11 Ekim 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

11 Ekim 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ui ww bütün altın çubukların > .. : Sayfiyeden dönen eşyalar dalardan güç başladı. Yaz mevsimini şehrin bu güzel köşesinde geçi-. Tenler havaların birdenbire kışlamasına rağmen hiç olmazsa fırtına Yağmur arası belirecek tatlı birkaç sonbahar gününden istifadeyi he- Sap'ederlerken hiddetli fırtmalar denizlerde kayıkları altüst edip işi iskelede duran uslu vapurların halatını koparmıya kadar götürünce şehire avdet manın çatmış olduğuna şüphe kalmadı. i âğ,, Böprünün Ada iskelesi bugünlerde, bilhassa öğleden evvel, sayfiyeden eşya ile doludur. Halılara sarılmış denkler, iple bağlanmış karyolalar, Şandıkar içine alınmış narin eşya... Sonra vazifesini muvaffakiyetle başardı- m emin olarak katlanmış duran bir güneş sandalyesi, iskelede tramvay- bi Kürültüsünden tirkmtiş gibi büyük denkler arasına sokulmıya çalışan £ocuk arabası, yırtığından içi göründüğü için mahçup bir yatak, gelip ge- Şenler çarptkça neye uğradığını kestiremeden sağa osla giden bir bavul... dna. rüzgârların püfür püfür estiği odalarda, ağaçların gölgesi altında, karşı sükün içinde geçirdikten sonra sahiplerinin arkasından yeni ika- Metgâhlarma gitmek üzere köprüye hoyratca dökülen bu asil eşyanın başım- da hamallar gürültü ediyor; yanlarında mezaketten uzak cümleler konuşulu- Yor; teşkil ettikleri parçalar el yerine ayakla sayıldığı gibi, pazarlık uy- kaldırılıp kaldırılıp yere vuruluyorlar. Doğrusu hazin bir hicret iile NELER Gree Almanyada 19 kişiye bir otomobil düşüyor Amerikada her beş nüfusa bir otomobil | isabet etmekte İdi, Berlinde yeni harplen Jöbad buna benzer kamyon ve emsali na- | evvel 228219 otomobil ve diğer atsiz nakil hi bu e isabet etmekiedir. Avrupada da-| vasıtası vardı. hakkın ama ne kadar otomobil e Berlinin şark kısmında Şarlutenburg, VU- Yada hay yaamât toplanmaktadın. Ami” meraduf ve Zehlendort'da daha #iyade olo- mobli var iken şark ve cenubu şarki kıs. İtatatiğe g b Böre Berlinde ancak 19 kişiye bir | Olamobi yahud buna benzer nakil vamtası | mında daha ziyade kamyon bulunuyor. Tütün tarlalarında çalışanlar tütün içmiyecekler hiimali Amerikadaki Kanada Afhttehld | tütün tarlalarında çalışanlar daha ucuz yükümetleri daminyonunu teşkil eden rem olduğu için ecnebi tütünleri kullanmakta. ketlerden Ontaryoda tütün zirai teşkilâtı | dırlar. Hâlbüki bu ecnebi tütünlerinde (m0- e yetilen bir karar mahalli > zaik) isimi verilen tütün mezruata için za- itrolu sltında şiddetle tati fasetini rini Bir bezlâlık olda <lilmek; x İ rarli vo nefasetini muhil bir hastalık oldu. laa Kr i ğundan cenebi tütünü ile temas eden ei- t katiyen tütün içmiyeceklerdir. - lerden tarlalardaki tütün fidelerine pek Bu mernuiyetin sebebi yangın korkusu çabuk hastalık geçmekte imiş. değil büsbütün buşka bir şeydir. Kanada Benzin yerine Toz Almanyada tayyareletde “berizin yerine: , dan doğruya enjekte edlimesi usulü fevka- başka bir madde kullanılması için âlim ve | iâde taammüm etmiş ve san model maki- Mütehassısları tarafından büyük gayret sar- İnelerde karborabörtür istimali azalmıştı. Pet- İcdilmektedir, Şimdiden Berlindeki ihtira | rol olsun tor halinde mahrukat olsun doğru- beratları idaresine birçok müracaat vuku | dan doğruya petrol makinesine şırınga edil. bulmuş ve yeni keşifler teseti edilmiştir. mesinin başlıca, fidesi tayyare gerek hi- İ Bunlardan dördü toz halindeki mahruka-| vada iken gerek kaza neticesinde yere düş- ta aittir. Bu keşiflerden bir toz halindeki | tüğü zaman yangin çıkması ihtimalinin mahrukatın hava ile karıştırılarak ihtirak | önü alınmasıdır. Ayni zamanda sarfiyat sine bir nevi halita sokulmasına im- | dahi bir miktar azalmaktadır. kin vermektedir. Diğer bir keşif toz halin- İngiliz gazetelerine göre Almaryada ali- mahrukatı doğrudan doğruya ihtirak | nan yeni bir ihtira beratı makineden çi- böcresine ithal etmektedir. kan lüzumsuz gazın tekrar kullanarak tay- zamanlarda Almanyada &lel- | yare pervanesinin devrine yardım etmek- son e petrolün de hava makinelerine doğru- İ te istifade edilmesine dairdir. Polonya hazinesi nasıl nakledildi Hazineyi kaçıran şimdiki Maliye Nazırı Koc'dur Almanlar, Varşovayı zaptettiler, fakat Polonya hükümetinin hazine. ve Vartşovada bulunan Çarlık mücevherlerini elde Güemediler, Polonya hükümetinin vinesini kurtaran elyevm Fransa- kurulan Polonya hükümetinin dikkatle nakli için kâfi kamyon bu- lunmadığı cihetle, bu taşıma keyfi- yeti birkaç gün sürdü. Polonya hükümet adamı, Devlet bankasının kasalarında (bulunan banknotları da sevketmeği ihmal et- medi ve banknot destelerini Lubline ai Nazırı kolonel Koc'tur. Pa. | ve Luck'a gönderdi. h çıkan İntransigeant gazetesi bu Polonya hükümet hazinesinin bu USUSİA Şu tafsilâtı veriyor: nakli vaktinde ve zamanında olmuş- tu. Çünkü Alman tayyareleri, şimen- difer hatlarını bombalar ile tahrip etmişlerdi. Kolonel, Berzese kalesine nakledilmiş olan hazinenin orada bırakılmayarak yolların xmülemadi- yen Alman tayyareleri tarafından bombardıman ve tahrip edilmelerine rağmen Zamosca doğru yoluna de- vam etmesini emretti, Bu ameliye Kolonel Koc, Varşova hükümeti ta- | çok güç bir şeydi. Zira hazinenin Tafından hariçte silâh ve mühimmat | nakledilmiş olduğunu öğrenmiş olan Mübayaasına memur edilmişti. Bu | Alman tayyare filoları gördükleri kam- Mübayaat için lâzım gelen parayı | yon kafilelerini adım adım takip edi- #linde bulundurması lâzımdı. Kolo. | yorlar, bomba ve mitralyöz kurşun- Mel Koç, bu maksadla İngilterenin | ları sağanağına tuluyorlardı. Polonyaya açtığı sekiz milyon İngi | o Maamafih kolonel Koc, gece karan- Mz liralık krediyi nakde tahvil etti. | Jığından istifade ederek ve elinde «| Koc, bu paraları Varşovaya | kalan son vasıtaları kullanarak Po- irmiyerek Avrupa bankalarında | lonya hazinesini Dniester nehri yolile ktağı gibi, Varşovada, resmi hü. | Romanyadaki Oraseni şehrine nakil, et bankasının kasalarında bulu- | oradan da emre âmade bulunan hu- han altınları ve Çarlığın kıymetli | susi bir trenle Köstence limanma Mücevherlerini Almanların (eline | geçirdi ve bu maksadia oraya emek için harice çıkarmağa te. | gelmiş olan bir İngiliz şilebine gece- VESSL etti. Bu altırilar, Polonya dev- | leyin yükletti. t bânkasının kasalarında çubuk İngiliz şilebi, bu kıymetli hamule- balina, bulunuyorlardı. Kolonel Koe, | yi alır ie derhal - denize açıldı. Makll için birçok otobüsler tuttu. | Kurtarılan hazinenin miktarını söy. la Kadak altın çubukların otobüs- | liyemiyeceğiz, fakat mliyonlarca kii tü etilmesine bizzat “nezaret eğdi kaydetmekle iktifa sonr; ın Berzese ka- | © i v5 esine ni li Bugün Polonya hükümetinin hazi- nesi emin bir yerde mahfuzdur» *B. Koc, 3 eylülde üç gün devam ama şiddetli muharebelerden sonra ez devletine ait hazineden mü- m bir kısmının hâlâ Varşovadaki da et bankasının yeraltı kasaların- Tahfuz tutulduğunu görmüştür. m öbür kısmı vaktile ecnebi Memleketlerde muhafaza altına alın. Maşta, Bu bir masaldır, bunu son zamân- larda Amerikada filime çektiler, S8- bebi, beynelmilel bir şöhret ve rağbet kazanan «Yedi Cüceler» derecesinde bir film yapmak emeli idi, Acaba Yedi Cücelere rekabet edebilecek şey var mıdır? Bu suali bu cazip oyunu görmüş olan herkes sorabilir. Çünkü muasır teknikle bundan daha güzel söylenmiş yahut oynanmış bir ma- sal hatırlamıyorum. İşte bunun için Oz Cadısını yaratanlar başkalığı tek- nik ve usulde aradılar. Yedi Cüceler bütün mânasile mo- der bir gölge oyunu, yani Karagöz- dü. Bunu Walt Disney isminde Ame. rikalı bir usta yarattı. Bu adama ne- den dâhi yahut üstad demeyip de usta dediğimi anlatmak için bir is- titrad yapacağım: Dâhi, bizde bilhassa son yirmi &8- ne zarlında anonim yazıcılar tara- fından birbirine verilen bir ünvan- dır, Üstad, bu şirkeller tarafından şirket haricinde eski, yeni (bilhassa eski) “her hangi muharrire lütfen bezledilen bir ünvandır. Fakat bu ünvanın yalnız muharrirlere değil, her hangi marifet sahibine de iltifat kabilinden verildiğini de ilâve etme- liyim. Bunu bana genç bir muharrir anlattı. Belki arada bana da (üstad) demelerinden dolayı şımarmıyayım diye kahveci çıraklarına da bazan «bir şekerli, bir sade üslad», denildiğini anlattı. Bundan dolayı Türkçemizde bir sanatkâra verilebilecek tek ünvan bu (usta) dır. Çünkü «Mehmed us- ta», «Ahmed ustâ», «falan falan us- tas imzalarını bazan güzel bir hat, bir eşya, bir çini lâvha ve sairede görüyoruz. Bundan dolayı güzel sanatlar sahasında mütevazı, yahut büyük her yaratıcı insana (usta) de- mek bizde dâhi yahut üstad demek- ten daha mühim olduğuna inanıyo- rum. İstitrad bitti, Walt Disney usta, yirminci asrın el hünerile kâğıddan kuklalara can veren sanatkârların en büyüğüdür. Bir fare yavrusu, köpek, kaz, ördek palaz, çocuk, dev, cin ve her nevi masal karakteri bu ustanın hünerile bugün dünyaca tanınmış simalardır. Dikkat edilecek nokta bu nevi usta- ların yarattığı hayvan ve insan ka- rakterlerinin hep birbirinden başka olmasıdır. Ayni şey bizim Karagöz karakterleri yapan eski ustalarla on- ları perdede oynatan ustalar için de söylenebilirdi. Karagöz, Hacivad, Karagözün oğ- lu, Tuzsuz Bekir, Narçin Bey oyna- tana göre mizacında hususiyet gös- teren tiplerdir. Welt Disney'in şahe- seri Yedi Cüceler oldu. Çünkü tertip, hikâye ve karakterleri “itibarile en şumüllü olanı da o İdi. Sinemada masal söylemek yahut oynatmak me- selesinde ona erişmek mümkün ola- mayınca usul ve teknik değiştirmeği düşündüler. Yani, his, hayal, düşün- ce insanlarda sanat mevzuu olunca değişen şeyin sadece kıyafet, tarz ve teknik olabileceğini isbat ettiler, Oz Cadısı masal olmak itibarile her hangi bir masala benzer. Onu Walt 'Disney'inkilerden ayıran şey bütün karakterlerin Kâğıd kuklalar tarafından değil, hakiki insanlar ta- rafından temsil edilmesidir. Oradaki «teneke adam», «korkuluk» gibi canlı olmıyan oyuncaklar bile meşhur ak- törler tarafından oynanıyor. Ameri- kayı baştan başa saran bu oyunu şimdi İngiltere sabırsızlıkla bekliyor. Bu masala aid yazıları okurken bilhassa teknik bakımından benim tiyatroya aid eski bir derdim tazelen- di. Bir zamanlar ben de Karagözü, arkasında muazzam şem'alar yanan muazzam bir perde de oynayan insan gölgeleri gibi tahayyül ettim. Bir aralık Hazımın canlı Karagöz oynadı- ğını da işittim, fakat görmedim, Yal niz tutmadığını söylediler. Tutmaması acaba «her eski şey fenadır; gibi bize bir hayli yıldır ârız olan bir (enob) luk hastalığından mı, yoksa sanatkârın o muvaflakıyetsizliğinden mi bilmiyorum. Bir gün Pariste tanı- dığım bir Alman romancı bâna bü. yük harp esnasında bizim eski ma- salları ve Karagözü bodkik ettiğini ve herikulâde bulduğunu söyledikten sonra «hattâ ben ve bazı aktör dosi- lar bunu bir perdelik bir komedi ha- Yazan EDİB HALİDE Oz Cadısında bir sahne linde tıpkı Karagöz usulü oynadık», dedi. «Nasıl oldu?» dedim. «Fevkalâde,.. Fakat facia ve kome- di yalnız bizde politika hayatına in- hisar ettirildiği gündenberi bu gibi yenilikler mazinin münferid vakala- rında. kaldı,» dedi. Kendi kendime bizim Karagöz bel- ki ihya edilmiyecek kâdar eskimiş diye düşünüyorum. Belki halkımız artık Karagözü eski kıyafeti ile tuhaf bulmaz. Ve belki hikâyeleri de aynı sınıftan, fakat kıyafetleri ve sözleri tamamen değişmiş karakterler İster. Tuzsuz Bekir bugün kasketlidir, hs- mamın kapısına yakı yapıştırıp da işletmek istiyen Karagözün şeytan oğlunun kıyafeti, sokakta gazete sa- tan, arsalarda taş alan, duvarlara tırmanan ve yaramazlıkları zamana uydurulmuş mahalle çocuklarının ki- yafeti gibidir. Daha geçen gün ar- ka sokaktan geçerken İstanbulun kurtuluş gününü tesid eden altı kü- çüğe rasgeldim. Ayakları yalınayak, saçları hiç yıkanmamış karışık ve muhakkak bitli yün gibi, hepsinin mübalâğasız burnu âkıyor, fakat ki- yafetleri parça parça da olsa bugü- nün kıyafetine benziyordu. Aramız- da bir Walt Disney olsa kimbilir bi- zim sokak çocuklarından ne şaheser GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ ISI meydana çıkarabilirdi. Se Bunları yazarken hatırıma gelen bir şeyi bir istilrad da olsa tekrar et- mekten kendimi alamıyorum. Karagöz, kukla, açık bava halk oyunları, yâni bir nevi orta oyunu» nun arasından azıcık olan eski zamparalık piyeslerini kal- dırıp, çocuk kısmına, tarih kısmına ehemmiyet vererek parklarımızda İh- ya edemez miyiz? Avrupayı birçok şeyde taklid edip duruyoruz. Neden sıri teknik ve metodunu onlardan ala” rak mevzu ve ruhunu kendimiz koyarak parklarda çocuklar için açık, kapalı tiyatrolar vücuda getirmiye- Wim? Bu, bugün yaratmak hamleleri içlerinde kalan bin bir halk sanatkâ- rı için bir çalışmak sahası belki de bir ekmek parası olabilir. Gülhane parkı kadar milli rertileri açık hava- da gösterecek dekor dünyanın nerö- sinde vardır? Üsküdarda . Doğanet- lar parkının. Kadıköyünde Yoğurtçu parkının birer köşesine kapalı birer kukla tiyatrosu ne kadar yaraşabilir, Kukla diyorum, çünkü geçenlerde bir Halkevinde çocuklara birkaç perde kukla oynıyan bir milli sanatkâr be- ni çok düşündürdü. «Kabakçı Arab» a bir de çocuk ilâve etmişti. Gözleri şıldır şıldır dönen bir kara yavru ba- basının sırtına, omuzuna atlıyarak oynarken yanımda oturan çocuklar bayılıyordu. Bu vesile ile Pariste Lük“ semburg çocuk kukla “yatrosunun ihale tarzımı hatırladım. Tertip he yeti müracaat eden kukla truplarını birer birer Lüksembürk hademesi çocuklarına oynattılar ve en çok pa ra vereni değil, çocukların en çok merakla, alâka ile seyrettiği trupu seçtiler, Okuyucu — Oz Cadısından tama men uzaklaştın.... Muharrir Hiç uzaklaşmadım, Şunu demek istiyorum: Bizde Oz Ca- dısına mukabil «Ferhadla Şirin», «Aslı ile Kerem: gibi masallarımızı sinema sahnesinde meşhur yapacak henüz ne teknik, ne de sanatkâr var, Fakat teknik daima alınabilir, sanat- kâr yerinde doğar ve doğmak için kendine mahsus bir iklim ister. O ik- Timi de evvelâ yüzlerce rağbet gören küçük sanatkârlar yaratır. Büyük sanatkâr bu küçük ve münferid sa- natkârların bir terkibinden başka bir şey değildir. Halide Edib Önünde muharebeler cereyan eden RHIİIN NEHRİ Almanların Rhin (Ren) mehri önünde askeri faaliyetlerini arttırdıkları bildiriii- yor. Rhin nehri tarihteki ehemmiyeti, man- zarasının güzelliği, ticaret ve münakalede oynadığı rolü itibarile dünyanın en gAya- nı dikkat nehirlerinden biridir. İsviçrenin Alpları arasından çıkan bu nehir evvelâ Pranaız Alman hududunu teşkil eder, son- râ Lanterbour'tan Alman arazisi içine girerek boydan boya şimale doğru yükse- lir, Hollandadan şimal denizine dökülür, Uzunluğu 1298 kilometredir. Nehrin men- baından İsviçrenin Bâle şebrine kadar olan kısmı (Yukarı Rhin), buradan Ko- lonya şehrine kadar olan kısmı (Orta Rhini, Kolonyadan nehrin ağzına kadar olan kısmı da (Aşağı Rhin) ismini alır, Rhin birçok kanalisria Avrupanın diğer büyük nehirlerlle birleştirilmiştir. Bir ta- raftan Tunaya, bir taraftan Rbone nehri- ne bağlıdır. Böylece Fransa, Almanya, Hol- anda arasında mühim bir yol vücude ge- tirir, Bunların en büyük kolu Moseile neh- ridir ki Cobienece şehrinde Rhin ile birle gir. (Garp cephesinde harb faaliyeti Rhin ile Moselle arasında cereyan ediyor.) Rhin nehri tarihte mühim roller oyna” mıştır. Eski Gol memleketinin bududu Rhin idi; Golleri Cermenlerden ayırdı. Ro- malılar nehrin kenarında meni kurdular. Orta zamanda anyanın en canlı yerleri buraları idi, Rhin üzerinde pek güzel manzaralı yerler vardır. Yukarı kumunda, Sehoffhansen hoş bir şelâle vü- cude getirir. Orta Kısmında iki tarafı €6- ki şatolar ve bağlarla süslü yamaçlar ara- sında nehir o kadar güzeldir ki her sena binlerce seyyah buralara dökülür. Rhin nehri üzerinde birçok şehirler s1- ralanır. Bunlardan Sirasburg kırk Sene kadar Almanya elinde kaldıktan sonra Rbin nehrinin estiği sahayı gösterir harita arasında Mayenes, Coblence, Colonge en meğhurlarıdır, Nehiz çok işlek$ir. Kömür, maden, makine gibi ağır oşya ve fabrika- larm getirttiği ham maddeler nakledilir. Hollanda hududundan İsviçre hududuna” kadar Almanyanın Rhin nehri üzerinde Fransaya döndü Diğer mühim şehirler | 51 limanı YarĞIr. Monroe kaidesinin Avustral- ya ve Kanadaya teşmili isteniyor o Vaşington 10 (A.A) — Âyandan Downy, Âyan meclisinden Monroe kaidesinin Avsutralyaya Yeni Zelan- daya ve Kanadaya teşmil etmesini Hindistan Almanyaya karşi mücadeleye iştirak edecek * Londra 10 (A.A.) — Hind liderle rinden Pandie Naero, gazetelerde Çı- kan bir makâlesinde Hindistanm Al manyaya karşı açılan mücadeleye İş- tirak etmek için birleşecöğini yazmak» tadır,

Bu sayıdan diğer sayfalar: