13 Şubat 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

13 Şubat 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B. Peyami Safa diyorki... “Bir mütehassıslar heyeti için kolaylıkla 40 - 50 kişi bulunur “Ben size bu heyet için düşündüğüm! isimleri gelişi güzel sayıyorum,, | Genç üstad Peyami Safa, kitaplar. la dolu sıcak odasında bana fikirle» rini şöyle anlattı — Zannediyorum ki bu akademi meselesinde çoğumuzu şaşırtan fikir değil, kelimedir: Akademi kelimesi... Akademi denilince çoğumuzun ak- na Fransız akademisi geliyor. Yap- tığınız canlı ankete verilen cevapla- rın “hepsini okudum. İtirazlar daha ziyade Fransı inde bir teşekküle karşıdır bir ke izerinde yoruz ve anlaşmâmizâa mâni olan bu kara kediyi, yani akademi keli- uzaklaştırırsak böyle bir te nlar çoğalacak- m. Diyelim ki hem Ö lâ- lisan meseleleri. Bir y hem di ı mi nereti taraf Şe ihtaç sönük bir edebi £ hayalı vardır. Her ikisile de meşgul ol bi ihtisas heyetinin lüzumuna ! eden kalmaz sanı- rım. Yani ben bir Fransız akademi- sine deği), bir Türk akademisine ta- raftarım. — Fakat asıl itirafı mucip olan şey edebiyata ve sanata bir istika- met eçhe vermek iddiasında ola» cak bir otorite tesisidir. Bu doğru mu? — Benim otoriteden maksadım edebiyata ve sa hangi bir şekilde Otoriteden daha de salâhiyet mânası kasdediyorum. Salâhiyet sa- hibi insanlardan mürekkep bir he yetin işi teşvikten öteye geçmeme ortada milli acele halli meselesine gelince bunu iy n hiç bir tarafında kendi ha- linde birakma; isanın tabii te- kâmülünü o hızlaşlırmak, disipline #okecak bir mütehassıslar heyetine bir çok memleketlerde tesadüf ediyo- ruz. Henüz gramerimiz yapılmamış- tır. İmlâmız anarşi içindedir. Istılah buhranı g ruz. Bu yüzden mek- teple hayat arasında yıllardanberi hâlâ doldurula ı bir uçurum ığı gibi ilim dili ile halkın id- ındaki boşluk ta, dolmak göyle dursun, her gün biraz daha ge- şliş Lügatten, ıstılabtan mak- #ad insanlar arasında anlaşmağı ko- Jaylaştıran mâna ve mefhum ka hplarını tesbit olduğu halide biz bilâkis bu anlaşmağı büsbütün zor- Jaştıran icadlar, tereddüdler, müna- kaşalar, hulâsa elim bir kararsızlık ve disiplinsizlik içinde bocalayıp du- ruyoruz, Bunların derhal önüne geçecek makam neresidir? Maarif Vekâleti. nin başlıbâşına böyle bir karara sa- Mâhiyeti yoktur. Dil kurumu ancak Ysanın tasfiyesine ve lengistik ka- nunlarının tesbitine ald araştırma- Yar yapan mücerred, ilmi bir mües- Besedir, Tecrübe ile de gördük ki sırf bundan dolayı ne sanat, ne edebi- yat, ne de alelâde hayat üzerinde bir tesiri olmamıştır. Çünkü Jisancı ve sanatkâr ayrı ayrı adamlardır. Sa- natkâr, yaşamağa İstidadlı kelimeyi bulur, kullanır, diriltir. Lisancı bu dirilişin, bu feyi yaşayışın kanun» İlim hayat yapmaz, sa- dece bunu izah eder. Bunun için her hangi bir dil kurumunun ilim bakı- mından çok faydalı olabilecek araş- tırmalarından evvel bir lisanı dirilt mek ve genişletmek için sanatkârın, yani bu mevzuda edebiyatçının top- Yu çalışmasına ihtiyaç vardır. Nite kim yirmi seneder Türkçe niyatçıların müdahalesine hiç ihti. yaç duymadan ve boyun eğmeden kendi başıma bildiğiniz büyük tekâ- mül safhasını yaşamıştır. Emin olu. Bay Peyami Safa nuz ki Göte'nin A! gi söylenen zengin devre içindeki n yanında oldukça ya getirdi- izim bu son 1emmiyetsiz kalı ı kelimi dil demi- şeylerdir. Lisanı lâng mânası! de lângaj mânasına kullanmamı mefhumu Lângaje side kullanılabilir, Meselâ zile konuşmak, konuşmak deni N mes lângaj ifade Fakat bence dil daha Meselâ çocuk di gibi görünüyor etmez. İşte size bir me ancak nm kuşkulandır mamak için akademi kelimesini kul- lanmıyayım hiyetli ve toplu bir çalışma İle - muarız! bir burun ara- Biz oraya ede- riteli bir ense, kibirli mağa lüzum yoktur. biyatın moloz ağalarını top değiliz. Şeref sergisi açrıy Edebiyat tarihi bü teşhir işini kâfi derecede yapar. Bize taze ve canlı kuvvetler lâzım. Mutlaka g ol sün demiyorum. Fakat böyle bir te- şekküle girecek adam çalışsın, çok çalışsın ve az kahve, sigara içsin di- yorum. İşte bir Türk akedemisini - kelime gene ağzımdan kaçtı - Fran sadaki modelinden âyiracak 'en esaslı farklardan biri de budur. Ora- dakiler yeşil esvab giyerler ve kılıç kuşanırlarmış. Ben bı şil esvabın yerine sadece bir iş gömleği ve belde kılıcın yerine de sâcede elde bir ka- lemin kâfi geleceğine kanlim. İşin gösteriş tarafını tamamile uzaklaş tırmak lâzımdır. Iâkin bazıları bunu da lüzum- lu görüyorlar. Akademi &zasına bir şekil vermekle onu deforme halden forme hale getirmek, âleme, sanat kâra resmen tanılmış bir hüviyet vermek şeklinde telâkki ediyorlar.? — Evet, fakat Fransadaki teşek- kül 17 nci asırda Richelieu tarafın- dan kurulmuşutur. Ve yanılmıyor- sam kıyafetler de o zamandan kal- madir. Monarşilerde sanatkâra hay- siyet ve şekil verecek kıyafet ola- bilirdi. Fakat halk rejimlerinde sade bir giyiniş aranan majik tesiri bel ki daha fazla yapar. Devletin bir te- şekküle büyük bir salâhiyet: verme- tekâmülümüz | şıklıdır. | wv... sini ve pek fazla riayet göstermesini ben de temenni ederim, Hattâ yal- nız bu teşekkül âz çin değil, gü- zel sanatlara, edebiy matbuata mensub kafasile protokolda büyük bir saygı gös- doğrudur. kademiye - ke an kaçtı - kim- | Bir mecmuâ istedi. Âza iç mişti. Bütün te sığd bizde acade Fransuva Kop duğundan çok le berabe enden böyle bir sayıyı ona in- Ayık gördüklerimi adım. Emin olunuz bu tabir ımin olun- i ve mü- - ki yaşlıları na koyuyo böyle bi k çok zor değildir le sayıyorum. Rahmi, H kip, Abdülhak Ben rasge- Hüseyin Şinasi, Reşad Nuri, | İbrahim Alâaddin, Yakub Kadri, Fa- ruk Nafiz, Hasan - Âli Yücel, Falih Rıfkı ve fikirlerini değiştirmemek şartile, Nurullah Ataç, Yusuf Ziya, Orhan Seyfi, Burhan Toprak, Ahmed Hamdi Tanpın b Fazıl... Genç üstad d Aman tmayalım ediyo Âli, AN Kâ- | nal, Hamdullah rak - Iügatçi Refik Halid, Mah- | mud Yesari, Refik Ahmed Aman dolduralım listeyi, Müsahibzade, Suad Turhan Tan, Ve- Burhan Asaf, İsmall Baltacıoğlu, Fazıl Ahmed, Esad, Ziyaeddin Fahri, Hüse- yin Suad, Ali Canib, Sadri Etem, Suud Yetgin ve Te... Görüyorsun büyük bir iftiha- ra lâyık bir fikir ordumuz var. De- ha bunların içinde bir bu kadar, fazla isim eksik eksik... Nice ik kıymette do- yeni yetiş- n edebiyatçılarımız var. On- larla bu liste dolup taşar. Listede Yahya Kemali unuttu- bunda profesörlerimiz, b çentlerimiz ve bilhassa — Ha Müşavir oda Bize 10 ede bir kelime verse kazançtır. Fakat çalışmaz ho- cam, çalışmaz. Asıl bu heyette bu- lunması lâzım olan edebiyatçılar ka- dar ehemmiyetli meslekdaşlar var: Gazeteciler... Her gün binlerce ke- lime yazıyorlar ve yüz binlerce ada- ma okutuyorlar. Doğrusunuz İster- seniz gazetecilerin reyine müracaat etmiyen bir lisan heyetinin muvaf. fak olacağından şüphe etmemiz 1ğ- zımdır. İmzalı ve imzasız her gün z yazan büti çazetecilerin ge bir lisan ha deki büyük rolle: âr etme! ıkün değildir. çok geniş oldu. insanın, hususile edebiyat- a çalışmaları ve mi aları mümk âza sıfatile var. ni ink — Fakat listeniz Bu kad çıların bet birişç dür? — Şüpk kkülde bir ş da de- olanlar on Geri edilecek | çoğunun böyle b şi yeter Hikmet Feridun Es Ms Reisicümhur Maarif Vekili B, Hasan Âli ile görüşüyor . Reisicümhurun kabul resminde davetlilerden bir grup Kayserinin yeni vali konağında Suare anması üzerine Wep »sebetle bir Sui rini bir

Bu sayıdan diğer sayfalar: