27 Ağustos 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

27 Ağustos 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

'37 987 ASKERLİK BAHİSLERİ: Harblerde tayyarenin oy- nıyacağı büyük rol —a —. ——— Son Ispanya harbine bir bakış Hücumcuların muhasarasında tayyare bir hücum vasıtası olarak kullanılmasaydı Bilbao düşer miydı Şehirden röportajla Bir otobüs yolculuğun- dan varılabilenneticeler - —.. Hepimizin suçu vardır. Fakat bu yollarda şoför ne diyebilir?. Modernize edilen koca Akşam karanlığı düştükten sonra, şöyle kendi kendime, başımı dinliye dinliye bir do- laşmak ihtiyacını duydum ve sokaklara daldım. İzmirde oturup ta ömrümde ancak bir defa, iki defa geçebildiğim sokaklardan geçmek - istiyor- Bunun da - bir.. ihtiyaç l Bucanın sularında domuz yav- ruları mı yüzüyormuş?. dum. Bu bafta hava tatbikatı ya: pıldi. Saatte 279 mil £ e uçan — İngilterenin er bomba olarak bulundum. Tayyaremiz Brestol Blenheim modeli idi Bulutların karıştığını ve aşağıda Yoprak üç mil uzak- ta bir hâlı gibi göründüğü zâ- mân, bu süratli silâhın hedefi- ne varmadan tahrib edilmesine nasıl imkân bulunur? diye dü- şündüm. Bu Blehecim de bundan sonra yapılacak daha süratli tayya- relerin bir müjdecisidir. Bütün şehirler yüksek inli- lâklı ve patladığı zaman 3000 sântgrat haraâret hasıl cdîrck yangın çıkaran bombalar için gayet açık ve geniş bedefler- dir. Bu yangın bombalarından bir kısmı da düşmeden par- çalanırlar. O zaman her parça ayrı bir yangın çıkaracağı için altinda bulunan şehir, kemen Ceharinem Mmanzarası alır. Târihin her âskeri devrinde bir silâh bulanmuştur ki lâyı- kile tatbik ve istimal edildiği takdirde o devrin harblerin- döki Mmükâdderati tâyin et miştir. Bu devrin o türlü silâhı da bomba tayyaresidir. Evelce, bomba tayyaresine karşı emniyeti vücude getiren şey hava idi. Büyük harbte hava şartları yüzünden bir çok tayyareler havalanamamış, yer- de kalmışlardı. Fakat bu pü. rüzü ortadan kaldırmak için seneden az bir müddet kâfi ueln.ıişür. tayyarelerinde rasıd arasına körü körüne uçma âletleri ve otomatik pilotlar sayesinde tayyareler, bulutlar ve sisler arasında açık, güneşli havadaki kadar güzel uçabil- mektedir. Gece üçüş yapabilmek için ay ışığına' ihtiyaç duyulan de- virler artık geçmiştir. Kömbria eski büyük tayya- renin İrlandadan yeni dünyaya yaptığı son uçuş, modern tay- yârenin nelere kabiliyeti ol- duğunu göstermiştir. Bu tayyarelerin kumandanı olan yüzbaşı Povel karanlıkta yağmur altında ve bulutlar içinde ve rüzgâra karşı tam sekiz saat, hiç bir şey olmak- sızın uçmuştur. Uçuşun ne demek olduğu- ğgunu bilenler, bütün bu şart: lara karşı gelmenin ne olaca: ğını tahmin ve takdir ederler. Havada yağmur vardır; tay- yarenin ışığı bir odada yanan lâmba gibi durur. Hiçbir ta- | raf gözle görülmez. Bütün fır- tınalı ve ıslak sahne - içinde muvazene halinde bulunan iki kanat.... Sonra bu uçuşun telsiz yar- dımıda olmaksızın yapıldığını hatırlayınız. Okyunusun iki tarafında bu: lunan radyo istasyoularının bir Mesafeyi uçmuştur. Ç sene önce böyle bir uçüş imkânsız sayılırdı. Bu kadar kısa bir devre içinde uçuculuğun ne kadar terakki ettiğini düşününüz! Ressamlar, — mühendisler, alimler ve üstad pilotlar, bir asırlık rüyayı ne kadar çabuk TeRekleğtirdiler.! Bir sivil tayyarenin başar- dığı işi, askeri bomba tayya resi de, tabiatiyle, başaracak tır. Bununla beraber, bomba tayyaresini askeri bir silâh olarak kullanmak - istiyen bir kimse, gök yüzünde neler ya- zili olduğunu hesaba katma: mazlık edemez. Tarihin hiç bir devresinde ondan önceki harp san'atını bu kadar değiştiren bir inkişaf olmamıştır. Eski tecrübelere bakarak istikbal harblerinin getireceği ihtimâlleri hesablıyan askeri kumandanlar — mukadderatını ellerinde bulundurdukları mil- letin emniyetini tehlikeye koy- mamağa gayret etmelidirler. Allaha şükür ki henüz büyük milletlerin havada çarpıştıkla: rını görmedik. 1914 den 1918 e kadar tayyareler, kara kuman: danlarile amirallerin “ihtiyaç ve kumandalarına verilmişti. O zamanlar, tayyare ufak harb- lerde bir silâh olarak kullanıl- mıştır. Bununla beraber Habeşis- tanda, İspanyada ve Çinde tayyare vaziyetinin aldığı şekil üzerinde —müessir — olmamış mıdır? Politik herhangi bir taraf- girliği bertaraf ederek konu- şalım: Hücum edenlerin mu- hasarasına kuvvetle mukave- met eden Bilbao, acaba tay- yare bir hücum ve taarruz silâhı olarak kullanılmasaydı, düşer miydi? Eğer Japonlar, tayyarelerini tereddüt etmeksizin derhal harekete geçirmiş olmasalardı, acaba şimali Hopeideki hare- ketleri bu kadar çabuk inkişaf edebilir mi idi?. Tiensinde de Japon tayya- relerinin on beş dakika içinde harekete geçmeleri Çin asker- lerinin kendilerini toparlama- sına mani olmuş, şehir yer yer harab edilmiş ve Çinliler çekilmeğe mecbur kalmışlardır. Bazıları bana şu suali 80- ruyorlar: — Mademki bomba tayya- hiçbir yardımı olmaksızın Ka- | releri bu kadar tesirli idi; ne- Ubrianın kaptanı, 1200 millik ' den İspanyadaki harb şimdiye kadar bir neticeye varmadı? Bunlara vereceğim cevab şudur: — İspanyada bir tarafa kâfi derecede bombardıman tayya- releri veriniz. Harb hemen ni- hayet bulacaktır. Habeşistanda olduğu gibi.. İspanyadaki tayyarelerin ço- gü âvcı ve rasad tayyaresi ti- pindedirler. Avam Kamarasında Temmu- zun on dokuzuncu günü söz söyliyen Sir Henry Page Croft General Franko — tarafından şimdiye kadar İspanyaya ge- tirilen tayyarelerin 239 tane olduğunu bildirmişti. Bunlardan ancak 37 tanesi bomba tayyaresidir. Geri ka- lan 202 tanesi ise rasad ve avcı tayyareleridir. Azami neticeyi elde ede- bilmek için bir bomba tay- yaresi gayet iyi bir surette cebhane ile techiz edilme- lidir. Alman askeri muharrirlerin- den Albay Rudolf Von Kasi- landere göre, Madride yapı- lan ilk hücumlarda 100 lib- relik bombalar kullanılmıştır. Bunlar, taprağa üç kadem boyunda nüfuz etmişlerdir. Madridi gayet iyi tanıdığım için bunu takdir - edebilirim. Çünkü şehrin birçok sokak- ları, hafif bombalara karşı büyük bir mukavemeti olan granit taşlarile döşelidir. Fakat daha sonra 550 lib- relik bombalar — kullanılınca tesir ve nüfuz büsbütün farklı bir şekil almıştır. Altı katlı binaların üstüne düşen bom- balar, zemine kadar işlemiş, gene bu hücumlar demir ve betonla yapılan beş katlı ev- leri delip geçmişlerdir. Böylece bir hava harbinde istenen neliceyi elde edebil- mek için ehemmiyeti gayet büyük olan iki mühim nokta gözönünde bulundurulmalıdır: 1) Muayyen bir teşebbüse girişilirken bomba tayyarele- rinin sayısı kâfi derecede ol- malıdır. 2) Bunlar hedef ve mak- sadlarına göre, icab cden bü- yüzlükte bombalar taşıyabil- melidirler. Bomba tayyaresi bir tarzda kullanıldığı takdirde muvaffa- kıyet mubakkaktır. Bunun se- bebini anlamak ta güç de- gildir. Süratle harekete geçmek hususunda bomba tayyaresi, mevcud silâbların hepisinden olduğunu takdir edersiniz. Üç sene evel geçtiğiniz. bir şokak olur ki, tamamile — başkalaş- mişlir. ve siz farkında değil sinizdir Bir evin önünden geçerken içeriden ince, taze, berrak bir ses geldi: Kocaaaal Bir erkek cevab verdi: — Efendim. Yok, — olmadı, söyliyeceksin. — Karıcığım!. — Gene olmadı. — Şeriiiil.. — Yok, yok, onu da sev- mem.. Gel, şöyle karşıma otur, bakayım.. Benim adım ne? — Amma tuhaf sual ha? Ne olacak, Nezihel. — Tamaml.. Bu isim, üç hecelidir. Halbuki, senin beni asri şekilde, yani modem bir ağızla iki hece ile çağırmak- lığın lâzım, — Bu da nasıl şey?. — Nasıl mı, bakınız “Nezi,, diyeceksin, anladın mı? Fakat düpedüz, damdan düşer gibi söyliyecek değilsin ha? Ağ- zını biraz kısacaksın, sesini hafifçe incelteceksin, Sonra "Ne, deyince çok kısa bir göz açışı kadar tevakkuf ede- ceksin, duydun mu? — Evet, duydum. — Sonra sesini daha al- çaltacak ve “Zi, derken çe- keceksin. Adamcağız attı: — Zaten çekiyoruz a karı- cığım, çekiyoruz. Dünyaya çekmeğe gelmişiz biz.. — Ya, demek benden çile çekiyorsun, benden şikâyet ediyorsun ha?. — Yok canım, öyle demek istemedim. Hani, bazan “hey hey, çekiyoruz, bazan “mey, çekiyoruz, bazan “ya sabır,, çekiyoruz,. — Haşşöyle.. Ben de baş- ka sanmıştım.. Duydun ya söylediklerimi; — “Zi, çekeceksin.. Haydi bakalım, başlıyalım.. Kocaaaal! başka bir kahkaha Sağda Buca pazarında satıcılar, solda Bucaya giren bir otobüs.. Bana küçükken babam: —— Oğlum, dur bakalım -derdi- biraz sabırlı ol!.. Hele şu aya- gındakiler de eskisin de ondan sonra herşeyini baştan aşağı yenilerim. Şimdi nasıl olsa üstünü yenilesem — ayakların Tepecikten bir görünüş çirkin kalacak. Hem böyle yapmazsak yeni birşey giydi- ğin göze çarpmaz!.. Benim hoşuma giderdi doğ- rusu bu fikir.. Bilmem siz ne dersiniz?. .. Bizim “Buca, da ayni vazi- yettedir. — Herşeyi eskisin de ondan sonra imar edelim. Deyip geçiyorlar galiba!.. İzmirin bellibaşlı, tanınmış üç banliyösü vardır: Buca, Burnava, Karşıyaka.. Bitaraf bir gözle bakacak olursak, tabii güzelliğile, Buca bunların hepsinden üstündür. Fakat bugünkü vaziyetile hiç tereddüd etmeden diyebili- riz ki: — Buca hepsinden kötüdür. Çünkü — hertürlü — bakımdan DrK GG AAACAAGEN, ON OK a SAD AM Sanki konservatuvarın bir şu- besinde idik. — Biraz daha ince.. Kıs, Adam kalın bir sesle cevab | kıs ağzını.. Aferin.. Yavaş ya- verdi: — Nezil, — Olmadı.. “Ne, deyip duracak, “Zi,, deyince çeke- ceksin.. — Ne zil. — Sesin incelmedi. “Zi, yi de çekmedin genel Adam başladı ekzersise.. üstündür. Bunlar, hava ku- mandanının — istediği — yerde hem kara, hem de deniz kuv- vetlerine hücum edebilir. Ge- milerin — yaklaşmasına mani olabilir. Kıt'aların ilerleyişini durdurabilir. Topçuyu harb safı çıkarabilir. "Oynıyan parmak. yazar. ve yazdıktan sonra da hârekete devam cder., dışına vaş oluyor.. Bir daha, bir daha.. “Zi,yi biraz daha uzat.. Tamam, oluyor vallahi, oluyor.. Gördün mü, gördün mü, sen de asrileşiyorsun.. Gayrı ihtiyari güldüm: — Öyle. bir asrilik ki val- â -dedim- ben güleyim, sen Çimdik de yazılı olan şey de bugün gözü olan herkesin görebileceği kadar meydan- dadır. Bomba tayyaresinin harb gemilerine de, ondan başka birçok silâhlara da üstünlüğü böylece sabit olduktan sonra diyebiliriz. ki: En - kuvvetli bomba tayyaresi filosuna sa- hib olan memleket, yarının harbini kazanacaktır. mahrumdur!. Bana öyle geliyor ki, Buca hakkında babamın bana: — Herşeyin eskisin de, ye- nisini yaparsak daha iyi olur! Dediği gibi düşünülüyor! * .. Gelin sizinle Konaktan kal- kıp otobüsle bir kere Bucaya gidelim ve Bucada biraz geze- lim., O zaman herşeyi daha iyi görmüş oluruz. Basmahaneye kadar rahatça gidebiliriz.. Çünkü yollar düz- gün ve bakımlıdır.. Basmahaneden hareket edi- yoruz.. Yol daralımış ve daral- dığı nisbette de bozulmağa ve kalabalıklaşmağa başlamış- tır. Yolun bozukluğu Tepeciğe varıp Buca yoluna saptıktan sonra kendini büsbütün gös- terir.. Artık kendinizi otobüste değil, dalgaya tutulmuş bir gemide zannedersiniz. Zavallı şoförler!. Onlara çok defa kızmakla beraber, bazan acımamak elden gelmiyor. On- cağızlar yolun bozukluğu yü- zünden otobüsdekileri sarsma- mak için direksiyonu hiç dur- madan sağa sola kıvırırlarken bakmışsınız ki, önlerine - irili ufaklı çocuklar çıkıvermiş.. Ar- tık oracıkta gayriihtiyari: — Allah belâlarını versin bunları yetiştiriyorum diyen- lerin!.. Avazesi yükselir.. Kazaen şoför bunlardan birine çarpsa, veya birini ezse yakasına ya- pışir: — Gel bakalım! Deriz. Bana kalırsa bundan evel © çocukların analarının, babalarının yakalarına yapış- malıyız... .'. Şikâyetlerimizden biri de şudur: — Ne biçim otobüs bunlar yahul. Bitpazarına yollamalı bunları!. Haklı konuşalım; böyle bo- zuk bir yolda işliyen otobüs- ler için: — Ne biçim otobüs bunlar yahul Mu demek, yoksa: — Ne biçim yol bul Demek mi, daha doğru olur?, Çok iyi biliyorum, hatta bütün Bucalılar da biliyor; Bucadaki otobüslerin hepsi bundan üç ay evel garajdan yepyeni olarak çıkmıştı. Bozuk - İ bir yolda günde en az yirmi- beş, otuz defa gidip gelen bir otobüsten hayır beklenmezi. | — Lütfen çeviriniz —

Bu sayıdan diğer sayfalar: