24 Ocak 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

24 Ocak 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gözlerinizin önüne İstanbulun bazı semi- İerihde görülen eğlence için nişan atmağı Mahsus klübelerden birini getiriniz... Uzun bir tezgâh... Bunun üzerinde yanyana du- Tan çocuk oyuncağı kabilinden birkaç ta- De eski silâh.. Küçük küçük ağızlarına kadar dolu iki teneke kutu... Tezgâhı önünde bir kuruş mukabilinde silâhları dolduran, eli yüzü düzgünce kl Boş kız vardır. Bunların eköerya saçları Çüyet ufak ufak ondülelenmiştir, güldük- e zaman ağızlarındaki altın dişler görü- Bür, Kulübenin arka duvarında garip garip #ekillerde nişangühlar vardır. Meseli boya- A tenekelerden yapılmış bir demirci. Ke- hurdaki hedefe saşmayı yerleştirdiniz mi? Demirel elindeki çekici, önündeki örme vur- Mba başlar... Bunun yanında, hedefine Yurulduğu zaman mülemadiyen çalı çalân Dir adam... Onun solunda torunu yaşındaki Küçük bir çocuğu habire döven cadaloz kı- aklı bir ihtiyar kadın... Yanındaki nişargâh vazilesini gören toparlak tenekeye Suşına Me vurdunuz mu? İhtiyar kadının eli ha- vaya kalkıp çocuğun kaba etlerine inmeğe | başlar... işte Eleni İlo Sofi böyle nişan at- Mağn mahsus kulübelerden birinde çalışı | Yorlardı. Bunlardan Sofi uzunca boyu, in- | Cocik beli, konuşurken dülme süzdüğü iri | #iyah gözleri, uçları kıvrık uzun kirpikleri ile hakikaten güzeldi. Sonra damarlarında” ki kan sanki yüz derece hararetie kaynı- en gibi yerinde duramazdı. Çok çapkın gey Kieni de aksine, güzvilikten yana pek ya- ya kalmış bir kızdı. Çok kısa boylu idi Yüzünde derin derin çiçek bosuğu yerleri | vardı, Güzellikien hiç nasibi olmıyan Eleni çok gesi bir kızdı. Küçük nişancı kulübezini parmağının ucunda çeviren o idi, Zaten dükkân sahibi de o kadar çirkinliğine rağ- men Eleğiyi bunun için bufuyordu ya... Lâ- kin nişan alanağı meraklı çocuklardan baş- ka, müşterilerin hepsi dükkâna Soli'nin dık Da çapkın hareketleri içm geliyorlar- Non rllerin arasında ona âşık olanlar az mi idi?... Kayıkçı Ahmed kskaaçlığından onun yüs! zünü fiet biçağı İle kesmek istemiş, hapis- haneye düşmüştü, Kiektrikçi Arşak ne za- Bandanberi peşinden ayrılmıyordu. Duigiç Nuri üç gündenberi onu sinema- ya, «Aşkın göz yaşar» filmine gölürmek İşin sz mu dil dökmüş'ü? Nihayet bu filme gitmişlerdi... Sofi arkadaşı Kleniye çeietil şövesile filmi anlala Alata biteremiyordu: — Ah, diyordu, Askin göz yaslari ah vire Abdulvahap.., Balıkçı Sıdkı sağ bileğinin üzerine dövme deriler usulle «Ah Sofle diye yazdırmış, or- tasından oklü delinmiş ucundan Kanlar damhıyan bir de kalb resmi yaptırmıştı. Bahıktçı Sidki sıvalı kollarla dükkâna gi- rer; üzerinde «Ah Sofi. yazan sağ bileğini genç kıza göstererek: — Doldur bakalım Sofi şu derdi. Sofi slâhları doldürdüktan sonra Sıdkı; — Bunları nişangâha değil, gönlüme sı- kayım., j Aşık balıkçı bir taramtan Sofi De şaka- Maşiri. o —.r türaltan da karşısındaki eçnip | hedeficis rişan alır, onları birer birer vu- yurdu. Bütün müşterilerin Sef) İle meşgul olmasına rağmon Bicriyc aldırış eden pek | azdı, Lâkin bir bayram günü Eleninin hayu- tında çök mühim bir vaka oldu, Bayrasun üçüncü günü akşamı idi. Ni- dangöh Kulübesi epeyce kalabalıktı, Merakilar ellerindeki s'lâhlarln hedefe nişan alarık kâb demirciye çekiç sallatı- Yorlar, kâh uzun boylu adama çan çaldırı- yorlar, kâh istasyondaki treni hareke etti- #iyorlardı. Araxıra tenekeden ördekleri de Yurmağı lrmal etmiyorlardı. j İşte bu sırada dükküana bisiklet tamirci- | Mİ Ahmed girdi. Genç sdamm halinden son derecede sarhoş olduğu anlaşılıyordu. Kira- | Mına bakındı. Sofi'nin önü kalabalıktı. Hal- buk! Eleni bir tarafla tek başına duruyor- dü. Ahmed hemen Eleninin yanına yak- silâhları... Tetrika No. 4 Annesi, bir köşede kızını uzaktan Uzağa tedkik ederek Kudrete dedi ki: — Belkis bu gece şiir hayatı yaşı- Yor... Bulutlarda uçuyor... Bizzat o da eylâdını bahtiyar gör ea IKI GENÇ KIZ “ İ yaptırmıştı. Tuzak içinde Tuzak — Ah . ağ b Rlnieiğim. s. mek istlyarum, Artık Se, hin için ölüyorum. Bitiyorum, Mahvoluyo- - ran bir erkek çıkmamıştı, O günden sonra Eleni kıyafetine son de- Tecede itina ediyordu. Kulübeye ördek başı rengindeki yeni elbisesile geliyordu. Lâkin © geceden sonrü Ahmedin göründüğü yok- te. Halbuki Eleni onu ne büyük bir ne büyük bir heyecanla bekliyordu. Günden Güne büyük bir ilina gösterdiği tuvaletini Ahmedin de görmesi lâzımdı. Hemi üstelik Saçlarına da yeniden alta aylık ondüldsyon. Nihayet bir akşam üslü Ahmed kulübe. ye geldi. Halinde büyük bir var» dı, güd dökmüş kediye benziyordu. Genç adam Bofinin kazşısına dikildi. So- Gi ona; — Nerelerdesin? Görünmüyorsun? diye sorunca Ahmed: — Görlinmek için yüz surat lâzım, dedi, © bayram gesesi yaptığım süluluk az şey mi idi? Ammmu vallahi çok sarhoştum Sofi» ciğim.. Alledersin.. Sarhoşlukin dayana” madım. İçimdekileri düktüm.. Ne yapa- yım? Artık herşey elinden gilmişti.. O ka- dar sarhoştum Ki, kendime hüzim olamadım Öleki küşede med dehşetli sarhoşlukia, Sofi zannile ken- disine ilâm aşk etmişil ha, Ömründe bir kere böyle şey başına gelmişti. Onda dn kendimi bilmez bir sarhogun bakışları önün- de Bofi rolünü oynamıştı... Hikmet Feridun Es Abone ücretleri Adres tezdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lârımdır. Va BAB 7191426 1800 E. 1221 205 Til 045 1200 135 İdarehane: Babıdli civarı Acımusluk #kek No 15 Nakleden : (VA « Nü) mad ismi kulağına da boş geliyor... Hem de servetinin büyüklüğünü duy- | mwuştu. Oğlanın tavır ve hareketi, ko- | nuşması, tahsili müsemmel... i Bu sırada, kaptan, öteyanda, Ha. | Mide Vildan hanıma sordu: : — Zengin mi? İhtiyar kadın muhatabına baktı: — Bu sunli sorarken pek dalgınsı- yaz sanırım. — Niçin? — Dostunuz Kudret beyi tanırsı - nız... Şayet bu delikanlı zengin olme- s&ydı kızına yaklaşlarır mıydı? — Evet, hakkınız var... Yaklaştır- saydı böyle bir şeye şâşılırdı. — Mademki Belkisi bu Sühi beyle başbaşa bırakıyor, demek oğlan pek zengin... Bunu anlamak üzerede başka tahkikata ihtiyaç yok! — , v Bir süküt hüküm sürdü. Burhan içini yakıp kavuran mevzua yaklaş- Birinci gerris cl servis İranca Saat 1200 Oo Saat 1730 Arapça » TİB > 1 Elence » 045 » 1585 Fransızca » Me » 110 Bulgarca » Me » 1889 Köler Bâla:; Ren nehri kıyılarında, 3- Zieh- rer: Viyanalı küçük kız. Gk AT va 18,06 'Türk mi çelanlar;: Fahire Fersan, Re- fik Fersan, Cevdet Çağla, İzvettin Öke, 1 — Okuyan: Azize Tösem, 1- Şükrü Şen- ozun - Surinak şarkı: (Gel inan gel), 2- Lâ- ti1 ağa - Hicazkâr şarkı: (Gönlümü bir tıf- hı dilbax), 3- Şükrü Şenozan - Buzinak şür- kı: (Müpteliyi derd olan diller), 2— Oku- yan: Sadi Hoşses, 1- Cevdet Çağla: Keman taksimi, 2- Nuri H. Poyraz - Suzldil şarkı: (Sevda elinin bülbülü uçmuş), 3- Şerit İç- 4 - Suzinek şarin: (Hasretim çok eskidir), 4- Haşim bey - Suzidil şarkı: (Mesken ol- du bize dağlar), 5- Suzidil şarkı: (Can ga- 7- Artaki - Kürdili E. şarkı: (Yetmez mi tükenmez mi), $- Bimen Şen - Kürdi H. şarkol: (Gün kavuştu), 4- Nezahat - Mu- hayyer garkı: OYol verin dağlar), 18,55 Ser- bes saat, 19,10 Memleket saat ayarı, Ajans ve meteoroloji haberleri, 1930 Türk müzi- Bi: Fasıl heyeti, 20,15 Konuşma (Dış politi- posta kutusu), 41,30 Müsik; Bandosu (Şef; Yasının uvertürü, 4- I, Mougurt: (Alo sakenfon için), 3- Paul Pierme: Dans ve bakanal, 22.15 Memleket saat öyan, Ajans haberleri, ziraat, esham - tahv)lüt, kambiyo - nukut borsası (flat), 2235 Mü- rik: Koro eserleri (PL), 23 Müsik: Oszband (PL), 2325-2330 Yarınki program ve ka- panış. Uzun kış gecelerinde hoş vakit geçirmek için meşhur ARSEN | LÜPEN Büyük ve heyecanlı roman serisimi oküytmaz! Bu seri 8 büyük ve resirmi cilddir. Beher cildin flati 80 kuruş. 6 Cildlik takımı birden alarlar için fiati: 4 liradır. Tevzi yeri: AKŞADI matbaası Tel: 20021 Yüzde yirmi iskonto kuponu Bu kuponu kesip cAkşam matbaası kitap servisine getirir veye gönderir- seniz flat Üzerinden size yüzde 20 İs- konto yapılacaktır. elinden tutup küçük bir odaya sü- rükledi, Kapıyı da içinden Kilitledi. Köorsanoğlu; Buna hiçin lüzum gördü- müz? - diye sordu. — Şimdi artık bizi kimse rahatsız etmez. Gözlerini kaplanın yüzüne çevire- rek birdenbire sordu: — Sizde vicdnndan eser var mıdır? Korsanoğlu, mevzuun one mecra alacağını bilemediği için gülümsedi. — Ne garip sual bu, hanımefendi. 'Tefrika No, 33 Haocac kamıçısın: aldı ve birden oturdu- Bu yerden fırlayarak; İ — Ban iürasa tahammül edemem, dedi, karımın bir sözü Üzerine Bağdadı yaktım. | Bana boyun eğmiyenin vay haline... YE GE YA Akram omuzlarına Maryananın oan yanmıştı... Fakat o, çok sabırlı, çok tahammüllü bir kızdı. Başını önüne eğdi.. Vücudü titredi, Geyap verme» di. Hacene Kendi kendine söyler Mi? — O da, ötekiler gibi, şimdi ayağıma düşecek... Bekledi... Maryana bül susuyor ve yerinden ki- muldamıyordu. İspanyol dilbörinin bu sükütundan fena halde hiddetlenen Haccac, kudurmuş bir aslan gib genç kadının üzerinde sek dıriyor, onu saçlarından çekip yerden ye- re yürüyordu. — Benim kamçıra -şimdiye kadar- hiç- den, işkenceden Korkmuyor musun? Muka- vemet etmekle, halifeye döneceğini mi si- nıyorsun? — Al bir daha... Bir dahın.. Ayaklarıma kadar döveceğim senl! Diye bağırdı ve kamçısını sr» Maryansasın başladı. Haccüc o ka- Ga biddetlenmişti ve o kadar şiddetli vuru” Maryana nihayet -vezirin ayak- , fakat- yere düşüp bayılmıştı. , sindiği köşeden kıs kıs gülüyordu. Bir arçkk vezirin yanına sokulknuk istedi: i hazret! O da ötekiler gibi syağınıza düşecek ve sizden sf, merhamei dileyecektir. Dedid, Haocac, rakkasenin göğsünden it- Hacca, Maryanayı ne yapıp yapacak yo- Ya getirecek, onu dayakir, işkence İle kendi Ayağına düşürecekti. Cüseye döndü: ! — Başında bekle. Kapıdan nöbetçiler ayrılmasınlar. Eğer ayıldığı zaman, yaptığın na pişman olmuşsa bana haber getir... Ks kl inadında sebat ederse, aslanInrın koynu- na at... Korkut, belki o zaman aklı başına gelir, Maryana aslanlarla başbaşa Hseca o gece dairesine çekildi Ye Zarayı koynunu slip yattı, Vezirin cücesi, Maryanunın uymasını bektiyordu. İspanyol dilberi bimz sonra gözlerini ag- ti... Birafına bakındı: — Rlendin nerede? Diye sordu. Güre koşarak: — İstirahate çekildi, bir şeye ihtiyacmız Maryananın vücudü petlile dönmüştü. Kımıldamağa mecali yok — Hayır, deği, bt iBtiyacım yok. İs- tirahat etmek istiyo: ” Cüce yavaşça fımidadı: — Sizi odanıza götüreceğim... Fakat her- geyden önce bana söz veriniz: Hazreti 3e- veceksiniz... Ons bir duhn Karşı geimiye- ceksiniz değil mi Maryana kaşlarını çattı! -- Hayır, bon o zalim vezire bir parmıağı- | varsa söyleyin. İ mi bile teslim ödemem. Ne isterse yapsin... Yahız unutmasın ki halife beni sratacak: vahşi bir ifade belirdi. Kadın, devamla: — Bilirsiniz ki, gerilen ip, günün birinde kopar. Şaşılacak şey odur ki, bu zavallı kadın izlirabların: sükün içinde, dervişlerin çile doldurması kabilinden çekmiştir. Onu itirafa sevk eden benim. Allah şahiddir; bunun İçin ne kadar uğraşmam lâzım geldi! | Gene bile söylemiyecekti; amıma öyie islırab çekiyordu ki, dayanamadım, | ağzından cümleleri birer birer kopar- dım... Hakikat cidden pek fecimiş! — Eminim vicdanımız vardır. Şüphe etmenize sebep ne? — Biraz garip bir hikâye dinledim. Bize tanhüku var. Şayet bu muhuve- remle sizi sıkıyorsam bana kızmayı- niz, oğlum... Ben, şu anda bir yarayı deşmek istiyen cerraha benziyorum... Belki iztırab vereceğim; fakat mak- sadım İyilik yapmaktır... Bir hatıra. nızı canlandırmak istiyorum. .. Kaptan zihnini toplamak için bir an durdu. Kaşlarını çatıp sordu: — Zevcem size her şeyi anlatmışa benziyor. sldatmek teşebbtsünde bu- Gözlerini dehşetle açan Kaptan, onu bir el hareketile susturdu. Kadın: İyl tanırsınız... Sırrınız gâyet emin bir insandadır. (Başını göstererek:) Bu sır küpünden harice hiç sızıntı olmıyacaktır. İstemiyeceğiniz bir şeyi yapmıyacağım, — Karım ne fikirde? — Hidayet bu itirmatlan &onrü Tuhân biraz hefifler gibi oldu... Fa- Halide Vildan tereddtid ediyordu. Bahriyeli: İSLÂM TARİHİNDE Türk kahramanları - Merak etmeyin... Hem siz bent | Yazan: İskender Fahreddin Bu fikrinizde ısrar ederseniz $izi korkunç bir akibetin beklemekte olduğunu söylemeğe mecbur olacağım tar. Du rezalet meydana çıkarsa o saman halifenin yörüne nasıl bakacak? — Ete!dimiz ilerisini farla düşürmez, Ve halife ondan bir kadının hesabımı Sormaz, Sen kaybedersin! Burası İspanya değü yav- ram! Şamda kadınların düdüğü ölmez. Ben, Şamlı z 4 i. değilim.. Arap değilim... Bir İspanyol kadını sevmediği, hoşlarmadı- — yi erkeğin koynuna gisemez... Anladın kana bie akibeti bellemek olgun Sp oldı emeğe mecbur olacağım. sid — Sen de mi beki tehdid ediyorsun bir bacağınla' — Tehdid değu. Elendimden emiz ai- dım.. Eğer muvafakat etmezseniz, sizi ag- lanların İng atacağım! sanıyordu. Bu sözlere kulak vermedi. — Ben aslanlardan da korkmam. Hâydi ne istersen yapi Diyerek yerinden kalktı... Kapıdaki nöbetçiler bu konuşmaları dus yuyorlardı, Güve ellerini vurarak seslendi: — Buraya geliniz. efendimiz emretti... By kadını aslanların yanına götürünüz! Nöbetçiler içeriye girdiler. Maryananın kullarından yakalayıp sürük- Jemeğe başladılar. yi inadı tütmüştn. — Ölmeğe hazırışı. Ölüm, benim için, bir kurtuluş yoludur. Diye söyleniyordu. Heccucın sarayınm zerin katına inmiş. Cüce arkadan onları takip ediyordu. Nöbetgiler aslan ağzına kadın atmağa alışmışlardı. Hattâ vezirin sevgili rakkas9- $i Zara bile -Vesirin ermrile- bir gece âs- anların koynuna atılmıştı Fakat, Zara kumar bir kadındı. Aslanların arasına gi- rince korkudan titriyerek: — Hasrete yalvarırım, beni aflelsin.. Onun kapısında ölüncöye kadar bir cariye olarak kalmaya razıyım... Demlj ve bu surelle işkenceden kurtul” must. Nöbstşlier o gece demir bir Kapı açarak Maryaneyı bir mahutne âttılar. bu parmaklığın öte tarafında korkunç s0s- lerile kükrayip duruyorlardı. Maryana bunları gürünce titredi. Fakat, o, vezirin rakkasesi gib! derhal yalvarmaya başlamamıştı. Nöbetçiler kapıyı kapayıp çekildiler, Muryuna ölümü göze aldığı için birşeye den korzmuyordu. O zaten aslanı Zönründe ilk defa görmü- yordu. İspanyada rahip Fernandanun ya- mında da böyle birçok tüyler ürpertici iş- kenecler görmüştü. Birdenbire Itidaliri top- layarak bir duvarın dibine sindi. Fakat, 28- lanlar mahzene bir insan stıldığıru çok ça- buk hisseatmişlerd!. Parmeldığın önünde iki Aslan biribirlle oynaşarık act acı dağirişi yordu, Maryana bu sırada, demir pizmaklikların aşığı yukarı inip çıkınağa başladığını buy- retle gördü. Parmaklıkları dışardan çeken ve oynatan bir sl vardı. Aslanlar aralanan yere hücum ederek şashzere girmek İsti- yorlardı. Maryana bunu görünce, korku ve hoye- Gannı giliyemcdi. Bağırdı; — Alçaklar... beni aslanlarmn ağzmda öl- dürmekle elinize ne gepecek? Bon, Arap devletine büyük yararlıklar göstermeğe muktedir bir kadınım... Benden neden işle fade etmek istamiyormmuz? Benim ölü mürmle, İspanyanın bütün esrarı Merara gidecek. Beni yaşatınız! Size İspanya ziy birkaç ülkenin daha nasl elde edilebileceği Di görtereyim! (Arkası var) yor... Ona yaptığınız bütün fenalık. lara rağmen... — Bayır, o benden nefret eder. — Nefret bile etse buna şaşarmısı Tiz? Kaptan, ellerini arkasına kavuştu. rarâk, güvertede geziyorınuş gibi, odanın İçinde aşağı yukarı birkaç kere yürüdü. Dudaklarım kemirerek dü- şünüyordu. Ni hânımetendinin önünde durdu. — Hidayetin çektiği iztırablardan bahsediyorsunuş... Benimkiler hiç hesaba alınmaz mu? - dedi, — Alınmaz olür mu?... Fakat, dü- şününüz, azizim! Bir anlık zaaftan dolayı zavallıcık ne iztırablar, ne İş- kenceler çekmiş... — Hatasını mubah mu görüyorsu- — Hatası ne kâdar ağır olursa ok sun cezayı pek vahln buluyorum. — Böyle bir hatayı karşılıyacak ceza bu hayatta yoktur bile... Ne dk dur. TAkin itiraf ediniz: Yalnız kal. dığınız geceler, kamaranızda düşün- düğünüz esnads affetmek arzusuna kapılmaz mıydınız? (Arkası yar) LL A simli ni

Bu sayıdan diğer sayfalar: