27 Haziran 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

27 Haziran 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

POLİTİKA İngiliz Kral ve Kraliçesinin Kanada seyahati İngiltere kralı altıncı Corç yeni dünyayı ilk ziyaret eden İngiliz hüküm- darıdır. İngiliz imparatorluğunun Avustralya kadar en mühim bir parçası bulunan Kanadayı baştan başa gezmiştir. Dominyonlardan her biri müs. takil bir devlet olduğundan yalnız hükümdarlarının aynı adam olması iti- barile aralarında birlik vardır. Bunun için altıncı Corca Kanada seyaha- tinde İngilterenin Nazırlarından ve Devlet adamlarından kimse refakat etmemiştir. Bahrimuhitin Atlas sahilinden Büyük Okyanusa kadar yaptığı 8000 mil tutan seyahatte beraberinde yalnız Kanadanın Nazırları bulunmuşlardır. Çünkü bu seyahati Kanadanm öz krah sıfatile yapmıştır. Bu seyahat İn- giliz imparatorluğunun devam ve bekası noklasından büyük ehemmiyeti haizdir. Britanya adaları Avrupa kıtasının karasına çok yakın olup top ve tayyare fabrikaları bir gün Almanyadan yapılacağı muhtemel olan hava bücumlarına karşı birer hedef teşkil edecektir. Bumun için İngiltere bu gibi fabrikaların bir kısmını Atlas Okyanusunun öteki sahilinde Kanadaya nakletmek zaruretini hissetmiştir, Netsi İngilte- renin müdafaasında büyük yardımı dokunacağından İngiltere Kanada ile duha sıkı ve samimi münasebut tesisine lüzum görmüştür. Kanadanın mühim kısımı eskiden Fransanın bir müstemlekesi idi. Bura- ları İngilizler tarafından zaptedildikten sonra Kanadanın eski sekenesi ve sahibi Fransızlar memleketin en mühim bir unsurunu teşkil etmişlerdir. Umumi harpte Kanada İngiltereye 70,000 asker vererek yardım etmişti, Kral altıncı Corç Kanada seyahatinde nutuklarının yarısını fransızca söyliyerek Kanadalı Fransızların hissiyatını okşamışlır. İngiltere kralının son yaptığı seyahatlen beklenen başlıca netice; şu nazik zamanda İngiltereye çok lâzım olan Kanadanın merbutiyetini kuvvetlendirmektir. AKŞAM Elektrik, tramvay, tünel idarele- rinin tesellümüne başlandı Tesellüm heyeti Azası içtima halinde Elektrik, tramvay, tünel idarele- rinin Belediyeye devri hakkındaki kanun Resmi Gazete ile intişar etti- ğinden Vekâlet ve Belediye murah- hâsları dün Metro hanında toplana- rak tesellüm muamelesine başlamış- lardır. Bu tesellüm muâmelesi top- Jantısına idarenin muvakkat umum. müdürü ve yeni posta, telgraf umu- mi müdürü B. Kardi riyaset etmiş- tir. Tesellüm muamelesi ayın sonuna Kadar devam edecek ve 1 temmuzdan |. vetiidir. Nevinsori herhalde bu tipler- itibaren bu müesseseler fiilen Beledi- ye tarafından idare edilecektir. En modern feribotlardan biri Haydarpaşa İle Sirkeci arasında Feribot ingilizcedir, «Ferry - boat Meclisine bir lâylha veriimiştir. Feribot inilizcedir. «Ferry - boat» yazılıp «fösrö-böt', okunur. Binacn- aleyh teleffuzuna göre bizim de hiç olmazsa «Ferebot, diye yazmamız lâ- zım gelirdi, Fakat umumiyetle fran- sızcadan mülhem «ye i si» okumuşuz. Türkçeye «Fe- ribots şekli maloldu. ya geçld, «boats gemi demek- | #at Demiryollarının önüne büyük" bir &u çıkar da bu su üzerinden köprü geçirmek imkânı hasıl olamazsa, tre- ni bir yandan öteyana taşıyan ve öte taraftaki raylar üzerine birakan va» pura feribot derler, olduğumuz için | Bu vapurlar, ayni zamanda otomo- bil, kamyon ve yolcu da taşıyabilirler. Feribotun üzerinde bir yahut bir kaç demiryolu bulunur ki, bunlar, karadakilerle intibak ederler. Biniş ve iniş süratli olur; bu suretle yolcu ya- hut eşyanm mütemadiyen İndirilme- 8i ve bindirilmesi külfeti önüne geçilir. Zamandan ve işten kâr edilir, Feribot sayesinde, yolcu, kompartımandan çıkmaksızın büyük suyu bir yandan öte yana geçer, Feribotlar büyük harp esnasında Fransa ile İngiltere arasında tecrü- be edilmiştir. 1936 dan itibaren, Döuvres ve Dunkergue arasında mun- tazam feribot seferleri tesis olundu Bu tarz nakliyat Amerikada da rağ- bettedir. “ ingiltere ve ingilizler: 5 İnsan ve zihniyet portresi 1909 haziran sonundayız. Londrada | iki ay misafir olduğum evin oturma odasındayım. Dostumla başbaşa evde kaldığım nadir akşamlardan biri. Çünkü, hafta s0; dostumun köy- deki evinde vakit geçiriyor, hafta ortasında ise Londrada o devirde çok heyecanlı olan küçük toplantılara ti- yatrolara gidiyordum. Oksford, Kem- | briç ve Bristol'u ziyaret de bu iki ayın epey zamanımı yuttu Akşam yemekte Nevinson vardı. Üç sene evvele, yani öldüğü güne ka- dar H Nevinson mütefekkir muhit- te mevkiini muhafaza etmiş yüksek bir simaydı. Bugün o yeri başka bir H. Nevinson, yani hem ressam, hem mütefekkir ve gâzeteci olarak, (yalnız biraz daha sola doğru olmak şartile) oğlu işgal ediyor. 5 Nevinson henüz cenubi Amerikada ve İngilizlerin bilmem neredeki vâsi mik- yastaki Cacao zeriyatı sahalarında yaptığı tedkik seyahatinden henüz dönmüştü, Londra, bu seyahatten getirdiği OCacao amelesinin nasıl feci bir şekilde istismar edildiğine dair hikâyelerle doluydu. Bir yerde topladığı vesaiki neşretmesin diye 28- hirlediklerini bile söylüyorlardı. Fa- kat o akşam yemeğe gelen uzun, enli omuzlu, küçük sivri sakallı, gözlerin- de, bütün vücudünde sıhhat ve kudret hissedilen Nevinson öyle değme zehir- | le ölebilecek bir adam değildi. Libe- raldi. Fakat o günkü mesaisinin am6-| le vaziyetini tetkik, onların ihtiyacını yahud onlara yapılan haksızlığı ef- kârı umumiyeye anlatmak için sarfet- tiği emek, katlandığı meşakkat iti. barile bugün kendilerine amele mü- messili ismi verenlerin her hangisi ile | boy «ölçebilirdi. Aralarındaki fark | Nevinson'un ameleyi ayrı ve dünyada tek hak sahibi sınıf diye düşünmeme- si, haksızlığa maruz kalan ferd yahud sınıf ne olursa olsun onun tarafını iltizam etmesi idi. Ben bu hasletin İn- | gilize mahsus olmad i, normal do- gan herhangi insanda zülme ve hak. sızlığa karşı aksülâmel, tabii bir in- siyak olduğunu iddia ediyorum ve di- yorum ki, muhit tazyiki bu insiyakı | izhara muhalif değilse her insan onu kendisine göre ifade eder. Yalnız, ba- zılarında hattâ muhitin tazyikine rağ- men zülme isyan hassası daha kuv. dendi. Onun İngiliz olân tarafı bu in- siyakı bir ideolojiye derhal raptedip o gün henüz çekirdek halinde olan Ame- le partisine iltihak etmemesi idi. Esa- sen, gene herhangi İngiliz gibi ferdin herhangi sahada fikrini söylemek hak: | kını kullanıyordu. Ve gene bütün me- selenin İngiliz tarafı İngilterede Ne- vinson gibi düşünen, söyliyen, fikir sahasında mücadele eden birçok adam olduğu halde İngiltere içtimai tekâ. mülünü ihtilâlsiz yapıyordu. Çünkü “4ster rahatını bozmamak istediğine atfedin, ister muhafazakârlığına. İn. giliz müfrit (Radicâlisme) den hoşlan- maz. Aubray Herbert isminde vaktile Türklere çok düşman, harbin sonla. | rına doğru çok kuvvetle Türk taraf. tarı olan bir İngiliz mebus ve muhar- riri «Ben kendim». ismindeki kita- bında, İngilizlerin genç Türk ihtilâ- line karşı gösterdikleri katılık hattâ düşmanlığın âmilleri arasında (Ra- Gicalisme) e karşı insiyaki ihtirazları- ni da zikrediyor. Fakat bu İngilizin inkılâp aleyhtarı olduğunu hiç ifade etmez. Nevinson bilhassa daima değişikliğe taraftar olan, ve her değişikliği alâka ile takip eden bir adamdı. Harpten sonra neşrettiği hatıratın ismi (More change more chance), yani «fazla de. gişiklik fazla fırsat. tır. İngilizin ben değişmek ile değişmemek — arasında, yani inkılâpçılik ile muhafazakârlik arasmdaki mücâdele ve bazen boca- lamasını da fikri olmaktan ziyâde in- 3iyaki bir şey diye telâkki ediyorum. Yaşıyan mahlük hem değişmeğe hem de bazı şeyleri muhafaza etmeğe mec. | burdur. Bunların arasında ölçü bulan | uzuv hiç şüphesiz en normal olanı. dır. Nevinson biraz mahcup bir adamdı, | Remzi Oğuz İstanbula g Yazan HALİDE EDİB rıyordu. Bundan başka da tavrında, | sözünde insana son derece ilimad tek kin eden bir adamdı. Bu tip bizim mütefekkir sınıfından ziyade orta halk tabâkasinın okumuş yazmışlarında çök görünür. O akşam onun tek taassup gösler- diği bir mevzu üstünde hayli lâkırdı ol. du: Hürriyet. Çok söylemedi, fakat bende derin bir tesir yaptı. Orijinal olmamakla beraber Nevinson için her sahada sonuna kadar dövüşeceğini ifade eden bir cümlenin meali, «in- san her an, her sahada bu kıymeti muhafaza İçin mücadele etmeli, mü- cadele durduğu an hürriyet kaybol- muştur» der, Erken gitti. Süfrajet davasının mü- dafaası için gere gündüz Konferans veriyordu. Garip olarak karısı da ayni mevzu üzerine mitinglere devam etti. Ğİ için o günlerde karı koca biribirini ancak (süfrajet) davası güdülen sa- lonlarda görebiliyordu. y Yemekten sonra gelen misafir bam- başka bir tipti: Ressam ve sanat mü- nekkidi Roger Fry. Ev sahibimin kar- deşi olduğu için resimlerini odanın duvarında görmüştüm. Ressam Ola rak onun hakkında münekkidlerin fikirleri çok mubteliftir. Fakat onun İ sanat münekkidi olarak dünyada iş- gal ettiği mevki hakkında- hattâ onun fikrine muhalif olanların arasında bile. ihtilâf yoktur, birinci derecede oldu. gu kabul edilmiştir. Yanakları çökük, yüzü uzun, siyah ve parlak gözleri çukur, kaşları kalın ve siyah, alnı çıkık, esmer, Z: bir | adamdı. İhmalkâr ve soğuk renkli ol. duğu kadar şahsiyet ve zevk ifade eden giyinişinin tarzını değiştirirse! olarak pekâlâ bizim şark vilâye den bir ferd olabilirdi. Ömrü nuna kadar Amerikada her sene nat hakkında konferans veren bu ada- ) mm konferanscilık üslübunu bilemem, çünkü sahnede görmedim, fakat hu. susi konuşması çok cazipti, O'da bir Victoria âsisi telâkki edile- bilir, çünkü onun için büyük sanat Pre-Raphaelites'lerin sanat telâkkisine yakındır. Fakat o daha çok geriye gi- diyor, sanatta yaradıcı hamleleri ipti- dai denilen milletlerde (1) buluyor. du. R. Fry yalnız Victoria devrine aid değil, herşeyde İngiliz olan şeylere karşı en çok itiraz eden İngiliz müte- fekkiri örneğinin çok bariz bir nümu. nesiydi. İngiltereden ziyade Frahsa- yı sevdiği anlaşılıyordu. Bunda çok samimi idi. Hayatının sonuna kadar Fransız köylerinde, kıyılarında en çok dolaşmış bir adamdı. Fransızların yal. nız mütefekkir değil, halk örneğini de çök dikkate şayan buluyordu. Bunu ben onun çok İngiliz olduğuna atle- naatleri muhakemeden fazla dürüst ve realist görüşleri daha çok fıtridir. Bilhassa denizle çevrilmiş, is ve bulut- la kapanmış Ingiliz adasındakileri | mizacı fazla hüzne müteme Fransanın güneşi kadar halkının mi- zacı da neşelidir, Bülün bunların sâ natkâr R. Pi i | ri olmuştu. Biraz senelerde »resim aşlık sa- inati» üzerine y rde (2) mo dern sanat İçin söylediklerinden bir küçük parçayı gene mealen al alacağım, çünkü doktor Carrel" linemiyen insan» isimli eserinde mo- dern hayatın insarilarda oyaradıcıs kabiliyeti azalttığını gösteren zihniye- tin o sebeplerini sanat bakımından âziş cik izah ediyor: «Modern «resim. in iktisadi ve içtimai mevkii garip ka- rışıklıklarla doludur, 19 uncu asrın büyük sınai tekâmülü ruhan iptidai birçok adamlara servet ve İçtimai mevkiler verdi, neticesi Roma impa- ralorluğu devrinden faz'a bayağınık yaratlı. Bu adamlar kendi içtimai rini gösterebilmek için çok para rek portrele, yaptırdılar, kıymetle- ri his bakımından çok sathi olan eserlere âzim kıymet verdiler. Gayri bedii olan bu tslepler (biraz) teknik kabiliyeti olmakla beraber sanat has- sasiyeti çok aşağı bir sınıf sanatkâr yetiştirdi, ve bunlar vaktile bedii ol- mıyan eserleri kabul etmiyen akade» milere hâkim oldular, Sanat ananesi- Dİ (yaradıcı tarafını demek istiyor) yaşatmağa çalışan sanatkâr kendini bir zaman için yardımsız, haltâ düş. man bir hâva içinde buldu ve devam etse sanat Roma imparatorluğundaki kadar ihmale uğrıyabilirdi...» Roger Fry gittikten sonra kardeşi 8. Pry ile başbaşa kaldık, Kardeşinin tip olarak örneği olan bu yanık yüz- lü, kır saçlı kadın da kardeşi gibi bi- zim herhangi şark vilâyetimizden öla- bilirdi. Halbuki onlar, f kleri as: 1 gerisirm lis ve eski bir İngiliz ailesinin evlâdıy- dı. Ailesinin de, kendinin de portresi başka bahislere aittir. O akşam mu- tad harici uzun olurarak konuştuğu. muz mevzular arasında Sanat, fikir olduğu kadar terbiye meseleleri de var» dı. Çünkü 8. Fry biraz hususi ve biraz «Avant-Garde. bir terbiyecidir. Vic. toria devrinin çocukları hayat hak- kında mutlak bir cehalet içinde büyüt mesindeki mabzurdan, çocuğun ana rahminden değil, bir leylek tarafın- dan bacadan indirildiğini on yaşında. ki çocuğa söylemekteki garabetten uzun uzadıya bahsetti. Bunlan yazar. ken bir yerde okuduğum Victoria dev. rinde tanınmış bir kadının çocuğunun bir sualine cevabını hatırbyorum. «Anne, boğa İle öküz arasında ne | fark vardır?. «Boğa baba, öküz amcadır.« Halide Edip ha (1) İngiliz: nn. sanatkârlarımız için ini okumak faydalı ola- diyorum, çünkü Fransızın pek bariz | bir şekilde mantığa, kafaya, vüzuha istinad eden düşüncesi, 2 e ha- yatı İngilizin daha çok insiyaki; ka. ismindeki eserde «The Arts of painting and Sculpture. makalesi 1931 de Gollaneş tarafından - basılmıştır. Ekmekçi Alvned paşa kervansarayı Edirne (Akşam) — Şehrimizdeki iştir. Arkeol tarihi eserleri tedkik eden arkeolor B. 6g buradaki etnografya müzesinin yeni her mahcup adam gibi, her az söyli | kurulmuş olnısanıa rağmen en kiymetli etnografik eserleri topladığını su miş, Ekmekçi Ahmed paşa kervanssrayının «İslâmi mahkükât. müzesi hwtins getireleceğini, burasının Ankara, Istanbul ve Bursada raslanamıyacak derecede zengin bir müze olacağını ilâve etmiştir. yen mütefekkir gibi size kafasının ar- kasında öğrenmek istediğiniz çok şey olduğu hissini veriyor, alâka uyandı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: