2 Haziran 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

2 Haziran 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

J HER AKŞAM Ifsir HİKÂYE Poktor reçetesini yazıp bitirdikten ya Ahmed Şahine uzattı. h Bu verdiğim ilâçlara on beş gün far devam ediniz. Günden güne hanlamanıza gelince... Biraz jim- tik yapmanız Jâz: r. Hâkikatin pmundan çok fazl $işmansınız. #udünüzdeki lüzumsuz ve fazla ları erilmeniz Jâzımdı Bunun de biraz yürüyü jimnastik muz. Sonra bu verdiğim ilâçların ygçok İyi tesrini göreceğinizi ümid m gyğrmed Şahin doktordan çıktıktan ga d nin yolunu tuttu, Haki- şok şişmandı. Sıhhatinden çok rı sordular: - Doktor ne tavsiye etti baka- Ae- Bir iki ilâç verdi. Sonra da jim- yapmamı tavsiye etti. üi ışları: >el- Bari sen de doktorun . değiğini hpal etme... Biraz jimnastik yap, a) yürü, vücudündeki yağları erit... nılile gpkşam eve geldiği zaman Ahmed bin dokorun tavsiyelerini karısına biraz jimnastik » dedi, ed Şahinin karısı Ferhunde; p kocacığım... Jimnastik sa- n... dedi, Bundan sonra « dedi, benim küçük bakam yukarı salonda kal- €rdivenleri çıkıp almağa üşe- rum... Git tabakamı al da gel... an senin için merdiven çıkmak bir : sdmastik sayılır... Mhmed Şahin gülümsedi. Merdi pleri çıktı, Yukarı salonda, mas blâ üzerindeki karısının küçük gü iyö$ tabakasını alıp aşağıya indi. otadan yarım saat ya geçmiş, ya geç- iygmişti, Ferhunde: «af— Kocacığım, dedi, sana zahmet eşöma benim okuduğum roman yu- bisrida — kalmış, Çıkıp alir mısın? âlüm ya senin jimnastik yapman fim... Biraz hareket et. Günde bir i-ç kere merdivenleri in çık... Ahmed Şahin kocaman göbeği ile yi inden kalktı, Tekrar yukarıya çık- d Karısının okuduğu romanı ahp pgkkrer aşağı indi, yBiraz sonrâ Ferhunde elini yüzünü kamak için banyoya girmişti, Genç idin: Eyvah... dedi, gu kesiimiş!... Albuki mutlaka yüzümü gözümü kamam lâzım... Kuzum kocacığım ihçedeki kuyudan birkaç kova su İksene... Hem bu senin için mükem- tel bir spordur. Malüm ya doktor ima: «Aman jimnastik yapman lâ- Mm...» demişti. Bak ben senin iyiliğin z söylüyorum, Git kuyudan su Ahmed Şahin: ti — Bu jimnastik de pek &or şey- İ liş!., diyerek yerinden kalktı. Otur- | uıkları ev sayfiyede, bahçesi ku- hlu bir köşktü, Ahmed Şahin beh- #ye indi. Kuyudan üç dört kova su Pkti, Tâkin böyle işlere alışmadığı fin çok yorulmuştu, yemeğinden sonra Ferhun- © balkonun kapısı önünde romanını kuyordu, Bir aralık gözlerini kita- andan kaldırdı: — Kocacığım... dedi, şimdi canım le İstedi biliyor musun? — Ne istedi yavrum... — Çıkolata... Oturdukları sayfi; yenin v izakta idi. iiird elm e — Eğer şekerci yakın olsaydı gidip ana çikolata alırdım! dedi. Merhunde cevab verdi; — 'Tasarvur edemezsin... Canım ) kadar istiyor ki sanki şimdi çıkola- yemesem bana ölecekmişim gibi ge- İyor. Haydi hönoş kocacığım, git te yana Çikolata al... Hem biraz yürü- püş olursun... Malüm ya senin jim- hastik yapman lâzım... Ahmedi Şahin kalktı, gitti, Çıkolata Mimak için şekercinin yolunu tutar. ken kendi kendine; — Bu jimnastik beni pek ziyade yoruyor amma ne yapalım? Çekmek lâzım!.. diyordu. Ertesi günü Ahmeğ keldi, Arkadaslarış i Şahin daireye Jimnastik — Aman, dediler, bugün dai mühim bir işi var. Bunun İ ma kadar bir kaç semt dolaşmak nım, Biz düşündük taşındık. Bu ayak | işini sana havale etmeği münasip gördük. Vakia biraz yorucu bir İ iş amma senin için biçilmiş kaftan... Malüm ya biraz jimnastik yapman Jâzım... Aman kardeşim, sıhhatine iyi bak... Doktorun dediğini unut- ma... Haydi şu evrakı al, hemen yola çık... Ahmed Şahin o günü evrak çanta- sı koltuğunun âltında sabahtan ak- gama kadar taban tepti. Akşam yor- gun argın eve döndü. Vakıa çok yo- Tulmuş, bitmiş, harap olmuştu am- ma mükemmel de jimnastik yapmış sayılırdı ye... Akşam evinin kapısından içeri gi- rer girmez karısı; — Ahmed... dedi, senin için mü- kemmel bir jimnastik usulü buldum. Biliyorsun ya kaçan hizmetçinin ye- rine hâlâ bir kadın bulamadık, Hem ben düşündüm, Artık hizmetçiye pa- Ta vermeğe ne lüzum var? $ olsa Jimnastik yapmıyacak mısın? Ev işleri de mükemmel bir jimnastik sa- yılır. Bugün senin için gayet güzel bir süpürge aldım. Yarm sabahtan itibaren yatağından kalkar kalkmaz ortalığı yukarıdan aşağı kadar dam akıllı süpüreceksin kere... Süpürge süpürmek ne iy! bir jimnastiktir değil mi? Bundan sonra ortalığı ürmek işini tamamlle sâ- na havale ediyorum... Bak karın se- nin sıhhatini ne kadar düşünüyor görüyor musun? Bir de benim kâdri- mi kıymetimi bilmezsin — Eksik olma karıcığım... Hakika- © ten beni çok düşünüyorsun Artık Ahmed Şahinin bütün gün- leri jimnastik yapmakla geçiyordu. Evde karısı, dairede arkadaşları jimnastik ismi altında bütün işleri zavallının üstüne yükletiyorlardı. En ağır, en yorucu işler! Haydi Ahmed!.. Biliyorsun ya... Senin için mutlaka jimnastik lâzım- dır, Sözile zavalıya yükletiliyordu. Ahmed Şahin günden güne zayıf- di EZ a ARŞAM BULMACAMIZ . Boldnn sağa: 1 — Bir cins et yemeği, 2 — Cefn - Zübde 3 — Elektrik bataryaları. 4 — Bir erkek ismi - Yine bir erkek ismi, ar - Bir kâğıd oyunu İskambilde bir kâğd - Güzel sanat 56 yaşmda ölen dünyanın 1 - Kasabın sattığı. — Yapıştırma - Maşiyen giden. 9 — Bir kadın ismi - Gözünü aç. 10 — Nefi edatı - Menta Yukarıdan aşağı: Festival, yen bir şeyin arkada birak- » Şöhret yapan, Cesim - na alışık - Tenis âleti. Bulmaktan emir - İbtiyar, Düşün bir | İ 5 — Ley, Zayint, 10 — Ihcalar, 0 000 A BA AM Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık ve bütün BRA ŞAM İcabında günde 3 kaşe alınabilir. AADMAayy Kürkleri, elbiseleri, halıları ve saireyi tahrip eden GÜVELERİ kökünden yek eder. Yemek salonuna, yatak odasına, banyo odasına, muifağa, aplesbünelere koyacak olursanız SINEK SIVRISINEK ve bütün haşarutı uzaklaştırdığı gibi fena kokuları da Izale eder, Sari bastahklar mikroplarını taşıyan başa D 8 — Tahtadan kulübe - Avuçiçi 9 — Sahip - Akınlı, 10 — Hamız - Habbe, Geçen bulmacamının bali — Az, Lisan, $ — | ral, Unalt, $5 — Raf, & — Yedekçi, En, 8 — Azade, | Yukarıdan aşağı: 1 — Kafkasyalı, 2 — Azar, Ecel, 3 Kabadayı, 4 — Alil, Yed, 5 — Kir, Ha- kesa, 6 —Uslü, Al, 7—lain, Ci, Ya, 8 — Ankara, Bir, $ — Lake, 10 — Lüt- fen, 'Ta arnsraa> .. hyor, eriyor süzülüyordu. — Nihayet bir gün evinin kuyusun- Gan su çekerken tıkandı, Kaldı, İ Dul kalan karısı İle, arkadaşları ona çok atıdılar, hâlâ da: İ — Vah zavallı Ahmed, diyorlar, | sıhhatine bakmadı ki... Biraz daha hareket etseydi, jimnastik yapsaydı bunlar başına gelmezdi Mikmet Peridun Es ağrılarınızı derhal keser, çamaşırları, İ olduğu mahud eibiseyi gösterereek: İ ca biz birbirimizden rattan korunmak için evinize, apartımanınızın içine MM YEMİ tableti asmak kâfidir. Eczanelerde ve büyük Bakkaliye mağazalarında satılır. Deposu: Şark İspençiyari Lâberatuvarı T, A. Ş. İstanbul Muharriri Pearl BUCK Mütercimi Mebrure 'Tefrika No, 2i O gece, çocuklarla ihtiyar nint, f0- | sur. fosur uyurken, ana usulce, yata- | ğından kalkti, mumu yaktı ve çapa- sile yerde bir delik açarak, toprak boz- mâsın diye bez bez üstüne sarıp dü- gümlediği, on tane çil gümüşünü gü- zelce yerleştirdi. Camıs, ağır ağır başını çevirdi, bön gözlerle ona baktı; yatağın altındaki tavuklar uyandılar, hafif hafif gıdak- hyarak, kâh gözlerinin biri, kâh da ötekini çevirerek bu acayip işe baktı- lar, Kadın deliği iylce örttü, ondan sanra da yeri hiç belli olmasın diye çiğnedi ve mumu söndürüp tekrar yat-| tı, Büsbütün uyumamıştı amma, £&- rip bir rüya âlemine dalmış, deliğe gömdüğü paranın, kendi parası, eki- mini biçe biçe, yorgun sızılı belini her tutam başağa eğe eğe, alnının terile kazanılmış bir para olduğ'unu unut- muş gibi idi. Sanki bu çil çil gümüş- leri sahiden kocacağızı göndermişti... Kendi kendini buna inandınyor, ve para, kendi kazancı olmaktan çıkın- ca, âdeta daha geniş daha ehemmi- yetli bir mânaya bürünüyordu Dalmış, yaralı derdli yüreğinden, ği almak için kaptığı paralarımın yerine gönderdi bunlari... Hem de eksiği yok, fazlası var...» diye geçirdi... Sonra da kocasının yaptık- Jarını affetti, ve uyudu. Günler geçip de, kâğıd parayı gör- mek İsteyenler oldu mu, sakin sakin; — Değiştirttim ben onu... Bildiği. miz paralardan aldırttım... Harcadım. diye cevap veriyordu. Köyün meşhur dulu bunu işitince, şaşkınlığından ağzı öyle açıla kaldı ki, az kalsın, geveze çenesi düşüverecek- ti; — Aaa... Üstüme iylik sağlık, hep- sini de mi harcayıverdin a kardeş? diye bağırdı. Ana gülümsiyerek hiç yalana kaç- | muyan bir haile — Şaşacak ne var bunda a İki gö- züm? Nasıl olsa iyalim gene gönder- miyecek mi?... Ben de yeni bir tence- re, biraz aş, öteberi aldım, bitti gitti. Sen kendin de söylemiyo: dın... Herşey ateş bahasına Çi ten... dedi; içeri girdi ve bir za r, geliverecek ümidile, kocası için dikmiş — Hem, yolladığı paradan buna da verdim.... diye övündü. Gelenlerin hepsi de birer birer ku- maşı ellediler, çitiler gibi yaparak, cin- sine baktılar; pek beğendiler, dul ka- dın da istemiye istemiye — Doğrusu ya, pek hanım kadınsın a canım,, Baksanıza kocasının gönder- diği parayı bile kendi üstü başı, çocuk- Jarı için saklamamış da, gene erkeğine harcamış! demekten kendini âlama- dı, Kadın hiç bozmadan: Ne sandın ya a güzüm, karı ko- çok hosnudüz. Hem dediğin gibi değil. Bu sefer Ken- dimi de düşündüm. Küyumcuya para bıraktım, bir çift küpe ile parmağıma da bir yüzük yapacak. Kocam ne vakıt, tır der dururdu zaten. Kenara az bu- çük bir para korkomaş, bana takıp takıştıracak birşeyler almak isterdi, Bu sözlere ihtiyar nine de kulak ver- işti, hemen atıldı; — Evlâd değil elmas doğurmuşum ben... Yeryüzünde eşi bulunmaz onun. Haberiniz yok mu? Bana da üçüncü kefenlik hırkamı diktirmeğe, oralarda satılan kumaşların en &lâsını alıp ge- tirecekmiş... Dostlar başına böyle ev- Jâd, dostlar başına... dedi ve emmioğ- Yunun karısına dönerek de: — Allah sanada böyle bir oğul versin kızım... Baksana karnın turlu- ma dönmüş... Gayri sabahlık akşam- lık... diye gülümsedi. Akşam olmuş karanlık çöküyordu, kadınlar gülüşe söyleşe çekildiler, On- lar gider gitmez de, anayı bir pişman- lıktır sardı. Yeni bir yalanla başını tekrar derde soktuğuna üzülüyordu. «Söylediklerim (yetişmiyor mışdı. sanki? Şimdi bir de küpe yüzük «- lacak parayı mereden bulacağını? Amma ne yapıp yapıp, bulmalı bu- nu... Yalanım çıkmamalı ortaya'; diye düşünüyor, yüklendiği bu yeni ağırlığın altında da, beli bükülmüş gibi, eli kolu düşük, —71— İlkbahar, bir yol daba, vardı gel di. Ana da, gene dişini sıkıp, dört elle tarla işlerine Sarıldı. Artık oğluna da yardım ettiriyor, hayvanı kullanmağı öğretiyordu. Çocuk daha sapan süre cek yaşa gelmemişti, kavruk kaldığın- dan, çelimsizceydi de; onun için sade camısm arkası sıra koşuyor yazı *aşi rengindeki sert kıllı sırtına vurup du- ruyordu. Amma hayvanın derisi öyle kalındı ki, yâvrucak ne kadar ıkına si- kına vursa da ona gene de bir telini bile kıpırdattıramıyordu. O vakıt ana, kamış dalın utuna çuvaldız gibi sip- sivri bir uç taklı ve hayvanı uşatılacak gevşeklik ve uyuşukluğundan çıkar. mak için, bunu kullanmasını söyledi. İhtiyar nine, büsbütün yaşlandıkça tembelleştiği, yemek içmekten başka her şeyi unuttuğu için, artık küçük kıza da bazi ufak tefek işler gördürü- yorlardı. Koca bunak, a son doğan mini. mini torunu, her vakıtki yaygaracılığı y tutturdu mu yerinden kalka- y u, çünkü ona pek tutkundu. Böylece de, küçük kız öğ ğini pirincini, gitmeden yapınası lâzımgeliyorü ra gözleri pek 20r seçtiğinden, ta suya düşüp boğulmak da Ufacık boyu ile, tencerenin k bile daha zarz: lâpasını pişirmeğe, onların dönüşü- ne hazır tutmağa da çabalıyor alışma- ga başlıyordu. Anası ona, ateş masını, alevlere hiz verdirmesini öğretti. Küçük kız bunu da pek âlâ becere- biliyor, duman dışarı taşıp gözlerine kaçınca da, sulana sulana yanmaları- na sessizce dayanıyordu. Hiç bir za- man YI söyler yet etmiyordu, çünkü bat anaciğinin dört bir yana nasıl çabaladığını görüyo Yalnız, işi gücü bitince, evin, vaktı bile karanlık olan bir kö büzüfüyor, hep üstünde taşıdığı bez parçasile şırıl şırıl yaşları akan, yaralı çipil gözlerini siliyor, elinden geldiği kadar dişini sıkıp, ağrıya, acı- ya katlanıyordu İyi havalar başlar başlamaz, küçük oğlan yürüdü. Kışın, canı emek ek bile istememişti; çünkü içi pamuklu elbiseleri o kadar ağırdı ki, düştüğü vakit yerden doğrulmuyar, biri gelip de onu kaldırıncaya kadar bekleyip duruyordu. Önüne çıkan herşeyi, câ- ni ne çekerse yiyor, topaç gibi büyü- yüyordu. Anası hâlâ onu emziriyor ve bundan, garip bir de duyuyordu. Küçük oğlan, akşam üstü onu, daha avlıdan karşılı; , bu porsumağa başlıyan memelere çeke çeke getirebii- diği birkaç damla sütü de sümürmek için kucağına atıldıkça, kadının içine de, gizli, çok tatlı bir teselli doluyor- de ie, sabahtan akşama kadar raşıyordu. Çift sürme işi, şöyle böy yapıldı ve sona erdi. Sapan çizgileri, vaktile kocası sürer, kadın da tohum saçarkenki gibi düz düz ve o derinlik- te olmamıştı ama, gene de iyi kötü, pazara götürüp satacakları fasulye, Jâhana ve turuplar ekilip bitmişti işte, Yağ çıkarmuğa yarıyan kolzalar ge- ne tomurcuklandı, baş verdi, sarı, altın çiçekler açtı. Ana o kadar çalışıyor ve “© akşam oldu. mu öylesine yorgun dü- şüyordu ki, başını yastığa kor komaz, kurşun gibi bir uykuya daliyor; zoru- na uyanıyor, böylelikle de werkekii unutuyordu. Amma, günün birinde, bu, aklına geliverdi: Emmioğlunun kas nsı doğuracaktı. Sancısı tutar tutmaz, çocuklarından birini saldı. Hem kar. deş gibi seviştikleri, hem de en yakın komşusu © i için anayı « Çocuk, vardı, akraba yengey buldu. Tatlı ılk bahar esintisi nın bol yeleğinde: taneleri daha belirirken, onları kuru- tuveriyordu. Küçük haberci, ötelerden bağırdı hemen; (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: