5 Mart 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

5 Mart 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HİZAPYOĞR Bu akşamki program : Üzümün tarihi Üzüm Orta Asya'dan Anadolu'ya gelmiştir fecerrüd imtiyazın! a cak küçük devletler id- Yunan mitolojisinde üzüm - Sanskirit dilindeki (Raza) ve Fransızcadaki (Rezen) kelimeleri - İlk ihracat ve Alyoti tipleri 10 Martta Ankara'da topla: | hacak olan üzüm kongresinde | üzümün standardizasyonu için karar alınacağını ve Türk tip- lerinin tesbit edileceğini yaz- | miştk. Şimdiye kadar tüccar- ların dış. piyasalara gönder- dikleri üzüm tiplerine ( Alyoti tipi ) namı verilmektedir. Bu tipler, köngrede verilecek bir kararla kaldırılacak, yerlerine yeni standardlar ikame edile- cektir, Standardlara karaböce- lerin karıştırılması yüzünden Mmahsullerimizin dış piyasalarda rakib üzümlerden daha temiz olmadığını iddia edenler gö- tülmekte idi. Bütün üzüm yetişen mem- leketlerde, hattâ İran'da bile tiplere karaböce denilen adi kaliteler —kat'iyyen - karıştırıl- mamaktadır. İzmir'deki bazı ihracatçıların 7 ve 8 numaralı Üzümlere hâlâ karaböce ka- rıştırılması noktainazarını takip ettikleri haber alınmıştır. Yeni $tandardlara — karaböcelerin, kat'iyyen karıştırılmaması esa- sının da kabul edileceği kuv- vetle söyleniyor. Çünkü kara- denilen içi boş, çatlak ve siyah üzümler, bulunduk- ları diğer iyi kalite üzümler içinde her vakit göze batmak- tadır. Üzüm ıstandardizasyonu hakkında vereceğimiz kararla bütün dünya üzüm memleket- lerinin bizden evvel almış ol- dukları karara biz de uymuş olacağız. Üzümlerin yeni standardlar Üzerinden satışlarının üç sene içinde kabul edilmesi ve bu üç senelik müddetten sonra standardlardan başka tiplerin ihracına müsaade edilmemesi hususunda — kongrede — karar alınması çok muhtemeldir. Gene köngrede — alınması âzimgelen kararlar arasında Üzümlerin — ihraçlarından evel behemehal yıkanması ve sonra fire verdirilerek - kurutulması Meselesi de vardır. Üzümlerin Yıkanmadan ihraç edilmemesi #sasının kabulü hakkında kon- 8reye — tekliftte — bulunulacağı vvetle söylenmektedir. Kükürt, potas, ve göktaşı temini meselesinde en yüksek Tandmanı ihtiva edenlerin it- alini temin için bunların sa- fışlarının da bir elden idaresi Meselesi mevzuubahstir. Bütün 4 meselelerle sergiler mese- si de kongrede görüşüle- Sektir. Fırtına Ali Üyü -88- — Evet - dedi - Zelihal... peanın en güzel, ilâht kızı.. irtına Ali'nin nişanlısı, ağa- Tn kızı, kendisine “Sultanım | İsdiğim dilber kız. , hüztl.ihı, hiç bir zaman böyle ğ hâdise karşısında, böyle ,jlk bir itiraf değil, bir ima Tşısında bile kalmamıştı. — Aceba bir maksadı mı ân tecavüz mü edecek? çah iye düşündü ve elini, çar- f"i hançerine uzattı.. Hal- | » Petra şimdi gözlerini Şt dikmiş, hakkındaki en İ" hükme seve seve boyun Orsan ğ Yazan: M. Ayhan, Faik Şemseddin için!, | Üzüm kongresinin toplana cağı sırada üzümün tarihi hak- kında tetkikat yapmayı ve okurlarımıza malümat vermeği faydalı bulduk. Bir muharriri- miz, alâkadar üzümcülerle gö: rüşerek bu mesele hakkında malümat istemiştir. Bazı ihracatçılarımız - bile üzümün tarihi hakkında malü: mattar değildirler. Bu hususta çok salâhiyettar bir zattan aldığımız malümatı yazıyoruz: Üzüm, evelce tamamen mem- leket dahilinde istihlâk edilen bir mahsuldü. Bundan seksen sene eveline kadar yalnız iç piyasada satılan ve rekoltesi, şimdiki gibi yüksek olmıyan üzümleri, ilk defa İzmir'deki ecnebi bazı tüccarlar ihraç et- mişler ve dış piyasalara tanıt- tırmışlardır. O vakitler, üzüm, çuvallar içinde ihraç edilirdi. Kutu ambalâjlarda — ihracata bundan otuz yıl evel başlan- mıştır. Üzüm hakkındaki tarihi ma- lümata gelince, meşhur sey- yah İbni Befut'a, üzümün men- şeini orta Asya'ya vardırmak- tadır. Fergana - şehrinde bu- lunduğu sırada üzümün tarihi hakkında malümat toplıyan bu Türk seyyab, üzümün orla Asya'dan geldiğini, İran üze- rinden Garbi Asya'ya yayıl- |a z0 | A A — ncticelenmemiştir. dığını yazıyor. Üzüm hakkında Yunan mi- tolojisinde de bazı kayıtlara tesadüf edilmiştir. Bir efsaneye göre Atina'da oturan İyonyon Yuvan adında bir Yunan'lının Istafilos adında bir çobanı vardı. Her gün dağa götürdüğü keçilerden birinin sürüden ay- omanı Kai eğecek bir insan vaziyeti ta- kınmıştı. — Tüh rezil -dedi- nankör sefill. Sen meğer bir. alçak- mışsın. Ağanın nişanlı olan kızına göz dikiyorsun.. — Fakat Sültanım. — Sus, köpek herif! Zeliha, hayatında bu kadar hiddetlendiğini hiç hatırlamı- yordu. Eli ayağı titriyordu. Kasabanın eski mezarlığının yakininde idiler. Pefro, vazi- yeti tamir etmek lâzım geldi. ğini iyice anlamıştı. Bu kadar sert bir mukabele göreceğini Başlıklar geçidi Gazete serlevhaları arasında bir gezintiye çıktım. “Aldı Kerem, aldı Asli, şeklinde, oular söyledi, ben söyledim. — Türkçe konuşmak için ilk yapılacak iş.. — Her halde yanlış Türkçe dolu tabelâ ve liste yapanları tecziye etmek değil, bunları başlarına geçirmek lâzımdır. Sonra, para cezası, kâfi ve vafidir. Öyle bir iş yapar ki... Fakat bu hakkı, belediyelere vermelidir hal.. — Bulgarya'da genemi Türk düşmanlığı? — A birader, adı üstünde Bulgar'dır bu marifet!.. Dost- luğuna güven olur mu hiç? — Habeşistan'da örfi idare? — Şimdiye kadar zehirli gazla, top ve bombalarla de- vam ediyordu. Bundan kötüsü, can sağlığı değil, mezar yol- culuğudur şüphesiz. — Almanya'yı tatmin etmek dünya'nın menfaatı iktizasıdır. — Ona bizim dilimizde “Biri yir, biri bakar, kıyamet ondan kopar, derler. — Biraz insafl — Kâifir şey, altın pahası- nadır, kolay kolay bulunmuyor. — Biz insanlar! — Her halde çok berbad şeyleriz değil mi arkadaş! — Tarihi bir camiin çinileri çalındı. — Camiden kilim çalındı- gını bilirdik. Çini hırsızlığı, meslekte asriliğin bir ifadesi olsa gerektir. Adamcık, belki ilmi ve arkolojik tetkikat (!) yapacaktır da ondan çalmıştır. — Eski İngiliz kralı, kar- deşile konuştu! — Bu zarif ve centilmen İngiliz Dükü, bir defa teşeh- hüd miktarı krallık yaptığına eminim ki pişman olmuştur. Zavallıyı, insan oğulları, göz- leri, fotoğraf objektilleri, filim- leri, şunları ve herşeylerile adım adım takip ediyor. Bu gidişle ölünciye kadar rahat edeceğinden şüpheliyim doğ- rusu. Çimdik rılarak akşam üzeri tekrar sü- rüye iltihak ettiğini gören bu çoban, bir gün keçiyi takip ederek üzüm yidiğini görmüş, kendisi de, yidiği bu mahsulü fevkalâde nefis bulmuş ve sürü sahibine — götürmüştür. İyonyon, fevkalâde beğendiği bu mahsule, çobanının adına izafetle (İstafilya) demiştir. hiç ummuyordu. Ya denize atılmak ve ölmek, yahut ta ağa- nin kızının gönlünü almak lâzımdı: — Sultanım, Ali'nin başı Zeliha'nın gözleri ateş saçı- yordu. Dişlerini gıcırdatarak Petro'ya bağırdı: — Ali'nin başı için mi?. Ali'nin adını ağzına alma, yok- sa ondan cvel kalbine hançeri ben yerleştiririm, Nankör mah- lükl, Biz sana ocağımızda yer açmıştık. Sana itimad etmiştik. Kuşların girmediği bir hareme bile sokuldun da hoş gördük. Petro, birdenbire ağlamıya başladı. Hem de basbayağı, çocuklar gibi ağlıyordu. Bu, harikalâde bir muvaffakıyetti. Kendisi bile, hayretteydi: dia edebilirmiş Lordlar Kamarasının dünkü içtimaında Lord Halifaks uzun beyanatta bulundu Londra, 4 (A.A) — Lortlar kamarasında muhtelif hatiplere hükümet namına cevap veren Lord Halifaks, Büyük Britan- ya devletinin tecrid edilemiye- ceği gibi tecerrüd de edemi- | yeceğini ve tecerrüd imtiyazını ancak küçük devletlerin iddia edebileceklerini söylemiştir. Fransız Sovyet paktından bahsederek, Lord Halifaks de- miştir ki: —Lord Arnold'un şarkta bir ihtilâf çıkması imkânları hak- kındaki endişelerine tamamile iştirak ediyorum. Ve Şarkda vukubulacak ihtilâflarda garp Avrupası için bilvasıta fakat vahim bir tehlike görenlerin endişelerini de unutmuyorum, Şark ve orta Avrupası hak- kında hattı hareketimizin ne olabileceğini şimdiden tayin edemiyorsak da Milletler ce- miyeti paktından bizim için —Milletler cemiyeti idealle- rine olan imanımızı ve bu ide- allerin bir gün muzaffer ola- bileceği itimadını daima mu- hafaza ediyoruz. Hükümetin siyaset, askerlik endüstri ve diğer bütün sahalardaki gay- retleri ancak ve ancak tek bir gayeyi istihdaf — etmektedir: Sulhü adalet temelleri üze- rine kurmak. Lordlar kamarası harici si- yaset hakkındaki müzakereleri bitirmiştir. Londra, 4(A.A) — Lordl, kamarasında — harici — siyaset üzakereleri sırasında hükü- met namına cevap veren Lord Halifaks demiştir ki: — İspanya'da kontrol plâ- nına iştirak edecek olan harb gemilerinin ticaret gemilerini durdurmağa — veya muayene etmeğe hakları olmiyacaktır. Bunların — vazifesi - İspanya'ya giden gemilerin hüviyetlerini doğan vecibeleri yerine getir- mek hususundaki kat'i kararı- mizi birçok — vesilelerle ilân etmiş bulunuyoruz. Herhangi bir İngiliz hükümeti için ne olursa olsun memleketin ve bütün imparatorluğun müzaheretine emin olmadıkça herhangi bir ilâmı harp kararı vermesine imkân yoktur. Müteakıben Bay Halifaks bugünkü vaziyette huzaru kalp verecek unsurlar bulunmadığı iddiasının doğru olamıyacağını söylemiş ve demiştir ki: — Sürprizler devrinin artık geçtiğine dair 1 Kânunusani- de Bay Hitler'in bize verdiği teminatı öğrenmekle memnun olabiliriz. Keza şurasını da müşahede etmekle memnu- num ki, eğer herhangi bir dev- let son âltı ayın herhangi bir ayında harp yapmayı istemiş olsaydı bunu İspanya işleri münasebetile pekâlâ elde ede- bilirdi. İngiliz hükümetinin bir Garp paktı akdi yolundaki gayret- lerinden bahseden Bay Hali- laks demiştir ki: Fransızca Rezen kelimesinin Sanskirit dilindeki ( Raza) ke- limesinden alındığı da tesbit edilmiştir. ı..b Standarizasyon kararı ve üzümlerimizin ihraçlarında ya- pılacak kontrol sayesinde bu nefis mahsulümüzün dış piya- salardaki revacı çok artacaktır. BAFT | Yoksa teessüründen ve uğ- radığı izmihlâlden hakikaten ağlamak ihtiyacını duymuş ta öyle mi ağlıyordu?. — Ne ağlıyorsun?. Ne var ağlıyacak? Zeliha'nın sesi yumuşamıştı. Petro da fırsatı bulmuştu: ç — Ben öyle demek iste- memiştim Sultanım.. İstersen şuracıktan denize atılayım, sen bana, söyle demiştin.. — Demişsem, böyle heze- yanlar savuracağını nereden bilirdim! — Ben birşey demedim ki Sultanım. — Daha ne söyliyeceksin! Ağanın kızına, başkasının ni- şanlısına göz dikmiye utanma- din mı?. Bu duyulunca başına gelecek felâketi hesap ettin mi? tesbit etmekten ibaret ola- caktır. Ticaret gemileri an- laşma mucibince birer müşa: hid bulundurmağa mecbur ol- duklarından böylece müşahid bulundurup — bulundurmadık- larım tevsik etmek imkânı elde edilecektir. Harp devam ediyor — Hangi tarafın galip gele- İstanbul radyosu z 12,30 Türk musikisi, 12,50 havadisler, 13,05 hafif musiki, 13,25 muhtelif plâklar. 18,30 Dans musikisi, 19,30 konferans, 20 Vedia Rıza ve arkadaşları, 20,30 Arap'ça söylev Ömer Rıza tarafından, 20,45 Türk musikisi, 21,15 stüdyo orkestrası, 22,10 ajans ve borsa haberleri, 22,30 so- lolar. Yıldırım Bir kişiyi oldürdü Menemen'in Seyrek köyüle - Kesik köyü arasında koyun otlatan Niyazi Kâhya'nın ço- banı Nezir, yağmurdan bir ağacın altına sığınmış ve bu sırada kendisine bir yıldırım isabet ederek öldürmüştür. Subaylarımız Tahran'a gidecekler İstanbul, 4 (Hususi) — Muh- telif san'atlara mensub zabit- lerimiz, İran ordusunda çalış- mak üzere yakında Tahran'a gideceklerdir. Yalandır İstanbul, 4 (Hususi) — Al- manya'nın boğazlar mukave- lesine itiraz ettiği ve ihtirazi kayıdlarını hükümetimize bil- dirdiği hakkındaki haber res- men tekzip edilmektedir. — ceği belli değildir Fransa'daki sosyalistlerle komünistler Madrid'e para gönderiyorlar , Salamanga, 4 (Radyo ) — Âsi tayyareler bugün Taragon müuhnik gaz fabrikasını bom- balarla tahrip etmişlerdir. Cebelüttarık, 4 (Radyo) — Jarama ve Madrid'd harb hâlâ ve bütün şiddetile devam et- mektedir. Havanın fevkalâde bozuk olmasına rağmen bo- ğuşma — durmamıştır. -Birçok mütekabil taarruzlar yapılmış fakat hiç birisi muvaffakıyetle Madrid'in teeridi henüz tahakkuk — etme- miştir. Almerya, 4 (Radya) — Rub- Kyo ve Montril'deki harb hâlâ | devam etmektedir. Âsilerin hedefi Grenad, Ja- hen'de milisleri mağlüb et- mek ve Almerya'yı muhasara etmektir. Bilbao, 4 (Radyo) — Muh- Hem söylersin, hem de bir şey söylemedim, dersin.. — Vallahi Sultanım, ben şunu demek - istedim: — Siz o kadar iyisiniz ki, sizin yolunuzda ölmeği ken- dime — şeref bilirim, 'minnet bilirim.. Yoksa ben ahlâksızın biri değilim. Ekmeğinizi yidim, düm. Haddimi de bilirim. — Şu halde? — Nihayet benim Mustafa olduğumu, bazan lâkırdılarımı toparlıyamadığımı düşünmedi- niz. Kalktınız, bana bu kadar acı şeyler söylediniz.. Dönü- şümde bunları babana anlatı- rım. O da bana yol verir, kalkar, giderim. — Babama mı? Zeliha, acı bir kahkaha sa- ieir ği vünğa G ü cek A İR AA N Ai F tar milliyetperver Bask hükü- metile general Franko arasında siyasi esirlerin mübadelesi için bir itilâf husule gelmiştir. Paris, 4 (Radyo) — Eko Dö Pari gazetesine göre, sos- yalist ve komünistlerin İspan- ya namına - topladıkları iane miktarı — 250,000,000 — franga — baliğ olmuştur. Her komünist 40, her sosyalist 10 — frank iane ile mükellef kılınmıştır. Madrid, 4 (Radyo) — Hü- kümet kuvvetleri. Roel mm- bul  takasında büyük faaliyet gös- — termektedirler, Âsilerin Valans yolundaki endahtları gittikçe artmaktadır. Hükümetçiler. To ledo'yu tehdid eden mühim sevkulceyş merkezleri işgal et- mişlerdir. İhtilâl ordusunda hissedilir bir durgunluk vardır. vurdu. Fakat iyiden iyiye yu- — muşamıştı: ü — Sen hakikaten abdalmış- — sın be? Diye ilâve etti. — Estağfurullah Sultanım!. — Ne estağfurullahı!. Mari- fetlerin meydanda! Şunu doğ- — ru dürüst söylesen el. — Siz benim velinimetim: — siniz, iyi kalblisiniz, ondan sizi çok seviyorum. Desen el. Kalktın da aşktan, şundan bundan bahsettin... — Kim olsa çileden çıkar.. , — Ben aklı sapık bir heri- fim. Ben Hanya demişim. Sen Yanya anlayıver. Sultanım.. Bu — gece yatsı namazında duâ et te şu benim aklımın noksan - tahtası düzelsin.. Benim suçum — nel., — Sonu var — — —

Bu sayıdan diğer sayfalar: