2 Ekim 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

2 Ekim 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(Baş tarah 1 inci sahifede) Şeyu nazik Valisi Silivride ak ehli hayvan sergisinin küşad liye <ninde bulunmak ve bu arada işleri teftiş etmek İstiyordu. Bu biir İstanbul - Silivri seyahatine - davet etti. Floryadaki inşaat elâ Floryada yeni yapılmakta büyük asri gazinonun inşaatını Gazino şimdiki halde meyda- Çıkmış gibidir. Ve daha ilk prova- iyi olacağı anlaşılan bir elbise ya şimdiden güzel bir yapı lir. Yeni gazinonun içinde, şim- bizde hiç görülmemiş bir Ucuz olsa da herkes gelebilse... ve Belediye reisi gülümsedi: Ucuz değil, sıcak bir yaz günü, bir deniz kenarını vatandaşa bedavaya temin etmemiz lâzım- . Bunun için de bir projemiz var- » Fakat şımdi size bunu Söyliye- Niçin? diye sorduk. Muhiddin Üstündağ aynı gülüm- e ile: Biz projelerimizi söylüyoruz. Fi- rimizin faaliyet sahasına geçme- biraz gecikti mi: «Hani Belediye şu Yapacaktı. Bu da mı yılan hikâye- a diye başlıyorsunuz... | Müstakbel Florya # B. Üstündağ bize Floryanın yakın kabir istikbalde alacağı şekli maket üze. arfinde gösterdi. Bu kabartma plâna ştıazaran Floryada sahilden biraz içe- Elde gayet büyük bir yüzme havuzu cilinşa edilecektir. Yüzme müsabakala- aşil ve Su sporları burada yapılacaktır. 1 oyla #loryada gâyet ucuza yaşana- i 2öX öir mahalle inşa olunacaktır. B. Muhiddin Üstündağ şimdiki be- © ton soyunma yerlerinin arkasına di- kilen yeşillikleri göstererek: — Bir şehre en lâzım olan şeyler. ni şehrin makiyajıdır. Meselâ şurada- ni şehrin makyajıdır. Meselâ şurada. ki yeşillikler biraz daha koyu olsaydı göze ne kadar güzel görünecekti. 5 B. Muhiddin Üstündağ: — Çekmece köyü yakınında bir Bizans köyü olduğunu da anladık. rayı da meydana çıkaracağız... di- iht. olGBir binanın önünde durmuştuk, ksı38, Üstündağ: — Bir şehirde inşaat yaparken yıplânsızlık ne feci şey.. Şu binayı vi e plndan evvel yapmıştık. Şimdi yı- yö kacağız. Maamafih burası çok işimi- pe” yaradı, İmar bürosu olarak kul- Li landık.. Slivriye doğru Floryadan sonra yola çıktık. Bu es- İmada İstanbul hususi idaresinin çok güzel bir işi gözüme çarptı, İstanbul- dan Silivriye kadar yolda ne kadar : eski, harap çeşme varsa hepsi tamir tdilmiş, su getirilmiş, etraflarına da birer küçük park yapılmıştı, MEŞ'UM Nakleden: (Vâ - Nü) Cenan bu sözleri söylerken, yalanın- dan kendi kendine utanıyordu. Kalbi parçâlanıyordu. Dayanamıyarak, ken- «di kendine ağlamağa başladı. Yaşları , 5 Feridun beyin içinden derhal ŞA e Sx — Affet beni, Cenancığım! Haksız yere şüphelenmişim. Fakat seni o ka- dar seviyorum ki... — Ben de seni seviyorum... Buna E, tamamile emin olabilirsin. — Bu hissini bana ispat etmek is- ter misin? — Hay hay! — O halde gene Türkiyeden uzak- Jaşmağa karar verdim. Teklif edilen Aşk ve macera romanı Yukarda sergiye gelen hayvanlar tedkik ediliyor, yapılan asri gazino hakkında gazetecilere izahat veriyor Bu suretle İstanbulun Trakya par- çasındaki köylüler en büyük mede- niyet ihtiyacı olan suya kavuşmuş- ardı. Bu etrafı parklı çeşmeler ferah birer vahayı andırıyordu. Silivriye köylülerin alkışları, 88 lâmları arasında girdik. Bugünkü merasime davetli olan Trakya genel enspektörü general Kâ- zam Dirik bizden evvel gelmişti. Ye- mekte Belediye ve vilâyet erkânı bü- yük bir nezaket göslererek gazeteci- leri en baş köşeye oturttular. Valinin pazarlık hakkındaki fikirleri Yanımdaki İstanbul Vali ve Bele- diye reisine bitip tükenmez sualle- rimden rahat bir yemek yediremedi- ğimi itiraf ederim. Aklıma o gün pa- zarlık kanununun tatbiki geldi. Sor- dum: — Hayatınızda hiç pazarlık etti- niz mi? — Pazarlık etmek için alışveriş yapmak lâzım. Halbuki benim alışve- rişe hiç vaktim yok, Bu evime aid bir meseledir, Maamafih ben de istemi- ve hayatımda pazarlık etmişim- Sai tuhafı pazarlıkla alışverişte satan da memnundur. Alan da... Hal buki dikkat edilirse ikisi de ekseriya aldanmıştır. KADIN Tefrika No. 23 Yarabbi!,. Ne uzak yerlerdi... O, şimdi, çocuğunu hasıl arıya cak?.. Nereden bulacak?.. Demin bahsini ettiği ihtiyar teyze- sinin sözleri aklına geldi: Iztırab çe- kerek, fedakârlık yaparak, kızlığında- ki kabahatin cezasını bütün hayatın- ca çekecekti! Kocası çıkıp gittikten sonra, inli- yerek bir koltuğa oturdu. Gözlerin- den yaşlar akıyordu. «-— Allahim! Sen bana acı!., Çocu- ğumu sen muhafaza et!» Dedi. ““» O senelerde, Refika hanımefendi kırkından üç beş yıl ilerilemiş bulu. nuyordu. Fakat gençlik iddialarından bir türlü vazgeçemiyordu. Zaman onun meşhur güzelliğini pek az bozmuştu. Lâkin hoppalığına hiç bir tesir yapmamıştı. Yalnız ba- zan Vaşingtondaki koskocaman kızın- dân mektuplar aldıkça ve artık gelin- ik olan Lemanı yanında gördükçe, bilhassa erkeklerin kendisine erki coş- kunluğu göstermediklerini farkettik- aşağıda Vali Floryada bir fliati fazla bulması: —Sen beni aldatmak istiyorsun. Malma fazla para istiyorsun. Sen do- landırıcısın... demesi değil midir? Keza pazarlıkla mal satan bir ada» mın müşteri karşısındaki vaziyeti de: — Sen malımı değerinden ucuza almak niyetindesin. Bir takım &öz oyunlarile malımı kapatmak istiyor- sun, Manasma değil midir? «Belediyeden şikâyet medeniyet alâmetidir» B. Muhiddin Üstündağa şunu da sordum: — Benim sokakta ayağım taşa takılsa: «Ah belediye! Ah belediye'» diye belediyeden şikâyet ederim, Si- zin belediyeden şikâyet ettiğiniz o- Tur mu? Güldü: — Belediyeden şikâyet en büyük medeniyet alâmetidir. En medeni memleketlerde bile belediye ağzile kuş tutsa gene ondan şikâyet edilir. Çünkü ihtiyaç denilen şeye hudud yoktur. Medeni hayat da ihtiyaçlar. la doludur. Fakat ben şikâyet dinle- meden şikâyet etmeğe vakit bulamı- or Vakit bulsam ben de şikâyet çe, içini hafif bir hüzün kaplıyordu. "Temmuzun sıcak bir güniydi. İzmir- deki köşk, bermutad, gece yatısına davetli misafirlerle dolmuştu. Öğle yemeğinin ve hararetin verdiği raha- vetle herkes kendi dairesine yahud odasına çekilmiş, dinleniyordu. Yalnız; Refika hanımla Leman, bahçedeki büyük havuzun başına gi- dip oturmağa karar vermişlerdi. Ora- $ı gölgelik, güzel bir yerdi. Havuz, büyüktü, İsteyenler hattâ orada yüzer, sandala biner, kürek Bu merâklılar arasında güzel er. kek diye kadınlarca meşhur olan Sa- mi Kemal da vardı. On sene evvel Bağdadlı bir allenin kizile evlenmiş ve bu sayede hayli mü- him servete konmuştu. Kadın, koca- sını çılgınlar gibi seviyordu; fakat rivayete göre, biçare kız, lâyık olduğu saadete nail olamamış. Gönülleri kasıp kavuran bu Sami Kemal, şimdi delikanlılık çağından epey uzaklaştığı halde, çapkınlıkla- rından vazgeçmiyor; ve kadmlar da ona mukabele etmeği şeref telâkki ediyorlardı. Karısı üzüntüyle âsabı bozula boru- la, halecana düşe düşe kalb hastalığı. na yakalanmış; zaten âz olan neşesi. ni, bu tesirle büsbütün kaybetmişti. Sami Kemal, uzaktan Reşid paşa- ızatanbul valisile Silivriye kadar tini : seyahati ei pahalı bir , sehir midir? — İstanbul işin çok pahalı bir şe- hir diyorlar... — Ben buna kani değilim. Vakıa elimizden geldiği kadar hayatı daha ziyade ucuzlatmağa çalışacağız. Fa- kat dünyanın her tarafındaki şehir- lerde oranın istihsalâtı ucuzdur. Bu- râlarda istihsal edilmiyen şeyler de pâ- halıdır. Meselâ İstanbulda da gıda ve yiyecek maddeleri çok ucuzdur. Benim kızım bir Avrupa şehrinde... Mektup yâzıyor. Etin kilosu orada bizim paramızla üç liraya yakınmış... Ben Pariste bir kilo erik aldım. Kırk İrank verdim, Bir aralık pazarlık satışından bah- sedilirken söz bahşiş meselesine inti- kaj etti: — Zaten şu bahşiş garsonların eline geçtiği yok. bünu menetsek... .. Çok doğrudur... Ve bunu düşünüyoruz. Bir çok memleketler bahşiş işini gayet iyi halletmişlerdir. Meselâ İtalya... Ben İtalyada bahsiş verdim. Almadılar, Silivri hayvan sergisi Bundan sonra Silivri sergisi haki- Ki köylü bayramı şeklinde açıldı. Bu- rada iki yüz elli kiloluk besili ve şa- yanı hayret derecede güzelleşmiş hay- vanları seyrettik. Belediye reisi muavini B. Rauf gü- zel bir nutukla İstanbul idareci husu- siyesinin faaliyetini anlattı. Bu nut- ka nazaran (İstanbulda 261 “köy vardır. Bu köylerin yalnız 15 inde ilkmektep açılamamıştır. Ötekilerin. de kâmilen mektep vardır. Diğer 15 köy de köy kanununa uygun olmıya- cak derecede küçüktür. 261 köyde topraksız köylü kalmamış gibidir. Meyvacılığa son derece ehemmiyet verilmiştir. Heybeliadada bir vatan- daş, mükemmel bir mandalina bah- çesi yapmış ve iyi mandalinalar yetiş- tirmiştir. Belediye de bunu göz önünde tu- tarak bir mandalina fidanlığı bile tesis ediyor. Pek yakında İstanbulda yerli man- dalina yiyeceğiz. Hakikaten İstanbul idareci hususiyesinin Mısa bir maziye aid faaliyeti pek güzel işlerle doludur, Bütün bunlardan başka köylerinde kibrit çöpüne yarıyacak kavak ağacı da yetiştirilmektedir. Bay Raufun nutkundan sonra Trakya genel enspektörü general Kâ- zam Dirik İstanbul valisini tebrik etti, Bay Üstündağ buna mukabelede bu- Jundu. Hayvanları derece kazananlara, hem İstanbul hususi idaresi, hem de kendi köylüleri tarafından mükâfat- lar verildi. Müsabakaya iştirak edenler içinde genç köylü kadınları da Yardı, Birin- cilik mükâfatlarından birini de m denilen şeyin Bari lara akraba oluyordu. Senelerce, biri. birlerini gözden kaybetmişlerdi. Fa- kat son zamanlarda tekrar birleşmiş. ler; samimiyetleri yeniden kuvvetle canlanmıştı. Bilhassa ki, ortalıkta şöyle bir rivayet cereyan ediyordu: Sami Ke- mal, karısının akrabasından gayet zengin ve mühim mevkide bir adam için Lemana talib çıkmış. Fakat Re- fika hanımefendiye müstakbel damad olacak bu adamın yaşile kız arasında» ki fark epey büyük görünmüş. İbnülkasım Zübeyd paşa - daha doğrusu bâşâ - ellisini geçmiş bulu- nuyordu. Lâkin, saltanatı dillere des- tan olduğu için, cihanın gözleri böy- le bir birleşmenin karşısında kama- şacaktı, Leman ise, beradar değildi. Refika hanımefendi, bu izdivacın iyi taraflarına heveslen- diği halde, bir türlü kararını veremi. yordu. Zira Kızının huyunu biliyor. du: Âsi, şımarık... Mutlak böyle azim bir yaş farkını bahane ederek müs. tehzi kahkahalarını atacak, ihtiyara varmağı reddedecekti. İşte, kadın, bahçede, havuz başın- da bunları düşünürken, Sami Kemal, ayağında beyaz pantalonla, sırtında ve açık ipek bir gömlekle görün- — Vay, hanımefendi... Bugün kü- üzerinde yeni 00100000100 vanını kendi yetiştiren 13 yaşında ei KOÇhİSA ma. 1ÇİSA Kızıltepe, istikbali parlak mamur bir kasaba oluyor Kızıltepe (Akşam) — Kızitepe, Koçhisar harabeleri üzerinde yüks€ len yeni bir kasabadır. Doğrudan doğ” ruya cumhuriyetin eseri olan Kızılte- pe süratle inkişaf eylemektedir. Kasâ- bayı dört yandan çevreliyen yollar 10 « 20 metre genişliğinde muntazam birer cadde haline getirilmiş, büyük bir hükümet konağı, bir jandarma dairesi inşa edilmiş, jandarma parki tesis olunmuş, modern bir ilk okul binası yapılmış, iki taraflı çarşı yeni baştan kurulmuştur. Bir kısım köyler” de köy kanununun tatbikinde muvaf- fakıyet hasıl olmuştur. Ezcümle; orta Gurs mıntakasını teşkil eden on İkİ... | köyün beş kilometre uzunluğundaki yolu otomobil işler bir hale getirilmiş, Badinan ve Telkarı yolları ikmal edil. miş, bazı köylerde jandarma nümüne karakolları ve okul binaları açılmış- tır, Kazayı vilâyete ve Dirik, Mazı da- ğı kazalarına bağlıyan otomobil yolla- rı muntazamdır. Kızıltepeye bir zahire ambari diye- biliriz. 937 de (25320) ton buğday 9880 ton arpa, 100 ton akdarı, 150 ton yün, 150 ton sadeyağ, 30 ton tütün istihsal edilmiş, bundan 1200 ton buğday; 180 ton arpa, 100 ton yün, 80 to” -“eyağ ihraç olunmuş ve olüz ton tucün de inhisarlar idaresine teslim edilmiştir. 938 de ise 38.000 ton buğday, 12000 ton arpa, 120 ton akdarı, 180 ton yün, 170 ton sadeyağ ve 30 ton tütün istih- sal edilmiş, bundan 3000 ton buğday 200 ton arpa, 120 ton yün, 100 ton sa- deyağ harice gönderilmiş ve otuz ton tütün aynen inhisarlar idaresine tes- Hm olunmuştur. Kızıltepede 'Türk Hava ve Kızılay ku- rumları faaliyettedir. Türk hava ku- rumu 937 de 3815 lira varidat temin et miş ve 938 varidatı 5160 lira olarak tahmin edilmiştir. Kasabada kırk üç hava tehlikesi bilen ve yirmi beş yar. | dımcı üye vardır. Kızılayın 937 tahak- kuku 573 lira ve 938 bütçesi 771 re Bunların mühim bir kısmı merkeze ir. / sal edilmekte ve bir kısmile de mahalli” yardım ve masraflar yapılmaktadır. » İZMİR mum ve mülhakatı için AKŞAM gaze- tesinin tevzi yeri münhasıran İz- mirde İkinci Beyler sokak 52 nu- marada Hamdi Bekir Gürsoylar mağazasıdır. * Mehmed adında bir çocuk kazandı. İstanbul valisi bu çocuğu hararetle tebrik etti. 13 yaşındaki küçük Meh med: — Teşekkür ederim!... diyerek K zandığı liraları cebine atarak uf laştı. Bütün köy muhtarları İstanbul” lisine, köylülere gösterdiği alâkân dolayı teşekkür ettiler, Hikmet Feriduz* | rek çekip zayıflama a kürü yoktu? — Var, var ama, di da... — Öyleyse hazır yalnız» konuşalımi Bizim nazlı kü ma meseleden bahsetmişiZdir şallah... — Vallahi daha edemefi . / — Niçin? 1 — Red cevabi vermeslen ko” uzun uzun m yal cet yok... Za! işi derhal kayicakl- eder, tene iş si kb gil birden söğiYelim. açmaz, a kabul yazlık rn Av Re — Nfo Yisin! yorsu” Yaklaşafâk sordu: eciğim? Pek düşünce” büzülmüş oturur. runu yapmıyorsun? (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: