22 Kasım 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

22 Kasım 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Eğlence! | Şehirlerimizde sinemadan başka eğlence yok, | derler, Halbuki insanda eğlenmeğe niyet olduk- tan sonra ne eğlenceler var. Bunların en zen- &ini de sokak isimlerini okumak!... Dükkân levhaları da, sinema afişleri de az €ğlenceli değildir amma imlâ yanlışları bazan | © dereceyi bulur ki eğlence işkence olur. Yazılı Camlara taş atıp kırmak, afişleri bir ucundan tutup yırtmak gibi insan fazla ileri arzulara kapılır!.. En iyisi sokak isimleri!... Meselâ bir sokağa girersiniz ki kaldırımlar Varşova caddeleri gibi, evler ecişbücüş! Köşede- ki fener kazığa vurulmuş bir mahküm gibi, ka- çamadığı için yerinde duruyor! Bir de soka- ğın ismini okursunuz: Gülistan sokağı!... Altın- da da sokağı gösteren bir ok! Başka bir sokağa girersiniz: Sıra sira kahve- ler, kafesli, çardaklı evler!... Rütubet, çamur diz | boyu! Bir de sokağın levhasına bakın: Spor caddesi!... Bunların içinde pek İsabetliler Bür:, Meselâ şair Eşref sokağı!... Bu öyle bir sokak ki dilinden dinine, yerinden göğüne ka- dar ayrı ayrı birer hiciv mevzuu, tam Eşref- lik!.. Bu isim böyle bir sokak yerine Tarabya caddesine takılsaydı (Eşref gibi bir heccav için yalnız Şirket vapurlarının radyosu kâfi gel mekle beraber) merhumun ruhu her halde bu-| günkü kadar şad olmazdı! Hulâsa sokaklar, şehirler dolusu, bitmez tü- kenmez bir eğlence! Gerçi ayaklar için olduk- ça zahmetli!... Fakat unutmamalı ki akılsız başın olduğu gibi eğlenen başın zahmetini de ayak çeker!... i de yok de- Bizde münekkid!... Geçenlerde «Bizde münekkidı diye iki karikatür neşretmiştik. Ankaradan eHeceav. İmzasile gön- derilen bir mektupta karilerimizden biri bu iki kari- katüre şu manzumeyi ilâve ediyor «Eserin düşmanıdır, kendisinin yok eseri, İki üç herzedir ancak yenilikten haberi! (Haşet) in baltalığından kataloglar bekler, Dadaistin kötüsünden beğenir örr Tüketip böylece son sa 'Yeni densizlere ihsan eder ancak y Ele almaz dâ kitap, ancak okur tefrikalar, Cereyan zânnederek bir bulaşık şey yakalar!.. Ve budur, der, ideal şekli bugün estetiğin, Çelebi, böyle olur bizde münekkid dediğin!..> Resmir getirilen sine muv (Yazı ve resimler. Maarif lâboratuarı başlayıp aritmetik ikftapistina geçen Öranlışlik) hastalığin: “düşünün. Maarif Vekâleti Mâboratuarda bütün mektep kitapları inc- hir tedkikten geçerek iyisi, kötüsü ayrıla de görüldüğü üzere bu işle, sâyın ve bazik ari sahife sahife hürdebin önünden geğire: yet ve sabrı cemil dileriz! 'emal karada bir lâbaratu ku vekilimiz Hasan Âl-YOce) birr» bütün mektep kitap- r tesis etmiştir. meşgul olmakta, tedkike mikroplarını teşhise çalışmaktadır. Kendi- Ermeni, Rum ve Musevi vatandaşlar için açılan Türkçe kursunda bir saat!.. Salona girer girmez, kendimizi Galata kahvelş- rinden birinde sandık. Yalnız tavla, vargile sesleri eksikti. Henüz öğretmen gelmemiş olduğu için her- kes birer köşeye toplanmış, Rumlar Ermenilerin, Er- meniler Rumların, Yahudiler de her ikisinin hali- ne bakıp gülüştyorlardı!.. Derken ince bir zil sesi ile beraber kapı açıldı. İri yapılı bir öğretmen içeri girdi. Fakat aldırış eden yoktu. Öğretmen haklı olarak elini kürsüye vurdu — Baylar, dedi, sise türkçe öğretecek, sizi türkçe konuşturasak öğretmeniniz geldi, farkında değilsi- niz, ders zilini duymadınız mı? Bu ihtar üzerine herkes sıralara koşup oturdu. Yalnız yaşlı bir bazirgin, melon şapkası elinde Affedersiniz malim bey, diye sırıttı, biz bu iş- te kös dinlemişiz, zilin farkında olmadık! Asayiş temin edildikten sonra derse Öğretmen « a Baylar, dedi, Türk dili kaç harfle k bilir misiniz?.. diye söze başladı. Buna her k bir sas cevap verdi: Bir Ermeni — Bendeniz 9999 hurufattan aşağı konuşmağa tenezzül etmem!... dedi Bir Rum — Saranda tesars!.. dedi. Bir Yah Muşteriye yöre değişir paşafendi, dedi, bazı enayiler vardır ki, dort harfle kafese yirer bazı açik yozlere de dert yuz harf az yelir! dedi Bir kekeme — Tatalam eeelli sekiz bahaharf!.. dedi Bir ses — Benden yetmiş beş! Öğretmen: — Hayır baylar, hepsi 29 harftiri.. deyip işe karışmasaydı dersahane sandal bine dönecekti, Bu hakikat herkesi şaşırt. Bilhassa Ermeni va- tandaş: — Yazıklar olsun öğretmen beyim, dedi, bütün kibar kelâmları ben bu gıdarcık lâf ilen $doorum?.. Bundan sonra öğretmen siyah tahtaya (A) dan (Z) e kadar 29 harfi yazdı ve talebe ile beraber yük- sek sesle okumağa başladı. Fakat (HM) harfine gelin- ce Ermeniler tarafından bir hırıltı yükseldi. Hepsi CH) yi OK) ye yakın bir sesle söylüy: , (G) harfine gelince Yahudiler ta: lama oldu. Onlar da bir türlü (Ge) «Ye) deyip geçtileri... ($) harfine gelince de Rum vatandaşların sra- tında bir fısıltıdır başladı. Hepsi de ($) Yi (5) oku- yorlardı! Tülebe güçbelâ (Z) 1, öğretmen de paydos saatlui buldu!... ZU çalar çalmaz bir ferahlık gd- rüldü. Öğretmen: — Bugünlük bu kadar baylar, dedi, az zamanda sire türkçeyi doğru konuşturacağımı ümid ediyo- rum!.. Kalabalık arasından bir 868: — Onu bize devlet bile yaptıramadı!.. diye marıldandı!.. Talebeler dersahameden çıkarken önünden geçiyorlar ve: — Kallsperasas!, — Bonsuvar!... — Asuparin!.. diye şapkalarını çıkanyorlardı!. başlandı. diyemediler, Bu öğretmenin Bir çocuğumuz olsaydı — Of, canım sıkılıyor bay!.. — Ne yapalım bayan?... — Kek, sinemaya gidelim"... — Bozuk hava teneffüs etmeğe mi?... — Parka gidelim!... — Maazallah, soğuk alır, bu ilâç buhranında hasta | oluruz! ahbabı ziyaret edelim!... — Komedi 3 perde — (Birinci perde) (Sahne: Büyük bir 15 thanenin direk- tör odası. Mükellef bir m n başında çifte gerdanı ktör, karşısında da na Karaman — Müsaade buyurun da anlatay Direr — (Telefonu eline alır) — m mm m Altı ay sonrası... — Bizdeki Kızılay neyse Almanyadaki Kınlhaç da o dur kınım!... — Aralarında hiç fark yok mudur baba?... — Vazife bakımından mı?... — Evet!... — Yoktur, Biri ne maksadla kurulduysa öbürü de © maksadla kurulmuştur! yaf bir ruyor. Duvardak na değil, şimdi polise an- Meselâ Kızılay zelzele felâketzedelerine yardım — Simdi elâlemi rahatsız edecek saat değil!. — Hiç olmazsa şöyle çıkıp vitrinleri seyredelim ör — Pekâlâ bay Karaman, alo!.. İkinci şubeyi istiyorum — Tabil eder!... - Yahu, durup dururken aramızı mı açmak istiyor- Yarından itibaren (Üçüncü perde) — Kızlay hastabakıcı yetiştiriyor, Kızılhaç da ye- 3 enize başlaya r TAyni 1 açı nç bir iştiri: e, Ab, bari bir radyomuz olsaydı! lkanlıys uzatır) Güle güle! az geç, yalel dinlemekten uyku hastalığına uğ- (İkinci perde) rar, yahud da konu komşu ile bozuşurduk!... (Sahne: Ayni ti thanenin — En iyisi ne olmalıydı biliyor musun?... Muhasip bay Karaman — Ne? — Şöyle mektep önlüklü, sarı saçlı, mavi gözlü bir çocuk 1950 yazılı dostüni (numaraları ediyor. Kızılhaç da eder mi?... — Pekâlâ, Kızılay iane toplamak için bayramlarda rozet dağıtır, Kızılhaç da böyle yapar mı?... — Rozet dağıttığını bilmem, fakat İane toplar! — Bizim Kızılay mektep çocuklarına altı ay taksit Je gaz maskesi satıyor, Kınl haç da bunu yapar mı?.. — İşte o bunu yapamaz, sanırım!. — Neden yapamaz, maskesi mi yok?... — Mayır, altı ay taksitle maske vermek için altı ay sonrasından emin olmak lâzım!... süt dk i Jay, Karamam'cığı sen burada ha?.. (Koşar, delikan - a sarılır, öpüşürler) Direktör — (Şaşkın şaşkın bakar). Memur — Mektep arkadaşımdır!.. arkadaşlığımızın garip bir da vardır. Öyle değil mi Ka- dairesi el hareketlerini takip eder. Duvardaki takvimde 1980 ya- Atftedin bayım, bir — Yok canım, mektep kitaplarını alır, yanlışlarım Af mı? çıkarıp eğlenirdik!... , bk birdeğil ki bin affedeyim?.. Demek ki gün daha uzasaymış iflâs bayrağını çekecekmi: Karaman Fakat efendim Direktör — Fakatı makatı yok, iti- | raf ediniz ki benim bayram hafsatı | dediklerimi siz mangal tahtası anla- | mışsınız!.. Cenup vilâyetlerine gide- | cek malları şimale, şark vilâyetlerine | gönderilecek malları garbe gönder- | | ! Fakta yanlış- Karaman ni çeker) Memur (Direktöre) efendim, Karaman 1939 da mektebi bitirdi, ben 1940 dal. Fakat mesele bu değil, © diplomasını alıp çıktıktan sonra oku- duğumuz bütün kitapların yanlış olduğu anlaşılmaz mı? Direktör — (Gözleri faltaşı gibi) Ee?.. Sonra?. Memur — Sonra, onların sınıfı bu yanlış malümatla çıkıp gitti, biz bir sene daha mektepte kalıp yanlışları- mızı doğrultabildik!.. (Direktör «aman Allahi» deyip saçlarını yolarak düşer, bayılır, öte- kiler imdadına koşarlarken perde | in (Boynunu büküp İçi (Aİ mişsiniz!... £ Muameleler altüsti... Fabrikaya (10,000) yerine (100,000) lira göndermiş, yıl sonu hesabını dâ | deftere (1,500,000) yerine (1,500) yaz- mışsınız!.. Bu suçun içinde hem iflâs, hem ihmal, hem de ihtilâs var, anladı- niz mı? ndeki ev sahiplerinden evlerinin & — Gazetelerden ın önüne kaldırım — Benim damadım isterse Avrupayı mâfeder, üç tane| #ehirli gaz pavlikası var! | — Oda bir şey mi?... Benim damadım isterse dünyay! Mâfeder, bir tane kadın çorabı pavlikâsi ver... İ Havadisi dini misafirler ön | İ para canlısı bir bayan vardı. Hışımla ko- ne baktı yaptırıverme Meselü?. niz için geldimi... Ey sahibi — Yanlış gelmişsin bayım, - burası dairesi değili... Meselâ hakikaten üstad olanlara üstad) “Ban İ demiri... Belediye

Bu sayıdan diğer sayfalar: