4 Eylül 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

4 Eylül 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

: 5 K Romanya mektupları Bükreşte en çok göze çarpan şey: İnşaat Bu gidişle Bükreş yeni bir şehir Köstenceden Okâlkan (trenimiz, saatlerce mısır tarlaları arasından geçiyordu. Etrafta görülecek güzel | bir manzara yaktu. Yalnız Tunanın Karadenize &kan bir iki kolu üzerin- den geçtik. Belki daha iyi manzara- lar vardı. Fakat görmeğe imkân bu- lamadık. Çünkü gümrük muâ&yenesi trende yapılıyordu. Bu muayene saatlerce sürdü. Yolcuların çoğu eş- yalarını muhtelif yerlere yerleştir. mişlerdi. Bu yüzden, valiz arıyanlar, diğerlerini rahatsız ediyorlardı. . Bu muayene işi bittikten'sonra, tren: Bükreşe varmıştı. Fakat saat birden sonra Bükreş sokakları pek tenha idi. Dükkünlar kapalıydı. Bükreş, yaz günlerinde Avrupanın €n sicak yerlerinden biridir. Şehir, dümdüz bir saha üzerinde inşa edil- miştir. Deniz sathından da aşağıdır, bu yüzden şehrin içinde serin bir rüzgür esmesine imkân yoktur. Bük- reşte mesai saatleri, şu suretle ter» tip edilmiştir. Saat 10 da vazife, bire kadar çalışmak, birden saat dörde kadar tatil, dörtten saat sekize kadar tekrar iş... Bir çokları yaz taili yap- mak için, Sinaya denilen dağ şehri- ne, Mamaya plâjlarına akın ctmek- tedir. Bu itiharla Bükreş yaz günleri hususiyetlerini kaybeden bir şehir haline girmektedir. Bu vaziyet karşısında Bükreşte gö- Tülecek bir şey yoktu. Eğlence yerle- ri, tiyatrolar, barların bir kısmı ka- palıydı. Bütün eğlenceler, lokantala- rın bahçelerine inhisar etmekteydi, Bükreşte gündüz göze çarpan mân- zara şuydu: İnşaat... Gece de Ru- men müziği ile lokantaların bahçe- lerinde sodalı şarap içenler... Bükreşte adımbaşında yeni bir bina yapılıyor. Bunların arasında ye- ni nezaret binaları da vardır. Harici. ye Nezareti binası yeniden yapılmak- tadır. Ayrıca, yepyeni bir İktisad Nezareti, Maliye Nezareti binaları in- şa edilmektedir, Şehrin içindeki kış” hk kral sarayı da genişletilmektedir. Bütün bunlardan bâşka, geniş bul: varlar Üzerinden, on, on beş katlı Apartımanlar yapılıyor. Bükreş Belediyesi, şehrin içindeki yolları asfalte çevirmiştir. Ayrıca dar caddeler tekrâr genişletilmektedir. Kral sarayı karşısındaki cadde iki misli büyümektedir. Bu gibi yerlerde- ki arsaların metre karesi 40 bin ley- dir. Fakat Belediye istimlâk yapar. ken İl bin ley vermiştir. Tefrika No. 59 yakında büsbütün halini alacak Beş altı sene evvel, Bükreşin en maruf caddesi Kale Viktorya cadde siydi, bu caddeye Zafer caddesi adı verilmesine sebep te, Pilevne muha- sarasından dönen Rus müşirlerinin bu caddeden geçmesidir. Bratiana bulvarı bu Zafer cadde- sönden daha geniştir. Bulvarın etrâ- fında yâpılan apartımanlar en aşa- ğı 10 - 15 katlıdır. Bu bulvar etra- fında bir kaç senelik yeni ve mamur Bükreşi görüyoruz. Harpten evvel ya- pılan askeri klüp, üniversite gibi bi- »alar, bu yeni apartımanlann ya nıbaşında pek küçük kalıyor. İnşaat bu şekilde devam ederse, bir kaç s6- ne-sonra Bükreş şimdikine nisbetle çok büyük bir şehir haline girecektir. Bükreşte saat dörtten sonra, S0 kaklarda bir hayat eseri başlamak- tadır. Devlet daireleri, müesseseler, mağazalar, her taraf açılmaktadır. Bu saatten sonra, kahvelerin önün- deki kaldırımlara masa ve sandal yeler dizilmektedir. Buraya oturan İ i çirmesinde hiç bir mahzur görmezdi. orta halli tabaka, ekseriyetle şarap, müziği dinliyor. Akşam üzeri, sokak manzarâsı, bu kahvelerdeki kalabalık ve müzik, bu- rasını günün vakalarından uzak kal mış bir eğlence şehri haline sokmak- tadır. Fakat Bükreş gazetelerinin ak- şam nüshaları, arasıra sokaklan gö çen bir askeri müfreze, insana gü- nün vakalarını hatırlatıyor. O z&- man kahve ve lokantalardaki insan- Jarın neşeli çehrelerinde bir endişe hissediliyor. — Acaba harp olacak mı? Bükreşte, kimbilir kaç yüz bin in- san, bu suali birbirine soruyordu. Fa- kat lokantalarda yemek saati başla- dıktan sonra bu sual, her halde kim- senin halırına gelmiyor. Saat dokuz- dan, gecenin ikisi ve üçüne kadar açık ve kalabalık olan lokantalarda, fasılasız bir surette oynak Rumen havaları arasından şü sesler duyulur: kantalarda saat onda, on birde yer bulmak kabil değildir. Bükreşte her âile haftada bir kaç defa yemeğini bu bahçeli, lokanta- larda yemektedir. Bu yüzden lokan- talarda boş bir masa yoktur. Kala- balik Jokantalarda, oynak Rumen havalraı arasından şu sesler duyulur: — Garson dona svika, Svika, erikten yapılan bir nevi ra- Kadır. Sodalı şaraptan başka en çök içilen içki de budur. sodalı SEViLEN KADIN Bu sırada, «ablâ> diyordu ki: — Sana para verdi, değil mi, kiz?... Haa?... Açık söyle... Bu oğlan karı kısmına para verir cinsinden de- gildir. Bilâkis kadınlardan para çe- ker... Küçük kız, hiddetle: — Böyle şeyler söyliyerek beni tah- kir etme... - dedi. - Zaten derdim çok, bir de sen arttırma... Sefahatler seni mahvetti, Şimdi de bana ayni şeyleri tavsiye ediyorsun. Hiddetlendiğinden dolayı teessüf | etmiş gibi, talı bir sesle: — Sıhhatin nasıl? - 'Bir yerin ağrıyor mu? — Çok geçmeden geberip gidece- ğim Beni beslemekten kurtulacaklar. Genç kz elini ablasınn ağzına koydu. — Sus rica ederim, . böyle şeyler diye sordu, - , söyleme! Bir öksürük, hastanın omuzalrını “sarstı, Hemşiresi yorganı onun &ırti- Gir e ee ma örttü. deri- kesildi. Malpız. else saatin tik- Nakleden : (Vâ - Nü) tün vücudüm deliniyor, parçalanı- yor bissine kapılıyorum. Evet, evet, biliyorum, eminim: Hayatım uzun sürmiyecektir. Geçen gün bir vatman bana dedi ki: «Yazık bel dedi. - Çok güzel kızdın sen!... Ammâ kötüle- din!'a O bile beni kötülemiş bulürken yaşamanın me mânası var zaten?... Götürür bir mezar çukuruna gömer- siniz, olur biter. Dişleri birbirine çarpıyordu Bütün vücudü titriyordu. Küçük kalktı. Ceplerini aradı. — Sana bir paket çikolata almış- tım... Dün vermeği unuttum... Yer ! misin? Veremli, onu öptü. — Ah, kardeşim... Sen iyi kızsın... Bize yardım etmek için kendini eri- tiyorsun... Hem de mecbur olmadı- fen halde her türlü fedakârlıklara katlanıyorsun. Ne demek istiyorsun? — Hiç... Uyuyalım. Bir müddet sonra odada ses sada ER #BLARR soğuk kahve içerek Rumen | Otomobille heyecanlı bir takip Karısını kovalayan Beleradlı garaj sahibinin macerası Bir garaj sahibinin başından ge çen büyük bir aile faclası, bugünler- de yalnız Belgradda değil, hadisenin ihtiva ettiği ahval ve şeraitten dola- yı Belgrad haricinde de büyük bir alâka uyandırmıştır. Faciada mutazamır olanın tanın mış güzellerden sayılan kansı bir ressamla kaçmıştır. Firar kocanın en mükemmel otomobille yapılmıştır. Metrük koca diğer iki otomobille ta- kibe çıktığı için kaçanlarla kovalıyan çok heyecanlı anlar yaşamışlardır. Ekseriya otomobiller yollarda yüz ki- lometre süratle yol almışlardır. Bu sü- rek avı Bulgar hududuna gelince, birdenbire durakalmıştır. Metrük ko- ca firari karısına tam yetişeceği anda yanında vize edilmiş pasaportu bulunmadığından dolayı artık taki- be imkân görememşitir. Hadisenin tafsilâtı şudur: Toma Manyin kocaların en mü- kemmelidir. Kıskançlık ta nedir bil- mez. Onun için çok güzel olan karı- Sınin 'boş zamanlarını evinin hari- cinde döstlarile ve arkadaşlarile ge- Kendisi sabahleyin erkenden, akşam geç vakite kadar garajında meşgul olur ve Belgradda işlettiği taksilerle uğraşırdı. Karisi Mileva'dan bahsettikçe duy- duğu sasdetten dolayı gözleri parık dardı. Manyin karısına «güvercinci- ğimlş diye hitap ederdi. Şimdi o gü- vercinciği kafesten uçup gitti, Çünkü güvercin son zamanlarda güzel sanatlara karşı büyük bir meyil duyuyordu. En ziyade ressam Alfred V. hoşuna gidiyordu. Bir gün Mileva kocasile şimendi- fer istasyonuna giti, Kadın trene binecek ve Svbobran'a giderek ora- daki akrabasını ziyaret edecekti. Ka- dın, kocasından ayrildıktan sonra Belgraddân bir istasyon ötede tren- Gara) sahbilnin karısı Mileva den indi. Romantik âşık ressam Alfred kadının kocasına ald olan oto- mobilin içinde orada kendisini bekli- yordu. Şoför kadına sadıktı ve Mi- leva ile sevgilisini otomobille İstan- bula kağar kaçırmayı vadetmişti, Pasaport muameleleri ikmal edilmişti. Onun için maceralı seyahate hemen başlamakta bir mahzur görülmedi. Fakat firari sevgililer garajın en iyi otomobilini seçtikleri için firarla- n çabuk meydana çıktı. Garaj müs- tahdemlerinin hiç birisi oarabanın birdenbire nereye gittiğini bilemi- yordu. Halbuki otomobilin şoförü de ortada yoktu. Herkes şüphe ve ite reddüd içinde düşünmekte iken kâyıp şoförün ağzından kaçırdığı bazı söz- Jer hatıra geldi. Nihayet, firarller Eğlence yerlerinden biri de, Luna Bükreş denilen Karol gölü kenarın- daki gazinolardır. Bu suni bir gök dür, İçinde, motörlü sandallar İşle- mektedir. Bu göl, Bükreş gibi sıcak bir şehirde, insanların bir su ihtiyacını temin edebilmektedir. Gölün kenarında, beynelmilel bir sergi de üçılmiş... Ameleye yardım sergisi... Bu sergiye, Romanyadan başka İtalya, Almanya, Yunanistan, Fransa iştirik etmiştir. En büyük paviyonlar, Almanya ve İlalya tara- Sabahin ilk ışıkları iki «hemşires- nin üzerine doğdu. Suzanın güzel saçları hastanin soluk benizli yüzü. nü örtmüştü. Birdenbire uyanma zili çaldı. Terzi kız, yatağından fırlıyarak çıngıraklı saati durdurdu Yavaş yavaş hatıralarını topladı. Fakta öyle yorgundu, uykusunu öy- le alamamıştı ki... İçinde bireza vardı; «— Ah, yarabbi!... Vakit geldi de- mek!» diye söylendi. Göz kapaklarının üzerine gülleler asılmış gibiydi, Buna râğmen İşbaşı- na yetişmek mecburiyeti vardı. Külü henüz sıcak olan mangalın başına gitti. Biraz ateş bulmak ümidile eşe- ledi: Saat altı buçuktu! Donuyordu, titriyordu. Menhus fikirler dimağına o üşüşüyordu. Yan- daki odaya kulak kabarttı. Avcının harekâtını takip eden zavallı bir kuş- cağıza benziyordu. «Baba» sile para hesabi görmek, daha doğrusu görememek fikri onu mahvediyondu. Ne diyecek? Nasil izah edecek? Henüz sırtına bir sey giymemişti. Bir kâğıd kalem buldu. Bir kaç satir yazıp gece basına gelenleri hulâsa etti, Sonra giyindi. Hırsız gibi ihti- yatla hareket e kimseyi uyan- yi mes MAAŞ gm finadn tertip edilmiştir. Paviyonlarda, faşist rejimin ame- leye ne suretle yardım ettiği göste- rilmektedir. Basit bir rejim propa- gandası yapan bu paviyonlar pek tenha idi. Biz, Alman paviyonunu dolaşırken, içeride üç kişi vardı. Pa- viyonun kapısında duran bir Ak man kızı, râsgelene bir broşür dağır- tıyordu. Bunları da alan günde bir kaç defa paviyonlara girip çıkmakla vakit geçiren, fakir çocuklardı. > Hüseyin Avni Yirmi dakika içinde giyinmesini de bitirdi. Artık çıkmağa hazırdı. Sonra harekâtın gözlerile takip eden hemşiresinin yatağına yaklaştı. Tahta masanın üstüne koyduğu pus- lâyı göstererek, kulağına: — Bunu annemize verirsin! - de- di. - Bilmezsin, dün gece başıma ne felâket geldi. Hasta, merakla: — Felâket mi? — Soydular beni, — Soydular mı? Veremlinin yüzünde müstehzi bir tebessüm belirdi. Kurnaz kurnaz: — Otomobilli adam mi? - diye gordu. — Sana anlatacağım... Hepsini... Amma sonra... Öteki siay ederek gülüyor, bakı- İ yordu. Suzan, boğulacak gibi oluyor- du. Nefena bir şüphe altında kal mıştı. — Ah, böyle söyleme... Param yok... Bebamız küplere binecek... Onun için kaçıyorum... Hem saat tam sekizde de mağazada bulunma | Sen de | yım... Her sabahki gibi... İ bilirsin ya: Mecburidir. Ücretle çalışan bülün insanların kalbini üzen korku, onun da âsabına Yâkim olmuştu: ara yola çıktıktan bir iki saat sonra Man- yin başına gelen felâketten haberdar oldu. Bunun üzerine metrük koca en iyi Arabalarından birine bindi, ikinci bir arabanın da arkasından kendisini takip etmesi emrini vererek kaçan karısını kovalamağaâ çıktı. Kaçanla- rın izlerini bulmak zör değildi. Çün- kü kaçmakta olan araba herkesin dikkatini çekecek kadar güzeldi. Önden Mileva ile sevgilisi ressam "Alfred ve arkada Manyin ile refakâ- tindeki adam müthiş bir süratle bü- tün eski Sırbistanı katettiler ve Bul- garistana geçtiler. “Bazı yerlerde firar Me takip hakiki bir otomobil yarışı manzarasını aldı. Vasati sürat yüz kilometreden aşağıya düşmedi, Fakat bu müthiş takip Bulgar hu- dudunda âni bir akamete uğradı. Manyi'in hüdudu geçmesi için vize edilmiş bir pasaport lâzımdı, Metrük koca acelesinden bunu hatırlıyama- mışlı. Halbuki karşı tarafın bütün kâğıdları muntazamdı. Onun için ressam İle güzel kadın hududu geçti ler. Manyin ise arkalarından baka- kaldı ve meyusen Belgrada döndü, Abone ücretleri Türkiye 1400 kürü mw » 0 » ww » Posta !fihadına dahli olmiyan ecnebi memilekeller: Seneliği 3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lazımdır. Li Recep 20 — Hızır 122 8. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı E. 906 1047 534 912 1200 135 Va, 345 5771213 1552 1838 2013 İdarehane:. Babığli civarı Acımusluk sokak No. 13 Eenebi 2700 kuruş M0 >» 80 » , BENELİK KÜÇÜK İLÂN okuyucularımız arasında EN SERİ, EN EMİN iz EN UCUZ vasıtadır. Alım satım, kira işlerin- de iş ve işçi bulmak için istifade ediniz! Kendini koridora attı, Kafesten uçan bir kuş hali vardı. Lâkin tam mutfak ve yemek odası olan odanın önünden geçerken kâ- pıdan bir Kol çıktı. Onu omuzundan Bedri daha evvel kalkmış meğer... Onu bekliyormuş. Alay ederek: — Tuzağa düştün! - dedi, " ” Suzanın «Baba sı, elli beş yaşla rında kadar. şişman bir herifti, Ağ» zında tek kişi yoktu; gözleri testeker- lekti, Çopur suratlıydı. Bütün kanı bumunun ortasında — toplanmıştı. Onunda kızı gibi sıhhatinin bozuk olduğu anlaşılıyordu. Eskiden sağlam bir taşralıyken İs- tanbul canına okumuştu. Burada kahvenin dumanlı havası, sabah ak- şam kumar masası başında otura otura; bitmiş, mahvolmuştu. On kü- sur senede yirmi gene göçmüş bulu- nuyordu. Suzan, bu adamın karşısında tit- riyerek duruyor... Bacaklarının bağı çözülüyor... Betri, iri cüssesile kapının ağzını şimdi artık kapamıştı. Kızcağıza ka- çacak yer bırakmamıştı, Onu Kolundan tuttu. Mutfağa çekti, Kahvaltı yediği masanın ba-

Bu sayıdan diğer sayfalar: