13 Şubat 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

13 Şubat 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İngiliz sufrajetleri Londrada bir toplantı yaptılar Otuz kırk sene evvel kadınlara intihap hakkı verilmesi için çalışanlar hürriyet devrini kutladılar © 'Bundan otuz, kırk sene evvel kadın- lara intihap hakkı verilmesi için ça- ışmış olan İngiliz kadınları, geçen gün Londrada kadınlık hürriyeti dev« rinin başladığını tesid etmek üzere bir toplantı yapmışlardır. Kadınlık hürriyeti için açılan mücadeleden mu- zaffer çikan bu kadınların içinde bir- çok defalar hapse girmiş ve hapisha- nede açlık grevi yapmış olanları var- «dır. Meselâ Mis Nina Boyle, mücade- lede cebir ve şiddet gösterilmesine tas Taltar olmadığı halde, o bile, altı de- fa hapisharieyi boylamıştır, Ziyafette hazır bulunan ihtiyar kadınlar arasında bir de 18 yaşında- ki mis Elizabet Duval de bulunuyor- du. Bu kızın babası, ahası, dört tey- zesi, bir dayısı ve büyük anası kadın- ık hürriyeti uğruna hapse girmişler- di. Mis Duval toplantıya riyaset eden ve altı defa hapse girmiş olan misis Petik - Lavrens'e bir altın anahtar hediye etmiştir. Misis Lavrensle ko- casına, hapishanede açlık grevi yap- tıkları için, cebri surette gıda verik işti. Dikkati celbeden bit kadın şahsiyet te mis Havley idi. Kadından ziyade erkeğe benziyen bu bayan, mütadele- de sokak köşelerinde ve intihap yer- lerinde kadınların hürriyeti için pro- paganda yapardı. Ziyafette hazır bu- Yunan en yaşlı ve en eski mücadeleci mis Hurry idi. Ziyafete iştirak eden iki yüzden faz- la kadın arasında tektlik davetli er- kekler de vardı. Bunların içinde en lale bulunan en yaşlı sufrajet madam Hurry ve kadından ziyade erkeğe benziyen ziyade dikkati celbeden erkek, polis müfettişliğinden müteknid mister Jar- vis idi. Bu polis müfettişi o gece zi- yafette gördüğü sufrajet kadınlardan birçoğunu kaç defa tevkif ederek hap- se attırmıştı. Davetlilerin dörtte üçü sufrajetlere mahsus olan iftihar madalyasını tâ- şıyordu, Kurşuni renkte bir madeni halkadan ve o halkaya asılı duran bir hapishane kafes demirinden ibaret bulunan bu madalyaya. «Hapishane kuşu madalyanuz ismi verilmektedir. Ziyafette hazır bulunan kadınların Mis Duval, misis.Lavrens'e bir altın anahtar veriyor “ AKŞAM'ın tefrikası AŞKIN KUR Tefrika No. ii URBANI — Büyük macera roman macera romanı — Delikanlı, Perihanın sükün buldu- gunu görünce, bu halinden istifade ederek, masanın Üstünde hazır du- ran bir kutuyu uzalltı; — Mektuplarını sana iade etmek üzere buraya koymuştum... İstersen al kutusuyla beraber... - dedi, — Ratip Allah rızasiyçin... Bari bana yazdıklarını geri isteme... Se- nin için önların belki kıymeti yok... Fakat yaşamış olduğum mesud saat- leri hatırlatacakları için onların na- zarımda pek büyük kıymeti vardır... Benden ayırma... * Delikanlı, bir an tereddüd ettikten sonra: »— Pekâlâ..: - dedi, - Kalsın... seninkiler burada... Perihari mahfazayı &ldı. İçinden zarfları çıkardı. Deste halinde kâ- ğıdlar masanın üzerine yayıldı. — Zavallı mektuplar... Siz de şim- | di yakılmağa mahkümsunuz! Bün- Jarı bana iade etmeden evvel bir kere daha okudun mu, Ratip? İçin- deki her kelime, âynı ayri, aşkımı İşte Nakleden: (Vâ-Nü) ifade eder... Yazıldıkları gündenberi tezelikleri bütün canhlığı ile du- ruyr. Çini sobanın kapağını açtı. Bir destesini atıp kibriti çaktı, — İstikbal hayalleri, saadet ümid- leri... Uzaklaşın ve ölün... Hıçkırıkları yenmeğe çalışan bir sesle; — Siz de bu alev kadar fani imiş- siniz... İkinci paket te birinciyi takip etti. Ratip, kalbi daralmış gibi, bu man- Zarayı seyrediyordu. Perihan, üçün- cüyü de fırlattıktan sonra, doğruldu. — Tahammülüm yok... 'Taham- mülüm kalmadı... - diye hıçkıra hıç- kıra ağlıyarak salondan dışarı çıktı. Hem ağlıyor, hem de: — Allaha ısmarladık, Ratip, AK laha ısmarladık... Allah seni meşud etsin! - diyordu. Delikanlı, onu tekrar çağırmağı bir an â dü. Fakat cesareti yok- tu. Zalen o kararını verinceye kadar da sokak kapısı kapandı. mis Havley hepsi sufrajetlerden ibaret değildi. Kadınlık hürriyeti için açıları müca- deledenberi yüksek mevkiler ihraz etmiş olan kadınlar da davet olun- muşlardı. Hollovey hapishanesi ka- dın memurları da bunlar arasında idi. Sufrajetlerden biri tarafından irad edilen bir nulükla, Hollovey ha- pishanesinde kadın memur bulunma» sından dolayı memnuniyet beyan et- mekle beraber, hapishane müdürü- nün hâlâ bir erkek olduğunu söyle- mekten kendisini alamamıştır. "Toplantıda dikkati celbeden bir nokta da gece tuvaletlerile gelen ka- dınlar arasında dolaşan polis ünifor- Ege kız enstitüsünün plânları hazırlandı İzmir (Akşam) — İzmirde yeni inşa edilecek Ege kiz enstitüsü bina- $ının plânları, Maarif Vekâletinin emrile Güzel sanatlar akademisi pro fesörleri tarafından hazırlanmış ve vilâyet Nafia müdürlüğüne gelmiştir. Bu plânlar, tedkik edildikten sonra tasdik için Nafia Vekâleltne gönde- rilecektir. Yeni enstitü binası 2000 talebe alacak büyüklükte, yatılı, gö- niş bahçeli olacaktır. o Müteaddid atölyeleri, çalışma odasi bulunacak, Akşam kz sanat okulu ve sipariş atölyesini de ihtiya edecektir, Perihan gitmişti. Sobanın içinde, mektuplar, kül yığını halinde yatıyordu. Bu sefer, erkek te, bu hazin man- zara karşısında, başını önüne eğerek, yavaş yavaş ağladı. bir “ İki aydanberi, Ratip, Adada yaşi- yordu. Yat klübünde bir oda tut muş, kalabalıkla avunarak, mazinin iztırab verici günlerini unutmağa ça- Uışıyordu. Vehbi arkadaşını yalnız bırakma» mıştı. İki genç, Adanın sosyetesi ta- rafmdan tertib edilen bütün eğlen- celere birlikte gidiyorlardı, Bir gün gene, kafile hafindetur yapar- larken On altı yaşlarında kadar gayet güzel sarışın bir genç kızın başka . bir argbada aksi istikamette geldiğini gördüler. e Kızın , teninin taze- lğinden ruhlara öyle bir bahar, öy- le bir canlılık yayılıyordu ki, Ratip Ani olarak bütün mevcudiyetinde bir tazelenme hissetti, Arabalar uzaklaştı. Hayal de kay- boldu. O âkşam, iki arkadaş, mahud ev- lendirme meraklısı 'Tahire hanıme- fendiye dayetliydiler. Köşkte büyük bir ziyafet verilecekti. İhtiyar kadın, Brkmenlz bikınakınla candan bir münakaşa (Baş tarafı 5 inci sahifede) gerçekleşmesi için devamlı mücadele- İere ve çok titizce ilinalara ihtiyaç vardır, Bu idealler, her şeyden evvel umumi menfaatlerin hususi menfaat- lerden üstün olmasına, hayatta ilerle- menin meziyete dayanmasına, umu- mi hayatta saygı, sevgi ve emniyet hüküm sürmesine aittir. Bugünkü .Cümhurrelsimiz İsmet İnönü, rejimin İk günlerindenberi bütün yüksek kıymetlerin ve kanun mefhumunun #tiz ve dürüst bir bekçisi diye tanım- mıştır. Türkiyede ayni zamanda milli birii- ge doğru çök kıymetli inkişaflar de- vam etmektedir: Muhtelif zamanlar- da görüş ve usul farkları dolayısile umumi yürüyüşten ayri düşenler, gö- rüş ufuklarının gitgide genişlemesi sayesinde elbirliğile çalışmak imkân- larına kavuşmaktadırlar. Bütün dün- ya ayrılığa, darlığa, ihtirasa, sınıf hu- sumetine doğru giderken, Türkiyede- ki inkişaf birliğe, ahenge ve karşılıklı tesamühe doğrudur. Mini bir siyasetin âleti diye tek bir milli parti yoluna gidilmesi, hariçte eski ölçülere uygun görülmemiş ve diktatörlük alâmeti sayılmıştı, Bu gö- rüş yanlıştır. Geri kalmış bir memle- keti, zamanın seviyesine yetiştirmek, müsbet vasıtalarla başarılacak milli bir iştir. Birinin beyaz dediğine diğe- rinin mutlaka kara demesi gibi, bir ameli neticeye varan birden fazla par- ti sistemi böyle bir gidişe uygun sayı- Jamaz. Bununla beraber Türk rejimi, «Acaba hata mı ediyorum?» sualini defalarla kendi kendine sormuş, İkin- ci parti meyillerini teşvik etmiş, fa- kat neticeler, böyle bir gidişin mili enerjilerin israfına yol açacağı, dedi- kodu ve ihtirası mini gayelerin üstü- ne çıkaracağı ve ancak şahsi emellere hizmet edeceği yolunda çıkmıştır. — Ya konuşma hürriyeti, vicdan hürriyeti? — 'Türkiyede milleti geriliğe, taas- suba, cehalete doğru sürüklemek hür- riyeti yoktur. Bu yol kanuni şekilde tıkanmıştır, Fakat memleketin işleri- ni daha çok verim, daha geniş ve iyi netice almak bakımından münakaşa etmek hürriyeti tamamile vardır. Mil- H siyaseti temsli eden partinin disip- Mini, hükümetin yaptıklarının körkö- rüne hoş görülmesini ve tenkidlerin susmasını hiçbir suretle icab ettirmez. Aksine olarak milli işlerin yaratıcı tenkidlere mevzu yapılması arzu ve ihtiyacı gittikçe artmaktadır. Gaze- telere gelince, yeni 'Türkiyede- hiçbir zaman, hiçbir şekilde sansür mevcud olmamıştır. Fakat şurası var ki gü- rültü etmek, dedikodu yapmak, dar ihtirasları uyandırmak, yıkıcı şekil- lerde hareketlere atılmak herkesin her zaman, her yerde kolayca yapa» bileteği bir şeydir. Yaratıcı ve müsbet tenkid, tedkiklere ihtiyaç gösteren kanlıya kız aramakla meşguldü. Onu büyük bir samimiyetle karşi- ladı. — Seni bu gecenin en iyi dansörü görmek isterim... - diye söze baş- Jadı. — Vallahi çoktandır dans etmedi- ğim için, korkarım ki unuttum. — Yok mazeret kabul etmem... Küçük hanımlara kavalye Jâzım... Baş dansörümüz de sen olacaksın... Gel prezante edeyim... Henüz bir kâç adım atmışlardı ki, ev sahibesi, delikanlının kulağına eğilerek: — Şu küçük Hanımı kaldırmak is- temez misin? - diye sordu. Ratip, işaret edilen tarafa baktı ve gündüzün Büyükturda rasladığı sarışın küçük kızı derhal tanıdı. — Emrederseniz... Hazırım... — Talihin var... Tesadüfen ilkön. ce önümüze o çıklı. Bu gecenin en güzel kızı... Heni de sosyeteye daha yeni giriyor... Annesi öldü... Uzak akrabasından ihtiyar bir kadınla ya- şıyor... Babası iflâs etti... Yabancı memleketlere gitti... Yanında otur duğu hala da onu-evlâdı gibi büyü- tüyor. Haydi gel... Kızın yanında oturan Lâtife ha- nımefendiye delikanlıyı tanıttı, Son- Ratibi Belkisle evlendirememesine rağ-| 78 geng kıza hitaben: men ümidini kesmemiş, gene delik — Yavrucuğum! İşte size mükem- | mel bir kayalye... zahmetli bir iştir. Bu sllâhı müvaze- ne ve muvaffakıyetle kullanabilecek unsurları çoğaltmak meselesi, her memleket gibi, Türkiyede de emek v6 ilinaya lüzum gösteren bir meseledir, Vicdan hürriyetine gelince, bir di- nin esas gayesi, ahlâki kıymetlere destek olmak, şahsi hırs ve menfaat- ten fedakârlık duygularını kuvvetler» dirmektir, Fakat dünyanın her yerin- de Istidad idareleri, dinin bu gayesini unutturmuşlar ve dini taassubu bal kı esir haline indirecek bir gerilik ve istibdad vasıtası diye kullanmışlardır. Türkiye samimi lâiklik şeklinde bu fena kapıları kapadığı zaman, başka memleketlerde görüldüğü gibiğ diğer istikamette son İfratlara gidilmemiş ve vicdan hütriyetine saygı gösteril. miştir.» Amerika bilgi adamlarile 'Türkiye- ye ait içtimai münakaşalar saatlerce devam etti, Hazır bulunanların kana- ati şu şekilde bir inkişala vardı: Au- guste Conte-Türkiye hakkındaki gö- rüşünde haklı çıkmıştır, Türkiye bü- tün insanlara ait bazı meselelere ye- ni bir hal çaresi bulacak bir mevkide- dir... Hele bütün dünyayı kavuran sınıf davalarına; umumi menfaat prensi- pinin üstün tutulması ve umumi iş- lerin sırf milli bakımdan idaresi şek- linde bir hal şekli aranması çok alâka uyandırdı. Hazır bulunanlardan biri sordu: — Neden Türkiyede olup bitenleri baber alamıyoruz? Neden gazeteleri- mizde Türkiyeden bu kadar #z bahis var? Cevap verdim: — Çünkü gazetelerin çoğu bugün ancak gürültüye, karışıklığa havadis gözile bakıyorlar. Barışı, inkişafı, bir- liği, ahengi havadis saymıyor. Sayısız karanlık gidişlere karşı bir memleke- tin bol ışıklı bir yol tutması ve her yerden müstesna bir manzara göster mesi, elbette havadis kıymeti olan bir şeydir. Amerikalılarla olan temasla- rım, bu noktada gazetelerde hiç tat- min edilmemiş tocessüsler bulundu- gunu gösteriyor, Ne çare ki gazete- lerin idealist olmıyanları vazifelerini bu yolda göremiyorlar. Sakin ve ahenkli bir inkişafın heyecan ticareti içinde yeri yoktur...» Ahmed Emin Yalman Yüksek kaliteli pamuk tohumu sipariş edildi Adana (Akşam) -— Cenup bölgesi pamuklarının cinslerini ıslâh etmek için Ziraat Vekâleti Amerikadan yük. sek kaliteli bir cins pamuk tohumu sipariş etmiştir. Tohumlar gelir gel. mez yeni mahsul için çiftçiye dağıtı. Jacaktır, Beraber dans eder- siniz, Genç erkek salonlarda söylenen basmakalıp bir kaç cümle konuştuk- tan sonra kıza dans teklif etti 'Tendu: —-Peki efendim... - diyerek kalktı. LAtif bir tebessümle, ince elini, Ratibin koluna dayadı. Dönen çiftler arasına karıştılar, O sırada, Tahire ve İâtife hani- mefendiler yanyana oturmu, konu- şüyorlardı. Ev sahibesi, Ratip hak- kında izahat veriyordu: — Pek genç yaşında öksüz kaldı. Büyük annesi, onu şımarta, nazlan- dıra yetiştirdi. Bu sayede, diğer er- keklere nazaran, kadın ruhunu an- layabilmek inceliğindedir... Dünya- dan nezaket kayboldu, kardeşim... pek az insanda var... Bu çocukta es- ki terbiyeyi buluyorum da oğlanı pek seviyorum... İhtiyarlara hürmet et- mseini biliyor, yaşlıların sözünü din- Myor... Velhasıl zamane hayatların dan pek ayrı... Danstan sonra, Ratip, Tendu'yu halasının yanma getirince, ihtiyar kadın, delikanlıya bir koltuk gös- terdi: — Buyurun, oturun evlâdım... Ko XArkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: