31 Temmuz 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

31 Temmuz 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

POLİTİKA Amerika - Japon ihtilâfı Uzak Şark işleri, Avrupa ahvali gibi bir türlü düzelmemektedir. İngiltere Çinde Japonyayı serbes bıraktığından, tefevvuk ve hâkimiyet dâvası üzerinde muştur, bu iki eski müttefiğin Uzak Şarkta artık harbetmelerine bir sebep kalma- Fakat İngiltere meydandan çekildikten sonra Japonya kendisinin Uzak Şarka mutlak surette hâkim olmasına mani olmak istiyen diğer unsurlarla kazşlaşmıştır. Bunlardan biri Amerikadır, Uzak Şarkın ticaretinde ve bahu- sus imtiyazlı mntakalarda Amerikanın İngiltere kadar ticari ve mali alâkası ve menfaati vardır. Amerika, bu menfaatlerini ve Çindeki şeref ve itibarını muhafaza için bazı tedbirler almağı düşünüyordu. Bu cümleden, Çindeki harp, resmi sayıla- rak, Japonyaya silâh ve harp malzemesinin ithali meneğilmesi ve bazı zecri tedbirlerin o alınması, Amerikanın ti. Şu kadar var ki Amerika hükümeti, parlâmenlosu kongreye teklif edilmiş- bu gibi tedbirlerin sonunda Amerika. yı harbe sürükliyeceğinden endişe gösterdiğinden, bu teklifin kabulüne mani olmuştu. Şimdi Amerika hükümetinin kendisi 28 senedenberi Japonya ile devam eden ticaret muahedesinin feshedileceğini altı ay evvel haber vermiştir. Bu müddet cereyan edecek yeni ticaret muahedesin müzakeresinde, Ame- rika Uzak Şarktaki hususi menfaatlerine riayet edilmesi için Japonyayı zor- lamağa çalışacaktır. Japonya buna razı olmadığı takdirde, kendisine ham madde vermekten imtina edecek ve Japon gemilerine karşı Amerika liman- iarında ağır rüsum koyacaktır. Japonya, Amerikanın maksadını bildiğinden müstağni görünmek için yeni ticaret muahedesinin akdi için ilk teklifin kendisinden sadır olmama. sıni kararlaştırmıştır. Japonya Amerikayı tazyik için 1922 senesinde Çinin Amerika ticaretine açık olmasını ve tamamiyetini temin eden ve Ameriks- nan zoru üzerine akdolunan dokuz devlet muahedesini feshedebilir. Bina pon ih$lâ nizde olacaktır. Fakat diğer taraftan mukadderatını tayin için Japonya ve h Uzak Şarkta İngiliz - Japon nizsı yerine şimdi Amerikan - Ja- başgöstermiş oluyor. Japonya ile Amerika arasındaki savaş de Şarkın karasında Dış Mogolistanın Sovyet kuvvetleri arasında kanlı mü- harebeler yapılıyor. Uzak Şark işleri hâlâ çok karışık demektir. cereyan etmiştir. Şehirdeki kovanların. dan kurtulan büyük arı kümeleri de- nize doğru açılarak limandan biraz uzakta demirli duran Nev - Castel zırh h kruvazörüne hücum ederler, Arılar gemideki zabitleri ve mü- rettebatı sokmağa başlayınca zırhlı kruvazörün içinde bir panik hasıl olur. Top ve tüfek böyle bir düşmana karşı | hiç para etmediğinden, arı kümeleri az zaman zarfında kruvazörü zapte- derler. Geminin mürettebatı bir ara- Mermer hey Zengin bir İngiliz geçenlerde Lon- dra civarında bir sayfiye satın alır. Bu sayfiyenin geniş bahçesinde bu- lunan mermerden yapılı güzel bir kadın heykeli İngilizin çok hoşuna gider. İş hoşa gitmekle kalmaz, za- vallı adam © heykele âşık olur. Niha- yet İngiliz bir gün heykelle evlenme- ye karar verir. Villâsına bir evlenme memürile bir Deniz ortasın Deniz ortasında yalnız balık değil, bazan da Afrika çöllerinde yaşayan zürafaların avlandığına geçenlerde bir İngiliz şilebi şahit olmuştur. Bu şilep Kap şehrile Nevyork arasında AKŞAM ık yelken bezlerile ve flamlarla müca- deleye teşebbüs ederlerse de bundan da hiçbir fayda hasıl olmaz, Nihayet kruvazörün kumandanı liman kumandanlığına (S. O. S) işareti vermeğe mecbur olur, Mesele anlaşı- hnea derhal arıların sahipleri araştı- nilır, bunların bir iman memurile bir tren direktörü olduğu meydana çıkar, Arı sahipleri hemen koyanların hâ- milen bir deniz tayyaresile kruvazöre uçarlar, arılar kovanlarını görünce «harp sahne» sini terk ile kovanları. na çekilirler, kruvazör de bu hiç bek- lenilmiyen hücumdan kurtulmuş olur. kelle izdivac kuyumcu getirir. Evlenme memuru nikâhı kıyar, kuyumcu da heykelin parmak ölçüsünü alarak bir nişan yüzüğü hazırlar. Yüzük heykel kadı- nm parmağına takılır. Bu haberi ve- ren İngiliz gazetesi mermer güzeli- nin İngilizle evlenmeye muvafakat ettiğini evlenme memuruna nasıl anlattığını ve deftere imzasını nasıl attığını bildirmiyor. da zürafa avı feslerden kurtularak geminin güver- tesinde koşuşmaya başladılar. Bun- ları avlayarak tekrar kafeslerine koy- mak için geminin mürettebatı saat- işliyordu. Son defa Kap şehrinden hareketinde şilepe Afrikadan Ame- rikaya sevkedilmek üzere birçok hay- vanlar yüklendi. Gemi denizin ortasında iken müt- hiş bir fırtınaya tutuldu. Bu esnada Üç zürafa içinde bulundukları ke. lerce uğraşmaya mecbur Oldular, Ancak fırtına geçtikten ve deniz sü- künet bulduktan sonra zürafaların ikisini yakalayıp kafeslerine koymak kabil olabildi, üçüncü zürafa kova- lama esnasında heyecandan öldüğü için denize atıldı, Amerikada dolandırıcıların desiseleri Amerikada insanları dolandırmak lunmaktadır. Bugünlerde Nevyork müddetumumizi mühim bir dolandı. ricılık hakkında tahkikat yapmakla meşguldür. Bir şebeke Nevyork ser- gisiaçıldıktan sonra otelcilere ve pan-| #iyonlara müracaatla (kendilerine | sergi için gelecek misafirleri müşteri olarak göndereceklerini o vaadetmiş- ler ve buna mukabil peşinen birkaç dolar almışlardı. Bu şebeke bu saye- de yüz binlerce dolar toplamağa mu- taffak olmuştu. Tabil iş tam bir do. ketan ibaretti, Para muka- | m müşteri falan gönderilmiyor. Amerikah dolandırıcıların başvur- dukları yeni bir vasıla da yarış atlâ- a e e YY muvaffaki oluyorlar ve bu yüzden bir çok yarış paraları kazanıyorlar. Amerikan zabılası son zamanlarda mühim bir dolandırıcılık şebekesinin peşinden koşmaktadır. Bu şebeke Va- şingtonda o Cümhurreisinin resmi İ makamı olan (Beyaz ev) in ziyareti için bir dolar kıymetinde bileiler saf- İ maktadır; Şimdiye kadar müyondan fazla bilet satmaya muvaffak olmuş- tur. Halbuki bütün Amerikalıların «Beyaz em in meccanen ziyaret edil. diğini bilmeleri lâzım gelir. Böyle ok duğu halde dolandırıcılar pek çok kimseleri ve bilhassa yabancıları kandırarak biletleri sürmeye muvaf- Hale ame elat Manş denizini tayyare ile geçen ilk tayyareci Bleriot'nun 30 sene evvelki bu muvaffakıyeti büyük akisler yapmıştı Bir kaç gün evvel Londrada, Manş denizinin tayyare ile aşılmasının otu» zuncu yıldönümü kutlanmıştır. 25 temmuz 909 tarihinde, Fransız tay- yarecisi Bleriot ilk defa Manş deni zini hava yolile geçmeğe muvaffak olmuş, o zaman bü hadise her tarafta büyük akisler yapmıştı. 30 sene zam fında tayyarecilik çok ilerledi. Bu- gün tayyareler bir hamlede Atlântı- Ğİ aşıyor, devriâlem seyahatleri ya» piyorlar, Bunların yanında Manş denizini geçmek çocuk oyuncağı gibi kalmaktadır. Fakat 30 sene evvel henüz karada bile tayyare ile uçuş mühim bir hadise addedilirken Manş denizini hava yolile geçmenin bü yük ehemmiyetle karşılanmasını ta“ bii görmek lâzımdır. Bleriot hem pilot, hem de tayyare yapan küçük bir fabrikanın sahibi idi. Elinde avucunda ne varsa bun ları hep yeni ve daha mükemmel tay» yare yapmak için sarfediyordu. Bu yüzden parasız kalmıştı. Bu sırada Londrada çıkan Daily Mall gazetesi, Manş denizini tayyare ile geçecek fik tayyareciye 1,000 İn- giliz lirası mükâfat vereceğini ilân etmiştir. Oluz sene evvel bin İngilis lirası çok para İdi. Belriot, tayyare- ciliğin terakkisi için çalışmağa de- vam etmek üzere bu mükâfatı Ka» zanmağa kara verdi. Kararını arkâ- daşlarına söyledi. Temmuzun yirmi Avrupa malı diye neden yerli malı satılıyor? Başvekilimir dekter Refik Saydam, Mi inci yerli mallar sergisinin kapısından çıkarken, gazetecilere şu sözleri söyle- miştir: — Sizin de vazifeniz, yerli malını, Türk analını, ecnebi malı diye istismar eden- lerle mücadele etmekiir, Bu nokta esas davamız olmalıdır. Başvekilimizin söyledikleri gibi, bir kısım #abrikatörlerin yerli malını Avrupa malı diye sattıkları bir vakiadır. Bu kötü üdet, iki sahada cereyan etmektedir: 1 — Fabrikatör piyasanın Avrupa malt- na karşı olan talep ve alâkasını bildiği için, mallarına, Akrupada yapılmış diye bir gekil vermektedirler. Meselâ: Kumaş fab- rikatörü, dokuduğu kumaşın kenarına İngilizce kelimelerle malin cinsini ifade eden bir cümle yazdırmaktadır. Hattâ büyük mikyasta toptan Iş yapam bazı ku- maş mağazaları, fabrikaya verdikleri si- parişlerde, kumaşın Kenarına neler yazı- lacağını da bildirmektedirler. Böyle bir kumaş, pörakende bir satış mağazasında Avrupa malı diye sürülmektedir. Belki de küçük dükküncılar, terziler bu malin yerli olduğunun farkında değildirler. Kadin ve erkek kumaşlar, çoraplar, ıtriyata mü- tealilik maddeler, kremler, rujlar, traş sabunu, diş pastaları, tuvalet sabunları, banların ekserisi burada yapılır, fakağ üzerinde Türkçe olmıyan isimler yüzün- den, Avrupa malı diye sürüm temin eder- ler. Hattâ bu nevi eşyanın üzerinde «Paris, kelimesine tesadüf etmek imkânı da vardır. Hele çorapların pek azt Türk- çe isimle satılır. 2 — Yerli malına, Avrupa mali diye fabrikatör tarafmdan her hangi bir ya- bancı bir kelime veya marka ile bir şekli Yerildiği gibi, perakendeciler, küçük dük- kân sahipleri, mağaza lergühtarları da, yerli mahnı Avrupa malı diye satarlar, Bu, bir teamül haline gelmiştir. Bir kumaş fabrikatörü bunun sebebini şu suretle izah ediyor: — Halkta şerli malına karşı olan iti- madsızlık azalmıştır. Fakat itiraf etmek liamdiır ki yine muayyen bir nisbette bu itimadsızlık mevcuddur. Size başım- dan geçen bir vakayı anlalayım. Ben ka- dın kumaşı yapıyorum. Refikam fabri- kamda yapılan kumaşları beğenmedi. Avrupa mali alacağım diye Beyoğlunun maruf mağasalarma gitti. Akşam üzeri eve geldiği zaman, fabrikamız tarafından yapılan kumaşı, elinde gördüm. Çünkü bir mağaza tezgihtarı, ona fabrikamızın ma- nı Avrupa malı diye vermişti, Refikam bu hakikati anladığı zaman, hayretleğ içinde kaldı. Bir takım halkta Avrupa yalı daha iyidir» kanaati var. Bu kanaat değişmedikçe, kurtulunmıyacaktır.» Bu kanaat, bizde iyi şey yapılamaz di- ye bedbin bir düşüncenin de mahsulü olabilir. Ruhiyatçıların dediği gibi, skendi kenâlni aşağı görme» den ileri gelebilir. Fakat bütün bunlar, psikolojik tezahürat- ir, Aml bu meselenin dayandığı temel, gene ekonomiktir. Bu kanaat, yerli malı- nın yükselmeslie ektir, GÜNÜN ANSİKLOPEDİ beşinci gecesi fahrikada hemen kim- #e uyumadı. Tayyare hazırlandı ve sabahleyin Bleriot, o zaman için pek cüretkârane sayılan, kararını tatbik sahasına koymak üzere havalandı Tayyare hiç bir Arızaya uğramadan İngilterede Douvres'te karaya indi. İngilizler havadan gelen bu misafiri büyük tezahüratla karşıladılar. Ken- disine vadedilen mükâfat verildi, şenlikler yapıldı. Bleriot bundan son- ra tekrar tayyaresirne binerek Fran- saya döndü. O gün bütün Paris ayaklanmıştı. 'Bulvarlar, evlerin balkonları insanla dolu idi. Herkes hava kahramanının geçişini görmek istiyordu. Tayyare görülünce her taraftan alkışlar kop- tu. Tayyareciye «Manş Donkişotu» adı verildi, şarkılar bestelendi, Vel- hasıl Beleriot günün adamı oldu Bleriot bu mi 'akıyötinden son- ra tayyareciliğin ilerlemesi için dâ- ha büyük gayretle çalışmağa başladı Fabrikasını büyüttü, pilot yetiştir mek için mektep açtı. Bugün bu fab- rika Fransa hükümetinin malıdır. Manş denizini ilk defa tayyare ile aşan Blerlot bir kaç sene evvel öl müştür. Bu suretle Lindbergin At- lântiği tayyare ile geçtiğini görmüş, tayyareciliğin büyük terakkisine şa- hid olmuştur. Londrada yapılan me- rasimde zevcesi bulunmuş ve çok hürmet görmüştür. sİ “HUMANIZM,, nedir? Maarifçiler arasında humanizm ve humanist tabirleri münakaşayı mu- cip oldu. Bu kelime lâlince «humanus» yâ ni «beşeris sözünden alınmadır. «Humaniste eski diller taraflısı; kendini bu dillerin bilginliğine has- reden adam; yahut, on beşinci ve on altıncı asırlarda, kurunuüld dillerin- deki şaheserleri ders vererek, tabode- rek ortaya çıkaran âlim demektir. Humanizm sözüne gelince, bu, ede- biyatta ve felsefede ayrı ayrı mana- lar ifade eder, Felsefede insaniyetin ilâhlaştırılmasıdır. Edebiyatta İse, kurunuülü dillerinin öğrenilip onlar. daki klâsiklerden istifade etmeği is- tihdaf eden cereyandır. Evvelâ (Charlemangne) Şarlmany etrafındaki münevverler buna teşeb- büs ettiler. Sonra on birinci asırda da lâtin edebiyatı lehine bir hareket baş gösterdi. Lâkin skolastik felsefe- nin terakkileri sebebile bu cereyan- Jar boğuldu. Fakat eski büyük dille- rin öğrenilmesi hevesi on üçüncü asırda daha vazıh bir şekilde belirdi. Dante, «Divina Comedia» isimli 6s6- rinde, kurunudlü müelliflerine iyi bir yer ayırdı. Petrargue de eski müellifleri bü- yük itinalarla defalarca okudu. Bun- larm eserlerini aramaği ve bulmağı zevk edindi. Eski devir klâsikleri üze- rine evvelâ İtalyanın sonra bütün dünyanın Gikkafini celbeden odur. Buna rağmen Petrargue'm huma nizminde bir eksiklik vardı. Ancak ömrünün sonlarına doğru Homer'in cazibesine kapılarak Grek, meğe Kalktı. İllad ve Odis: cüme edilmeleri Tüzumunu rek öldü. De Rameron'un nüktedan müellifi Boccace, Pilate'in dersleri sayesinde, şöyle böyle bir Grek dili bilgini ha- line geldi; Floransada ilk Grekçe kürsüyü tesis etti. Böylece huma- nizm bir kolu lâtincede, öbürü grek- çede olarak tamamlandı. İtalyanın muhtelif kısımları, eski asarı Ihya edebilmek hususunda biri- birlerile rekabete girişmişlerdi, Vati- kan kütüphanesi karşısında Mediciz- lerin kütüphanesi zenginleşiyordu. Humanizmin faaliyet merkezi Vene- diğe, oradan da Romaya geçti, Derken on beşinci asırda bu he- ves bütün Avrupaya sıçradı. Hollan- daya Rodolphe Agricola, Almanyaya Jean Reuchlin, Fransaya Jean Las- caris vasıtasile geçti. Her yerde olduğu gibi humanizm, Fransada da bir edebi yenileşme mey» dana getirdi. 1530 da Collögede France'ın teşekkülile bir müessese ha» line sokulan humanizm'den yeni Fransız edebiyatı doğmuştur. Fran- sızlar, bugünkü (edebiyatlarının çâ- lâkliğini, eşkâlindeki kuvvet ve vu- zuhu kurunudlâ şaheserlerinin tesi- rine atfederler, On altıncı asırdanberi arık hu- manizm edebi bir şekil, bir hedef ol- maklan çıkmış bir vasıta olmuştur: Bir takım bilginlerin eski asarı bu- Tup tercüme etmeleri, tabettirmeleri halini almıştır. e öğren- 'nin ter- öylüye- amam m Alman gazetelerinin Arjan- tin alyhindeki nşriyatı Buenos Aires 30 (A.A.) — Hariciye Nazırı B. Cantilo, Alman maslâhatgü- zarı fle görüşmüştür. Bu görüşme mev. zuunun, Alman güzetelerinde Arjan- tin aleyhinde yapılmakta olan neşri» yat olduğu tahmin edilmektedir. Wohltat tatil yapıyor Berlin 30 (A.A.) — B. Wohitat, dün öğleden sonra tatil zamanın geçirmek | üzere Berlinden hareket etmiştir. Gİ. deceği yel Amerika ve Papalık Nevyork 30 (A.A.) — Gazeteler, kar- dinal Güsparri'nin yapacağı gayri ret mi seyahatin Amerika ile Vatikan ara, sında diplomasi münasebetlerinin ye- niden tesisi yolunda atılmış ilk bir adım olacağını beyan etmektedirler. Eski Halk komiserlerinden İejov kurşuna dizilmiş Moskova 30 (A A.) — Moskovanın birçok mahafilinde şayi olan haberle-

Bu sayıdan diğer sayfalar: