4 Ekim 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

4 Ekim 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dün çocuklar güzel bir sonbahar havası içinde derslere başladılar Şehrin sokakları yeni kıyafetlerile mekteplerine l koşan çocuklarla dolu idi Muhakkak ki dün sabah bütün ço- çuklar koşup atlamak, gezip tozmak- lâ geçen tatil günlerinin rahat uy- kularından kendilerini mektebe da- vet eden müşfik bir meleğin tatlı se- sile uyanmışlardır, 'Talebelikle alâkamı kesmiş olma- mâ rağmen on beş senelik itiyadları- mu henüz kaybetmemiş olacağım ki bu güzel teşrinlevvel sabahında ben de her günkü kalkma vaktimden bir saat evvel uyandım. Yakın zaman- İara kadar her teşrinieyvelin birinci günü beni de ziyarete alışmış olan melek evdeki küçükleri uyandırırken yanlışlıkla bana da dokunmuş ola- cak, Fakat derhal artık talebe olmadı- Eımı hüzünle hatırladım. Miskin mis- kin toplanarak küçüklerin bulundu- gu odaya indim. Onlar çoktan uyan- muışlar, hazırlıklarını bitirmek Üzere idiler, Anneleri yüzlerini silmiş, saç- Yarını taramış, elle ve dizlerini uvalamıştı, Yeni dikilen siyah göğüs- lüklerinin henüz vücudlarma alışma- miş olduğu görülüyordu. Yeni çan- talarına kalem, defter, lâstik yerleş- tirmeğe çalışıyorlar, telâşla sağa sola koşuşuyor, mütemadiyen odaya girip çıkıyorlardı. Bu sabah tatlı bir güneşle aydın. lanan sakin sokağımızda üç aydır susmuş olan cıvıltının tekrar başla- iyordu. Üç dört çocukluk ka- üşe gülüşe, şakalaşa şaka- laşa meklebe gidiyorlar, Çantasının sapından tutmuş, önüne arkasına salıyan bir çocuk bir evin önünden geçerken durdu, bağırıyor: — Nihad! Nihad! Pencere açıldı. — Nihad mektebe gitmiyecek mi teyze? — Oğlum o çoktan gitti. Ve çocuk ileride giden bir grupa döğrü koşarak aralarına “katılıyor. Hazırlıklarını bitiren küçük kiz ço- cuklar ellerinde çanta kapılarının önüne çıktıkları zaman merdiven ba- $ında biran yeni kıyafetlerile durup ttrafa bakındıktan sonra koşarak gis diyorlar. Nihayet bizim evdeki küçükler de hazırlandılar, Arkadaşları da kapıya gelmişlerdi. Onları ev halkile bera- ber kapıya kadar indirdik, ellerimi- 3i öptüler. Bu esnada küçük bir kız Gözleri kızarmış olduğu halde yüzü- müze bakıyordu, Ağlamıştı belli. An- nem; — Niçin ağladın kızım! diye sordu. Tekrar hıçkırıklar boşandı, Kendi- ni zaptedip söz söyliyemiyordu. Ar- kadaşlarından anladık ki geçen se- ne sımfta kalmış. Bütün arkadaşları güle güle yeni sınıflarına giderlerken © fena hatıra tekrar uyanmış, Annem teskin etti; — Niçin ağlıyorsun kızım. Yalnız #en kalmadın ki. inşallah bu sene geçersin. Çocuk ruhu bu, teselliyi kâfi bul- muştu. Biran derdini unutuverdi. Ve hep beraber yola düzüldüler, Arka- larından içimde O yaşlara dönmek hevesi kaynadı, Henüz benim için vakit erken ol." masına rağmen giyinip dışarı çıkma- ğa karar verdim, Havanın güzelliği giden çocuklarla doluydu. Siyah gö- güslüklerin üzerinde narin boyunla» rını çepeçevre sâran bembeyaz ütülü yakalar derilerinin altında taze kan damarları seçilen bu şeffaf çocuk yüz- lerini aydınlatıyor, büsbütün güzel- leştiriyordu. Ellerim ceplerinde, arkadaşlıkları- na kabul edilmemi ister gibi onlarla yürüyorum. Yolda her gün önünden geçtiğim ve üç aydır abus bir surat gibi duran ilkmektep etrafını doldu- ran küçücük çocuklarla derin uyku- sundan uyanmıştı, onu bu sefer gü- zelleşmiş buldum. Bir kucak gibi açıl- mıştı ve artık gülüyordu. Mektebin karşısındaki bir bahçeli kâhvede biraz oturup onları seyret- mekten kendimi alamadım. Çocuklar akın akın geliyorlardı. Bazıları tatilden sonra ilk defa gör- dükleri arkadaşlarile merhabalaşıyor, el sıkışıyorlardı. Bazılarının da ara- dan üç aylık bir zaman parçası geç- memiş gibi biribirlerile buluşur bu- luşmaz oyuna başladıkları, biribirle- rini kovaladıkları görülüyordu. San- ki bu oyunu daha dün en hararetli safhasında bırakmışlar ve bu sabah | buluşur buluşmaz kaldığı yerden de- vam ediyorlardı, İriliklerinden orta mektep talebesi oldukları anlaşılan gruplar ilkmek- tebin önünden büyük bir ciddiyetle geçiyor, aşağı doğru iniyorlardı. Bu etrafta koşuşan artık onlar için ço- cukmuş gibi. Biran ilk zil çaldı. Bütün çocuklar üç ay evvelki zili hatırladılar, Ve ya- yaş yavaş toplanarak mektebin ka- pısından içeri dolmağa başladılar. Herkes yeni sınıflarına girecek, ye- ni senenin derslerine başlıyacaktı. Dışarıda pek az çocuk kalmıştı. Bu anda ruhum kapıdan içeri giren son çocuk grupunun peşine takılarak ar- tık ayaklarımın bile sığamıyacağı ufacık sıralara doğru koşarken vü- cudüm münasiz bir kahvehane müş- terisinden başka bir sey değildi. On beş sene evvele dönememenin hüznü içinde (Oyerimden kalktım. Talebelik günlerimizi, tatlı, acı bir çok hatıralarla dolu olan, fakat en acılarını bile hafızamızda dalma ay- dınlık bir köşede sakladığımız 0 göç- miş günleri düşüne düşüne yoluma devam ettim. Şevket Rado gi tra biçakları ve JİLE traş makine- leri iki ayrı par- adır. Bunlar » birleşmeyince &, mükemmeliyet & temin oluna- maz " / Mektepler açıldı | Ajnerikada babalı ğa namzed olanlar için çocuk bakma mektebi açıldı Amerikalı babalar, çocuklarının ba“ kımı ve büyümesi ile pek ziyade alâ- kadar olmaktadırlar, Geçenlerde Nev- yorkta bir kadın cemiyetinin yeni do- Banı çocukların bakımı hakkında ter- Wp ettiği bir müsabakada birinci mü- küfatı bir erkek aldı. Babalığs namzed olanlar, uzun Se- neler uğraştıktan sonra Anhattan'da- ki Analık mektebinde erkeklere mah- sus bir sınıf açlırmağa muvaffak ol- dular, Bu sınıf açılr açılmaz, ilk günü 60 erkek talip çıktı ve bunlar büyük bir alâka ile dersleri takip ettiler, Ba- balığa namzed olanlar arasında bu 8i- nıfa kaydedilmek istiyenlerin adedi o kadar çoktur ki, idare, sınıfın tevsiini düşünmektedir, Sınıfta her perşembe günleri akşam baba nâmzedleri bir doktorun nezareti altında toplanmak- tadırlar, Dersler her biri bir buçuk sa- at devam eden üç kurdan ibarettir, Doktorun verdiği derslerde müstak- bel babalara, çocuk doğmadan evvel karılarına karşı gösterecekleri itina öğretilmektedir. Kocalara: cKarın er- ken yatacak, raliatı bozulmıyacak, her gece hiç olmazsâ sekiz saat uyuyacak, her gün bir müddet temiz hava tenef- füs edecek, heyecan ve dertten uzak bulundurulacaktır» denilmektedir. Bu dersler bittikten sonra, babala- ra, yeni doğan çocuklara nasıl bakıla- cağı öğretilmektedir. Babalığa nam- 7d olanlar bunun için Nevyorkun Analık mekteplerindeki yeni doğan çocuklara mahsus nümüne bakım ey- lerinde toplanmaktadırlar. Bu bakım evlerine evvelce yalnız kadınlar devam ederlerdi. Fakat artık zamanlar de- gişti, Bu «Bebek lâboraftuariz nı ida- re eden ak saçlı başhemsşirenin ifade- $ine bakılacak olursa, erkek ve kadın müdavimlerin adedleri hemen hemen müsavidir, Başhemşire diyor ki: «Kadınım da çalıştığı ve ekseriya aileyi geçindirmek için kazancını kat- Pazarlıksız satış Bir kaç gündenberi pazarlıksız sa tış yapıyoruz. İlk günlerde dükkâna giren bir adam, eski bir itiyadın tesi- rile salın alacağı eşyanın fiatine iti- raz etmektedir. Satıcının her gün sabahtan akşama kadar verdiği cevap şudur; — Pazarlık yok, yasaktır, Şimdi müşterinin içinde bir şüphe var, «Acaba pazarlık yasak oldu diye, bu malı pahalıya mı satın aldım» kaç gündenberi, pazarlıksız mal alanlar, bunu düşünüyorlar. Bu şüpheden kurtulmak için ne yapmalı? Acaba, satıcılar, fırsattan istifade ederek, pazarlığın yasak olduğunu bir vesile ittihaz etmek suretile, her şeyi pahalı mı satıyorlar? Böyle düşünmemek için bir çare var. Bunu da buraya yazma- ğı faydalı buluyoruz. Pazarlık kanu- nunun tatbikatı etrafında iç ticaret işleri umum müdürü B. Mümtaz bir hafta evvel Ticaret odasında şu iza- hatı vermişti: «— Bir müşteri aldanmadığını an- lamak için, dükkân dükkân dolaşma dır. Eşyanın üzerine konulan etiket- leri tedkik etmelidir. Eğer satın ala- cağı bir şey, her dükkânda ayni flate satılıyorsa, mesele yoktur. Tabil bu- nu bilen dükküncılar, eşyaya fazla fiat koyamıyacaklardır.» B. Mümtazın demek istediği şudur. Rekabet kanunları fiati tayin eder, Ayni evsaf ve kıymetie olan bir mal, muhtelif dükkânlarda, muhtelif fiat. lere tâbi tutulamaz. Pazarlık yasak edildikten sonra, bu cihet daha ziyade tebarüz edecektir. Demek oluyor ki, pazarlıksız bir mal aldığımız zaman, aldanmadığımı- zı anlamak için dükkân dükkân do- laşacağiz. Bütün fintleri tedkik ettik. ten sonra içimiz rahat edecek. HA, Nevyork Analık mektebi müdiresi, babaların yeni doğan çöcuklara bak- mak hususunda analar kadar, hattâ daha ziya- de mahir olduklarını söylüyor. mağa mecbur olduğu bu devirde er- kek te kadınla müştereken ev işi gör- meğe mecbur olduğu için, erkeğin ço- cuk bakımını bilmesi kadar tabii bir şey olamaz. Baba da ana kadar bebek bakımından anlarsa o zaman babanm evlâd sahibi olmak hususundaki zevki de o nisbetle örtar, Bebek yavaş yavaş anlar ki, evde kendisine yalnız anası değil, ayni zamanda babası da baks maktadır, Böyle olduğu takdirde ana pazar ve tatil günlerinde İstirahat eder, kocası da çocuğa bakar. Bu va- ziyet, karı ile koca arasındaki müna- sebalı bir kat daha kuvvetlendirir.» Nevyork Analık mektebinin müdi- resi de, babaların da yeni doğan Çço- cuklara bakmak hususunda analar kadar hattâ daha ziyade mahir olduk- larını söylemektedir. Babaların agraf- ları bezlere geçirmek ve kundakları bağlamak hususunda gösterdikleri el çabukluğuna hayret etmemek kabil değildir, diyor ve ilâve ediyor: «Yeni doğan çocukların banyosu. nu yaparken erkekler hayrete değer bir ustalık gösteriyorlar. Bahusus on- ların şimdiye kadar yeni doğmuş bir bebeği ellerine almadıkları düşünü- Türse!,.. Şimdiye kadar babaların ye- ni doğan çocukların bakımında bece- riksiz oldukları zannedilirdi. Onlar bu iddianın hiç te doğru olmadığını isbat ettiler, Babalardan bazıları o kadar Meriye gittiler ki, müessesemizde be- beklerin bakımı için kurulmuş olan vapuru rin üçüncü ve sonuncusudur, Sus ve Trak vapurlarının aynidir. Yeni vâpurun birinci mevki kıs mında sancak ve iskele taraflarında ve güvertesinde yüzer yolculuk yer vardır. Yemek salonu 40 kişiliktir. Makinelerinin kuvveti 3600 beygir kuvvetidir, Marmara hattına tahsis edilecektir. Denizbank erkânı dün yeni vapuru gezmişlerdir. Mârakaz yakında seferlere başlıyacaktır. Marakaz kelimesi bütün dünya dil- lerinde su ve deniz mânasına karşı» lık olan Mar ve Mur Türk aslından gelmekle beraber eski Türkler deniz gibi geniş olan ovalar ve bataklıklar içinde her tarafı görülebilen veya ni- rengi noktalığı yapabilen hâkim yer- usullerin makul ve muvafık olup ol- Mmadiğını bile tedkike kalkıştılar, Bu tedkikat esnasında bir baba, yeni bir usül Keşfetti. Şimdi bunun paâtenlesi- ni almakla meşguldür.» Bebek bakımı için gerek analara, gerekse babalara mutlaka riayet et- meleri lâzım olan bir kaide öğretil- mektedir ki, o da zamanın bir plân dahilinde taksimidir, Bu takslımin ge- rek ana, baba ve gerek bebek için çok faydalı olduğu anlatılmaktadır. Bu- na mukabil bebeğin gece sokağa çi- karılması, uyurken sallanması ve sa- ire gibi vakit zıyaıı mucip olan hal- lerden çekinilmesi tavsiye olunmakta- dır, Bir de çocuk uyanık kaldıkça hiç- bir an onun yalnız bırakılmamasının da doğru olmadığı, hattâ muzır oldu- gu söylenmektedir. Bundan sonra ana, babaya, bebeğin bağırma tarzına dikkat etmeleri tay- siye olunmaktadır. Çünkü her çocu- gun muhtelif bağırma tarzları vardır. Bu bağırmalardan bebeğin içinin si- Kıldığını, karnının acıktığını ve yahut bezlerinin değiştirilmesi lâzım geldi. ğini anlamak kolaydır, Bir de anala- ra ve babalara, komşular ve yahut büyük anne ne derse desin, bebeğin ciğerlerini alıştırmak için her gün bir müddet ağlaması lâzım geldiği söylenmektedir. Bebek iç sıkıntısın- dan, şımarıklıklan veya açlıktan do- layı ağliyorsa, hiçbir kimse onu sus- turmağa çalışmamalıdır, denilmekte. dir. Hususile bebek, zamanımda muây- yen miktar sütünü içmek istemiyerek ağlamağa başlarsa!... İşte babalığa ve analığa namzed olanlara bunlar ve bebeğin yatağına, elbiselerine ve gıdasına dair malümat öğretilmekte- dir, Nevyorkun Analık mektebi müdi- resi diyor ki: «İşimiz o kadar çok ki başımızı kaşımağa vaktimiz yok. Fa- kat bizi en ziyade meşgul edenler babalığa namzed olanlardır.» , Denizyollarının Marakaz dün geldi da merket atıcı, avcı, marık pusu v9 tarassut yeri marakı rasthane mâna sına gelir; fakat bu mânanın en mü- tekamilini Çıldır ve Kars havalisin- de yaşıyan mereke kelimesinde bulu- ruz, Mereke, meclis, toplantı demek- tir. Marakaz, ışığın, aydınlığın bir obje üzerinde otakarrurunun ifadesidir, Merkez kelimesinin oluşu ve gelişi de bu yolladır. Marsilyada bir yağ fabrika- sında infilâk Marsilya 3 (A.A.) — Bir yağ fab. infilâk olmuştur. 50 kadar yaralı olduğu söylenmektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: