26 Kasım 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

26 Kasım 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Aldtls — eu ANADOLU Kavgaya nihbayet vermek istiyen Jussak, ileriye doğru sıçrıyor ve hasmına kat'i darbeyi indirmeğe çalışıyordu Sonradan anlatıldğına göre Jüssak, — kiliç kullanmakta - çok Meharetler ve çok tecrübeler görmüştü; bununla beraber, bu derece atik ve çevik muhasımı karşısında kendisini müdafaa için bütün meharetini kullan- mâğa mecbur kalıyor, malüm Usuller haricine çıkarak her ta- Taftan birden hücumlar göste- Tiyor ve fakat, kendisini, hefsini çok seven adamlar gibi, son de Tece müdalaaya çalışıyordu.. Bu tücüdele artık Jussakın Sabrimı tüketmişti. Çocuk say- diği hasmının katşısında bu de- Tece mukavemete mecbur kalı- #na kızmağa ve müdafaalarında Yanlışlıklar yapmağa başlamiştı. Melekesi &z zannedilen Dar- tanyan iso, çok yüksek usüller tatbik etmekle beraber, aliklik $ini son derece artırmıştı. Kavgaya nihayet vermek isti- Yen Jussak, ileriye döğru sıçım Yor Ve hasmına kat'i bir darbe MAĞ “Çalarordu.” Talkt hasmı bütün bu hücumları mü- dafaa ediyordu; Jussak, son bir mle için hazırlandıği sırâda onun kılıcının aitindan Yılan gibi sokularak — kılıcını Onun göğsüne saplamıştı, Jussak Cansız bir cisim halinde yere Bunun üzerine Dartanyan, iş- tahlı Ve tez bir mazarla kavga a bakındı. ü A'—ü te hasımlarından bi- Di öldü iğeri Tn ERGe ikiçinyordu. Bur funla beraber, Aramisin vazi- Yeti iyi ve kendisini müdafaaya Tuktedirdi. , Bikarat ile Portos, biribirle- Tini saplamış bulunuyorlardı; Por- tos, kolundan ve Bikarat ta di- 'Fden yaralanmıştı; fakat, iki- tinin de yarası ağır değildi, ân- taık daha şiddetle Çarpışiyor lardı, Atös ta Kahüsak - tarafından Yaralanınış ve yüzü sararmışsa bir adım bile gerilememişti; © yalnız kılıcını tuttuğu eli de- tiştirmiş ve sol eli ile kavgaya girişmişt. O zamanın düelle usalüne göre Dartanyan istediği tarafa yardımda serbest bulynuyordu; arkadaşlarından hangisinın daha ziyade yardıma muhtaç olduğu- nu anlamak için etrafına bakı- nirken gözü Atosun — gözüne ilişi. Onun bakin çok me- ah idi. Atos yardım istemektense öl- meği tercih ederdi; fakat, onun bakışından yardıma muhtaç bu- lütdüğu da ah aşiliyördü. Dar- tanyan bu bakışın manasını an- lamıştı; dehşetli bir hamle ile Kahusakin üzerine atılirken: — Bana dön, cfendi! Dıkkat et, yoksa gebertirim... Diye bağırıyordu Kahüsak döndü; bu esnada, yalnız büyük cesa eti sayesinde, mukavemet — göstermekte bulu- nan Âtos, dizlerinin üzerine gçökmüştü. — Dur delikanlı, rica ederim onu öldürme; tedavi olunup iyi- leştikten &onra — onunla- görüle- cek eski hesibim var. Yalnız onu silâhsaz birak, silâhıni - &lin- den al Tamam, tamam! Bravol Aferinl.. Diye Dartanyana bağırdı. Atos, Kahasakın elindeki k- hacn yirmi adım öteye fırladığını gördüğü için bu alkışları savur- muştu. O anda Dartanyan ile Kahu- ak, biri elinden fırlıyan kıhcını alabilmek için ve dığeri de da- ha evel kapmak arzusu ile, © tarafa doğru seyirtmişlerdi; fa- kat, Dartanyan daha atik dav- ranarak kılicin yanına evel git- miş ve ayağı ile üzer ne bastı. Kahusak Lir anda Aramisin öldürdüğü muhafızlardan birinin yanına seyirterek onun kılıcını alp Dartanyâna doğru geliyor- du; fakat bu esrada, Dartanya: ma yardımı sayesnde nefes alab'lmiş ve düşmanını Dartan- yanın öldüreceğinden korkmuş bu'unan Atosun karşısında buldu. Atosu yalnız bırakmamak onun hoşuna gitmiyeceği i Dartanyan fhlamıştı; nihayet, bir kaç da- kika zarfında Kahusak — gertla- ğından yediği bir kılıç yarası sebebile yere yuvarlandı. Tam bu esnada Aramis te yere düşmüş bulunan düşmanı nın göğsüne kıl cının ucünü da- yayarak af dilemesi için zörlü- yordu.. Artık ortada yalnız Portos ile Bkâarat kâalmışt.. Portos kavga esnasında binlerce caka ve kar badayılıklar satârak — Bikarata saatin kaç olduğunu soruyor ve kardeşinin henüz Navar - tabı- runa girmiş olmasndan — dolayı kendisini tebrik ediyordu; fakat, böyle şakalar yapmakla bera- ber, henüz bir muvaflakıyet te kazanamamıştı; Bikarat, kolayca öldürülemiyecek demir vücutlü kimselerden biriydi. Bununla beraber, artık kav- gaya nihayet vermek te lâzımdı. Çüukü bir askeri karako'unun ge mesi ve mübarizlerden yaralı yahut yarasız, Kra! yahat Kaç- dınal adamı, her kim olursa olsun alıp götürmesinin imkânı vardı. Atos, Ârümis ve Darlanyan, Bikarat.a etrafımı küşatarâk tes- lit “o'kmülen çalışiyorlardı. BE karat tek başına kaldığı ve ba. cağından yaralı bulünduğu hal- de bile kendini müdafaaya — ça- lıştyordu; avuçlatına dâyanarak kalkmiş ölan Jusgak ta onâ tes Km olmasıtı ihtar ediyordu. Bikarat ta - Darlanyan — gibi Gaskoayalıydı; bu ihtarı işitme- mezliğe gelmekle beraber, gü- lümsiyerek mukabele etmişti; iki Mmüdafaa arasında kilıcınin ücile yeri göstermeğe meydan bula- rak ve İncilden bir cümle oku- yarak bağırdı: — Ben, tek başına kalan ben Bikarat ta ölmeliyim. — Fakat sana karşı dört; sa- na emrediyorum, çekil.. — Ehi Mademki emrediyor sunuz, kümâafidanim olduğunuz için itaâte Mmecbürüm. — Sonu vâr — x Inkılâb hatıralarından Telrika No. 21 Yazanı M. Doğan E'lvıı,ı-in Selânikten tegayyüb ettiği anlaşılmıştı. Saraya çe- kilen telgrafları okuyan Hamidin artık sabrı kalmamıştı q5ıüyuııumı'z ki telâşa, tme- Taka hacet yok. Evine götderilen Beturumüz neredeyse gelir müs- Pet, menfi alacağımız cevabi “kLüniharbiyeye söyler'z. Mesele j Biyet ndeiygye;er g"cçer. gider. söz üzerine büyük bir ne- *lan paşa sükünetle koltuğa | “!"_'du_ Bundan sonra — her işin ! ls'Nıı: konulmasına rizt göse ı""*ldın teslim — bayrağını Miş oldu. Br (âf sırasında bizi öğrenildiğine göre, Ba M paşa serasker imüşir Rızâ Yanın sınıf arkadaşıyınış. Ömet _l_ İN vurülması üzerine ma- | Haş e bulunan seraskere, Su tan tecrübeli bir adamın bir ilaş terfi — süretile memnun H"'*'ı. kten sonra Selân k merkez ada İıı)ıjııı gönderilmesini bu gç Stmiş. Serasker de fırsat l.u':.üf diye Süleyman paşa )—_ arkadaşça — bir lütuf BN Hakikaten adamcı ğızın Tabeyinle —iilân alâkası yoktu. Yalnz Nazimın yaptiğı teşkilâtın bozulmaması ve buna devam edlmesi irade - edilmiş olduğundan vak'alar resmi bir lisanla yavlarak derdesti takip olduğu maruzdur. diye başkita» bete gü delik rapor gönder lirdi. Müşiriyet — dairesinm yanındaki paviyonlarda nümüne labürile beraber ©n yeditci ve on seke zinci nişancı tabutla 1 da vardı; Bu lardan on yedinci nişancı taburu kâmilen Selânik haricinde mülezelerde olup yalnız labur mersezi Se önikteydi. Diğer ni- şancı tabürünün iki bötüğü iyonlarda d ğer iki bölüdü de Seli n ğin için teki kârak ıllara ayrıl- mişti. Nücune taburu - bütün mevcudile paviyonlurdaydı. On sekizinci Hişa..Ccıile bu tabur nü” müne karavanalarını usüulden ol- duğu üzere merkez kumandan- lığına getirirlerdi. Süleymat paşa — karavanadan birer kaşık aldıktan sonra karâ- vanayı getiren iki nefer ile bir Zabiteş cenabıhak ömrüşahaneyi Mmüzdad b ryurson, Efradişthane bu lezzetli olan yemezi âfiyet ile yesinler ve padişaha dâ dua etsinler derdi. Bu yolda bir söy- leniş ber kışlada nöhetçi beyi tarayadan — âdet gibi — olmuştu. Fokat sultan Hamide karşı isyan Üzere bülünan, satanat tac ve tağtini devirmek üzere ahdü p yman eden bir orduya da pa- dişaha dün ediniz demek yakı: y ,bir gezinti Tepecik sokakla- rina bir bakış.. Tepecik! İzmirin bir kenatında olan bu semtini — tanımıyan — var mıdır? Buraya herhalde — civarındaki küçük tepelere nisbetle bu adı vermiş olacaklar. İzmirin epeyce işlek — sayıla- bilecek ve kalabalık bir yeri.. Şurada, burada bazı iyi, yüksek evler olmakla beraber ekserisi ufak, tefek ve harap.. Tepecik adını işitince hemen gözlerimin önüne yollarda oynaşıp duran bir sürü ulak çocuk geli: veriyor.. Hiç bir yerde bu kadar bol çocuk görmedim. Allah versin daha çok olsun.. Olsun amma bu şekilde bakımsız kâlk mamak şartile.. * Dün yolum oraya düştü.. Malüm ya; kış günlerindeyiz.. Nedir © Tepetik sokaklarının halı?. Çamurdan bir taraftan öbür tarafa geçmek imkânı yok. Ançak duvar kıyılarından duvara; tutuna tutuna ilerliyebilirsiniz.. Nitekim ben de ayni şekilde yapmağa mecbur kaldım. Önüme biri çıktı. Ona sor: dum: — Nedir be birader bu yol- ların hati, — Daha nesi olsun, bundan Ötesi can sağlığı.. — Oo.. Dedi: Biz bunlara çoktan alıştık. Hem bilmiyor musun, Tepeciğin yazın tozu toprağı, kışın da çamuru meş bardur. Adamcağız durdu. Sonra ilâve etti: anu? mm;ı;: Teisine sor, Hiç bir şey ıöylemedîm,'ıy- rildim, başka bir yola saptım. O da ayni vaziyette, Çamur, çamur... Hep çamur. Sonra... Evet daha sonrası var! Hani Tepeciğin caddesi var ya. İşte orası da bu besap — içindedir. Gerçi güzel yapılmış bir yol amma pislik gırla. R Bir ârâlık aklıma geldi: — Acaba dedim, burası be: lediyenin hududu hatitinde mi? Şüpheye düşdüm. Sonra gö- züme iki zabitai belediye me- muru ilişti. Ve böylece şüphem de zail oldu. Demek ki burası da beledi: yeninmiş, İzmir belediyesinin. Tepeciğin vaziyeti, başkala: rından da işittiğime göre, hep böyle imiş. Sanki — alınlarının barayaz sı gibi bir şey. Kendi ketdime şöyle sordum: — Acaba burası — unutulmuş bir yer olmasın! F.Y. E Paşa meşrutiyelteh sonra Iıhn- bula gitmiş ve bilâhare tekaüd edilmişti, Enverin Selânikten tagayyüb ett ği anlaşılmıştı. Mabeyni hü- mayuna çekilen telgrafları oku- yan sultan Hamid bu işin uzayp gtmesine tahammülü olmadığını sık lit şeyle den olmadığından anlamış bu külranı nimet eden bir paşanın — söylediği bu dlenci duaları arkadaş'ar üzerinde tesir yaptığından fena bir muameleye meydan kalmamak üzere paşa ikaz edilmiş ve yaln z çok güzel olmuş, «f.yetle yanilsin sözünün kâf olduğu anlatılmıştı. Bu kâz derhal kabul edilmişti. Süteyman paşa muzir bir şekilden çıkmıştı. Kimseye bir fenalık etmeden meşratiyet ilâmna kadar bir ay filân merkez kümandalığı yapan avuç saygısızlara hadlerimi bi dirmek zamam geldi diye asabi bir buliran geçirmeğe başlamış- ti. Her ne bahasınâ olürsa ol sün sultan Hamid bu asileri tepeletecek, €n azlılarını yaka- İâtıp ibret olmak Üzere astıra» caktı. Bunun için kavvetli hare- ket etmesi Jâzm geliyordu. Mer- kezi İzmir ölat Aydın tedf fiz. kasının â€ilen silâh altıma alın masını irade elti. Perdemizde ğ ğ Akisler OD AA K Sleela B0 y Karagözle Hacivad, gazetelerde fık- ra muharriri olmağa niyet ediyorlar Hacivad — Ne düşünüyorsun Karagözüm, Karadenizde gemi- lerin mi battı, çoluk çocuğuna bir şeyler mi oldu, paranı mı kaybestin, derdin nedir ki yü zünden düşen bin parça o'acak?. Karagöz — Bunların hiç bi- risi değil Hacivad.. Ben kara derde düştüm. Hacivad — Derdin de renkli olduğunu hiç işitmemiştim. Karâgöz — Renklidir Hacivad, renklidir. Benimkisi kömür derdi. Havalar şimdilik iyi gidiyor. Buna rağmen kömürün kilosu 10 ku- ruşa yükseldi, beledye de çay şekerlerini kâğıda sardırmakla meşgul.. Hac'vad — Temizlik imeselesi, mikrob meselesi Karugöz.: Kartgöz — Caddelerinde kü: me, küme hayvan tersi bulunan, duvarlarının dibine çiş edilen, hafif bir yağmurda sokaklatı balçık deryasına dönen, poyraz hâvada töza bağulan bir mem: lekette çay şekerini kâğıda sar- dırmak fena fikir değildir. İkim- cikordondan şöyle bir geç de gör, alti senelik Ççamur küyüla» tından üfünet fişkiriyor. Hacivad — Büdce — meselesi Katagöz, para işi.. Karagöz — Hakkın var Ha tivad.. Biz bu büdece meselesini iki milyonluk varidat zamanın- danberi dinler, düruruz. Yukarı mahallât su ister; büdce mese- İylesis >Şehir bol ve parlak aşık ister; büdee meselesi. Yollar tamir ister; büdce — meselesi. Memleket İâğım ister; büdce meselesi. Hulâsa yıllardan ve yıllardanberi halk beledi hizmet ister; belediye büdce meselesi cevabını. verir, Bari günün bi- rinde tekmil İzmir halkı Hacılar- kırında toplanıb evvelâ büdce işini halletsin, ondan sonra da İzmire bir belediye lâzım m, değil mi; meselesi etrafında kat'i kararını versin., Hacivad — Senin bugün ka- ragözlüklü günün.. Karâgöz — Hayır; karagöz- lük günüm.. Hacivad — Nasil karâgözlük günün?. Karagöz — Malüm a, Haci- vad; halk seni kibar konuşur, bilgili, çelebi bir adam — olarak tanır. Beni ise dangil, düngul, hislerini dangadak açığa vurur, selâmünaleyküm kör kadı tertibi lâf söyler seciyede bir tip bilir. Onun için bu gün karagözlük: lülüğüm değil, karagözlüğüm üs- tümde diyorum. Hacivad — Sabah, sâbah bu sinirlilk neden icab etti?. Karagöz — Sorma Hacivad, sorma.. Bizim bu sütünlara gir: mesi iktiza eden yazılar artık gazetelerin ciddi fikra — sütunla- rinda yer bülmağa başlâdi. Ek: mek elden gidiyor diye kızıyo- rum, Eline katemi alan; bir ga- zete sahifesinin köşesine kuru- lüyor ve aklına geleni yazmağa başlıyor. Hoooş.. Okürket ben de gülüyorum amma, dedik a, ekmek meselesi.. Hacivad — Benim buna dik: kat ettiğim yoktu. Karagöz — Bak — anlatayım: Kâğıdı, kalemi alacaksım. Evvelâ kâğıdın sol köşesine “Edebi tedkikler, şeklinde bir martaval yazıp âaltına iki çizgi çekeceksin. Serlevha: Halk edebiyatı ve be- di heyecan... Sonra iki nefes siğara çekip başla yazmağa: Bahçelerde patlıcan —— Yer âaltında sulucan Yarim hamamdan gelmiş Kaynatalım havlican Evet.. Halk şairi burada seb- zenin cinsini zikrederek bize mevsimin —ilkbahar — olduğunu bildiriyor ve #sonra derin bir halkç lıkla bahçıvanların — sulu- candan neler çektiklerini yana, yakıla anlatıyor. Bu ıstırap için: de sevgilisinin soğuk alması ih- timali onu buhranlara sevkedi- yor ve derakap bir fincan hav- Hcân kâynâtarak ona sunuyor. Ne müdhiş incelik monşer?.. İşte size on beşinci asır halk şairlerinden uncu Abdullahın hefis bir parçası: Daema çıkar, bakarım Ateş olür yakarım Yar keyifli mi, değil mi Gözlerinden çakarım Bu kâdar beliğ bir ifade kud- tetine he Jan Jak Russo, ne de Varşoyau polis müdürü Barta- pavski erişememişlerdir. Şairin hassas ruhunda kopan - fırtına, bu hazin melodinin her kelime- sinde açıkça görünüyor. Niha- yet ön yedinci asra doğru iler- leyiniz, göreceksiniz arabacı İd- ris büsbütün yükselmiş ve belâ- gat dağının tepesinde bağdaş kurmuştur: Hazin, hazin ağlarım Yüreğimi dağlarım Herkes atlaslar giyer Ben donumu bağlarım Parçasındaki eşsiz. duyğular insanı geyecandan öyle coştuk ruyor ki hayran olmamak kabil değildir. Ne hariri hisler maşeri? Ah hâlk şairleri, ah halk şas itleri.. Size prestiş ediyorum, size tapınıyorum... ım_ C. Kızılarslan Ertesi günü bu nefis “Edebi tetkikler, gazetede çıkınca bizim bu sütunları kim okür Hac'vad? Seninle ben elli sene başbaşa verib düşünsek mizah vâdisinde gene bu kadar enteresan bir eser yöratamayız. Anladın mı şimdi tehlikeyi?. Hacivad — Eyvahlar ölsün üm, ne yapacağız?. Kırıâüı — Vallahi bilmem Hacivad.. Niyetim, fıkra muhar» rirliği için bizim pâatrona mü- racaattır. Hacivad — Ya ben ne ola- cağım?. Katagöz — Ben de orasını düşünüyorum ya, — İbrahimsiz Haydar Rüştü, saç boyasız Sırrı Sanlı, Avukat Münirsz Behçet Uz, Bay Rızasız Kemal Kâmil, Bikım hocasız Avukat Nahid, Zeynel Besimsiz Avukat Murad, Hamdi Bekirsiz. Hakkı Ocakoğ- la, Badisiz komusyoncu Bekır nasıl noksan, nasil eksik - kalır- lâarsa ben de sensiz öyle olurum. Karâgözsüz Hacivad veya Ha- civâdsız Karagöz; etsz kebab, yoğartsuz ayran gibidir. Hacivâd — Teşekkür eder m Karsgözüm, şimdi kararımız?. Kârağöz — Rimazan geçin- ciye kadar Bu süfunlara bağlıyız Hacivâd.. Hele bayram ge'sin, bits'i de © zaman oturur, ka: F&rimizi veririz. Şeyh Küştleri

Bu sayıdan diğer sayfalar: