16 Mayıs 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

16 Mayıs 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 8 16 Mayıs 198 İSTANBUL HAYATI Kâğıdhane safası ıdhane henüz Midirellez geçti amma, K meraklıları dereboyu safasına doyamadılar. Her pazar karadan, de. nizden akımlar devam ediyor. Otobüs- ler, arabalar, Halicin pat pat vapur- ları, sandallar, motörler, mavunalar sabahtan akşama kadar kâğdhane yolunda mekik dokuyorlar, Geçen pazar Haliç vapurlarından birine zorlukla sıkıştım. Nehir batak- larında dolaşan bir hipopotam ağırlı. ğile yola koyulduk. Etrafımızda karm- ca gibi kaynaşan sandalların, mavuna- ların ortalarına sofralar kurulmuş, | gramofonlar cırlak cırlak haykırdık» | ça yolcular coşuyorlar; kadehler bo- şalıyor, şişeler tazeleniyor, yanık « ded» sesleri, nâralar yükseliyor. Kâğıdhane deresi boydan boya dol- muş. Sandallar biribirine yapışmmıs. Her tarafta gazel, nâra, şen kahkaha. lar çınlıyor. Dere boyundaki çayırlar. da adım atacak yer kalmamış, Her grup bir sofranın etrafına çevrilmiş- ler. Her sofrayı mutlaka birkaç sise süslüyor. Sağdan dumanlar yükseliyor, Kebap, çiroz, yanık yağ kokuları biribirine karışıyor. Sarp yamaçlardaki minimini çalı ların etrafında bile boş yer yok. Bu | mes soldan kadarcığı da hulamıyanlar şemsiye. lerin saplarına birer sopa ekleyip yete saplamışlar, onun altında, serin bir m gölgesi zevkile kır safası yapıyor- ir aralık şemsiyeli bir grup arasın. irkaç tamdığa rasladım. urada böyle sıkıntı çekeceğini. eli bir gezinti yerine iyi olmaz gitseniz mıydı? Hep birden itiraz ettiler Kâğıdhane safasının Hep beraber buraya ır verdik. Ağaç gölgesi ol. altı olmuş ne çı ödir. da, şemsiye , Malüm ya, gönüller bir olun- manlık seyran olur, hir içinde parkeli yokuşlarda Iar- raba çeken bey- ede işi değiştir. baçlana kırbaclana girler bile K mişler, Araba di yerine sırtları- Pa birer eski eğer, yırtık semer yerleş. tirilmiş, dere boyunda adam gezdiri- yorlat. Boş kırlar Veliefendi çayırı ha- line “gelmiş, Zavalı hayvancıklar! Sabahleyin tıklım tıklım d. koca. man arabaları buraya kadar sürükle. dikten sonra akşama kadar da, sahip- lerinin ceplerine birkaç kuruş daha indirebilmek için durmadan koşuyor- lar. Gecenin kimbilir hangi santinde gene sırtlarında kırbaçlar şaklıyarak arabalarını sürükliyecekler, Darbuka tıngırtıları zurna zırıltıla- rı arasında parmaklarını şaklatarak çifte telli oynıyan al şalvarlı kara kiz- ların etrafları seyirei çemberlerile cey- rilmiş... Ötede birkaç genç kız avuç- larını uzatmışlar, karşılarındaki çiko- lata yüzlü kadının fal masallarını de- rin bir tevekkülle dinliyorlar, Kâh ya- nakları pembeleşiyor, kâh dudakların. | da beliren tatlı bir sevinç tebessümile birbirlerine bakışıyorlar, Kâğıthane meraklılarının dönüşleri neseli oluyor. akşam ard arda sıralanan sandallarda şarkı sesleri, kahkahalar perde perde yük- seliyor. Halicin çamurlu suları coşkun bir neşe, zevk kaynağı halini alıyor, Cer Relik Kadın hekimleri aylık toplantısı Türk Ginekologi Kurumu, bü mev- | siminson toplantısını Dr. Orhan Tah- sinin başkanlığında yaptı. Bu celsede: Dr. Ahmed Asım Onür, bir hasta- dan ameliyatla çıkardığı rahim ve yumurtalık urlarını (Myome ve Ade- nomyosis) göstererek, bunlar hak- kında izahat verdi. Keza çok kana- yan gebe bir kadında yaptığı kanser ameliyesine dair tafsilât verdi ve rah- rmş olan meşi- ia totalis) gös- lar için yapılan görüşm n Tahsin, Ahmed Asim i Ihsan Gediz, Nu icab eden | isi zere arma son Karanlıkta | verdi, la a amaç . A m yn SPENCER TRACY Hollivud'un en çok sevilen artisti ile bir mülâkat Spencer, aile hayatını bozmamak için aşkını feda eden nadir Paris (Husususi den) Hollivutun larından biri büyük Spencer artist şimdi Aş Londrada bir kaç son: tifade ederek kendi- lükat yaptım. Tracy, hayatı bir çok ma- olan insandır, Spöhcer ceralar içinde ge Amerikada Milwaukee şehrinde doğ- muştur. Babası İrlandalıdır ve bü- bir şirketin müdürü idi. Oğlunu nak istemiş, faka ı olmamıştır. İptida ışmış, sonra avukat i harpte ba Harpten sonra da aktör ol 1 çok larını an- ald macera» bahriyeli c ever. Büyük atirken ları anlatma bahr ceralarından birini şöy <— Ar likte bir iç idik. Pat ile kardeş gibi Braber büyüdük, çocuk iken onunla müthiş kavgalar ederdik, bizi güç hal ile ayı- kat bu çocukluk mace. »irimizden uzaklaştır- mak şöyle: dorsun bilâkis yaklaştır. dı. Ke a ileri dost olduk Gemide bir ce bir de baktım Pat uma geldi: «Aman Spencer denizde bir am çabalıyor koş kurtaralım»: dedi. Bende te- lâşla fırladım. Kimseye haber verme- ğe meydan kalmadan soyundum, de- nize atladım. Arkamdan da Pat at- ladı. Gemiye pek yakım yerde dalgâ- ların arasında bir cisim yuvarlanı- yordu. Mehtap gayet parlak oldu- ğundan cismi görebiliyorduk Pat bana: «Bakalım sen mi evvel kurtaracaksın, yoksa ben miz diyor- du. Niha; ben ondan evvel yetiş- tim, cismi yakaladım, Bir de ne ba- kayım ; dalgaların arasında yuvarla- nan, bir insan değil otlardan yapıl- mış bir Meğer bizim arkadaş benimle alay etmek için mahsüz yâpmiş, samanları bezlere sarmış bir şekil uydurmuş denize at- mış beni de kurtarmağa koşturmuş Artık benim hiddetimi sormayınız, yalancı adamı bıraktım, Patın üstü- ne çullanmak. istedim. Fakat Pat bunu bildiğinden benden evvel gemi- ye doğru yollanmış hem gülüyor, hem yüzüyor. O ne kader gülerse mici deşten di kosarak ben o kadar kızıyordum, o önde ben | arkada bir yüzme yarışıdır başladı. Biz bağı rişirken kumandan görmüş. Nihayet yakayı da ele verdik. Kumandanın huzuruna sülarımız akarak çıktık. Gece o saatle denizde ne aradığımı- zı sordu, Pat «Bir cisim gördük te insan zannederek kurtarmağa git- tik» deyince ben dayanamadım, ku- mandana hikâyeyi anlattım. Tabif kumândan da fena halde sinirlendi. «Bundan daha kin bir yalan ola- maz. Günün birinde hakikaten de- nizde kurtarılacak bir insan olur da yalan diye kimse imdadına koşmaz.» dedi ve Patı iki gün hapse mahküm etti.s Spencer maceralarını anla- en hoş ciheti bile bu ar- lar bırak teki otelinde kendisini yaptığım za- eraşını da gülerek böyle rak gemiye doğru ya- | — Londraya geldiğim zaman tren istasyona girince başımı pencereden çıkardım, bir de ne bakayım bir halk kitlesi bütün istasyonu doldurmuş. Birine «Niçin bu kadar halk birik- miş?» dedim. «Sizin için; demez mi, Şaşırdım kaldıni. O esnada tren dur- du, halk inmeğe başladı, biz daha trendeyiz. Derken bir bağrışma, 'pa- tırdi koptu. Ebali birbirine" girdi. Bazıları çiğnendi. Bu hali görünce o kadar müteessir oldum ki bana edilen bu kadar ilti- fatın ve teveccühün zevkini duyama- dım, Ayni zamanda da karımla tren- den indiğimiz zaman ne facia ola- cak diye düşünüyordum. Bereket ver- sin Ki polis trenden inmemize mâni oldu. Tren istasyondan kalktı, geri geri giderek diğer tenha bir yola gir di, orada hırsız gibi trenden atladık. Hemen polisler bizi bir otomobile tık- tılar ve büyük bir süratle kaçtık. — Londrada niçin çok kalmadı- ruz, Pariste daha uzun müddet kala- cak mısınız? — Maatteessüf Hollivuttaki an- gajmanım Avrupada çok kalmaklığı- ma mâni. Onun için hemen döne- ceğim. — Aile hayatını sever misiniz? Hollivutta sizin elle hayatınız bir misal olarak gösteriliyor. — Ailemi, karımı, çocuklarımı se verim. Alle hayatını çok takdir ede- rim. Fakat kims mesini tavsiye et — Niçin? — Niçin olacak, iki görüşü ile görüşü arasın yük fark oluyor da ondan gencçiliğ n sonra e çok genç evlen- | artistlerden biridir $ından sonra, hattâ otuz yaşında €vlense çok daha iyi olur, Bir insan ancak o zaman ciddi düşünür, derin görür ve iyi bir aile teşkil edebilir. — Bir aralık büyük yıldızlardan biri size âşık olmuş, siz de ona âşık olmuşsunuz diye işittim. Hattâ İs. mini de söyliyebilirim. (Loretta Yung). Loretta adını işitince artistin fena halde bozulduğunu gördüm. Bu sua- me ne cevap vereceğini şaşırdı. Ni- hayet dedi ki: — Fihakika Yoretta çok güzel ye sevimli bir kadındır, kendisi ile aramızda büyük bir dostluk ta var- dır. Fakat bundan ne onun bana âşık olduğu, ne de benim ona âşık olduğum çıkar. Hakikatte Spencer İle Loretta Yung birbirlerini çıldırasıya sevmişler, hat- tâ Spencer Traecy'nin karısından ây- nüp Loretta ile evlenmesine ramak kalmış. Nihayet vicdani mesuliyet korkusu aklını başına getirmiş, aşkı- nı feda etmiş, senelerdenberi kurdu- ğu aile ocağını yıkmamış. Lorettanın da artisti allesine bah- şettiğini söylerler, Bir gün iki sevda- zedeler bu meseleyi münakaşa et- tikleri esnada Loretta: «— Kanma sadık kalırsan seni da- ha çok severim. Karını bana feda edersen, günün birinde de beni diğer bir kadına feda etmiş bilir.» sözlerile artisti k şamağa teşvik etmiş. ç hâlâ birbir ni sever bir yerde tesadüf ettiler mi yeni âşık ve ma- şuka gibi kızarır ve bozarırlar. Artistin al Ğ tğl, e sinema bay beyan ikinci bir im. —B. 0. rısı İ xtörl ük dubunmla Iktisadi meseleler Sanayiimizin iki düşmanı id eden iki ku leketler tazyik etmek i yapmakta; misal bulalım dair tipik vi adan çivi yaf mak için demir iel alıyoruz. Alm gf fabrikaları, teli daha pahali çiviyi de daha ucuza satıyorlar. Buf) dan maksad, Türkiyede çivi sanayi tazyik etmektir. Bakır için de ayi şey vakidir. bakır, bakır teli leri, saç ve külçe halindeki bakırd& daha ucuzdur, Bunlara misailer daha getirebiliriz bir iki misal, ileket ilmizi nasıl tazyik ettiklerini ede ifade-etmektedir. zi tehdid nm yiim eden bir müthiş £ sureti den, e dan bir K hayet verm ğıd sanayii, cam Jae: nkü büyük san lerine mukavemet etir de gümrük tari silâhı vard lığı hakkınd umumi efkâra bildirmek iç yapıldığını izah etmek lâzımdır nu da yapmağa. mecburuz. Bunu için, en makul vasıta, sergilerdir. F8 13 kat bu sergiler, yalnız Ankara, İstan bul, İzmir, Samsun gibi şehirlere hEğ'r, r, Halbuki sanayi hak da halka bir fikir vermek NR, kün olduğu kadar, en küçük şehirle Beş senelik endüstri plânlarının nöj suretle tatbik edildiğini ve plânlanMön, ne nisbette tahakkuk ettiğini halkıflğa ekseriyeti bilmez. Bu plânlar hakkıinıl da malümat almak için, Sümerbali kın üç ayda bir neşrettiği bültenlefi kaç kişi okuyor? Bültenlerdeki ma matı, halkın anlıyabileceği lisanla sergiler vasıtasile ifâde etmek lâzı dır. Daha doğrusu yapılan işleri hel ka bildirmeğe mecburuz Hüseyin Ayni Ege havalisinde çekirge mücadelesi İzmir (Akşam) — İzmir, Aydın, Denizli ve Muğla v de çekirge mücadelesine € le devam edilmektedir. £ muhtelif lerde çıkan çekirgeler, A hirleme, sabun mahlülü atma usuliğ rile ve alev makinelerile derhal i edilmiş, mahsule zarar vermelerini önüne g ştir. Çekirgenin en çal çıktığı sa Manisanın Eşme kaz sıdır. Burada mücadeleye daha gen mikyasta devam edilmektedir. Manis Gülhane müsamereleri Gülhane hastanesinin dokuzunc 12/5/9399 de profesöii ında (topl müsameresi Kemal £ lanmı, n başkanl Profesör Abdülkadir Noyan tar fından o Poligloboli . vakası, profesf Bürhan Urus tarafından sx navi vi ya ile Sinüzit tedavisi dan De bri tarafında Kalb romatizma tedavi ile iştirak edenler: Profesör AŞ ini Murat , Vahdi, Bürhan Urus Yener iştirik eylemişlerdi

Bu sayıdan diğer sayfalar: