28 Şubat 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

28 Şubat 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— B. NECİP FAZIL DİYOR KI... Edebiyat akademisi için kim- lerin zevkinden istifade edilir Bizde her biri bir akademiye değer insanlar vardır fakat.. Necip Fami Kisakürek evvelki gün yazdığı bir yazıda anket denilen cins- ten yazılara ve bu vasıta ile fikirlerini açığa vuranlara ateş püskürüyordu. Yansı da şöyle bitiyordu: «Eğer kocaman bir yumak halinde, bir davayı bütün çizgileri ile içinde ta» i gıyan biri varsa, curmbasından gazete muhbiri gözetliyeceğine ve bayramdan bayrama büyük lâflar edeceğine mey- dana çıkar, davasını yerle gök arasın. da ve tek başına bina eder.» Bir gün önce bu çeşitten satırlar - yazan bir insandan anket alınmıya. Cağinı tahmin edersiniz değil mi? Halbuki dün Necip Fazıl Kısakürek bana anket vermek için Beylerbeyin- deki evinden sandalla İstanbula geç- miş ve Meserret kıraathanesinde fl- kirlerini şöylece anlatmıştır: — Ferd halinde olmadan, heyet halinde olmağı ben yersiz buluyorum. Fransada ve birçok yerlerde akademi cemiyetin her türlü varlık plânların- Ha tamam bir inkişaf devresinden so» ya düşünülmüştür. Fransada daima çok ileriyi görmüş plan bir sanatkâr: «Bir Fransızı, dört gey şerefsiz kılar» diyor ve sayıyor; 1 — Fransız akademisine aza olmak $ — Lejiyon dönür nişanile lütuflan- darılmak, 3 — Komedi Fanseze eser ka» bul ettirebilmek, 4 — Zamanın mü. hekkidi tarafından medhedilmek. — Fransız sanatkârını böyle düşün- Hüren saikler nedir? — Çünkü daima akademiler zama- bın dinamik hükmü dışında kalmış müesseselerdir. İleriyi ve istikbali he- def ittihaz eden hareketler dalma on- (dan gocunurlar. Buna rağmen hiç bir #âman Fransız akademisinin çerçe- yelediği şahısların orijinal görüşü ol- mıyan insanlardan terekküp ettiği de Yüdia olunamaz. Fakat bizde bu çeşid- len bir akademinin, Fransada ilk ku- fuluş zamnındaki müsaid zemini gö- yemiyorum. — Farzedelim ki akademi ileri ham- Yerde cephe alan bir müessöse olsun. Yakat eskiye karşı “bugün akademiye hücum eden yeni cereyan taraftarları gibi - bu reaksiyonu elde etmek için böyle bir teşekküle lüzum yok mudur? — Doğru... Bir yenilik reaksiyo- hu cide etmek için bir muhafazakâr gephe bulunmalı. Lâkin dönmüş, pör- sümüş, tebellür etmiş hakikatlerin de bir kemal devresine, bir seviyeye eriş- mesi Iâzundır, Klâsik ve akademik Ölçülerin bulunması icap eder. Fran. Bız akademisi Rişelyö zamanında ku- rulduğu zaman, böyle bir teşekkülün bulunması için Greko-Lâtin dünyasın- da bu klâsik zemin hazırdı. Halbuki biz şimdi tam bir intikal devresinde yaşıyan bir cemiyetiz. Bu intikal dev. kesinin de henüz dozlarını we hudud- kıymetlerin Babıtası rolünü icra eder. Halbuki biz de şimdilik her şey meçhul... Mütea- Bife nerede? Biz bütün laymet hükümlerini -fikir. de sanatle ve ilimde. tayin edecek Al. manlarm meşhur Lesing'i gibi büyük Ye tek adamı bekliyoruz. Bu adam öl- çüleri ortaya koyacak, kıymetleri ta- yin edetek, ortaya mrütearifeler çıka- Facaktır. Meselâ Ziya Gökalp geldi. Doğru Iğri, fakat ortaya bir ölçü koydu. Şim- di de büyük bir münekkid bekliyoruz. Bu da ölçülerini kuracak, ondan son- ra kıymetler bu ölçüye vurulacaktır. — Evet... Fakat denilebilir ki «Şiir Banat muayyen ölçülere vurulamaz.» — Evet... Lâkin fende iki kere iki dört eder gibi muayyen ölçüler var- dır. Sanat namütenahidir. Ölçüleri de namütenahi olacaktır. Zamana güre Banat ölçüleri değişir. Fakat her za- Manda bir ölçü bulunması lâzımdır. / alıyorsunuz? . B. Necip Fazil Kısakürek olacağını ileri sürüyorlar. — Akademi sadece bir dil, lügat, söyliyeceği birçok sözü olabilir. Fakat #şi yalnız bundan İberet değildir. Bu tupkı 1 adedinin bir milyona dahli ol. ması gibidir. 1 aded! 1 milyona dahil- dir. Fakat milyonu bir'adedi içine sığ- dıramazsınız. Dil, lügat, gramer mese- lesi akademi içinde 1 adedi gibidir. — Böyle bir akademi kurulacak | olursa buraya kimleri dahil etmek is- terdiniz? — Belki biz de her biri birer aka- demi değerinde olan on kişi sayabili. rim. Fakat bir akademilik on kişi sa- yamam, Buraya fikir ve sanat adamlarını dahil edebiliriz, Bugün bizde fikir adamının eseri yoktur. Sonra tenkidi elinize alınız. Tenkidde kim var? Gün. delik tulü ve gurub arasında geçici bir ewpermisyon tenkidlezinden baş- ka ne var? Muvazenei maylat gibi şaş- maz ölçüleri olan Lesing ayarında mü- nekkid nerede? Akademik şahıs görmüyorum. Fi, kirlerine, sezişlerine, zevklerine mü- racaat edilmek selâmetini gördüğüm fikir ve sanat adamları var. Derhal hatırıma gelenler de şunlardır; Yakup Kadri, Halide Edip, Falih Rıfkı, Mustafa Şekip, Peyami Safâ, Burhan Belge. Sadri Ethem, Ahmed l | çıkarılması gibidir. Bunu da kendileri Kudsi. Burhan Taprak, Abdülhak Şi- pe — Yahya Kemal? — Hayırl.. — Nurullah Ataç? — Nurullah Atacın geniş bir nefis muhasebesi yaptıktan sonra kendisin- den kıymetli bir adam tarh edebilece- ğine kanlim. O zaman evet... Fakat bu halile hayır... — Eskilerden akademiye kimleri — Yakup Kadri neslinin gerisinde bulunan eskilerden iş çıkacağına k&- | fi değilim. Yeni olduğu halde şiirleri pek iyi anlaşılan Necip Fazıl Kısaküreğe sor. dum: — Peki, en yeni şitr cereyanı hak. kında ne dersiniz? — Bu çocukların şiiri esnemek kâ- | dar ferdi bir harekettir. Bunun için | kendi plânları içinde kalıyorlar, Bun- ların kendilerine aiğ hassasiyet unsur- Yarı yok değildir. Lâkin formdan yüz- de yüz mahrum adamlardır. Halbuki hakiki şair hislerini furun- / dân furuna geçiren adamdır. — Formdan maksadım: vezin, &TUZz, parmak hesabı kafiye, şekil değildir. Fikir formundan bahsediyorum. Kâi- nat zaten büyük bir fikrin formlaşmış şeklinden ibarettir. Halbuki bunlar esnemek kadar fer. di hareket ettikleri, fikir formundan da tamamile mahrum oldukları için söyledikleri anlaşıtmıyor. Bunlar hassasiyetlerini tamamen teftişsiz ve muayenesiz olarak orlâya çıkarıyorlar. Tipkı rahimdeki çocuğun 9 aylık tabii bir fabrikasiondan evvel için bir mektep zannediyorlar. Halbuki hakiki şair hislerini ferdin- den ferdine geçiren adamdır. Usta bir şalr çalışırken hurdavat halinde tasfiyeye tâbi tuttukları bir- çok hissi unsurlarını bunlar baş tacı ediyorlar. Hepimizin aklından Süley- man efendiye acımak geçmiştir. Fa- kat çalışırken bu hissimizi takyfd ede. riZ. Meselâ merdivenden çıkarken, basa- mwaklarmı başındaki trabzon topuzu. nun, daimi bir halde sadık duruşunu görüp onu okşamak hissi hepimizin içine gelmiştir. Fakat şiirde bu gibi hisleri tasfiyeye tâbi tutarız. Onlar bumu prensipal un. sur olarak kullanır. Sonra, orijinal olmak iyi birşeydir. Fakat trüksüz ve hilesiz olarak... Hikmet Feridun Es Tayyareci Fethinin ölümünün 2 inci yıldönümü 'Tayyareci Fethi ve ilk uçan Türk kadını bayan Belkis Şevket Bugün ilk hava şehidi meşhur tayyarecilerimizden Pethinin ölümü- nün yirmi beşinci yüdönümüdür. Tayyareci Fethi (Müdafaai Milliye) tayyaresile . İstanbul - Kahire seya- hali esnasında Şam ile Kudüs ara- bat 329 tarihinde sukut ederek ve- fat etmiştir. Merhumun yanında o zaman Harbiye Nezareti yaveri olan yüzbaşı Sadıkda vardı. Naaşları Şama götürülerek Emeviye camisin- | de TİYATRO TENKİDLERİ ANNA KARENİN Çar Petro Aleksiyeviç, kadim Re? ananelerini, âdetlerini, inanlarını kö- künden baltaladı, halkın «eski» ile alâ“ kasını kesti, memleketine Avrupa kül- türünün kapıların açtı; 2nei Kateri- na, Petronun yolunda yürüdü, 2 nci Aleksandra, Katerinanın izini bırak- madı, devlet idaresine de modem bir düzen vergi, Yüz elli sene içinde Rusya tanınmı, yacak kadar değişmişti; Avrupa, üni- verşiteleri ve akademilerile, opera ve tiyatrolarile Rusyaya yerleşmişti. Sa» onlarda vals ediliyor, balolarda şam- panya içiliyor, ai yarışlarında kadın tuvaletleri teşhir olunuyordu. Saray- larda, konaklarda debdebeli bir ömür sürülüyor, Avrupa kanunlarına ameli ediliyor, Avrupa fikriyatı geçer akçe halinde ortalıkta dolaşıyordu. Bütün bu görünüşe rağmen köy ik- tisadi buhran, salon ahlâki tezebzüb içindeydi. 1876 dayız... Rusya dışmdan gelen Karl Marks'ın sesi o devirdeki Rusya yı bir çırpıda tarif ediyor: «Rusya umumi! bir hercümerç arifesindedir; bunun için bütün &miller hazırdır; Rus sosyetesinin her tabakası, ekcno- mi, kültür, ahlâk bakımından tecezzi halindedir...» Rusya içinde bu sese tempo tutan Lev Tolstoy'un seside «Anna Kere ninş de yankılar uyandırdı «Anna Karenin» ekonomi, kültür, ahlâk ba- kımından tecezzi halindeki Rus yük- sek sosyetesinin duygu, düşünce ve t8- Jâkkilerini deşen; yüz elli sene salır ve kırbaç altında, elleri kolları bağlı, ağızları tıkaçlı, inliye imliye inkişaf eden; değişmelerine imkân olmıyan ruhların ortasında, kendi ruhlarının değiştiğini tevehhüm ederek yaşıyan, münevver ve yüksek bir zümrenin iç ve dış hayatlarmı inceiiyen bir şahe- serdir. Romanın ana hatlarını çizelim. «Debdebeler, tantanalar, şanler alay- Tar» içinde sürülen bir ömür ve bu ömür ortasında kudretli, kuvvetli bir aşk: Annanın aşkı... Bu aşk biraz da riya ve yalan nefretinden doğmuşlur; doğduğu gibi yalanla riyaya kurban gider. Genç kızdan çök genç olduğu için kaçıp olgun kadın seven Vronaki- nin aşkı, Bu aşk biraz da çapkınlık- tan doğmuştur, doğduğu gibi çapkın- lik uğruna sönüp gider. Mülerazı, ri- yasız, samimi bir aşk Levin - Kitti aş- kı. Riyasız, mütevazı, samimi aşklari- le mesud yaşarlar. Her önüne çıkan kadına yılışanzendosi aşkı, Oblonski ailesinin iç acısıdır. Hayattan alınan bülün bu vakalar, zengin bir felseef ile bezenmiş, hayat ve ölüm düşünceleri, aile faciaları, ço- cuğun mevkii, meşru ve gayri meşru rabıtaların amel ve aksülâmelleri, em- poze edilen kanunların ağırlığı, sahte prejüjelerin kötülükleri gibi çok esas- lı meseleler teşrih edilmiştir, Bu gra- da öyle sanatkârane tasvir ve tefsir- Ter vardır kİ, «Anna Karenin» yalnız Rus milli edebiyatından en güzel ör- nek olduğu için değil, ayni zamanda edebi kırafı yüksek olduğu için arsı- ulusal şaheserler arasında yer almış- Ir, tı 2 Vâlâ Nureddin Vâ - Nü'nun pek gü- zel tercüme ettiği sahne eseri «Anna Kareninş de romandan neler kalmış- 112... Bir romaridan sahne eseri çıkar- mak çok güç, çok tehlikeli bir oyun- dur: Vakaların sahneye uygun hatla- rını tesbit etmek, en cazip şahsiyetle- sakınmak ve sahneye dinamik bir eser koymak. Bugüne kadar hiçbir muharrir bu şartlara uygun bir eser vücuda getirme. ge muvaffak olamamıştır. Romandan alınmış olan her sahne eseri mühak- kak ki, aslından çok şey kaybetmekte. dir, Bizim sahnemizde temsil edil mekte olan «Anna Karenin» de 'Tols- toy'un fikirlerini, felsefesini birer cümleye sıkıştırmış, romanın dört se- nelik zamanını iki tablo da hülâsu et- miş, Levin - Kitti muaşakasını bir ke- nara bırakıp Anna Vronski menkıbe- sinde karar kılmıştır. Şunu da itiraf etmek lâzımdır ki, ln Kârenin> BL ŞE le gâne menkıbe de Anna Vronski aşkı- dır. Romamı sahneye tatbik eden Ed- mond Gulraud da hayli ustalıkla bu işi başarmış, patetik sahnelerle heye- can hislerini fazla tahrik edemiyece- ğini anlıyarak, şefkat ve rikkat his- Terile seyirci ve dinleyicileri cezbetme nin sırrına mazhar olmuştur. Sahnede gördüğümüz «Anna Ka- renins Pariste 1907 de temsil edildi. Sovyet Rusya ise kendi milli eserini ancak 1937 de sahneye koydu. Ro- manı sahneye (atbik edebilmek için çok düşündü, çok uğraştı ve nihayet Güuiraud'nun 7 tablosuna mukabil 23 tablo ile «Anna Karenin; i Moskova Sanat tiyatrosunda temsil etti, An Cak Moskoyada temsil edilen 27 tab- Joluk «Anna Karenin» de Anna - Vronski menkıbesinden başka bir şey değildir. — <Anna Karenin; bizde hasıl temsil edildi? €seri o zamanın elbiselerile sahneye koymak çok muvafık bir tarz olurdu. Ancak eşhası otuzu geçen bu eserin bizim sahnemizde otantik elbiselerle oynanması, hiç değilse bir kaç bin Braya mutavakkıftı. Buna maddeten imkân olmadığı için, «Anna Karenin; sâhnemize modern üslüpla kondu. Buna mukabil dekorlar fevkalâdedir. Tercüme, Vâ-Nü'nun kendini yadır- gatmıyan düzgün tercümesidir. Elbise noksanmın zarurelini, dekor ve tercüme güzelliğini kabul ettiklen sonra geriye sanatkâr kalıyor. Küçük bütçesinden büyük fedakâr- lıklar yaparak giydiği güzel tuvaleti- le Kitti rolünde Samiye, aynen To- Istoy'un tarif ettiği karanlık, bulanık, mütereddid, mahçup Levin rolünde Susvi, vazife sever, iyi yürekli, rikkat- Ti öğretmen rolünde Müfid Kiper, İtal- yan simsar rolünde Necdet M., Ayral, on iki yaşındaki hisli, içli, duygulu Serj rolünde Ferih, Cahideden Şaziye- ye, Samiden Talâta kadar bütün öte- kiler kısa olduğu kadar güç, belki de kısa olduğu için güçleşen, ağırlaşan rollerini büyük bir mukavemelte ta- şıdılar. K. Kemal muhitinin telâkki ve - telkinlerine kapılarak yumuşak yüre. ğini katılaştıran, aklı selimint sakim bir inada saplıyan, vakur Karenin't iyi yaşattı, ancak tahtı tesirinde kaldi- ğı Mebrure Saminin güzel tercümesi Asmode, Celâleddin Ezine'nin ye kulüde telifi «Bir misafir geldi... başlıyan genç ve değerli sanatkir Kâ- ni, Vronski rolünde belki ateşin bir âşık değil amma, muhakkak ki, sami- mi bir maşuk oldu. «Anna Karenin de sahnemizin yüzünü bir kere daha ağartan sanafkârlarımızı tebrik ettik- ten sonra, üç hâleti ruhiyenin zebunu olmasını bilerek yedi taployu hisle canlandıran Neyire Ertuğrulda dura- cağım. , Anna Karenin on iki yaşında oğlu olan olgun bir kadındır. Asil ruhu yer yüzünün basis kaygularından âzado- dir; onda sosyete ile intibak edemi- yen bir lâhutilik vardır. Neyire, kendini «Sürtük; te yangın yerlerinde düşüp kalkan sokak kın haline, «Büyük hala» da yetmişlik kas âın şekline sokmakta tereddüd eimi- yen büyük sanafkârdır. Fakat bu iki kılık ta makiyajla kolayca yapılabilir, (Devamı 11 nci sahifede) Selâmi Sedes

Bu sayıdan diğer sayfalar: