13 Şubat 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

13 Şubat 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

POLİTİKA Hainan adasının işgali büyük akisler yapacak Çok büyük hadiselerin cereyan ettiği şu zamanın en yeni ve en büyük vakası hem cenubi Çin denizine bem de Fransanın Asyadaki büyük müs- temleke imparatorluğu Hindi Çinin Tunkin körfezine hâkim olan Hainan adasına Japonların 29,000 kişilik bir ordu çıkarmasıdır. Bu ada 1894 senesinde cereyan eden Çin - Japon harbinin Japonyaya temin ettiği Formoz adası kadar mühimdir. Fermoz sayesinde Japonya Uzak Şarkın cenubundaki zengin şarki Hind adalarını tehdid edecek ve kendisini Avrupadan deniz tarıkile gelebilecek herhangi tehlikeye karşı koruyabilecek bir vaziyete gelmişti. Şimdi de Halnan adasını almakla bir taraftan İngilterenin Şarkta Hin- distanın behri kapısı ve en büyük üssübahrisi ve müstahkem mevkii Singa- Pur ile Uzak Şarktaki istinad boktası Hong Kong'un arasına girmiş diğer taraftan Fransanın şimali Afrikadan sonra en mühim ve en zengin müstem- leke imparatorluğu Hindi Çiniye denizden hâkim olmuştur. Japonya bu adayı almakla Akdenizin garp havzasında, Fransaya karşı vaziyet alan ve Tunus beyliği ile Fas Sultanlığını Fransız himayesinden çi karmağa çalışan İta'yaya ve Almanyaya müessir müzaherette bulunmuş oluyor Halnan adasının zapt ve işgalinde en büyük rolü Japon donanması oy- namıştır. Adanın dahilini işgal için donanmaya muavenet olarak gönderilen ordu kuvveti Mançuride her #n herekete geçmeğe hazır bulunan Japon kuv- vetlerinden ayrılmamıştır. 1897 senesinde Çin Ilainan adasını ecnebi bir devlete terketmemeği teah- hüd ederek Fransa ile bir muahede aktetmişti. Japonya bu muahedeyi ken- disini alikadar eden bir şey saymamaktadır. Hainan'ın işgali dünya politi kasına büyük tesir yapacaktır. Amerika polisi kibar bir hayat süren yaman bir hırsızı yakaladı Yakalanan hırsız Matteson ismindedir. En kibar sosyetelere girip çıkıyordu. Evlerin cephelerine tırmanarak en yüksek katlara kadar tırmanmakta büyük ihtisası vardı Nevyork sosyetesinin Oo «Yüzbaşı Matteson» namı altında tanıdığı ya” man bir hırsız . Mate son büyük bir otelde oturuyordu. Bir gece bu büyük otelin i bir fare gibi tırmanarak yürüdü, zen- gin bir İngiliz kadınının dairesine yaklaştı, kadın uyumakta iken pence- reden içeriye girdi ve mücevheratıni çalarak ayni yoldan gene kaçtı. Nev- york zabıtası bu sirkatin fallini bir türlü meydana çıkaramadı. Maiteson, evlerin cephe duvarları- manıveriyor, eyi soyuyor ve kilit kır- mak, kapi delmek gibi izler bırakma- dan kaçıp gidiyordu. Matteson ilk defa hırsızlığa başlar gelmişti. Babası zengin bir çifçi idi. Oğluna iyi bir tahsil ve terbiye ver- Miş ve onu üniversiteye göndermişti. 'Matteson, üniversitede zengin ve genç bir dul kadımia tanıştı, o kadınla ev- iendi ve tahsilini bıraktı Kadınm $00 bin dölürdan fazla parası vardı. 'Matteson bu parayı az zaman Zar- fında kumarda yedi, Bunun üzerine kansı ondan boşandı. Matteson da hırsızlık hayatına atıldı. İlk hırsızlığı €snasında yakalandı, hafif bir hapis cezasına mahküm edildi. Hapishano- bir hayat sürdüğü için bir türlü ele geçirilemiyordu. Mattesonun Nevyork milyonerler. berden biliyordu. O evlere geceleri nar alı girilip çıkılacağına tamamile var kıttı. Matteson arada sırada uzun seya- hatler yapıyor ve bu seyahatlerden birçok para ile avdet ediyordu. Bu ara“ hık yüksek sosyotöğe mensup olan bir kadınla ikinci defa olarak evlenmiş” Hi. Fakat Matteson'un yeni karısı ko- Casının harekâlından şüphelendi. Ko- tasının barekâtını ve icraatını takip ettirmek için arkasına bir detektif koydu. Bu detektiften gelen raporlar- da Matteson'un sik sık güzel kadın- larla düşüp kalktığı, şüpheli insan- larla münasebetlerde bulunduğu ve çok para sarfettiği bildirildi. Kocası- ni çok seven kadın, bu raporları oku- yunca âsabı bozuldu ve timarhaneys Geçenlerde Nevyorkta kibarlara mahsus bir lokantada birkaç erkek oturuyordu. Bunlar epeyce içtikleri için, neşeyi ifrat dereceye vardırıyor- lardı, Öteden beriden konuşulurken içlerinden biri meşhur cephe tırmanı- cısı hırsızın maceralarından bahset- meğe başladı. Bu hırsız daha birkaç gün evvel büyük bir Nevyork otelinde zengin bir İngiliz kadınının mücevhe- ralanı çalmıştı, Konuşanlardan biri, o sırkati yapan Yüzbaşı Matteson'du. rim!, dedi, Bunun üzerine masada oturan arkadaşları bahse tutuştular. Matteson yedi katlı bir evin tepesine kadar tırmandı, orada bir pencereyi açarak içeriye girdi, evin içinden aşar ğıya Indi, sokak kapısından dışarıya çıktı ve bu suretle bahsi kazandı, Kazandı amma, bu bahis, Nevyork zabıtasının kulağına kadar aksetti ve sızlar kralı gene bir evi soymak üzere iken cürmümeşhud halinde yake- landı. Bir boru patladı, bir işçi ağır yaralandı Yedikulede bir fabrikada feci bir kaza olmuştur; Kazlıçeşmede bir deri fabrikasında çalışan Antuvan, bir aralık islim ma- kinesini açarak borulara fazla islim sevketmek istemiş, fakat bu sırada mıştır. Bu patlayışlan sıçrayan ma den parçalarile sıcak islim buharı An- tuvanın vücudünün muhtelif yerleri. ne isabet etmiştir. Bir taraftan demir parçaları, diğer taraftan sıcak islim Antuvanın yüz ve vücudünde ağır yaralar açımşıtır. Söz söyliyemiyecek bir hale gelen Anbuvan, derhal fabrika memurları tarafından Yedikule kastanesine yütırılmıştır, miş, arkadaşlarına: almıştı. açtı selmiştiniz. ana boru, şiddetli bir taraka ile patla- On Amerika bilgi adamile candan bir münakaşa Auguste Conte Türkiye hakkındaki görüşünde haklı çıkmıştır Türkiye bütün insanlara aid bazı meselelere yeni bir hal çaresi bulacak mevkidedir Yazan: AHMED EMİN YALMAN Ev sahibi profesör Goodwin Wat- lere doğru gidiliyor, nerelere varıldı? Bütün bunlar araştırılacaktı. İstanbulda profesör Watson ve ar- kadaşlarile pek çok görüşmüştük. Se- yahallerinin sonunda profesörden bir mektup aldım. Gördüğü yerler ara- sında Türkiyeyi en dikkate değer sa- ha sayıyordu, Fakat tereddüdleri var- dı: Acaba Atatürk fani insanların âki- beti ile karşılaşarak aramızdan çeki- Jince, Türk milli bünyesi sarsıntılar cak mı? Umumi hayatın ahlâki des- teklerini kuvrelendirebilecek mi? İdeal kıymetlere doğru olan ilerleme- ler devam edecek mi? Tam bir ahenk ve tesamüh kurulacak mı? Nevyorka vardığım gün profesör Watsonlâ karşılaşlım. Birkaç gün sonra da içtimai meselelerle uğraşan arkadaşlarını bir araya getirmiş bu- lunuyordu. Bunlar tanmmış bilgi adamlarıydı. Hep beraber bol bol 'Tür- kiyeden bahsedecektik. Profesörün evindeki vazife taksimi. nin şekli, gayet hoş ve samimi bir ha va yaratıyordu. Ahçı ve hizmetçi kul- lanmak Amerikada bir lüks işidir. Bir zı Dorotia yaman bir intizamla görü- yordu. Sekiz yaşmdaki küçücük Pat- ricya'ya tabakları değiştirmek düş- müştü, Ocak başında iplidadan hazır- lanan işlerin idaresini on iki yaşın. daki erkek karğeşleri Valter üzerine Profesör Watson lâfı şu sözlerle gez. İstanbulda bulunduğumuz sıra- müstesna bir zindelik gösterdiklerini görmüş. Düşünmüş ki böyle bir mil let, tabii inkişaf ve terakki imkânla- rından mahrum edilince ve etrafı türlü türlü engellerle çevrilinca, eski sistem mutlaka günün birinde yıkılar cak, İçtimal bir boşluk vaziyetine ge- Mnecek, O zaman yeniyi hakiki ihti- göre kurmak yaşlara nacak, Eski mömieketlerdeki umur sinde tamamile yıkılmasına bağlıdır. İşte Auguste Conte, Türkiyede böyle bir vaziyet başgösterebileceğini he- sap elmiş ve üç çeyrek asır gibi.tarihi ölçülerle çok kısa biz zaman sonra da dediği çıkmıştır, ş — Peki, mazinin temsil ettiği geri- liklerin tamamile yıkılması neticesin- de ideal hedeflere varmak tamamile mümkün olabilmiş midir? — Vaziyet, tarihi ölçülerle Ameri- kanın vaziyetine çok benzer, Yüz elli sene evvel Vaşington iş başına geçti- ği zaman, Avrupa dar ve menfi ihti- raslarla dolu bir entrika sahasıydı. Amerika, bunlara arka çevirdi, ameli gayelere doğru serbesçe yol açtı ve ye- ni bir âlem yarattı. Türkiye yepyeni bir hayata başla- yınca, her şeyden evvel tıpkı Amerika gibi barışa ve-demokrasiye destek ci- muştur. Harbin saçtığı Arızaların te- siri"altında; Avrupanın büyük bir kısmı karanlığa ve darlığa doğru gi- derken, Türkiye genişliğe, ferahlığa, ideal kıymetlerin gezçekleştrilmesin$ doğru ilerlemiştir, Cihan harbinden sonra gönül hoşluğile barış kuran bi- ricik memleke, Türkiyedir. Diğer memleketlerin hepsi için cihan harbi hâlâ şu veya bu şekilde devam etmek- tedir. Umumi harbin “umumü sulhü henüz yapılmaktan uzaktır, Türkiye, ideal kıymetlere varmağa alâkası olan bütün yollari açık tut- mağa muvaffak olmuştur, Hayati sa» yılan her meselede şuurlu bir şekilde harekete geçilince, vaziyetin icabı açık gözle görülüyor, ona göre tedbir alı- nıyor ve müsbet neticelere varılıyor, Tatbikat işlerinde elbette hatalarımız var. Yepyeni bir varlığa başlamak fır- Kflâtunun da civarda bir sayfiyesi mev- cuddu. Her gün Akademiye gelir, şakird- W ij i Ky i li ; i i ; Satını bulunca her şeyi ihtiyaca göre yeniden kurmamız lâzımdı. Bunu bim denbire yapmağa imkân bulunama- dı. İmparatorluğa ait bir takım kar munairı, usulleri muvakkat bir suret- ie kabul etmek lâzımgeldi. Eski me- murlar vasıtasile de bir takım eski iti- yadiar yeni hayata sokuldu. Fakat bünyede öyle bir zindelik var ki bir düzüye darlıkları kırıyor ve genişli- ge, ahenge, birliğe doğru inkişaf te min ediyor. Atatürk gibi dehâ sahibi bir rehbe- ri kaybetmek, Türk umumi hayatı üzerinde ne gibi tesirler yapmıştır? — Hiçbir insan, bir millete Atatür- kün verdiğini vermemiştir. Ona karşi müli bir varlık gibi bir borcumuz ol- duğunu Türkiyede anlamıyan, bun- dan dolayı da hududsuz sevgi, saygı ve minnet duymıyan insan yoktur, Atatürkün hatırası, Türk milleti için ebedi bir mili bağ olacaktır. Hiçbir insanın ölümü bu kadar derin v2 sa mimi acılar uyandırmamıştır. Fakat Atatürkün en büyük emeli, Türk re- jiminin şahsi-bir mahiyet almaması ve sağlam bir temel üzerinde devam edip gidebilmesiydi. Türk milleti, mil- li varlığına sahip ve mukadderatına hâkim olduğuna ait olan bu imtihanı parlak bir srette geçirmiştir. Bütün vatandaşlar, memlekette kanundan başka bir ölçü olabileceğini bir sani- ye bile hatıra gelirmemişlerdir. Ka- nunların icapları harfi harfine yapıl- yetine ait bir takım idealler vardır ki (Devamı 6 ncı sahifede) “Akademi,,nin tarihçesi ii İş Hi pi i İç iş ii li i i i ii i i : k İ Hi vi i ; i i : rEzEEzEef il j il j w m a |

Bu sayıdan diğer sayfalar: