27 Kasım 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

27 Kasım 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ci ütekabil nezaket Abdülmecid kız kardeşi Adile sulta- na karşı derin bir şefkaf ye muhabbet hissederdi. Adile sultarmdakardeşi için ayni hissiyatı beslerdi. Bü bilindiği için Adile sultan Abdülmecid saltana- “tında dalma her tarafian büyük iti- * bârve hürmet görürdü Adile sultan 12 hâğilin 1845de «babasının vefatından altı sene sonra» Mehmed Ali paşa ile-gvlenmişti. Damad Mehmed Alipaşa Fransaya gitmek üzere Kırımdan dönen Fran- siz generalı dö Morteğfisi'a bir ziya- fet vermişti. an Yemeğin sonunda Bir haremağası Adile sultan tarafmdâh generale Kı- . rumdan dönüşünü tebrik ve vatanına selâmetle gitmesini temenni etti; ar- kasından bâşta bir Habeş haremağa- sile yirmi kadar zinci haremağaları sultanın elmaslarla murassa Japon fincan takımile kahve-takdim ettiler. Ecnebi bir misafire harem namına böyle bir ikram o zaman için misli gö- rülmemiş bir şeydi. Kadınlara karşı pek zerafetle hare- ket itiyadında bulunan: general Mor- temart'da Mehmed Ali paşanın beş çifte kayığına binerek saraydan ajrı- ırken haremin sakit ve sakin kafesle- ri karşısında şapkasını çıkardı! (1) Aferin! Meşhur Kemal paşa rüştiye mektep- leri nazırı iken Bezmiâlem valide sul- tana Valide mektebini yaptırtmıştı. Talebe ilk defa imtihan edilecekti. Abdülmecid bizzat hazır bulunmağı ar- zu etti, Kemal paşanın - o zaman da- ha Kemal efendi denilirdi - Avrupa usulü üzere mektepler açmağa çalış- ması müteassıp cahillere dokunuyor- du; fakat padişah bunü tasvip ettiği için kimse sesini yükselteğniyordu. Kemal efendi kızların dâ yeni usul- de talim ve terbiyesini, düşünüyordu; fakat bunda uğramadığı müşkülât kal. mıyordu. Müteassıplar-buna taham- © mül edemiyorlar, vaveğlâlar kopar» | yorlardı. O fütur getirmiyordu. Abdülmecidin ona kuvvetli bir teşvik.ve.istinadgâh makamına geçiyordu. İmtihan günü sultan: Abdülmecid şehzade Murad efendi ile küçük kızı Fatma sultanı yanına ; aldi; Valide dı. İmtihanin huzuru şahanede icrası yeni usul # ve terbiyede büyük bir terakki müx«sddimesi sayıldı. İmtihundan sonra Abdülmecid Ke- mal efendiye: — Aferin, Kemal efendi! Sermayel saadeti dareyn olan maarifin tebaamı- zın zükür ve nisvanı hakkında tami- mine gayretinizden dolayı size teşek- kür ederim. Halkın evlâdıni terbiyeye nasıl sây ediyorsanız kendi çocukla. rimi dahi terbiyeye himmetinizi bek. lerim. dedi. Murad efendi ile Fatma sultana Ke- mal efendinin elini öptürdü. İmtihan. da ehliyet gösteren talebeye hediyeler tertip edilmişti. Aliyülâlâ çıkanlar için (Nişanı iftiharı imtihandır) ibaresile « nişanlar yaptırılmıştı. Bunlardan şeh. — çzade ile sultana da birer tane takdim edilince sultan Mecid çocuklarına: — Bu nişanları şimdi. birer teşvik “hediyesi olarak alınız. Lâkin takmağa © hakkınız yoktur. İnşallah Siz de gele- cek initihanda iktidar gösterirsiniz. O “vakit nazır efendi kendi elile nişan. Jarınızı size takar. Dedi. Kemal efendi saraya muallim. İ Vler göndererek iradenin infazına baş- ladı. Padişahın bu muamelesi Avrupa usulü üzere mektepler tanzimi ve kız- Jarıri dahi maariften erkek çocuklar © © gibi behredar olmaları aleyhinde bulu- banları süküta mecbur etti. Kemal efendi bu iltifatlardan ce. Saret alarak medreselerin de ıslahına V nike. Kıyametin büyüğü bundan in) « kendisini himayede sebat, göstermesi | mektebine geldi. Herkes hâyrette kal. | SARAY ve BABIÂLİNİN İç YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM »— Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 244 | Kemal efemdi medreselerin ıslahına kalkışınca kıyamet koptu gını açtı; kendisine birçok hempalar buldu; Kemal efendi aleyhine kalktı; Kemal efendi de şiddetli cevaplar ver- di; İkisi de Şürayı Devlet makamında olan meclisi vâlâya celbolundu; orada da kavga ettiler. Nihayet Kemal efen- di Avrupa mekteplerini teftiş ve av- dette mektepleri ona göre tanzim et- mek üzere Avrupaya, İmamzade de Hicaza gönderildi. Medreselerin ıslahı da yüz üstü bırakıldı! (H. 1266). Avrupadan avdetinde Kemal efen- di padişah tarafından şehzadelerin ders nezaretine tayin edildi. O da her şehzadenin -fikren meyline ve kabili- yetine göre - tedrisatı idare etti, An- cak bu tedrisattan Murad eföndiden başkalarının pek istifade edemedikle- tini zaman gösterdi! Sarayın bahçesinde Abdülmecid Çırağan sarayının bah- çelerinde kadınların gezinti yapması- na müsaade edince bahçıvanlarla mu- hafızlar çekilir, harice nöbetçiler ko- nulur, haremağaları içeride kimse kal- masın diye: — Halvet! Halvet! Diye bağırırlardı. Sonra haremin bahçeye doğru kapıları açılır, haremi hümayun parka girerdi. Sultanlar ve kadınlar ile küçük şehza- deler köprüden yavaşça geçerlerdi. Ba- zen padişah da bunlara iltihak ederdi. Arkalarında Kalfalar bulunurdu. Son. ra işte ve nöbette bulunanlardan ma- ada bütün saray kizları büyük parka bir sel gibi yayılırlardı. Kelebekler gi- bi çiçekten, çiçeğe giderler, ağaçlara binerler; koşarlar, keyiflerine göre ha reket ederlerdi. Akşama doğru haremağaları gene: — Halvet! Halvet! Diye bağırmağa başlarlardı. Bu av- det işareti idi. Bu sesleri duymak pek hoşa gitmezdi: amma yapılacak başka gey de olamazdı. Kızların ellerinde top- ladıkları çiçekler, meyvalar olduğu hal. de avdet başlardı. Kadınlar hareme girince haremağa- lari kimse kalıp kalmadığını teftiş için bahçeyi dolaşırlar, emin olunca kapı- Tarı kaparlardı. Haremi hümayunun bu umumi gezintileri ilkbaharda ve yazda senede birkaç defa tekerrür eder- di. Hüngâr hizmeti Padişahın hizmetinde bulunacak kizlâr eski bir teamüle göre hüsusi hünkâr dairesi altındaki dehlizde du- rurlardı. Sultan Mahmudun Kız kardeşi Es- ma sultanın vefatında Abdülmecid ha- lasinın yanındaki kızları kendi hare- mine almış, hususi hizmetleri için nö- betciliği bunlara tevdi etmişti. Abdülmecid bunlara pek iyi muame- le ederdi, Meyva, kahve, türlü türlü meşrubat ve gatolar ile bunların dai- ma memnuniyet ve şükranını celbe. derdi. Hizmet nöbeti 24 saat sürerdi. Dört, beş nöbetçi büyük kalfanın ya- nında genç kızlardan daima birkaçı bulunurdu. Padişahın emirleri nöbetçilere bir hazinedar marifetile tebliğ olunurdu. (Arkası var) (1) Confidencees sur la Turguie 1 — Fanilâ yorgan. 2 — Bir göz rengi - Alle yurdu. $ — Beyaz yazan külem - Tersi beyaz olur. 4—Dam üstünde su yolu - Yelken direği. 5 — İnes - Fikir inceliği, 6 — Sonuna ele gelirse tatlının aksi olur - Ruvelvpr 7 — Trenin yol demiri - Zehir « Yığtt. 8 — 'Tersi ayakta durandır - İnce sivri demir. 9 — Budala - Sıvaste bir kaza merkezli, 10 — Az &icak - Parlak. Yukarıdan aşağı : 1 — Bir inşaat cinsi. 3 — Tuhaf. 3 — 4 bölük - Sahi) 4 — Başına «T. gelire tekrarlama olur - Saç hastalığı. 5 — İleri kumandası - İnsan - Sonuna aR» konursa kavga olur, 8 — İnce kurum - Üç iki daha, 7 — İbret alınacak şey. 8 — Nida - Tersi çoktaneli meyva dir - Şöhret, 9 — Merdee - Bir nota. 10 — Bir vezin âleti - Beysir, Geçen bulmacamızın halli Boldan sağa : 1 — Antiseptik, 2..— Sall, Tenli, 3 — Pir, Heykel, 4 — ime, Aras, 5 — Rebab, Mlat, 6 — Elim, 7 — Tel, Rus, Çe, 8 — Un, Gelin, 9 — Re, ArafAt, 10 — Şamatalar, Yukardan aşağı: 1 — Aspiratör, 2 — Naime, Eş, 3 — Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender P, Sertelli ,........... Tetrika No. 184 Sen çok temiz kalbli bir kadına benziyorsun, Andigonil “ Sen, kocasına ihanet edecek kadınlardan değilsin!,, Melik bin Nasir, genç kadını kaçır. mak istemiyordu. Bu işi ondan daha iyi kim yapabilirdi? — Senin adın ne? Diye sordu. Genç kadın tekrar ağlamağa baş- ladı ve dudaklarının arasından bir tek kelime işitildi: — Andigoni... Arap korsan, o dakikaya kadar va- zife gayretile konuştuğu bu güzel kadına ilk defa alıcı gözile bakıyordu. — Andigoni.. sen ne sevimli bir ka- dınsın! Kocan seni pasıl oluyorda affetmiyor? dedi, Rum güzeli dudağını büktü: — Dedim ya... Benim kocam inad- cı bir erkektir, Burnumu sürtmek için, beni kırk gün yerlerde sürün- dürmek istiyor. Fakat, mademki ço. cuğum. ölmemiştir. Ben de geniş bir nefes alarak, göz yaşımı kesebilirim, değil mi? — Elbette. Bunu ben sana demin de söylemiştim, Andigoni! Eğer sara“ ya gider ve iki gün sonra İyi haber- lerle dönersen, sana başka türlü © yardım edebilirim. Andiğoni, çocuğuna kavuşmak hü yasile, Melik bin Nasire söz verdi: — Peki, istediğini yapacağım! Fa- kat, sen de bana kim olduğunu ve bunu neden öğrenmek istediğini söy- ler misin? Melik bin Nasir söyliyeceği sözleri tasarlamıştı: — Adım Petro, adalıyım.. . şehir Tirebolu, 4 — İl, Nam, 5 — Haber, Ra, | kapılarının ve deniz yollarının açık 6 — Eter, Lügat, 7 — Peyamlsefa, 8 — Taksim, Lâl, 9 — İle, Çita, 10 — Kilit, En, Bu akşam Nöbetçi eczaneler : Halâskârgazı caddesinde Halk, 5 Nizameddin, 'Tarlabağında Nihad,” Beyoğlu: * Kanzuk, Dairede Güneş, Galata: Topçular caddesinde Sporidis, Kasımpaşa: Müeyyed, Has. köy: Sadık Akduman, Fatih: a Hakkı, Karagümrük” Ali Kemal, kırköy: HUA| Sariyer: Asaf, ise ray: Cerrahpaşada Şeref, Beşiktaş: Hald, Fener: Balatta Hüsameddin, Kumkapı: Asadoryan, Samatya: Ko- enmustafapaşada Rıdvan, Küçükpa- zar: Hasan Hulüsi, Alemdar: Çemberli- taşta Sirri Rasim, Şehremini: Topka- pıda Nâzım, Kadıköy: Söğüllüçeşme- de Hulüsi Osman, Üsküdar: Ahmedi. ye, Heybeliada: Tomas, Büyükada: Her gece açık ecraneler: Yeniköy, Emirgân, Rumelihisarı, Or- taköy, Arnavutköy, Bebek, Beykoz, ve Anadoluhisarındaki eo ganeler her gece açıktır. Posta ittihadına dahil memleketler: Beneliği 3600, altı vii 1900, üç aylığı 1000 kuruştar, Adres tebdili için Yirmi beş kuruşluk göndermek lâzımdır. b Şevval 5 — Kasım 20 B. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı E. 1233 2186 718 945 1200 137 Va. SIT 7011202 1429 16439 1820 masını İstiyorum. Dedi. Ve Rum güzelinin yüzüne dikkatle baktı. — Bunu öğrenip döndükten sonra, senden ayrılmıyacağım, Andigoni! Sen, bir şelâleden dökülen sular gibi, bir anda içime girdin... Damarları- ma yayıldın... Ateş gibi bütün vü- cudümü yakmağa başladın! Ben, se- nin kadar güzel, senin kadar sevimli ve senin kadar masum bakışlı bir kadın görmedim, Andigoni! Sen, na- sıl oldu da kocana karşı günah iş- ledin? — Bu bir uzun hikâyedir, Petrol Mademki bana acıyorsun.. bana yar- dım etmek İstiyorsun! Haydi yürü- yelim.. uzaklaşalım buradan. Sana bu hikâyeyi anlatırsam, beni sen de affedeceksin! — Nereye gideceğiz? — Hizmetçimin evine... — Yakın mı buraya? — Çok yakındır. Yürümeğe başladılar. Andigoni ilâve etti: — Bizanslılar bugün Saisin cena- ze alayında bulunmak üzete sokak- lara döküldüler, Hızlı yürüyelim. Kocamın beni bir yabancı erkekle görmesini istemem. — O halde ben biraz geriden gele. yim Korsanın aşkı Pirantös caddesi (şimdiki Süley- maniyedan DBeyazıda giden yol) u kıvrıldılar. Dar bir sokağa saptılar. Küçük bir ev. Yaşlı bir kadın... Burası Andigoninin hizmetçisinin evidir. Kadın, hanımını görünce şaşırdı. Andigoni: — Sana misafir geldim, dedi, be nim burada olduğumu kimseye söy- leme sakın. Ve arkasına dönerek: — Petr... Diye seslendi. Melik bin Nasir, Bizansta ilk defa bir Rum evine gi- riyordu. BASIN RA BRA AAA RA MAAŞ) vini e sir mer br Baş, Diş, Nezle, Grip Komatizma Nevralji, kirklik ve bütünağrılarinizi derhal keser. dirin üzerine uzandı. — Çocuğumun hayatta olduğunu duyunca ne kadar sevindim bilsen. Şimdi her dediğini yapmağa hazı- rım, Petro! Nasirin damarları yanmağa baş- lamıştı. Bizansın en güzel bir kadı. nile yapyalnız ve başbaşa oturuyor- du. Onun da böyle bir emin yerde başını dinlendirmeğe ne kadar ihti- yazi vardı. Hattâ, vücudü o derece e e İN alınabilir. e yorgun ye istirahate: © kadar muh“; “mi akin deden taçtı ki, her ne pahasına olursa ole sun, o geceyi bu sakin evde geçirme. ğe azmetimişti, — Senin çok temiz yürekli bir ka dın olduğundan şüphem yok, Andi. göni! Sen âhlâk ve fazilet sahibi bir anasın! Ve emin ol ki, ben dünyada çocuğunu bu kadar çok seven bis anaya ilk defa raslıyorum. Sen, en kötü ruhlu mahlükları bile iyiliğe sevk edebilirsin! İnsan seninle görüş- tüğü zaman bütün fenalıkları unu- tuyor.. daima iyi şeyler düşünüyor. Arabistanda bir söz yardır; İnsanın yüzü, ruhunun aynasıdır, derler. Ben de senin yüzüne baktıkça, ruhunu görüyorum. Sen, kocasına İhanef edecek bir kadına benzemiyorsun! Hizmetçi kadın bir tepsi içinde iki büyük kadeh şarab getirdi. — Bugün evimize uğurlar getirdi. niz, Kirye! Diyerek gülümsedi. Ve Andigoniye sordu: — Bu erkeğin kim olduğunu öğ- renebilir miyim? Andigoni biraz düşündükten sonraf — Yabancı değil, dedi, bana iyi- lik yapmak istiyen bir dostumdur. Bizi yalnız birak... Kadın tekrar sordu: — Kocanızla barıştınız mı? — Hayır..: — Ya çocuğun!... — Çocuğumun hayatta olduğunu öğrendim. — Günlerdenböri önünde ağaldı- ğınız mezarda başka bir çocuk mu yatıyordu? Andigoni güldü: — Kocam beni aldatmış... Mezar sandığım o kapıyı kırdık, içeriye gir- dik. hiç bir şey göremedik. O beni aldatmış. Çocuğum onun anasının evinde yaşıyormuş. İhtiyar kadın birdenbire şaşaladı: — O halde on gündür döktüğünüz gözyaşına ben de acıdım şimdi. Kadın yavaş yavaş yürüyerek oda- dan çıktı, Andigoni; — Bu, çok sadık ve temiz kalbif bir kadındır, dedi, bana çok bağlı- dır. Nasir büyük bir emniyet ve iti- mad içinde oturduğu yerden kalka- , Tak, şarab kadehini aldı; — Haydi içelim öyleyse. Şimdi bu tesadüften bne de memnun oldum. Böyle bir kadına bugün değilse ya- rın ihtiyacımız olacak, Esaretten yeni kurtulmuş İki in- san sevincile şarablarını içiyorlarçı. Andigoni geniş bir nefes alarak söze başladı: — Yolda bâna, kocama neden iha- net etiğimi sormuştunuz! Bu, cid- den hem acıklı, hem de meraklı bir hadisedir. Ben kocamı çok severdim. Onun da beni çok sevdiğinden emin- dim. Bir gün kocam bana imparatorun koynunda vaktile nasil yatlığımı sormuştu. Ona: «Bunu ben de bilmi. yorum. Gel dediği zaman giderdim. Ve karısı gibi koynuna girerdim!is dedim. Kocam bana: «Şu kadınlar kadar dünyada nefret edilecek bir mahlük yoktur!» dedi. Onun bu sö- zü fena halde gücüme gitmişti. Ben kocamın üçüncü karısıydam. Oda benden önce iki kere evlenmiş, iki. sinden de ayrılmış. Halbuki ben ha» yata atılmamış, gözünü sarâyda ağ- mış tecrübesiz, saf bir kızdım. Kocas mı kendimden daha iğrenç buluyor. dum. O, bu sözü bana bir kaç kere tekrarladı... Bir gece ayni sözlerle izzeti nefsi- mi kırarak, bir iş bahanesile evden çıkıp gitti. Ayni gece. kocamın çok iyi arkadaşı olan bir zabit evimize uğramıştı. Bu zabit imparatorun hassa alayına mensubdu, Arasıra evi» mize gelirdi. O gece kocamı mutla- ka görmek istediğini söyledi. «Biraş önce gitti, fakat birâz sonra belki gö- lir. dedim. Zabit bahçemizde otur. du, Kocamı bekliyordu. O geceye ka- dar bu zabitle birbirimize bu kadar ciddi bir alâka İle bakışmamıştık. (Arkası var) ,. 23

Bu sayıdan diğer sayfalar: