27 Ocak 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

27 Ocak 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— ZI — y G US îöi' VON Yazan. Aleksandr Düma Zavallı hizmetçi kız, korkudan, Paristen memle- ketine kadar olan yolu hiç durmadan gitmişti — İşte dedi. Bildiğime göre çok kıymetli bir yüzüz, Karde- şim, İspanya kralı vermişti. Be- nimdir ve ddeıı çıkarmakta ser- bestim. Bu yüzüğü al, paraya .çevir ve kocina ver, gitsid.. — Bir saat zarfında her em- riniz icra olunacaktır, Madam. Kraliçe Madam Bo 1asyönün bile işilemiyeceği kadar yavaş bir sesle dedi ki: — Bakınız adrese: May Lord dük dö Bukiagham, Loadra. — Mektup kendı eline veri- lecektir. — Yüksek kalpli kızl. Diye Avusturyali An bağırdı. Madam Bonasyö kraliçen'n ellerini öptü, mek'ubu göğsine soktu ve ve bir kuş gbi uçup gitti. On dakikada evine gelmişti; kraliçeye söylediği veçhile ko- casının tahliyesi günündenberi görmediği için onun kalbinde kardinal namına hasıl olan te- -| — beddülden, Bonasyö ile dost — olmak sebebile Kont dü Roşe- “fordun bir kaç kere evine gek mesile bir kat daha kuvvet bu- — lan bu tebeddülden haberi ob — madığı için, karısının kaçırılma sında bir cürüm olmadığına ve ancak siyasi bir tebeddülden eşyasını, ekserisi boşaltıl- l'ı olan sandık ve çekmecele: fırsatta kendisini gö meğe gele- ceğini b ldirmişti. İlk fırsat beş gün gec kmişti ki, başka bir zamanda o.sa, bu müdiet Bonasyö us aya uzun gelebilirdi. Fakat kasdinali - zi- yaretinden ve Roşelordun ken- d sini ziyarellerinden zihaii iş- gal edecek bir çok şeyler Öz- renmiş olduğu ç'betle, herkesçe malüm o.duğu veçhile, bu dü- şüsceler sayesinde — vakit pek çaruk geçm şti. Bonasyö sün düşünceleri pek kız | renkli olduğu çin bu ça- bıkliık ona dah> Ççabuk gel mşi. Roşefor! onat *Dostum, azzim Bun syö, dye htap ed- yor ve Kard nalin kends ne bür met besedğai hiç durmayp tekrarlıyordu. - Kumaşçı — arık kendisini çok şerefli ve — talili buluvordu.. M -dam Bonasyö de düşünceli idi. Fakat onun d şüncesi şan ve şöhret düşürcesnden pek başka bir şek'de olduğu itiraf olunmaldır.. Osua — düşüncesi başlıca, çok cesur olan ve ker- disini çok sever gibi gö üren © yakışıklı delikanlıya matultu.. On secz yaşında iken Be- nasyö ile evlendikten sonra ko- crsnın dostları ve kalbi mevki» inden yü-sek bir. kadına, her ne şekilde olursa olsun, bir h& telkin edeniyecek kimseler ara- sıada yışamış olan Madam Bo- nasyö, âli ığlfal teşebbüsleri karşısında her zaman h.ssiz kal- mışti. Fakat o asırda aşilzade unva- geçliği yerde iz - bırakmadığı |>anin Tehiriler arasnda. büyük- hakkındaki sözü hilâfına olarak kifi günü sıvışıp gitmişti. Biçare kız, korkusundaân hemen sokağa fırlamış ve P ristena memleketi ©'an Burgundiye kadar olan yo- da hiç durmamıştı.. Sadık kumaşçı evine gelir gelmez karısına ku tuluş müjde- sini yollamış ve karısı da ken- disine tebrik etmekle beraber Meşrutiyetten sonra da ö lece devam ed p gitmişlerdi. Bir. İt- t hatçılar taafna geçti mi d ğeri e lıııuı muhalif bir fırkaya yas — lanırd. Meşrutiyetin fe dasında pıpdııı soura Kâil paşa geçmiş'i. 'lbı yapanların hükümet ele almağa cesaret H-"Mı gelmelerine — saik olmuşsa da bunlar hazdi syar tte dürb nl.k B ea eZ O iarihlerde Rimelide Bulk- garistan, Sırbistan ve Yunanıs- i konşu bükümetlerin ün emelleri bizim topraklar hesabına büyümekti. larla Sırp ar Ruslar tarafından hi ediliyor, Yunanlılar da bu pan Sâvizme karşı cephe almak üzere İngilizler tarafından bimaye Sdiliyerd ni e der, bir tesiri vardı. ve Dartınyan ise bir as!zade idi. Bundan başka, Muhafız üniforması giyi- siyordu ki, kadnlar srasında silâhşor elb'ses nden sonra ikin- €i olarak seviliyordu.. Tekrar söyleriz ki, © genç, yakışıklı ve cesurdu; onun aşk: tan bahsetmesi, seven ve sevil- mek istyen bir adamın haline benz yordu. Artık yirmi üç yaşında bir başın kendsne teveccüh edi- verimesi — âh bıluııııyordu ki, Mıdam Bo tasyö de hayatın en Bulga lar ikiye ayrılmışlardı. Bunların V rhovistleri işim ze ya- rardı, nilesim onları — tutuuk, Sırplar da Bu garların büyüme- sıni çekemezlerdi. Bulgarlar dur runca Sıplar da — halile dura- caklardı. Rumlara gelince; en zyade patırdı gürütü yapan ve içimize en çok girmiş olan da bunlardı. Giriddeki hâkimiyetimizi Han- yanın karşısındakı taşlıklar üze- mine çaklan bir demir direğe boyanp — çivilenen bir karış uzınluğunda bayrak renk ve şe:l verilen teneke parçısından başka bir şey temsil etmiyordu. Senelerdenberi her iş Yunan kanualarına uygun olarak cere« yan ediyo.du. Bu hal malüm iken koca imparatorluğu sarsa- cak mantıksız k;lı Or:”d lnıııııkd' çığır açmak len gildi. Bunu ae İttibad ve Terak, ki kımy.h.uı ve ne de © Za- mesut bir çağına yeni girmişti. Şimdi, evli çiltler biribirler'ni sekiz gündenberi görememiş ve bu müddet zarf.nda her ikisinin başından da ehemmiyetli vak'a- lar geçmiş o duğu halde biri- birlerini ihmalkâr bir tarzda karşılamışlardı. M. Bonasyö ba- kki bir sevinç göstererek kob larını açıp karısına döğrü - iler: ledi. Madam Bonasyö ona ya- » Deli ki: e ciddi bir şey ko- noşmak isliyorum, — Ne gıbl! diye Bonasyö hayre! gösterdi. — Ev 1, sze söylyecek çok mübim br şeym var.. — Öyle, benim de sizder soracak — bir kaç cidii sua m var, Söyeyniz bakalım, nasıl kaçırıldın. 2? — Ah! Şimdi onun sıras de- gil diyerek kocasının sözünü kesti. — O ha'de ne konuşacağız? Benim hapsediliş mi m:? — Bunu ayni günde işit'm. Fakat bir cinayetle müttehem olma:lığınızı, bir entrika ile alâ- kanz <elmadığımı, velhasıl, baş- kasına ait iş er hakkında da bir şey bilmed ğinizi bildiğim - için o vak'aya lüzumundan fazla ebemmiyet vermed m. Karısının -kendisine pek az ebemm yet verdiğini gören Bo nasyö tressürle dedi ki: — O vak'adan pek alâkasız- ca bahsediyorsunuz Madam. Bü. kün güâğ ve bütün gece Bastiil kalesi ide bir. zındana kapatıl- »dığımdan haberiniz var m? — Ohl Bir gün ve bir gece çabuk geçer. Beni buraya geti- ren işten bahsedelim. — Nasıll Sizi evinize, bana getiren işten hal Sizan buraya gelmenz bir hata ayıı kadığr mızdan kocanızı görmek arzu- sundan değl mi? —Evet, evvelâ bu ve sonra da| başka bir şey. — Söyle bakalım. — Çok faydalı bir iş, iht> malki ıstikbaünizin saadeti bur pa bağlı.. — Szi gördükten Sonra is- tarihlerde Rumelide Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistanın B bütün emelleri bizim toprak'ar hesabına büyümekti madın t.crübeli devlet adaudarı yapabldı. Ma ümdur ki her şeyde olduğu gbi $ yasette de bir an mese. vesi vardır. Olan)lardan istfar de etmek en büyük — ki- yasettir. Komşu devletlerden yeni ideremizi tebrik için gel- len heyetlerden, siyasi adam- la dan derhal istifade çarelerine bakılacak idi. Biz tarlı tatlı muluklarla, beyanatlarla beyhude vak't geçirdik.. N- cemyet ve ve de hükünet hç bir iş ya pamadı gilti. Bizim inkılâbı. başardığımız günlerde Yanı adaki bütün fırkalar ve hatta ümeti e.in- de tutaa fırka bile bizim ile uz- laşmak, anlaşmak - istıyorlardı. Resikâra getird ğan'z bu ihtıyar tecrübeji paşalara düşen bir iş varsa — © da ittihadcıların söz aolıyanlarını — top ayıp: ei B.udılır. Biyasi vaziyet bu K tre Ormanları koruma kanunumu zun ormanlarımızı koruduğuna şüphe yoktur. Bu kanunun ciddi bir surette tatbik edildiği de muhakkaktır. Fakat tahakkuk etmiş br şey daha var ki, ormanlarımızı ko- ruyan tedbir, diğer — taraftan memleket menfaatini haleldar etmektedir. Ormanlarda kal'iyatın menin- den sonra, orman — mahsulleri- miz'n istihsali daralmış ve bit- tabi ıhracatı azalmıştır. Hususile kitre, ihracat mad- delerimiz arasından çıkmak üzere bulunmaktadır. Bu maddenin memlekete yık hk o arak getirdiği para yarım mi'yon Biraya yakındı. Ba gün bu para 10 bin liraya düşmüş- tür. Gelecek yıl daha düşecek ve beiki de tamam:n kaybolup gid e:kir. Geven tabir. edilen bir ne- battın çizlerek çıka ilan ktre- nn ağacı kereste imaline elve- rişli değildi. Buünün - için bu nebatın kesimesinde bir mah- zur görmekte doğru değildr. İstihssl serbest b rakılmılıdır. Bir taraftan o-manlarımızı bal- tadan kurtarırken d ğ r taraftan mem'eket me: faatinın de balta- lanmasına göz yumulıı;mllıdır. GTZI TERMEDARLARLAEN ADARACI ASA BĞi DA tikbalımiz n çehresi çok değ şt. Bir kaç ay sonra berkesi kis- Eİ]]['&” kandırırsa taaccüp elmem. — Hususle vereceğim - tali: mala itaat ederseniz, — Bana mı? — Evet sze. — Yapılacak iyi ve mukad- des bir iş var, efendim. Ayni zamanda çok para kazanılacak. Madam Bonasyö kocasına pa- radan bahsedince zayif dama- ona basmış olacağını biliyor- du. Fakat Kardinal dö Rişelyö ile on dakika görüşen bır adam küçük bir tuhafiyeci bile olsa, eski halmden kalmezdı. Bonasy ö dudak arını bükerek cevap verd : — Çok paramı kazanılacak? — Evet çok.. — Mesciâ ne kadar, rica ederim. — Belki bin pistol, — Yal Demek benden — iste- diğiniz $ güççel... — Övledir. — Ne yapılacak? »Arkası var- M. Doğaa merkezdedr. İngilizler de bir az bze teveccüh gösterir gibi ol- dular. Muvafik ise Yunan azlaşalım. H.iç o mazsa muvak- kat bir zaman çin olsun bu, müttehit cepheyi kırmış oluruz. B :lgarların bir kısını esasen bı— zimle beraberdr. Geriye kalan kısını göstereceğimiz Müsavata ve adalete uygun olarak hare- ket etmezlerse kanuni kuüvvet- lerle itaat'erini temin ettiririz. Esaşen Sirp'arın fazla bir 1ddi- aları yoktur. Onların da istedik- leri huzur ve rahat kanünuesasi ile temn edilmiştir. Diyerek işe başlıyacaklardı. Girid adası buna mani - teşkil edemezdi. Bütün düaya biliyor- du ki Girid adasındak Osmanlı hâkımyeti düveli muazzama ta- rahıadan şeytanın bile aklına gelmiyecek bir hal tarzı bule ma<ştu. — Sonu var yr RED N AOCADAN — | I'Gİ <— );”;" ent UPlarİ-— Küşteri — İtdk Gölsüz deniz imansız softaya, de- nizsiz göl softasız imana benzer — Yok olur mu; var. * Âh ret- Zulkarneyn mahkemesi kapısın- dan,, yöziyor.. İbrahim atılıyor: — Birisi alay etmiştir. Kâmi cevap veriyor: — No alay morisi, bu meç- tup teçin olamaz. Faik Şemseddin - telepatiden bahsediyor. Suha korkudan ne hait edeceğni şaşırmış. Or mancioğlu; — Ormanların ecinni padi- armış, kırk gün kirk gece ün yaparken... Diye uzün bir. martaval tut- turmak istiyossa da İsfan Ha zar: — Manşer; müsbet - ilimler karşısında bu gibi hurafatlı uğraşılamız. D.yerek sözünü kesiyor. Hay- dar Rüşdü büsbütün asabileş- m ştir: — Yıhu, arkadaşlar, lâfı bı- rakın da şu mektubu açalım.. — Açalım amma kim aça- cak?. Sen açarsın, ben açarım gü- rü.tüs arasın da zarf kendi ken- disine yırtılıyor, kâğtlır birer birer doğrauyor, her kâğıd nus mara sirisle uçırak mürettib- haneye gıdiyor, sonuncüu - kâğıd da gittikten sonra muharr rler, Mürettibler, makinistler, başta Hüsameddin olmak üzere ida- reciler mürettibhanenin kıp sın- da toplalanıvorlar. Dehşet ve haşyet içmde şu manzâaranın şahidi oluyorlar: Huruüfat kendi — kendilerine yanyana gelerek — diziliyorlar, kumpaslar otomatıkman hare: ket ediyorlar, dolan kumpas numara sırasile kendiiğinden boşalıyor ve böylece sütunlar meydana geliyor.. Tamam m.? Tamam,.. Ve ertesi günkü gazeteden itibaren; sahiblerinin ister rızası olsun, iste omasın; mektublar kendi kendderine intişara baş- hyorlar... » ** Âhiretten mektublar üK * a Azizim Kuragöz Ağal. Her mükteli m z.hta hakika in bir iğaesı ve halkın izhar edi- lecek bir dileği olması (âzım gelirken ANADOLU gazetesn- de kurduğun pardeyi tam bir ay saçma, sapan şeylele - fuzu- den işgal ettin. Gerç ara, sva vazifnı yapmağa çalıştı isen de bu vazfeşinasi ğa — yâregüluğu: nun yanında h ç kaldı. B lmem verilen veya verilmesi muhte- mel olan jurnallerden korktun, bilmem sea de hatır - gönül tanımağa başladın; her halde bir ay müddetle devam eden perdende ben, senin o bana benz yen davngılduagul tok söz- lü üğünden hayli delik, deşik taraflar gördüm. Oğlum Karagözl. Senin perdende ne siyaset, ne poltika, ne zem, ne tezydl, ne de huşusi bir maksad yok- tur. Mizah vadisnde de olsa kullanılan kalemler, uçları sivri olduğu için, bazı vurdum duy- mezarın, Ötesini berisini dürte- bilir; bundan sana neğ.. —— Perdeae yatırıp da Hahim- başıya SOPa - atacağına neden © ile avukat Ada- u karşı Karşıya mükemme.ca . ıslatmıyorsun?. — Sebebini ben ifşa edeyim: Çünkü Hahambaşı sessizdir, susar. Amado ile Adato sopayı yedikçe cıyak, cıyak — ötsrek ortalığı velveleye — verirler. İşte sen bu velveleden ürkerek mazlama dayak atmağı tercih edecek kadar korkaklaşt'n. Sonra, nedir a otobüs mese- lesindeki nezaket n?. Yok efene dim, güzelm şler amma tek ka- pıli imişler, üzerlernde “ibo, yazılı imiş, Renkleri sarı imiş de bilimnem kırmızı kuşakları varmış. Şunlara —düpedüz — “seyyar pastırma imalâthaneleri, deme- ğe dilin varmıyor mu?, Yoksa niyetin belediyeye memur ol- mak mı?, Düşün ki, bu dört tekerlekli marifetlerin her — tekerleği üç bin liraya dönmektedir. Dört adedi. on iki bin lira eder. Bunlarla — Avrapada — köyden köye yolculuk ederler. Baksana; her yolcunun önünde yük - için bir file, yanında bir sigara tab- lası var. Halbuki otobüsler yük almadıkları gibi içlerinde sıga- ra içmek te yasak. Öyle ise bu filelerle o tablaların işi ne?. Arabaları yapan fabrika onları oraya süs olsün diye mi koy- muş?. Belediye reisiniz köy otobüs- lerinin Avrupada işlediğini gör- Müş te almış? Yoksa Avrupa- Hara: — Uan ıııyHuL Sizin ge- hirlerde ne güzel işliyorlar. Oıılırdı kafa gezd receğinze İzmire beledi tetkikat yapmağa gelin Mi demek istiyor?. Seni, belki, az-çok affederim amma şu havuz işindeki - sükü- tunu burada bile afledemiye. ceğim: Kültürparkta “Akdeniz tavur zu-Karaden z havuzu, yani se- oia arlıyacağın bir. göl yapa- caklarmış. Zaten göl — dediğin de tabi denz xenarnca yapı- lır. Deniz olmiyan yerde göl kaç para eder ki?. Baktın ki deniz var amma göl yok; hemen göl inşa eyle.. Ve gene baktın k. göl var a deniz yok; hemen deaizi göle getirecek bir kanal imal buyur. Gölsüz deniz imaasız soltaya, denizsz göl soltasız imana beazer. Ucan, a işk rlağı tuzbüz. ola- sıca mendebur Karagözl!. Alla- hin koskoca denzinin iki yüz metre ilerisine göl yaparlarken ne haltetmeğe sısuyorsun? Bas kışlarını ufuzlara kadar uzanan gönş sularda yıkıyarak — içini rahatlandırınak — istiyen — enayi Kordon boyandan Yenikaleye doğru ba-mak duürürken Kük türparkın su kovası gib: gö.üne g.der? Herkes kurbâ mı, yoksa ikin- ci cemre mi?. Seaede bir ay, Kültürparkta, Asfalt caddede gezeceğz dye tekmil İzmir haiki o9 bir ay İktac kordonda, ayağınız bileği burcgalarak, dolaşıyor. El birliğile: — Aman, _Avnıpıyı fazla Jparamız g tmesin. A” İkine ko:donun yü zünden kırdığınz araba susta- varı çin Avıuğıya hör sene —— Sonu 8 inci sahijede —

Bu sayıdan diğer sayfalar: