23 Ağustos 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

23 Ağustos 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Demiryolu etrafına yeni, Taşdelen'de neler gördüm? modern köyler kurulacak Bu sene ankarada Sincan köyle Etimesud arasında dört modern köy daha kurulacak Büyük davamız: Türkiyenin kırk bin köyünü Ankarada Çiflik yolundaki bu modem köye benzetmek Modern köy, Ankaranın büyük da- Yâsıdır. Ve çiflik yolunda kurulmuş olan modern köyün önünden geçen- ler, büyük bir hasretin ifadesi halin- de biribirlerine sorarlar: Kırkbin Türk köyü ne aman böyle olacak? «Bizim» köy, içinde elektriği, radyosu, bol su- yu, güzel evi, sayısız ağacı, kenarında | Asfaltı olan; motör sesine toprağının alıştığı, traktörü bilen köydür. Bugün çiflik yolu üzerinden geçenler, biribir- lerine soruyorlar: Acaba, diğer köylerimizin toprak kuvveti de bununki kadar kuv- vetli midir? Türkiyenin her tarafına, böyle köyler kurabilir miyiz?..» Bu yerin on altı sene evvelki halini bilenler için, bu hal, asla bir sir değil- dir, Buram Anadolunun en kötü top- Taklarından biri idi. Atatürk, 923 se- nesinde çifiik için münasip yerler aratırken bugün ç gin kurulmuş olduğu çorak, bataklık, manzaralı sarı yüzlü toprak Parçasını işaret ederek sormuşlardı: — Burayı gezdiniz mi? Mütehassıslar; buranın bir çiflik kurulmasına hiç müsald olmıyan fa- kirliği hakkındaki müşterek kanaatle- FİNİ söyledikleri zaman Şefin cevabı Şu olmuştur: «— İşte istediğim yer böyle olmalı- dır, Ankaranın kenarında hem batak, hem çorak, hem de fena yer... Bunu biz gelip ıslah etmezsek, kim gelip 15- lah edecektir?..« Mersinde tarihi eserler Manisada cinayet © Mersin (Akşam) — Halkevi DI, Ta- rih ve Edebiyat kolu şehir ve civarın- daki tarihi kıymeti haiz eserleri ted- kik ve bunları fotoğrafla tesbit eyle- mektedir, Yukarıki klişe, Tarih kolu âzaların- dan bir grupu Kızkalesi harabelerin- de gösteriyor. . Taksi çarptı Şoför İsmallin idaresindeki taksi, Karüköyde taşçı Kâzıma çarparak yaralamış, Kâzım Cerrahpaşa hasta- nesine yatırılmıştır. olarak benimsiyeceğimiz mütehassıslara İ | bini çoktan aştı. Yaz ayları, Ankara- Bütün Türkiyeyi kurtaran bu ders, Ankarayı on beş sene içinde, on beş milyon ağaca kavuşturdu... Bu sene Ankarada Sincak köyile Etimesud arasına dört tane daha modern köy kurulacaktır. Artık An- kara, Çankaya sırtlarından Gölbaşı; Dikmen sırtlarından Balkad, Keçiö- ren sırtlarından Baraj kıyılarına doğ» ru akmıya başladı, Şehri bir kuşak gibi çevreliyen asfalt, çekiç ve testere s€s- lerini asırlardanberi uyuyan mahzun | yüzlü dağ yamaçlarına doğru götürü- yor: Bu tepeler ağaçlanacak ve onla- rın eteklerine de köyler kurulacak.. Göçmen köyleri... Ankaranın çevre- sinde 20000 kişilik bir Göçmen kütle. sinin iskân edilebileceği hesaplan- mıştır. O zaman Ankaranın nüfusu, iki yüz bini bulacak. Çünkü, 935 nü- fus sayımında 122,270 olan şehir nü- fusu, bügün muhakkak ki yüz altmış nın boşaldığı aylardır. Buna rağmen yalniz otobüslerde gidip gelen yolcu sayısı yüzde on beş artmıştır. Baş şe- hirde inkişaf, her sahadadır ve umu- midir. Tren yolu üzerine Etimesud gibi köyler kurulduğu zaman, gelen yabancılar Ankarada yeni Türkiyenin iki varlığını göreceklerdir: Modern Türk şehri ve modern Türk köyü... Bizim enerjimize inanan dostları. mız, bu misali bütün Türkiye ölçüsün. | de genişletebilirler... D.Ç. Bir börekçi sevdiği kadını tabanca ile 3 yerinden vurdu Manisa (Ak şam) — Börekçi Abdürrahman a» dında biri, Suzan, adındâ bir umu: mi kadına tutul- muş, Suzanı çil- dırasıya sevdiği cihetle bir hayli para da yedirmiş- tir. Suzan, Ab- diğini anlayınca ondan yüz çevir- miştir. o Abdür- rahman, Suzanı tekrar kendisine isın- dırmak için çok uğraşmış ise de mu- vaffak olamamış, bilâkis istihzalari- na hedef olmuştur. Bu vaziyet karşısında börekçi, ve- fasız sevgilisinden intikam almağa karar vermiş ve kahvede otururken Suzanın etrafıma iltifatlar saçarak gtçtiğini görünce, tabancasını çeke- rek üzerine üç el ateş etmiştir. Suza- nin koluna iki, baldırına da bir kur- şun isabet etmiştir. Kadın derhal hastaneye kaldırı. mıştır, Fakat çok kan zayi ettiği ci- hetle, hayatı tehlikededir, Abdürrahı- man derhal tevkif edilmiştir, Kendisi evlidir ve iki çocuk bakasıdır. Alemdar, köyünde yaşıyan ye on yaşındaki ihtiyarlar uzun ömrü sırrını nasıl bulmuşlar ?.. Taşdelen'in yanında bulunan Mütevelli suyunun membaımda da büyük ve asri tesisat yapılıyor Kısıklıdan Taşdelene doğru İlerli- yoruz. Otobüsümüz parke caddenin üstünde koşarken biribirimizi: — Biraz sonra asfalt yol başlıya- cak!.. diye teselli ediyorduk. Gözleri. miz ileride asfaltı bekliyoruz. Ha baş- ladı, ha başlıyacak. Nibayet bü uzun uzun beklenen asfalt yol kendisini gösterdi. Beş altı gene evvel bu yoldan geçip Şileye git- tiğim için herkesten fazla asfaltı ben bekliyordum. O zaman asfalt ne ka- dar düzgündü. Gene eskisi gibi bu yol- dan rahat rahat geçeceğimizi umu- yordum. Fakat yer yer ve derin derin çukurlarile asfaltın üzerinde zıpzıp sıçramağa başlayınca hepimiz şaşır- dık. O gözlerimiz ileride beklediğimiz asfalt bu miydi? Arkamızda bıraktı ğımız asfalt olmıyan yolu şimdi çok- tan arıyorduk. Nihayeğ hele şükür asfalt bitti, top- rak yola çıktık ve sarsıntıdan kurtul- duk. i ,Fakat Diraz sonra otobüsteki yolcu- lardan biri; — Amân gene asfalt başlıyor!.. di- yince üzüntü ile biribirimize baktık. Bu sefer de: — Dişinizi sıkınız... Asfalt biraz son- ra biter, rahat ederiz... diye teselli bul- duk. Muhakkak ki asfalt güzel şeydir. Fakat bozuk asfalt toprak yola rah- met okutuyor. Üsküdardan Taşdelene seksen ku- ruşa bizi götürüp getiren otobüsümüz memba civarında durunca şaşırdık. Ne insan ve otomobil . kalabalığı! Membaın üstündeki gazino tıklım tık- ım... Kalabalık arasında Iki büyük devletin sefirleri de oturuyor. Bir tek masa, bir tek hasır değil, oturacak bir tek sardalye yok... Büfeden soruyo- ruz: — Yahu şu tarafa bakan bir garson yok mü? Cevap veriyorlar: — Bitti efendim... Kalmadı... Her şey bitip kalmadığı için, «gar- sön nerede?» sualinc de dalgınlıkla «Kalmadı! Bitti» cevabı veriliyor... Nihayet kendi kendimize ta tepede bir yer bulup Dişiyoruz. Ama bir masa bir iskemle filân zannetmeyiniz. Ne. rede bizde o talih?.. Bulduğumuz yer ancak kuru topraktan ibaret... Etraf- İm e geçen garsonlara rica ediyo- — - Yahu bir testi su getiremez misi- niz? Fakat garsonlar hangi birine yetiş- sin?.: Yemeğimize başladık. Yemek bitti. Fakat su içmek nasib olmadı. Amerika seyahatinden dönerken Mı- sırda Taşdelen suyu içtimdi, fakat 'Taşdelenin membamın yanındaki te- pede bu canım sudan içmek az daha nasibim olmıyacaktı. Doğrusu bu bize bayağı acı geldi, Ağaçlara asılı tari- feye bir aralık gözüm ilişti. Şu cümle. yi okudum: «Lokum 20 kuruş!» Etra- fıma bakarak düşündüm. Taşdelen membal için hükümet ber türlü fe Taşdelen kaynağında yapılan yeni tesisat dakârlığı yapmış. On binlerce liraya çıkan bir çok havuzlar, yeni tesisat ve sülre... Geçen hafta pazar günü 'Taşdelen membaina 10,000 kişi gel- miş. Acaba bu kadar masrafla çok gü- zel tesisat yaptığımız 'Taşdelen mem- bama bir asri gazino kuramaz mıyız? Ne kadar masraflı çıkarsa çıksın hal- kın son derece rağbet ettiği, bu dün- yanın en güzel sulu mesiresine yapıla- cak gazino İki mevsimde parasını Çi- karabilir. Bugünkü vaziyet Taşdelenin etra- fında «vakit geçirecek bir yer var» de. mek için insanda, hüsnü niyetin aza- Nihayet yırtına yırtına delik dibi bir çok yerinden katranla tamir edil. miş bir testi bulabilmek kabil oldu. Bu testi ile ve kendi elimizle memba. dan doldurduğumuz suyu ekalburla düğüne su taşır» gibi oturduğumuz yere kadar götürdük. Taşdelen mem- bamda kuruyan dudaklarımızı ıslata- bildik. Artık buraya kadar geldikten sonra Taşdelen membaında en son yapılan büyük tesisatı görmeden gitmek iste. meğdik, Bundan iki buçuk sene kadar evvel bir kere daha Taşdelene gelmiştim. Fakat bu sefer tesisatın âdeta dörtte üç nisbetinde büyütüldüğünü gör- düm. Bu tesisat sayesinde Taşdelen suyu şişelere katiyen el değmeden doluyor, el değmeden şişelerin tıpaları kapatı- Tıyor, gene el değmeden etiketleri üze. rine vuruluyor, kullanılmış şişeler 80 derece hârarette el değmeden yıkanı- yor. Eskiden bir çok şişelerin “içinde bazı öteberi şeyler, iplikler, tortular bulunurdu. Bugünkü tesisatla bun- ların da önüne geçilmiş. Her dolan şi- şe projektörlerin önünden geçiyor, bu projektörlerin ziyası şişenin içine vuruyor. Bu aydınlıkta bizzat membe- m müdürü her şişeyi ayrı ayrı tedkik ediyor, ondan sonra su piyasaya çıka- rıliyor. Sonra şimdiye kadar Taşdelen suyu diye Anadolunun bir çok yerle. rinde hattâ Mısırda karmakarışık su- Taşdelen Kaynağında damacanaların dolduruluşu lar içiliyordu. Hattâ Bakırköyünde bir Rum sarmç suyunu sahte etiket ve sahte mühürlerle tamam 2 buçuk sene Taşdelen suyu diye satm Bundan sonra Taşdelen s&htekârl. ğını yapmak ta imkânsız bir hale gel müş. Çünkü Evkaf idaresi husu- 8i bir şekilde 200,000 şişe yaptırmış. Ve Almanyadan hususi bir tarz. da yaptırılmış bir çok şişe ve damac&- na kapsülleri getirtmiş, Bunları tak- Ud etmeğe - en hilekâr ruhlu insanlar için bile - imkân yoktur. Bu şişelerin kapsülleri alominyumdur. Kenarla- rında küçük bir tırnak vardır. Şişeyi açmak için bu tırnağı çekmek ve ki sülü yırtmak kâfidir. Bu aydan sonra yeni şişeler, yeni damacanalar ve kâp- süller vasıtasile Taşdelen sahtekârlığı- Tin tamamile önüne geçilmiş olacak- tır. 'Taşdelenin gayet yakininda bir çok memba suları daha var. Bunların baş- lıcaları Defneli, Mütevelli suyu, Kü. çükelmali, Büyükelmalı, iki kaya aras sından fışkıran Malkuyusu suyu... Bunlarin içinde Taşdelen 24 saatte 10 ton su veriyor. Mütevelli suyu 35 ton su veriyor; Defneli 20 ton... Müte- velli suyu da gayet iyi bir sudur. Bu- nun da bir müddet sonra ismi değiş» tirilerek piyasaya çıkarılmasını dü nüyorlar. Mütevelli suyunu Abdülâziz çok 8€ vermiş. Bu suyu Alemdar köyünün ilerisinde Kendisi için yaptırdığı sara. ya kadar'da getirmiş. Şimdi Mütevelli suyunun: menbaıda da gayet asr! büyük tesisat yapılıyor. Bu tesisat bitmek üzere. Alemdâr köyünde de bu sudan İçi- Yiyor. Bu köyde 110 yaşını geçmiş bir çok ihtiyarlar vardır. Bunlar çok yas şadıklarının hikmetini bu suda bulu yorlar, Fakat Taşdelen suyunun membal görülecek biryer. Su topraktan o ka- dar soğuk fışkırıyor ki buraya girer- ken Insan tereddüde düşüyor: «Acaba muazzam bir buz dolabına mu giriyo- Tum diyorsunuz. Membadaki hâvüzlar hep ktistal camdan. Suyun fazla soğukluğundan bu kristallerin bazıları çatlamış; Taşdelen suyunun eski ismi «Çoban suyu» imiş. Taşdelen ona Eda verilmiş. Fakat zannederim bu üdnel, isim, bu nefis su için çok muvafıktır. Çün. kü membaai helis mermerden iki bu- çuk sene evvel bir oluk takmışlar. Su bu mermre oluğu yemiş, eritmiş, del. miş. Taşdelen suyunun, mermeri deldiği ni gözümle gördüm. Fakat Taşdelen membaımdaki tesi- #atın mükemmelliği, ve temizliği hâs kikaten iftihar edilecek şekildedir. Hikmet Feridun Es il seslendi eüimalimen zan din ini, mailini dme

Bu sayıdan diğer sayfalar: