4 Eylül 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

4 Eylül 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hollivut'un en gözde artisti: Katherin Hepburn İlk defa stüdyoya geldiği zaman: “Bu baş belâsını ne yapacağız?,, demişlerdi! Son zamanlarda Hollivut'ta en çok şöhret ka artistlerden biri de Halbuki bu Hollivuta «Bu buş be- an Kâtherin Hepburn'dur artist bir kaç sene evvel an rejisörler: Misin: ne Dacağız!» diye dövünüp durmuşlar Katherin; OHolliv gelmez, €vvel küçük bir artisti idi. i bir filim ince Bir filim şirketi çevi İçin kendine mahsus tipi olan bir kadın istediğinden şirketin A yorktaki merkezi Katherin'i anga- İe ederek Hollivuta göndermişti. Artist ilk defa stüdyoya gittiği za- man herkes şaşırmıştı. Bu kırmızı Saçlı, çilli th, âdeta çirkin Xızı Ne yapacaklardı? Çehresi bir > benzemediği gibi elbisesi de pek kötü şe, idi Kıza açıkça: «İşimize yaramaz- Sın» denileceği sırada bir defa maki- Yaj ustalarna verilmesi düşünüldü. Makiyajcı derhal işe Koyuldu. Kı- Zin Saçlarının taranışını, boyanışını, her şeyini değiştirdi. Bu suretle o taya yepyeni bir tip çıktı. Artist bu kılıkla filimini çevirdi ve muvaffak oldu. Bunu diğer filimler takib etti. Bugün Kat Holivutun en 1 artist biridir. Mükellef güze Katherin Hepbum'un çehresinde €n #İyade göze batan elmacık kemik- #€rinin fazla çıkık olması ve yüzü- Dün çille dolu bulunmasıdır. Gözleri Koyu yeşil renkte ve çok ifadelidir Artist şimdi haftada dört beş bin dolar Kazanmiaktadır. Maamafih bir Miras yediği ve kendisine bir kaç miyon dolar kaldığı da iddia edilir. Katherin Hepburn iyi bir aileye Mensubdur. Babası tanınmış bir dok- tordu Kendisi muntazam bir tahsil Görmüştür. Spora çok meraklıdır. En güç sporlardan bile çekinmez. Çocukken çok sinirli idi. Bir ge Ceyi bir ağacın tepesinde geçirdiğini kendisini tanıyanlar anlatırlar, Fa- kat bu hali yavaş yavaş geçmiştir. Hele koleji bitirdikten sonra bayar Ör durmuş, oturmuş bir kız olmuştur. Katherin'in dört kardeşi vardır. Bunlar uslu akılı şeylerdir. Kathe- rın ise dalma alkına geleni yapmak- tan, garib giyinmekten hoşlanır. Er- kek kıyafetini çok sevdiğinden ekse- riya erkekler gibi gezer. Otomobili çılgınca sürmeğe me- raklıdır. Bunun için sık sık tenha Plâjlara giderek otomobiline saatte İ yüzlerce kilometre sürat verir. Son zamanlarda tayyareye de merak sar- muştur. Katherin Hepburn bir zamanlar Artistin Akşam'a hediye ettiği son resmi Ogden Smith adında bir sigorta sim- sarı ile evlenmişti. Bu izdivaç çok sürmemiş, artist kocasmdan aynl mıştır, Geçen sere meşhur mliyarder ve tayyareci Hughesi'e evlenmiştir, Hug- hes geçende tayyare ile yaptığı dev- ri âlem seyahati münasebetile şöh- Tet kazanmıştı. Katherin Hepburn şimdi Holi. vütta Greta Garbo ile bir âyarda tu- tulmakla ve klâsik artist sayilmak- tadır, Artistin erkek kıyafetile son filmlerinden birinde çekilen resmi Vichy 'de bir konser “Üsküdara giderken aldı da bir yağmur,, şarkısını nasıl dinledik ? Bahşiş filân almadığı halde günde beş bin defa “mersi, diyen bir bekçi! Vichy, ağustos Vichy'de hayatın büyük bir kısımı | gazinonun behçesinde geçer. Burada kamış koltuklar ve her koltuğun ya- nında bir iskemle vardır. Koltuğa otu- ran iskemleyi önüne çekerek ayakla- rını uzatır, bu suretle şezlongda İmiş gibi rahat eder. Iyi havalarda, büyük çinar ve at kestanesi ağaçlarının gölgesi altında- ki bu koltuklara yerleştiğim zaman etrafımdakilere bakarım. Ekseriyeti teşkil eden Fransızlar durmadan ko- nuşurlar ve neşeli neşeli gülerler. Bu- nu gördükçe daima şu vakayı hatır- larım: Birkaç sene evvel İstanbulun ta- nmmiş avukatlarından biri, bayanı ile birlikte, Matsilyadan Parise gidi- yormuş. Bindikleri kompartimanda kendilerinden başka bir Fransız karı koca varmış. Bunlar mütemadiyen söylüyor, gülüyorlarmış. Yol arkadaş- larının neşesi avukatın bayanını Kıs- kandırmış ve kocasına — 'Tuhaf bir şey söyle de biz de gü- İelim... demiş Bunun üzerine avukat anlatmağa başlamış: — Nasreddin Hoca bir gün eşeğine binerek bir köye gitmiş, eşeğini bir ağaca bağlamış Avukatın bayanı, hikâyenin tuhaf- liğından ziyade, kocasının bula bula Nasreddin Hocanın hikâyesini bul- masına, gülmeğe başlamış. — Avukat devam etmiş — Hoca bir müddet ra geline kmış ki eşek yerinde, fakat semeri ; hemen bir çıkartını. se gimin semerini kim almışsa getirip ye- rine bıraksın, yoksa yapacağımı ben bilirimis diye bağırtmış... Avukatın bayanı, kocasının ciddi- yetle hikâyeye devam ettiğini görün- ce katıla katıla gülmüş, Onun kâh- kahası kocasına da sirayet etmiş, O kadar gülmüşler ki kompartimandaki Fransız âile, sanki arada bir maç var- mış ta bu niaçta mağlâp olmuş gibi, susmuş... Biz, Türkler, çok ciddi, çok ağır baş- h insanlarız, Ciddilik, ağır başlılık iyi şeydir, fakat bir haddi geçmemek şar- tile... İtiraf etmeliyiz ki, biz bunu if- rala vardırmışızdır, Birisi bir parça fazla söyliyecek olsa geveze, bir par- ça fazla gülse hoppa addederiz. Hal- buki söylemek, gülmek burada en ta- bii şey addediliyor, sessiz oturan in- sanlâra garip nazarla bakılıyor. Sonra bizler dünyanın en hassas in- sanlarıyız, Bir yörde küçük bir felâ- ket olsa ondan büyük bir teessür du- yanz. İspanyada dahili harpte ölen- ler bizim'için dağı defur' olur. Cenu- bi Amerikanın bilmem hangi iki bü- kümeti arasında harp tehlikesi bizi müteessir eder, Halbuk başkaları bun- larla fazla alâkadar görünmüyorlar. Fransa, İspanya ile komşu ve oradaki faciaya pek yakın bulunduğu halde Fransızlar, İspanya vakayiini bizim kadar ehemmiyetle takip etmiyorlar, Bugün Fransada bin bir derd, bin bir düşünce vardır. İçeride ve dışarı- daki ihtilâflar, #rangın yeniden düş- mesi korkusu, grevler (bilhassa Mar- silyada uzun müddet devam eden li- man amelesi grevi) bunların başında gelir. Fakat bütün bu derdler halkın neşesini kırmıyor. Herkes eğlencesin- de... ## Bu sene Vichy'de yeni hir reklâm usulü var, İçine oparlör konmuş bir otomobil sokak başlarında, parkta, gazinonun bahçesi önünde durarak €vvelâ küçük bir konser veriyor, son- Ta şoför söylemeğe başlıyor: Bu ak- şam filân yerde şu eğlence vardır. Yahut Vichy'ye geli yeri riyaret etm unutm Şoförün yavaşça söylediği bu sözle oparlör vasıtasile her tarafa yor. İ Reklâm otomebili İçindeki gramo- fon dalma en seçme plâkları çaldığı için bu konseri dinlemek üzere der- hal otomobilin etrafında büyük bir kalabalık toplanıyor. Geçen gün Vicby'de bu sene pek na- dir olan güneşli, ılık bir hava verdı. Bundan istitade etmek için gazino- nun bahçesinde oturmuştuk. Bir âra- lık reklâm otomobili gö: 1. Tamam bahçenin önünde durarak © konsere başladı. Ne çalsa tahmin €ders ? Usküdara giderken aldı da bir ya Bunu duüyunes şaşırdım. Biraz ride oturan İlânat şirketi m rinden B. Samanon da şaşırdı, ayağa kalkarak: «Bu bizim hava değil mi?s diye seslendi... Fiühakika çalır bi- zim hava idi. Hele: Kâtip benim, ben kâlibin el ne de karışır? Parçasını o kadar kıvrak çâliyordu ki herkes neşelendi. Kim bili ni açıkgöz bundan foksirot yapmıs... ... Vichy demek, nezaket memleketi demektir. Bütün gün işittiğiniz: «Bo; jur mösyö, mersi mösyös dür. Sab leyin banyonuzu yapmak için sltida kalkarsınız. Otelden çıkarken kapıcı sizi selâmlar: Bonjur mösyö! Otelden çıkar, Etablisman termale gidersiniz, size bilet veren gözlüklü ihtiyar kadın, parayı uzatlığınız za- man Mur ile- ir Bonjurmösyö! ti ve paranın üstünü verdikten — Mersi mösyü! der İçeriye girince, sizi karşılıyan, ban- yo, duş yaptıran, friksiy pan her- kesten ayni sözleri işitirsiniz: — Bonjur mösyö! Mersi mösyöl Gazinonun bahçesine girmek için abone olduğunuza dair kartınızı gös- termeniz lâzımdır. Her defa girerken kartı gösterdikçe, kapıdaki bekçi: — Mersi mösyö, yahut mersi ma dam! diye tekrar eder, Bir dükkâna girdiğiniz zamân, ilk söz — Bonjur mögyö!... dür Çıkarken bir şey almışsanız si mösyö>, beğenmemişseniz — Başka bir defa buyurursur derler. Size hizmet eden birisine Mersi! diyecek olsanız, cevap hazırdır: Dalma hizmetinize hazırım. Bu mersilerin yüzde doksanı bah- şiş mukabili değildir, Öyle alışılmış, öyle terbiye verilmiştir. Burada vâlandaşlardan meraklı bir zat hesab etti, Günde gazinonum bah- çesine en az on bin kişi girip çıkıyor. Bunlar girerken iki bekçi dalma: Mer- hemen Mersi mösyö, yahut mersi mâ» dam! diye tekrar eti nden, her birinin hissesine günde en az beş bin mersi düşüyormuş ki az bir sey değil- âir. Çarşılarda, müesseselerde kâfi de- recede nezakei göstermediğimizden şikâyet eden (V8 - Nü) nun kulakları çınlasın EF. Bü akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Halâskângazi caddesinde Halk, Taksim: Nizameddin, Tarlabuşında Nihad Abdullah, Beyoğlu; - Kanzuk, Dairede. Güneş, Galata: Topçular enddesinde Sporidis, Kasımpaşa: Va- sıf, Hasköy: Halıcıoğlunda Barbut, Eminönü: Mehmed Kâzım, Fatih Şehzadebaşında Asaf, Karagümrük: Ali Kemal, Bâlorköy: HWâl, S, Asaf, Aksaray; Cerrahpaşadu $ Beşiktaş: Halid, Pener: Bulatla Hü- #ameddin, Kumkapı: Asadory çükpazar: Hikmet Cemil , Bam: Kocamustafapaşada Rıdvan, Al Ankara caddesinde Arif Neset, $ misi: Topkapıda Nâzm, Kadıköy: Söğütlüceşmede Hulüsi Osman, Üs- dar: Ahmediye, Heybeliada; To- mas, Büyükada: Halk. Her gece açık eczaneler: Yeniköy, Emirgân, Rumelihisarı, Or- taköy, Arnavutköy, Bebek, Beykoz, Pagababçe ve Anadoluhisarındaki ee- zareler her aktar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: