2 Haziran 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

2 Haziran 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ | POLİTİKA i taa; ifün eder ve eârafa asi Filistinde vaziyet Filistin hakkında İngilterenin kararlatırıp Parlâmentonun da tasvibini Bldığı plân Filistin arabları ile yahudilerinin birer fırkası tarafından redde- Gilmiş ve birer fırkası tarafından da kabul olunmuştur, Şimdi Lübnanda mülteci olârak yaşamakta olan Kudüsün büyük müftüsü Emiriilhüseyni ve bunun riyaset ettiği merkezi arab komitesi plânı reddetmeğe karar vermiştir, Bu karar ile esbabı mucibesi yakında Irak ve Yemen Kralları ile İlnis- suuda ve Maverayı Şeria Emirine bildirilecektir. Arab merkez komitesi Filis- inde kurulacak yeni hilkümetin halis bir arab teşekkülü olmayıp arablar Me yahudiler ve diğer anasından mürekkeb muhtelit bir devlet şeklinde ol- masına İtiraz etmiştir. Filistindeki mutedil arab cereyanım temsil eden Ragıb Naşaşahi ile bu- nun taraftarları bulunan Yafa, Fiayfa ve Nablus Belediye Reisleri İngiliz tekli. fini kabul ettiklerini bir muhtara ile bildirmişlerdir. Fakat bunlar mevkuf srablar hangi fırkaya mesub bulunursa bulunsun şimdiden tahliye edilme- Berini istemişlerdir. Ragıbın temsil ettiği arablar ekalliyettedir. Üç seneden- beri İngilizler ile harb ve darpta bulunan ekseriyeti büyük müftünün komi- j #esi temsil etmektedir. Yahudilere gelince bunlardan siyonistler İngiliz plânını kabul etme- mişlerdir. Hattâ bunların gizli teşekkülü sinemalarda ve arabların kalaba- Mik bulundukları mahallere bombalar atmak suretile tedhiş hareketine gi- rişmiştir, Siyonist olmıyan ve Kudüsün eski sekenesi bulunan yahudilerin mensub bulunduğu Agurath İsrail teşkilâtı bu tedhiş hareketini takbih etmiştir. İngilizlerin son teklifi üzerine arabların gevşemiş olan çete harbi ya- hudi teâhiş harekeli karşısında yeniden şiddet bulmuştur. Filistin tekrar AKŞAM Ayak parmaklarına âşık!. New-Yorkta büyük bir basinhane »New-Yorkta küçük ne vardır ki- de- gük bir odasında, küçük elli, küçük Ayaklı bir hasta bakıcı kız uyuyor... Vakıt hayli geçti, hastahanede el Ayak kesildi. Uyuyan hastabakıcı Ma- #ion Gribles bir aralik gözlerini açtı: Ayak parmaklarında bir temas hisset. mişti. Baş ucundaki elektrik düğme- #ine bastı: Ayak ucunda bir genç Adam gördü, genç ve güzel bir adam!... Güzel, genç adam, küçük elli, küçük Ayaklı genç kızın haykıracağını hisset. w ep a gemi a Marion Gribles doğruldu. Genç adam cesaret buldu, ancak heyecanını din. — Ren hursızım, bu odaya çalmak kasdile girdim, hırsız fenerim ayak ucunuza ışık verdi, yorganın dışında kalan ayaklarmızı, ayaklarınızın par- maklarını gördüm. Ben hayatımda bu derece güzel ayak görmedim, bu ka- dar zarif parmak nedir bilmiyorum. Hırsızlığı falan unuttum, ayak ucunu- za oturdum, ayaklarınızı, ayak par- imaklarımızı okşamağa başladım... sız Marion'a: — Evlenelim! dedi. Marion ö — Görüşelim. — Yarın buluşalım. Kız randevuyu kabul etti, ertesi sa- | bah randevu verdiği saatte bulunaca- ğı yerde bulundu, adam da geldi. Fa. kat kızın elini sıkar sıkmar, sekiz el omuzlarından ve kollarından yakala- dı. Marion zabıtaya haber vermiş, dört polis memuru hırsızı yakalamıştı, hü- viyetini tesbit ettiler, Senelerdenberi zabıtanın aramakta olduğu bir sabi- kalı imiş... Aşk uğruna hapsi tercih ediyor! , Sinema yıldızlarının halka karşi Gösterdikleri iltifat nihayet bir imza Vermek derecesini geçemez. Fakat ne Yatık ki, San Pransisko'lu bir genç Adam bunu bilmediği için Lil Pons'la münasebet peyda etmek hevesine dü- ger. Pons genç adamın müracaatları- mi diama reddeder. İsmi Casper olan genç ise mütemadiyen kızı takip eder. Battü uzak seyahatlerinde bile ona Yzaktan refakat eder. Geçen gün Çaaper kızın Norvalk'daki erine gider, Yüdiyla mutlaka konuşmak istediğini | söyler ve konuşmadan evi terketmiyo- ceğini bildirir, "Bunun Üzerine Pons Aşıkını polise teslim eder. Casper mahkemeye veri- lir. Orada hâkim, bir daha kızın pe- İ şinden koşmıyacağına dair söz ver. mek şartile kendisini serbes bırâakaca- ğını, yoksa bir sene hapse mahküm olacağım Casper'e ihtar eder. Casper aşkından vaz geçemiyeceği için bir sene hapsi tercih eder. Şimdi, bir 86- ne sonra tekrar takibata başlamak üzere, hapisle bekliyor. Balıklar neden boğulmaz? Sularda habap, kabarcık halinde | hava olmasa balıklar yaşıyamaz. Su- | Ya okaijen Lemin eden de nebatattır. Geçen ay Amerikada bir küçük hararet Bayri tabi arttı, sonra gayri tabi bakterinin de yaşaması için okzijene itiyacı vardır. . Gölü istilâ eden bakteriler bütün oksijen massedince, baliklar biraz hava bulmak ümidile suyun üstüne sıçramağa buşladılar ve nihayet öl- düler, Gölün üstü Dbahk leşlerile dol üzaldı, şiddetli bir fırtına koptu; gök du; gölde canlı tek bir balık kalmadı. deki otlar, yosunlar, bütün mebatat öldü. Suda ölen nebatat pek çabuk bakteri d NU RaaamESER SARSAN, 0050081 Bunun üzerine kanallar açtılar, gölün suyunu akıtıp temizlediler, ye- niden balıklar attılar. BERGER ANEEEEEREN. Vinçten kurtulan demir kar- | Evlerini bırakıp başkalarile yolanın tesirile yaralanan işçi öldü yaşıyan bir kadınla bir erkek tevkif edildi Evvelki gün Galata rıhtımında Ak- İkisi de evli oldukları halde Şehre- 8ü vapuruna kayıktan yük verilirken vince takılan bir demir karyola halat. tan kurularak aşağıya düşmüş ve ka- mini civarında birlikte yaşıyan Mü- seyyen adında bir kadınla Niyazi adında bir erkek adliyeye verilmişler. yıkta çalışan işçilerden Hâmid başın. | dir. Sultanahmed birinci sulh ceza dan yaralanmıştı. Beyoğlu hastane- mahkemesinde yapılan sorgu netice- 8inB kaldırılan Hâmid dün ölmüştür. | sinde ikiside tevkif edilmişlerdir. Adliye doktoru tarafından yapılan Bunların metres hayatı yaşadıklarını muajene neticesinde başından aldığı | Müdelumumiliğe ihbar edenler de yaranın tesirile öldüğü anlaşıldığın- dan cesedin gömülmesine ruhsat ve- rilmiştir, Müddetumum? muavinlerinden B. Reşad Saka kaza etrafında tahkikata Birişmiştir, Müzeyyenin kocasile Niyazinin karı- Parke döşenecek caddeler Aksaray - Beyand ve Sirkecideki Ebüssuud caddelerinin de parke olg- rak inşasına karar verilmiştir, Tramvaylara dair Evvelâ müşahedeleri nakil sonra ukalâlık kısmına geçeceğim, yani ah- kâm çıkaracağım. 1 — Birinci mevki, Kalabalık, Bir- çok adam ayakta. Oturanların ekse- riyeti gençtir, belki açıkgöz ve çevik oldukları için, belki de daha evvel gel dikleri için oturacak yer bulmuşlar. dır. Birinci şıkka daha ziyade inan- mak istiyorum, çünkü duraklarda yer açıldıkça hep gençler oturuyor; ihti. yar, kadin olsun erkek olsun ya fki eli. le yandaki iskemlelerin arkasına yâ- pışıyor yahud da tavandan sarkan ka. yışlara sarılıyor. 2 — Kayışlara fki kolu ile asılmış kırk yaşlarında bir yüz beni düşündü- rüyor. Iztırap çektiği belli. Adeta çar- miha gerilmiş bir ifadesi var. Durak yeri. Elleri kayışları bıraktı, koluna aslığı bastona dayanarak çıktı, Sa- kattır, arka kemiğinde bir ârıza var. Asilı durmanın verdiği acı yüzüne o feci mânayı vermiş olacak, 'Tramvay- dan inerken dikkat ediyorum. Açık- gözler, çevikler atlıyor, o kendi kendi. ne yolu açıyor, bin meşakkatle tram- vay basamağından ayağı kaldırıma de. diyor. «Baylar, bayanlar.. Yürüye- Him». 3 — Kayışlara sarılmış bir yüz da- ha, Kadın. Güzel değil, şık değil, pek de genç değil. Saçları sımsıkı ensesin. de topuz, şakakları belki saçların çek- mesinden darlaşmış. Gözleri yorgun, akları kızarmış. Dudaklarının üstün- de ter taneleri eileri boş değil ki, sil- sin, üst dudağını aşağı doğru sinirli sinirli çekiyor, ter taneleri damlasın diye olacak. Önündekiler çekilince yıp- ranmış siyah mantosunun içindeki emprime entarinin altında kocaman bir karın görünüyor. Gebe, Gebe kadına uzanmak hareketinin verdiği zahmeti ve bundan doğacak mahzuru bilmiyen kadın yoktur. Onu bu vaziyetten kurtarmak için bir ka- dın ne yapabilir? Yeri varsa yerini ve- rir, ayakta ve yakında ise dayansın diyen omuzunu. Oturan Kadınlar, ayakta duran kadınlar var, Farkında değiller. Dokuma gömleğinin yakası açık on sekizlik bir genç kapının yanında ayakta, sırtımı dayamış, Gebe kadı- nın yüzünü görmüyor, fakat yandan farkına varmış olacak. Kolunu uzatı- yor, kadının omuzuna dokunuyor. Kendi yerini gösteriyor. Kadın kayış- ları bırakıp sırtını dayayabilecek yere gelinceye kadar genç öteki açıkgöz lerden rahat yeri muhafaza ediyor. Sporcu, gürbüz ve arka sokaklı bir de- likanlı,.. Henüz anası doğuracak ka- dar genç olacak. Gebe kadını halin- den biliyor. , 4 — Galatadan yaşları on beş ile on yedi arasında üç genç bindiler. Şive- leri bozuk, fakat bundan birşey anla. mak, bir hüküm vermek imkânı yok- tur, çönkü İstanbulun güzel şivesi ey- vah ki, biraz bozulmuştur. Telâffuz. da olmasa bile fillerin tasarrufunda ve kullanılan tabirde İstanbulun Türk şivesinden ve tabirlerinde çok adam uzaklaşmıştır. «Allaha ısmarladık» ye- rine «hoşça kalın» ım kullanıldığını Söylemek kâfi. Gençlerin yüzü kapıda, ayaktalar. Fakât müvazene için kayı- şa sarılmağa ihtiyaçları yok. Birinin elinde bir leylâk dalı, Kokluyor, gö- zünü süzüyor, mânidar lâflar atıyor. Uçü de fransısca, ingilizce, almanca kelimeler kullanıyor. Eli çiçekli olgun olmasın Üçü de eski Karaközdeki Fi- ruz beyin garplaşmış nümunesi! Ön sıradayım. İki siyah önlüklü mektep kızı ayakta, arkaları pencere. &e. Birinin iki örgü saçı var, ötekinin saçları kesik. On iki ile on dört ara- sında, “Temiz, sade, terbiyeli çocuk lar. Leylâklı yeni biçim zambara özen- tileri yaklaşıyor. Leylâk dalı mektepli kızlardan birinin yanağına doğru gi- dip geliyor. Kızcağız kıpkırmızı, başı. Ti yan penceresine çekmeğe çalışıyor. Fakat kalabalık arttikçn Teylâkllar kızlara omüz omuza gelebilecek ka- dar yaklaşıyor. Kapıdan yakası kürklü kelli feni bir efendi gençleri yardı içeri girdi. Elinde bastonu da var. — Ay siz burada mıydınız? — Biz de sizi gördük amma kala- balıktan yanınıza gelemedik? — Bugün annen nasıl? Efendi kızların aile dostu. İçeri gir. mesinin sebebini anlamak kolay, Ley- Yazan HALİDE lâklı grupun sesi kısıldı, leylâk dalı artık savrulmuyor, ilk fırsatta savu- şuyorlar, çünkü yakası kürklü, eli bas- onlu efendinin gözleri şakaya gele- cek gibi değil. 5 — Tramvay köprünün üstünde. Düdükler ötüyor, halk denize bakıyor ve tramvaylar birdenbire duruyor. — Ne var, gene bir bayram mı? Bunu Galatasarayındanberi bağı- rarak konuşan, kahkaha atan boyalı iki genç kadın yahud kız soruyor. Vatman: — Tayyare şehidleri geliyor. — Anladım... Hahahaha, hihihihi!, — Anladınızsa susmanız lâzım ge- Bir. Bunu arkadan yaşlıca bir adamca- gız söylüyor. — Ne yapmak icap ettiğini senden mi öğreneceğiz? İster söyler, İster su- sarız. Kimse kimseye karışamaz. He- le sizin gibi köhneler saire ve süire, ! EDİB | Ahkâüma gelelim 1, 2, 3 numaralı müşahedelere ald olanlar şunlardır: Yaşı elliye gelmiş her cins Türk bu nu yadırgar. Çünkü eski Türkiyede böyle manzaralar görmek imkânı yok- tu, çünkü sıkı bir cemaat hayatı var- di; dokuma gömlekli sporcu gencin “muhitinde büyüyen her genç -kız ve erkek. buna isyan eder, Çünkü nor- mal bir Türk terbiyelidir, dürüst sevki tabilleri vardır. Fransada tahsilini yapmış, yaşadığı muhiti tedkik edecek kabiliyette gençler yadırgar. Çünkü orada All adam, çocuklu kadın (ister çocuğu kucağında, ister karnında ol sun) evvelâ kanunen İramvaylarda mutlak oturur, sıra beklemez, herkes olmasa bile sakatın, çocuklunun, ihti- çocuğu ve karısile bulunan bir genç va; tandaş: — Fransızlar bana caddeyi geçer. ken yürüsene diye bağırdılar, ne ter. biyesiz millet. Halbuki ben önümde. kilerin yürümesini bekliyordum... de- di. — Yanınızda çocuk ve bayan var mıydı? — Vardı. — O halde sizin önde gitmeniz lâ- zım... dedim. İngilterede tahsilini yapmış genç de bunu yadırgar, çünkü orada kanun olmasa bile sakatın, çocuklunun, ihti- yarın siyanetini modern kadınlar ta- ahhüd etmiştir. Otobüste ve yer al- tında -değil genç erkek. genç kız, bil. GÜNÜN ANSİKLOPEDİS hassa o, yaşlıya, zayıfa, &lile derhal ye rini verir, Bizim onlardan bu husus- ta öğreneceğimiz birşey yoktur. Çün. kü Türkiye hakkında hattâ tenkid için yazılan eski ecnebi eserlerini okub» ken bugün garbin yeni diye ortaya at tığı içtimai teşkilât, zayıfı (değil in- san hattâ hayvanı) korumak için ken disine mahsus müessese ve muayyen içtimai nizamı olduğunu görürüz. - Niçe nam filozofun fikirlerini ken- disine göre tefsir eden okuyucu: «Bunlar köhne şeyleri Dünya gözü açık olanın, kuvvetlinin, gencin...» İhtiyar muharrir: «Sana Amerikan cümhürreisi Len. kolnin dahili harplerinde dünyaca meşirur olan nufkunun 1.) bir cüm- iesini türkçeye uydurayım, yani ter- cüme değil bizde mevcut halk hikme- tine göre tefsir edeyim: Omuz omu- za, elele cemaat halinde yürürsek İlerleriz, yolumuzda karşımıza çıkacak maniaları iteriz, atları; cemaat bağ- larını çözer, ferd halinde yürümeğe çalışırsak yolda sapır sapır dökülürüz. Ne kuvvet, ne gençlik kendi başına bir imtiyaz, ne yaşlılık, ne sakatlık bir ayıp, cemaatten hariç tutulmak İçin bir sebeptir. Kırkı geçer geçmez, ba- zen hattâ vatan uğrunda âlil olmuş. ları cemaat harici addedecek bir zih- niyet kadar bir milleti yere vuracak, içinden bir mikrop gibi yiyip dağıta- cak tehlike olamaz! 4 üncü müşahede nadir tesadüf edi- len vakalardan olduğu için geçiyo- rum. 5 inci müşahede hakkında, yani ölü lere hürmetsizlik bahsini genç mes- lektaş VÂ-NÜ da bir makalesine mev- zu yapmıştı. Demek esasen efkâr bu noktada hassastır. Şimdi artık tramvaylarda ahkâm çi- karmıyorum, çünkü ya otobüse bini. yorum (orada herkes oturuyor) yahud ikinci mevki tramvaya. İkinci mevki tamamen Türkiyedir. Oraya herhan. gi modem garpli bir milletin tram- vayı da diyebilirsiniz. Neferler var, yanlarında oturan ihtiyar kadın, ana- ları, genç kızlar kardeşleridir. Üstü başı yıpranmış, ellerinde gazele sa- kin siviller var, Burası bütün mâna. sile biribirine bağlı bir cemaattir. Ço. cuklu ve gebe kadın, koltuk değnekli lil yer bulur, hattâ inerken ve biner- ken kol ve omuz vererek yardım eder» ler. Buraya ne elinde leylâk dalı söz atan alafranga zampara bozuntusu, ne de, tayyare şehidleri, hattâ alel- âde ölü geçerken kahkaha atan sınf- tan insan biner. Hnlide Edip 191 «United we stand; divided we ialle Sovyet Hariciye Komiseri B.MOLOTOF Sovyet Komiserler Reisi (yani Baş- vekili) olan B. Molotof, aynı zaman- da Hariciye Kömiseri olmak sıfatile, Sovyetlerin siyasetini anlatan bir nu- tuk söyledi ve alâkalar, âkisler uyan- dırdı. B, Molotof, Hariciye Komiserliğin- deki selefi Litvinof gibi, inkılâp faali- yetini müstear bir isimle yapmıştır. Kendisi eski Rus burjurarisine men- İstanbul Elektrik işleri umum müdürü posta ve telgraf umum müdürü oldu İstanbul Elektrik işleri umum mü- dür vekili B. Kadri Musluoğlu posta telgraf ve telefon umum müdürlüğü- ne tayin edilmiştir. B. Kadri Muslu. öğlu yeni vazifesine başlamak üzere Ankaraya gitmiştir. Elektrik işleri umum müdürlüğü, mauvin B. Süruri tarafından vekâ- tten idare edilmektedir. Soba borusu çalan sabıkalı 7 ay hapse mahküm oldu Nureddin ağında bir sabıkalı bir maliye şubesinden soba borusu çalar. ken cürmü meşhud halinde yakalan- muştır. Sultanahmed birinci sulh ce- za mahkemesinde Nureddinin muha- kemesi yapümiş, suçu sabit olduğun. dan yedi ay hapsine karar verilmiş ve mahkemede tevkif edilmiştir. sup bir ailedendir. Asıl soyadı Skri- abin'dir. İnkılâptan evvel, şimdiki Hariciye Nazırı, avukatlık etmekteydi. Zevcesi Bayan Molotof da, keza, mühim bir siyasi şahsiyettir. Eski- den lâvantacılık ve kozmatikcilik tali komiseri iken şimdi balık sanayii ko miseridir, Stadyom kapıcısını yaralıyan genç 35 gün hapse mahküm oldu Salâhaddin adında bir genç geçen pazar günü Beşiktaş stadyomuna pa- de yapılan muhakeme neticesinde otuz beş gün hapsine karar verilmiştir. Tarabya yolunda bir otomo- bil kazası Artin isminde bir genç, dün Yeni- köyden otomobille Tarabyaya gelire ken bir virajda birdenbire önüne çı- kan bir çocuk kafilesini çiğnememek için sıkı bir direksiyon kırmış, fakafi bir elektrik direğine çarparak muhte» lif yerlerinden yaralanmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: