27 Haziran 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

27 Haziran 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tarihe bir vesika Meşrutiyet başlangıcında sultan sarayları nasıldı ? Kaç çeşit insan vardı? - Damatla sultan nerede buluşurlardı ? Cariyelerin rütbeleri ne şekildeydi ? Gazetelerden biri geçenlerde «Suk fan hanımların gizli aşkları» diye bir Pazı yazmıştı Hikâyenin ne kadar Goğru yahut yanlış olduğunu bile- em, Fakat «Sultan hanım, tabiri yoktur. Sadece «Sultan», yahut «Hanım Bultan» diye hanedan kadınlarına ve- Kilen iki ayrı ünvan mevcuddur ki, bunlardan birincisi Padişah yahut Şehzade kızlarına mahsustur. Babası «Damadı hazreti şehriyari», annesi Sultan olan bir kıza «Hanım Sultan» denir; ayni vaziyetteki bir erkeğe «Beyzade; yahut «Sultan zade» Yo | saray dahilinde «Beyefendi denirgi, (Yüzüne karı, keza «Beyefendi>.) Sultan zade ile Hanım sultan Os- manlı hanedanından sayılır; bunların evlâdları o evsafı kaybederlerdi. Sul- tazıların zevçleri hanedana mensnp sayılırdı. Eski asırlarda Şehzadelere de «Sul- tan» derlermiş. Fakat karışıklık ol- masın, Padişahla rekabete kalkışma» sınlar diye, hanedanın tahtına geç- memiş erkek evladlarına «Efendi» denmeğe başlamıştı. Son devirde, Saltanatın İlgasma kadar, Sultan ün- Yanı Padişahtan maada ancak yuka- rıda bahsettiğimiz kadınlara verili- yordu. Padişah yahut Şehzade kızına, ha- Tiçte, isimlerinin ilâvesile, «Ayşe sul- tan», «Fatma sultan» denir; yüzüne karşı hitap edişte, yahut sarayının içinde «Sultan efendi» veya «Sultan efendi hazretleri» tabiri kullanılırdı. Samimi hitap şekli - bütün hanedan mensubinine karşı - «Aslancığım idi. Şehzadelerin zevcesine «Hanım; denirdi. «Hanımefendi» demek caiz değildi. Yalnız «Hanım». Bunların birincisi ve en eskisi «Baş hanımı dı, İsimlerinin ilâvesile <Ferahnaz ha- nım. denerek meselâ «İşveriz kalfa» diye çağnlan diğer saraylı kadınlar- dan tefrik edilirdi. Şehzadeye varma» muş ve bir rütbeye nail olmuş diğer bütün saraylı kadınlar «Kalfa» idiler. Şehzade Padişah olunca, zevceleri «Hanıma lıktan «Kadınslığa terfi ederlerdi. Ancak Padişah annelerine «Valide sultan»; denir, hanedandan doğmamış diğer hiç bir kadın hak- kında «Sultan» tabiri kullanılmazdı. Padişahın dört zevcesinin en eski- &ine «Baş kadın», «Baş kadın efendi» denirdi. Saraylılar, Hünkâr zevceleri- nin yüzüne karşı yâhut gıyabında «Kanefendi> derlerdi. «Kadın efendi- den muharref.) Dört kadın efendiden sonra Padi- şahın «İkbal» denen ikinci rütbeyi haiz zevceleri olurdu. Çocukluk hafi- zam beni yanıltmayorsa, İyi bilen bir Saraylı Sultan Hamidin on bir «ikbabi olduğunu söylemişti. Bunalrın da en büyüklerine «Baş ikbal» denirdi, Şeh- zadelerin bir kısmı bu ikballerden doğmuştur. Padişahın, genç saraylılardan, sy- rica gözdeleri, odalıkları olurdu. Sul- tan Hamidin hazinedarlarının da gözdeleri arasında olduklarını işit miştim. .. Fakat biz, Padişahı bir yana bıra- karak, Sultan saraylarını anlalaca» ğuz. : Burası üç kısımdan mürekkepti; 1 — Harem, 2 — Selâmlik, 3 — Mabeyin. Mabeyin, haremle selâmlık arasıy- ya ayrıca kapısı ılıktan yahut da ha- girilmesi icab ederdi, Fakat Padişahın - mahiyeti bambaşka olan - mabeynine bir telmih olmasın diye, hakikatte mevcut olmakla beraber, İsmi nezaketen söylenmezdi, Damad- la Sultan ancak burada buluşurlur- dı. Yatak odaları, istirahat daireleri Bugün «Ortaköy Şifa Yurdü» hep buradaydı, Sultan tabiatile se- lâmlığa asla geçmez; hele damad, harem kısmına katiyen ayak basmaz- dı. Bu hususi dairede saraylı kadın- lann en kıskanılmıyacak evsaflaki- | leri hizmet ederdi. Şüpheyi davet edecek güzellikte ve cerbezede olan- ları damad gölge halinde bile göre- mez, isimlerini dahi bilmez, hattâ ha- rem duiresinde kaç kişinin yaşadağı- nı öğrenmemiş olabilirdi. Sarayı yukardan aşağı ikiye böler- seniz, bir yanı selâmlık, öte yanı ha- | remdi, Mabeyin, selâmlığın üst katı | idi. Selâmlıktan hareme, mabeyin yolundan gayri geçid yoktur. Tedkikimin mevzuu olan sarayda, | harem dairesinde - Meşrutiyetten bir | kaç sene evvel ve bir kaç sene sonra - kırk elli kız yaşamaktaydı. Çirak olmuş, evlermiş bir cariye asla saraya .geri alınmadığı için asıl saraylılar bakire idiler. Ancak Meşru- tiyetin müteakib senelerinde, ağ'r hizmetler için hariçten aylıkla hiz- metçi alındı. Fakat bunlar harem dairesinin en alt katının bir kısnın- da yaşarlar, çalışırlar, yukamda gö- rünmezlerdi. Haremin üst katı, Sultanın - koca- sından ayrı - yatak odası, hususi da- iresi ve çocuklarının yatma, O'ur- ma ve oynama odalarıydı. Ayrıca, merasim harici misafirleri kabul için burada salonlar da vardı. Bu katta geceleri hizmet etmek ya- hut dudılık vazifesini görmek üzere kalanlar hususi odalar işgal etme- dikleri gibi karyolada da yatmazlar- dı. Velinimetlerinin yafak odalarına, onların muhteşem karyolaları önüne yer yatağı sererler, meselâ bir Sultan- zadenin odasında dadısı ile hizmetçi- si bu şekilde yatardı. Sultanın kori- dorunda da iki üç cariyenin yatağı serilirdi; gündüzleri erkenden kaldı- rılırdı. itibarlı şahsiyeti, Sultanın dadısı Ha- zinedar ustasıydı. (Telâffuzu: Hüzna- dar usta). Bizzat Sultan bu ihtiyar kızın elini öperdi. Haznadar da onun ve evlâdla- rının ayağın! öperdi ha... Fakat sıhhat- lerini, örf ve adâtı bozduklarını gö- rürse, emekdar dadı, hanedan &za- sını paylardı, Hattâ icabında günler- ce dargın dururdu. Bir çok nişanları, madalyaları, mü- cevherleri olan bu koca kız, Padişah sarayının mütemedi imiş. (Onun ha- zinedar sıfatı, Hünkar sarayındaki ayni tabirin mânasile alâkadar de- gildi.) Haznadar usta, duasında, tesbihin- de, kâh melek gibi iyi huylu, kâh ke- çi gibi inadcı bir çerkesti. Hususi hiz- metinde muhtelif kalfalar vardı, Hu- zurunda iskemleye oturulmaz: yere diz çökülürdü. Eteği öpülürdü. Has- nadar usta ile Büyük kalfa denen olan Zekiye sultan yazlık köşkü - haremin başvekili mesabesindeki ihtiyar kız - binanın orta katında ikamet ederlerdi. Bu katın diğer oda- ları renk renk döşenmiş mühtşem sa- onlardı. Bu katta Hazinedar usta ile Büyük kalfadan ve (yer döşeğinde yatan) hizmetçilerinden başka kimse ikamet etmez. Diğer saraylılar hep aşağıda- dır. Başkalfanm kurduğu Kabinede şu Nazırlar vardır; Çeşniyar usta, Çamaşır usta, İb- riktar usfa, Kahveci usta, Kilârcı usta, Kutucu usta. Çemiyar ustanın daha eski devir- deki vazifesi Sultan yemek yemeden evvel, gıdanın zehirli olmadığını is- bat etmek için biraz tatmakmış gali- ba, öyle tahmin ediyorum. Fakat an- lattığım devirlerde atık böyle usuller kalmamıştı. (Buhâ rağmen, bazı sul- tanların itiyadlarında bir korku izi mevcutmuş diye haber aldım. Haltâ Avrupada bile, yakınlarına, «evvelâ sen tat!e diye yarı şaka, yarı ciddi rica ederlermiş.) Diğer ustaların da kahvecilik ya- hut kilercilikle alâkaları kalmamıştı. Ünvanları sırf birer rütbeydi. Bunla- rın içinden biri Sultanzadeye, öbürü Hanım sultana dadılık ederdi, Sara- yın diğer işlerine umumi nezareti de- rühte etmiş kırkında, ellisinde, ekse- risi gıda çokluğundan şişmanlamış kızlardı, Sultanın aşağı yukarı yaşıd- larıydı. Babasının sarayından ayrılır- ken onlar da beraber gelmişlerdi. Her usta, muhtelif «acemiş ler ye- tiştirir; bunlara usul, Adab, iş öğre- tirdi. Acemi ustasına «Küçük kak fams m muharref şekli olan «Küşü- fam, diye hitap ederdi, Onlarında acemileri daha yüksek rütbelere «Kafam; derdi. «<Kalfam; manasi- na.) Büyük kalfaya herkes, hattâ Sultan «Kafam; derdi. Kıdem esastı, Yeniler, yaşlı bile ol- salar, saraya sonradan intisap eb mişlerse madun sayılırdı. Harem ağaları evvelce kırk kadar varken sekiz on kişi kalmıştı. Roisleri «Baş ağa», «Baş kaplan ağa, idi. Bu Ikinci tabirin nereden neşet etti- ğini anlıyamadım, Acaba kaplan ka- dar kıskanç olmasından mi? Çocuklara ders veren hocanın, ta- mirci işçinin, bahçiyanların harem hududları içine gireceğine yakın: «Destur!» diye ince seslerile haylır- dıkları işitilirdi. Selâmlık bahçesinde harem ağala- rının dairesi, Kâhya efendinin odası, bürosu, ağalar, uşaklar, aşçılar, ara- bacılar, seyisler, bahçivanlar, tabla kârlar dairesi ayrıydı. Bunlar bir kaç bina teşkil ederdi, Damad paşaya mahsus selâmlığın alt katında, emektar lalalar, himaye altına alınan hoşsöhbetler otururdu. Orta kat da, paşanın misafirlerine mahsustu. Buradan sekiz on kişi ek- İskân kanununda mevcut vergi, resim muafiyetleri İskân encümeni 36 ve 37 nci maddele- rin bazı fıkralarını nasıl tefsir ediyor Ankara 26 (Akşam) — İskân ka- | tutulanlarda ise muhacir kâğıdı aldıkları nununun vergi ve resim maafiyetine taallük eden 36 ve 37 nci maddeleri- nin bazı fıkralarının tatbikinde ve bilhassa muafiyet müddetinin baş- langıç tarihlerinin tayininde muhte- lif suretlerde hareket edilmekte ve bu da mütevali şikâyetleri mucib ol- makta idi. Kanunda bu cihetlerin ka- tiyetle ifade edilmemesinden doğan bu şikâyetleri önlemek maksadile hü- kümet ayni mevzu maddelerin tefsi- rini Meclisten istemişti. Bu talebi tet- kik eden İskân kanunu muvakkat encümeni şu tefsir kararını hazırla- muştır: 1 — İskân kanununun 36 net maddesi- nin (B) fıkrasında pul ve damga muafi- yeti şümulü aşağıdaki şekilde tefsir olun- muştur: «Pul ve damga resminden muafiyet: Gümrük ve vergi muafiyetleri, nakil ve iskân, tabilyet ve nüfusa ve tapuya tesçil gibi kanunun 6, 16, 28, 27, 28, 30,31, 32, 37,38 ve 39 uncu ve diğer maddelerinde yazılı muamelelere dair kendilerinden ah- nan veya kendilerine verilen istidalara, beyannamelere, muhacir kâğıdlarına, nü- fus kâğıdlarına, nakliye tezkerelerine, muvakkat tasarruf kâğıdlarına, tapu se- nedlerine, defterlere, her türlü istihkak ve tesellim senedlerine, beraberlerinde getirdikleri veya hükümetten verilen eşya, hayvan, âlât ve edevat ve saire için alı- nan veya verilen her türlü kâğıdlara vel- hasıl kanunun büküm ve şümullerile slâkalı her türlü vesikalara ve evraka şa- mil olup muafiyet ye iskân ve tesçil işle- rinin hitamından sonra yapılacak mua- meleler veya bunlarla ilgisi bulunmayan hususldr pul ve damga resmine tâbi tu- tulur, 3 — Kanunun 37 nci maddesindeki A bendine ald aşağıdaki tefsir ve izahlar yapılmıştar. A — 1 numaralı mintakadaki beş ve 11 edilenlerde, edildiği yılın sonudur; serbes iskâna tAbi | Yilın sonudur. B — Muhacirlerde hududdan gidrikle- ri, mülteeilerde yerleşmek talebinde bu- lundukları, naklolunanlarda , nakil yapıla» cağının tebliğ olunduğu ve göçebelerde iskâna başladığı andan vergi muafiyeti başlangıcı tarihine kadar geçen zaman sarhında muaf vergilerle mükellefiyet va- rid olamaz. € — Hükümetçe iskân mıntakaları ve- ya yerleri değiştirilenlerin vergi muafi- yeti başlangıcı en son nakledildikleri yer- de iskân yardımlarının ikmal edildiği yıl #onudur. Bu tarihe kadarda B fıkran hükmü tatbik olunur. Ancak bulunduğu yerde muafiyet müddetini bitirdikten sonra naklolunanlar hakkında yeni nakli yapılanlar gibi muamele olunur. Serbes iskâna tâbi olanlar bu fıkra hükmü cari olmaz. D — Bir âile ferdleri aynı zamanda veya ayrı siyri zamanlarda başka başka yericre veya mıntakalara İskân edilmiş iken sonradan bir yere toplu iskân edi- lirlerse bunlar da vergi muafiyeti baş- langıcı en son iskân Yerinde aile reisine ald iskân yardımlarının ikmal edildiği yılın sonu olur. Bu ferdlerden ayrıca vergi ile mükellef tutulacaklar varsa bun- ların muafiyet başlangıcı da kendi kânlarının Ikmal edidiği yılın sonudur. B fıkrası hükmü bunlar hakkında Garidri, Ayrı tarihlerde hicret eden veya nakio- lunan ile ferdleri hakkında da bu fıkra hükmü cereyan eder. E — Ayni tarihlerde hicret eden ser bes isküna tâbi aile ferdleri de vergi mua- fiyetinde aile reisine tâbi olurlar. Ancak müstakil vergi mükellefiyetine tâbi olan- ların mumfiyet başlangıcı kendilerinin muhacir kâğıdı aldıkları yılın sonudur. F — Vergi muafiyetinin başlangıcı v8 müddetini tayinde yıl tabiri vergi kanun- larına tâbidir. Bu kanunlarda vergiye mali yıl osas tutanlar da mali yıl ve tak- vim yılı kabul edilenlerde takvim yılı muteber olur. 7 — İskân görenler hangi mıntakada iskân edilmişler ve serbes iskâna tâbi olanlar hansi mıntakada yurd tutmuşlar ise o mıntakanın vergi muafiyeti müd- detine tâbi olurlar, hakkında is- da Izmir belediyesinin yeni otobüsleri Almanyaya ısmarlanan 27 otobüsten | 10 tanesi belediyece tesellüm edildi Belediyenin Baxmahanede yaptırdığı otobüs bekleme yeri İzmir (Akşam) — A- manyaya sipariş ettiği 27 otobüsten on tanesi vapurla limanımıza getiril- miş ve Belediyece tesellüm edilmiştir. 20 temmuza kadar otobüslerin hepel getirilecek ve şehrin muhtelif semt- lerinde yeni ihdas edilecek hatlarda seyrüsefere başlıyacaktır. Fuar zama- nından evvel bu otobüslerin her tür- lü konforu haiz olarak İzmirde tesel- lüm edilmeleri, mühim bir ihtiyacı karşılayacaktır, Otobüslerin ikisi 50 şer kişiliktir. Belediye, fuar mevsi- minde Kültürparktaki iki buçuk ki- lometrelik asfalt yolda fuar ziyaret- çilerini gezdirmek için 200 Kişilik Meşrutiyetin ilk senelerinde, alel âde bir günde, kadınlı erkekli, ha- dımlı, çocuklu, bir sultan sarayının muhetlif sofralarında yüz kişinin ye- mek yediğini tahmin ederdim. .. Diğer bir yazımı da Sultan sarayı- romorklu otobüs getirteceklir. Kültür. parkın Lozan, Eylül, 29 Ağustos ve Montrö kapılarının yanı başında birer otobüs istasyonu yapılacak, yol- cular, buradan otobüse binecekler- dir, Belediye, şehrin otobüs işlettiği semtlerinde otobüs yolcularını yazın sıcaktan, kışın yağmur ve soğuktan korumak için otobüs bekleme salon- ları yaptırmaktadır. Biri Basmanede, diğeri Birincikordonda iki yerde iki- şer bin lira sarfile iki bekleme salo- nu yaptırılmıştır. Diğer semtlerde de halkın sağlığı noktasından böyle bek- leme salonları yaptırılacaktır. vesika olması için adetlerini, ananele- rini anlatacağım. Bu tafsilât, diğer bilenlere de kon- trol ettirilmiş hakikatlerdir, Tarihe İ ve edebiyata yadigür kalacak vesikm mahiyetinde olduklarını sanıyorum. Yürük Çelebi | *

Bu sayıdan diğer sayfalar: