22 Mart 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

22 Mart 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

nem e Den izbankta Krup mümessillerile yapılan müzakerelerin son safhası Vapurlar hangi şartlar içinde ısmarlan- mıştı. Siparişlerde aksaklıklar husule gelmesinin sebebleri nelerdir? | Denizyank ile Hamburgdan gelen Alman heyeti arasında müzakerelere devamı edilmektedir. İkinei Alman he- yelini teşkil eden Krup müessesesinin mühendisleri Etrüsk vapurundaki teğ- kiklerini bildirmişler ve dün umumi heyete izahat vermişlerdir. Tedkik- ler sırasında Etrüskteki bütün nok-, sanlar tesbit edilmiştir. Krup mü- messilleri sakatlıklardan bazılarının kendileri tarafından (düzeltilmesine itiraz ettiklerinden yapılmakta olan müzakerelerin bu noktadan inkişafı zarureti hasıl olmuştur. Müzakerelerin esas mevzularından birini de tazminat meselesi teşkil edi- yor. Bu mesele hakkında mufassal malümat verebilmek için maziye av- det etmek icab ettiğinden şimdiye ka- dar yapılmamış olan kısımları'da zik- rTetmek suretile, uzun zamandanberi büyük dedikodulara sebeb olan vapur meselesinin esasını yazıyoruz Vapurlar nasıl ısmarlandı Deniz ticaret filomuzun noksanlığı karşısında (2) yakın sahiller, (3) Marmara, (4) Akdeniz ve (3) de Ka- radeniz için olmak üzere (12) vapur alınması kararlaştırılmış ve o zaman- 3 — VW. 1 tipi, Karadeniz hattına tahsis edilecek- büyük vapurlar da keza başka tezgâhlara verilecek. Vapurlar gelince... Krup müessesesinin yaptığı vapur- ! lar birbirini takiben gelmiş, şikâyeti mucib bir hal görülmemiştir. Fakat Akdenize işliyecek yapurlardan birin- cisini teşkil eden Etrüsk tesellüm edil- dikten sonra şikâyetler başlamıştır. Neticede vapurların siparişini üzerine | i alan müessesenin bu kadar büyük ki Denizyolları müdürü B. Sadeddin | Serim Avrupaya bir tedkik seyahati- ne çıkmıştır. O zamanlar Almanyadan 40 milyo- na yakın alacağımız vardı, Bu cihet göz önünde tutularak vapurların Al manyaya siparişi düşünülmüş ise de görülen lüzum üzerine bir çok Avru- pa memleketlerindeki tezgâhların va- ziyetini gözden geçirmek suretile ted- kiklerin derinleştirilmesi cihetine gi- dilmiş, neticede Krup müessesesile müzakereye girişilmiştir. Tam bu esnada Çin - Japon harbi kızışmış ve İspanya karışıklığı da harb halinde inkişaf edince ve bey- nelmilel demir piyasası da yükselince Krup müessesesile Denizyolları ida- resi arasındaki müzakereler kısmen | ağırlaşmışlır. Neticede vapurlar bu müesseseye ısmarlanmış ise de bey- nelmilel vaziyet ve bilhassa demir pi- yasasının © zamanki yüksekliği dola- ! yısile 12 vapur yüzde 40 nisbetinde pahalıya sipariş edilmiştir. Vapurlar tezgâhlara dağıtılıyor Krup müessesesi 12 vapurun sipa- rişini şu şartlarla üzerine alarışlır: 1 — Yakın sahiller vapurları (Su- vat - Ulev) ile, Marmara tipi (Trak, Sus ve Marakaz) vapurları Krup tez- gâhlarında yapılacak. 2 — Mersin tipi (Etrüsk, Tirhan, Kadeş ve Şalon) vapurları Krup tarâ&- fından başka tezgâhlara verilecek. AKŞAM'ın tefrikası gemiler inşasına muktedir olmadığı ve ilk defa Etrüsk büyüklüğünde ge- mi inşa ettiği anlaşılmıştır. Karadeniz tipi vapurlar için tedbirler Denizbank, inşaları bir hayli geci- ken beşer bin tonluk Karadeniz tipi vapurlar için tedbir almak zaruretini duymuştur. Çünkü bu vapurlar da ayni âkibete uğrayacaklardır. Bu maksadla derhal müzakereye gi- rişilmiş, siparişi başaramıyacağını an- lıyan Alman bahri inşaat müessesesi mukavelenin feshini rica etmiştir. Denizbank üç milyon mark tâzminat istemiştir. Fakat müessese bunu çok görmüş ve bir milyon mark verebile- ceğini bildirmiştir. Banka bu teklifi reddederek vapurların siparişinde in- şaat avansı olarak verilen iki müyon | liranın da geri verilmesini istemiştir. Şimdi müzakereler bu esas üzerinde devam etmektedir. Normal tazminat alınarak Karadeniz tipi üç vapur baş- | ka tezgâhlara verilecektir. Denizbankta teftişler Denizbankın muhtelif işleri Üze- rinde tedkikata devam edilmektedir. Maliye müfettişlerinden mürekkep komisyon müteaddid kollardan ted- kiklerine ehemmiyetle devam eder- | ken bu tedkiklerin derinleştirilmesine lüzum görülmüş ve Denizbanka iki maliye müfettişi daha gönderilmiştir. Açıkta kalan memurların vaziyeti Denizbanktan açıkta kalan memur. lara henüz ne vazife ve ne de ikrami- | ye veya tazminat verilmiştir. Bunun- Ja beraber umum müdürlük bir hal | çaresi bulmak için çalışmaya devam etmektedir. Söylendiğine göre umum müdürlük Denizbanktan açıkta ka- | lan memurları başka bankalara yer- leştirmek üzere teşebbüslere girişmiş, bu arada Sümerbâk ve Etibanklara | müracaat etmiştir. Fakat bu banka- ların kadroları dolw olduğundan mü- racaat neticesiz kalmıştır, Sus tamirden çıktı | okalâde rağbet ve alâka gören «Yüz | karası: komedisi, i muvaffakıyetini de eskiden kendine çi- | tabloya başka şeyler de ilâve eder ve Sus vapuru tamirden çıkmıştır. | Yakında £efere başlayacaktır. Tefrika No. 46 l AŞKIN KURBANI — Büyük macera romanı — Bahçede dolaştı, düşündü ve niha- yet kararını vererek, yavaş sesle: — Pek âlâ... Giderim! - dedi. *.. Fahri, eski arkadaşı Refetle Nadire- ye rasladığı akşam; yalnız kalınca ce- bindeki on lirayı okşiyarak; — İşte! - dedi. - Birkaç de boğazımı düşünmem. sele Refetin izini bulmak.. bildiği gibi o da Suriyeli bankerin res- men Nadirenin dostu olduğunu bili yordu. Muhakkak ki Nadire parasız bir adam için tehlikeye girecek kadın- lardan değildir. Demek, Refet de zen- gin?... İyice karar verdi. O, eski arkadaşını gözetliyecek, ta- kip edecek ve ne yaptığını öğrenecek- v, Ertesi gün Nadirenin oturduğu apar- tımanın karşısında gizlendi ve âşıkla- rın otomobille gezmeğe çıktığını gördü. Onlar uzaklaştıktan sonra kapıyı çaldı, Gelen hizmetçiye: , — Vehbi Tabir bey burada mı? -di. , Nakleden: (Vâ-Nü) ye sordu. — Henüz gelmedi efendim. — Ne zaman gelecek? — İki üç güne kadar. — Pekâlâ... Gene uğrarım. Artık bu seferlik yapacak işi olma- dığını tahmin ederek çekildi. Böyle &i- ra ile birkaç gün o civarda dolaştı, gözetledi. Nihayet bir gün sahte Kad- ri Memduh paşanın kapıcı tarafından hürmetle selâmlanarak binadan yal- niz başıma çıktığını gördü. — Mükentmel! - dedi. - Hakiki pat- ron gelince Refet çekilip ona yerini bi- | rakacaktır. Herhalde kapıcı ile hizmet-| çinin dilini tutmak için bol bahşiş ve. riyor. Yalnız gidiyor. Sirâs: geldi. Ta. | kip etmeli. Refet, Taksim meydanına doğru yü- rüdü. Fahri onu gözden kaçırmıyor. du. Paşa, bir tünel tramvayının birin. ci mevkiine, Fahri de arkadaki ikinei. 22 Mart “Yüz karası,, piyesi Vasfi Rıza Zobunun hastalan- ması üzerine sahneden kaldırıldı Sahneye konduğu gündenberi fev. artistlerden Vasi Rıza Zobu'nun hastalanması üzerine sahneden kaldırılmıştır. e Kıymetli Sanatkâra acele şifa dileriz. | Yüz karası piyesi hakkında Vakıt'dı «Paradideki adam. imzasile şu make. | Je çıkmıştır; Cemal Nadirin «Yüz karası» piyesi. ni seyretmek için paradiye yakın, halk ve Türk mahallelerinden şişmanca, romatizmalı ve iyi hanımlarda gel mişti, Yanıbaşıma oturdular. Hep be- raber seyrettik. «Bir ilk piyeste muvaffakıyet gös- termek hangi babayiğitin kârıdır, Türk | sahnesine hangi babayiğit klâsik bir eser vermiştir.» Kendi kendime böyle düşünüyor; ve Cemal Nadirin bu piye- sini hemen hemen bir nasıl söyliyeyim Suiniyet ile seyre hazırlanıyordum. Piyes oynandı, bildi. Ben de müelli. fin bu piyesini beğendim. Alkışlamı- yanların içinde ben de vardım. Ben de son tabloda biraz şaşalamışlım doğ- rusu, Fakat piyesin bitmediği zanniy- le değil. Bize eski günlerden, eski ha- yattan ve eski zihniyetten biraz daha birşeyler gösterecek bir tablo daha oy- nar mı? diye. Kimimiz yazıcı olmak için, kimi. miz aktör, kimimiz karikatürist, kimi. miz şarkı okuyan ve keman çalan ol- mak için az mı müşkülâta uğradık. Evet! Az mı çektik? Cemal Nadir belki de kendi hayatından aldığı bu acıyı bu komedisiyle bize duyurmaya çalış- tı, Ve duyurdu da, Hepimiz tiyatrodan düşünerek çıktık. Zaten onun da İste- diği buydu. Bizi güldürmiye değil, düşündürmeğe çağıran bir yazısını Şe- hir tiyatrosu mecmuasında okumuş- tum. Bize küçücük piyes içinde çarşaflı hanımları, dört karılı beyleri, oğlunu Karagöz oynatıyor, taklit yapıyor, di- ye deli zanneden kara cahilleri, tulum. |bacı kalem efendilerini, yani 20-30 sene evvelki dünyayı hiç mübalâğa etme- den küçük fırçalarla çiziçiziverdi. Sahne bakımından mükemmel bir eser mi? Orasını bilmem. Bunu erbâ- bına bırakırım, Fakat edebi bakımdan bu piyes muvaffak bir hikâyedir. Ve çok realist bir hikâyedir. Son tablo fevkalâde veciz, Gayesine erişmiş bir adamı görüyoruz. Binbir | tehlikeyi yenmiş ve muvaffak olmuş ve| Je çektirenlere alkışlatıyor. Alkışlatı- yor amma, alkış sesi yalnız sühneden geliyor. Gelsin, ziyanı yok dostum! Piyesin güzeldir. Şaheser değildir, amma ha- kikaten güzeldir, Zaten müellif alkış bekleseydi, bu kendini alkışlatmasını bilirdi. Cemal Nadirin alkış beklemediği son Bir aralık belli ki büyük mevki tu- | tan şanlı, şerefli bir adamın Refeti hürmetle selâmladığını ve: -— Vay paşa hazretleri... Birkaç gün- dür zatıdlinizi kaybettik... Vapurda göremiyoruz... Kerime hanımefendiler atla gezerlerken raslamıştık, sizi sor. duk: «Birkaç gün gelmiyecek, işi var!» demişlerdi. Briç için gözlerimiz yol- Jarda kaldı. Yan taraftaki ikinci mevki geçidin- de oturup açık pencereden salondaki bu muhavereye kulak misafiri olan Fahri, hayretle: — Vay! - dedi. - İki de kızı varmış... Bir de «paşa hazretleri» ünvanı... Bu «ne demek... İşin içinde iş var. Yaşa. dık! İskeleye yanaşıp çıktıkları zaman, Fahri uzaktan uzağa arkadaşın: ta- kipte devam etti. Nihayet onu gayet güzel bir köşkten içeri girerken gör- dü. Demir parmaklıklariz çevrilen balı- çe, çiçek içinde gayet müntazamdı. — Dur bakalım... Herhalde burada | oturuyor, Kimin babası, neyin paşası | olduğunu anlarız, | Yavaş yavaş, beş aşağı, beş yukarı ! dolaştı. O sırada bahçeden bir ayak sesi işitti. Hemen yan tarafa gizlendi ! AKŞAM Prf. Limpanın cenazesi .dün merasimle kaldırıldı üniversite rektörü, profesörler birçok nutuklar söylediler Profesör Lipmanın cenaze merasiminden iki enstantane Vefatını teessürle yazdığımız “Tıb hem hemi, hem de büyük bir filozof fakültesi Jineloji profesörü Lipman'ın| olduğunu söylemiş, bugünkü felsefe cenazesi dün Üniversite profesörleri- nin ve talebesinin iştirakile merasim- le kaldırılmıştır. Profesörün cenazesi, Üniversite bi- masının zemin katındaki iç avluya getirilmiştir. Bu esnada profesör ve talebeden mürekkep kalabalık bir c& maatin huzurunda tabutun bâşına geçen Üniversite rektörü B. Cemil Bil- sel, profesörün meziyetlerinden ve Üniversiteye yaptığı büyük hizmet- lerden bahseden bir nutuk söylemiş ve mütevefia profesörün tabutu önünde hürmelle eğilmiştir. Bundan sonra Tıb fakültesi dekanı Dr. Nureddin Ali Berkoy, Üniversite- den ayrılan prolesörün ölümünün çok büyük bir zıya teşkil ettiğini, bil- hassa tebarüz ettirmiş, profesör B. Tevfik Remzi de, kendisinin mütevef- fa profesörle çalıştığı günlere tit ha- tıralarına temas etmiş, Dr. Lipmanın perdenin garabetinden değil, veciz ok masında anlaşıhyor. Gelelim oynıyanlara: Benim iki kişi fevkalâde hoşuma gitti. Vasfi Rıza ba- zi rollerde âdeta Huzımla karşılıklı tu- lüata başlarlar; ve salonu sen güldü- receksin, ben güldüreceğim yarışına girişirler. Bu defa öyle olmadı. Vas- fi piyesin ruhunu anlamıştı, Dönuk ve tup çıkarıp parmaklığın kenarındaki taşlardan birinin arasına soktu. Sonra tekrar köşke dönüp gitti. Fahri hayatında bu kadar güzel bir kiz görmemişti. Kalbi heyecanla çarp- tı, Bir müddet gizlendiği yerde durdu. Sonra yavaşça kâğıdın sokulduğu yere yaklaştı. Elini uzattı, mektubu “aldı. Açtı, okudu. Sevgilim! Üzüntü içinde sana şu satırları ya- zıyorum, Babam geceleri bizim randevu ver- diğimizi her nasılsa duymuş. Beni fe- na halde payladı. Ağladım, yalvardım. ler söyledi, âdeta korktum: «Kadri Memduh paşanın kızı 6 ailenin oğlu ile evlenemez!» diye bağırdı... Hayatta bu kadar acı çekmiş olan babamı itham etmek istemiyorum am- ma, ne yapsa senden gene vaz geçe- mem, daima seni seveceğim! Rahat rahat konuşmak için bir ça- re bulalım. Yarın buraya gelir, ceva- İ bını alırım. Ben de yazdığım mektu- bu ayni yere koyarım, Seni seviyorum, Ratipciğim. Ne 0©- Tarsa olsun daima senin kalacağım. ye bindi. Tünelde de ayni suretle bi- | ve baktı. Gayet güzel bir genç kız par- Tendi: let alarak Karaköye çıktılar, Refet | maklığa dayanmış, duruyordu. aheste aheste köprüye geldi. Boğaziçi Etrafta kimsenin kendisini görme- Refet dalgın dalgın: vapuruna bindi, Fahri de arkasından, || diğine emin olunca, cebinden bir mek- İ — Allah Allah... Eadri Memduh pa- sahasındaki mevkiinden bahsetmiş- tir, Dr, Teyfik Remziden sonra profesör Obendorf türkçe bir hitabe söyliyerek müteveffanın. tababet âlemindeki mü- him rolünden ve Türk Üniversitesine ifa ettiği hizmetlerden bahsey'emiş, nihayet kenser gibi çok habis bir has- talıktan kurtulamamasındaki otees- sürlerini anlatmıştır. Gülhane profesörlerinden Dr, AVİ Esad ve talebeden dört genç te pro- fesör hakkırdaki tahassüslerini bil- dirmişler, bundan sonra tabut tale- benin hünmetkâr elleri üzerinde Be- yazıt meydanına kadar getirilmiştir. Cenâze burada arabaya konmuş ve arabayı Üniversite profesör ve tale- besi takip ederek Şişlideki mezarlığa nakletmişlerdir, Profesörün cenaze- sine birçok çelenkler gönderilmiştir. sakindi. Fevkalâde muvaffak oldu. Kalem kâtibi rolünde Reşit o kadar iyi idi ki, şaşırdım. Makyajı sesi, ko- nuşuşu Cemal Nadirin kafasındaki ve yaratmıya çalıştığı tipin aynı idi, di“ yebilirim. O kadar muvaffaktı, Öteki artistler de fena değildiler. Değildiler amma, bu iki büyük muvaffakıyetin karşısında bu akşamlık bütün şerefi o iki artiste bıraktılar, şa imiş... Bu da kızı.. Ne de güzel! Tam sevdiğim tip! Cebinden bir kâğıdin kalem çıkardı, kızın yazdıklarım kopye etli. Bonra gö“ ne mektubu yerine koydu. Artık ya pacak bir işi kalmadığından oradan uzaklaştı. O, şimdi eski arkadaşının yeni ismini ve oturduğu yeri öğrenmiş" ti. İstanbula döndükten sonra malüm olan mektubu yazıp yolladı. Kadri Memduh paşa tayin edilen randevuya gitti. Önce gelen Fahri te- Yâşla arkadaşını bekliyordu. Sokağın başında otomobilden indiğini görünce hemen Kalkıp karşıladı. — Sefa geldin. Seninle şöyle tat tatlı konuşmağa pek ihtiyacım vardi. Gel şu bölmenin arkasına gideli. Yerimizi orada hazırlattım. Kimsen'ı bizi rahatsız etmek tehlikesi yoktur. Sofra kuruluydu, Yemekler de hi zır. Tam Refetin sevdiği gibi mezeler masayı süslüyordu. — Önce yemek yiyelini sonra görü“ şürüz! - diyerek oturdular. Farinih neşesi yerinde idi. Refet if endişe ile bekliyordu: «— Acaba benden neler istiyecek?# diye düşünüyordu. Delikanlı müstehzi bir eda ile #ö:€ başladı — Herşeyden evvel, azizim, yeni U7“ vanınızı tebrik etmeliyim. (Arkası var) Me

Bu sayıdan diğer sayfalar: