 —'Timok nehrinin civarında, ge nerâl Laşenin kumandasında, 25 bin kişilik bir kuvvet, 2 — Aleksinaç ile Niş Kalesi arasında, Rus generali Çernayetin kumandasında, 65 bin kişilik esas ordu. 3 — Bosna vilâyeti- nin Yenipazar kasabasına giden yol- da, general Zah kumandasındaki kı- taat. 4 — Hersekdeki asilerle birleşip Saray Bosnayı zaptedecek olan. gs- neral Alimpiç kumandasında diğer bir kuvvet... Bu kıtalardan başka hu dud gerisinde bir çok ihtiyat fırkaları, da cemedilmişti. Bizim tarafa gelince: Harbin (başlangıcında, ohasmin kuvvetinden noksan bulunduğu mu- hakkaktı. Asker, Rumelinin muhte- lif taraflarında, gayet geniş bir ara“ zide dağınık haldeydi, Serdar Ab-, dülkerim paşa kumandası altındaydı, Kıtaat . bulundukları mevkiler; () — Rumelinin merkezinden Sır- bıya hududuna doğru hareket etmek te bulunan, müşür Ahmed Eyüp paşa kumandasında, 40 bin kişilik ordu. (Buna merbut ferik Süleyman ve Hafız paşa fırkaları Niş civarların« daydı.) (2) — Vidin yolunu muhas faza eden, ferik Osman Paşa kuman- dasında, 8-â 10 bin kişilik bir fırka, (3) — Yenipazar sancağında, ferik Mehmed Ali paşa kumandasında, 10-15 bin mevcutlu bir fırka. (4) — Karadağ' hududlarına karşı, müşür Ahmed Muhtar paşa kumandasın« daki kuvvet... Orduda Kafkasya mu- hacirlerinden iki, üç bin miktarında muavenet suvarileri vardı. Sırphlar, harbi ilân ettiklerini müs teakib, ilk heyecan ve gayretle gü“ zergâhlarını boş bularak arazimis dahilindeki Akpalanka kasabasına kadar ilerlemişlerdi. NX Millet, sevincinden cuş ve huruşa gelmiş; prens Milan ve general Çer- nayef zafer neşeleri içinde çırpınma" ğa başlamış, Rusyadaki bütün gaze- teler bu haberleri alkışlarla, pohpoh« larla en baş sütunlarına geçirmiş“ lerdi. Fakat bunun gerisi çıkmadı. Piş“ tarda bulunan Hafız paşa fırkası ye tişerek savlet etmiş, Sırplar Oİlk sadmede bozutmuşlar. yine hududla- rından içeri çekilerek Derbent nam mahalde istihkâmlar yapıp yerleş- mişlerdi. Hafız paşa, bu mevkie hücum edince, düşman orada da Lutunama- yıp geride bulunan Kınyajevaç kasa- basına doğru ricat etmişti. $ Ahmed Eyüp paşa, Hafız paşaya düşmanı takib emrini vermişti. Ge. meral Hırvatoviç Kınyajevaçı muha- faza etmek için, ileri hatlara siperler kazdırmış, oİstihkâmlar yaptırmış, kuvvetli bir müdafaa vaziyeti almıştı. 'Türk aşkeri buraya da şiddetli bir hücum yapınca, Sırp taburları tutu- namayıp perişan halde çekilmişler; 0 günün akşamı piştarlarımız Kınya- jevaç kasabasının etrafındaki köy- leri işgal etmişlerdi. İki gün sonra, bu cephedeki kuv- vetlerimize Bandırola cihetinden gö- len Süleyman paşa fırkası da iltihak etmişti. Ahmed Eyüp paşanın fikri şu idi? Biran evvel Kınyajevaça girip has- min en müstahkem noktası olan ve zaptı kati neticeyi temin eyliyecek bulunan Aleksinacın sağına sark. 1292 rumi senesi; temmuz ayının 23/24 gecesi... Yaz sıcakları olanca şiddetile hüküm sürmede... Ahmed Eyüp paşa, o akşam emri #ltındaki frkaların Kumandanlarını çadırına çağınp lâzımgelen emirleri verdi; i — Yarın, fecir sökmeden, gece ka ranlığında düşmana baskın yapılan. cak. Behemehal Kinyajevaça girile« cek ve Aleksinaçin sağına doğru iler« lenecek!... “ Firka kumandanları paşalar çim dırlanna döndüler. Liva ve alay ku mandanlarını topladılar. Harita üze“ rinde hepsine ayrı ayrı şifahen emir. lerde bulundular, İcab eden ihtarları da ünutmadı- lar;

Bu sayıdan diğer sayfalar: