24 Ağustos 1939 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

24 Ağustos 1939 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mie 24 Ağustos Perşembe 1935 -—— Mes'eleler Fransız Filozoflarından Alfred Foui lee'nin bazı düşünceleri * * * Orta tedrisat program- ları hakkında Tedrisatta hangi fe.sefifikir- derden ilham almalı Yazan: Rahmi Balaban Li Bugün en muhtaç olduğumuz şey-|dirilemez olan vahdetini buraya bı- lerden biri: Kanaat ve inan birliği- dir. Muasır felsefe cereyanları, bu- nu temin edebilecek bir durumdadır.| Şüphecilik ve basit heves devri geçmiş olup şimdi cebri düşünme ve (inandırılarak yapılacak iş) devri- dir, (Renen) gibi; fikirlerle, şekil- lerle, zıd kaziyeleri biribirine ekle- mekle eğlenecek, büyük bir tecessüs içinde (ben) mizi tahlil ve bunu te- maşa ile kaybedecek zamanda de - giliz, Bunların modası geçti. Hem de bunlar haddı zatında ne ahlâkidir: ne de zekâyı yükselticidir. Önümüzde daha yüksek bir adalete dayanıp cemiyeti yüksitmek gibi pek mühim ir iş var iken. Bu sosyal demakrasi asrında zihni ve bedii egoizm, sadece &hlâkt bir hata olmakla kalmayıp ay- ni zamanda bir içtimal cinayettir de.. Felsefe tedrisatının hedefi: Pozi- tiyozim ile idalizmi barıştırmak ol malıdır. Şimdi ne (Ögüst Kont) , ne de (Herbert Sinsir) devrindeyiz. Artık Pozitiyozmin kuvvetli ve zayıf taraf ları anlaşıldı. <Felsefe, yalnız ilim ve fenleri kılavuz edinmelidir.» «Haki- kat yalnız ilim ve fendir» — gibi id dialar, bugün müdafaa edilebilecek birhalde değildir. Aded, mekân, za- Mari, ilimlerle anlaşılamıyor. Poziti- yl:ıim.!liıki yönden, (tabii kanun- Nai vinimanfaş vi den d.,’mm: 5 ve ıcıim'l tatbiki almak istiyordu. Bu, kâli de- &ildir. Şimdi gittikçe daha iyi anlaşı- hiyor ki, felsefe, ilimlerle olan müna- 'fbılıııdı. ilimler üzerine bazı mü- kihazalar serd edilebilmelidir: |) Umumi kritik 2) Umumi ahenk 3) Umumi tefsir ve izah Felsefenin işi bu üç şeyle de kal- Maz. Felsefenin mevzuu, yalnız ev- Tensel olmakla kalmayıp, her bilgi Ve hareketin şahst âmilini de bul - Mak mecburiyetindedir. Düşünen, #yni zamanda hisseden ve istiyen- dir de.. İlim ise: eşyanın biribiri ile slan münasebetlerini izaha- münha- fir olması dolayısiyle, mücerred ve | Pekıstır. Bundan başka felsefe,, i len hiç birinin kendi mevzuu içi- ,Pe alamıyacağı meselelerle de uğra- rakıyordu. Nihayet şu anlaşıldı ki| akıl erdirilemez olan şey: Sadece fa- (ANADOLU) Politika (SAHİFE 7) Dün düşman bugün dost *> - |Almanya, İtalya ve Macaristan ha riciye vekillerinin raza bir (X) tir: ve hakiki monizm|” her şeyi zihnt âmillerle izah edebilen dir: Varlık birdir ve ancak mahiyeti psikolojik olan şey, bir olabilir. Pozitiyozim, felsefeyi red ve i: kâr etmişti. Felsefe ise kendi ide prensiplerinde haklı istiklâlini müda- | faa etmekle beraber ilimle olan sa- mimi münasebetini gittikçe daha zi- yade tanımaktadır. Muasır felsefe- nin ikinci vasfı işte budur. Bununla felsefi büyük an'aneye dönülüyor ki şudur: (İlk prensipler) üzerine olan aramalar ile bizce malüm olan müsbet neticeler hakkındaki arama ve incelemeleri biribirinden ayırma- roak. Eaki psikoloji, yalnız (deruni tefahhus — entrospeksiyon) ile tesis etmek - istiyordu. Bu, bugün artık terk edilmiş bir yoldur. Bunun gibi, eski metafizik te, (mücerred) e da- yanıyor; derun? tefekkür ve mülâ- hazaya dayanıyordu. Bugün anlaşı- hyor ki, bütün tabiat ve ruh ilimleri, hayat ve kâinat hakkındaki umumi telâkki esasına uygun olmalıdır. Fel. sefenin muhtelif kısımlarında ilmin bu rolü; ne (Ravaisson) un spirito- alizmi, ne Kant mektebi, ne (Reno uvier) nin kritisizmi tarafından kâfi derecede nazarı itibara ahırmış de - Telakkıı YReAdüRA A yanıYERNE İkincisi, bilgi tenkidine çok fazla e& hemmiyet veriyordu. Üçüncüsü ise (Metafizik kıyası mukassem) le hal hususunda (yüksek ve mutlak bir irade) nin tesirine müracaat edi- yordu. Ravaisson) un (mutlak apirtializ- mi) ilme kâfi derece ehermmiyet ver- memiş ve ancak tatbikatta hiç taki edilmemiş prensipler ilân ile iktif etmiştir. Sadece muakalevi bir me- tafizik öne sürmüştür. Cerek Kant vari kritik, gerek ta'lil ve istikrah ysulleriyle ilim; (Ravaisson)'un fel- sefesinde hiç yer almamıştır. Bu za- tın felsefesi, (Layipniç) ve (Mal- branş) felsefelerine doğru geri bir dönüştür. Buğün artık zirvelerin (perspek- tif) ini bir şimşek çakışı ile görmek Hr, Bu meseleler karşısında poziti-| metafiziğinden — vaz geçilerek ilmi Yoyistler, kapıyı açık btrakmağı red| zihniyete dayanan bir metaliziğe $tmekle, hem fikri muakale (spekü-|doğru gidilmektedir. Artık - dağın ) ları, hem pratik ahlâkın mubh| zirvesine bulutların arasına filozo- fun hangi yollardan tırmandığı bi- linmek isteniliyor. Ve hatta bulut- tan şimşeğin hangi kanunlarla çık- mış olduğu bile bilinmek istenili - yor. Hasılı bugün, daha metodik, da- ha kritik, daha ilmt olmak' sutetiyle zamanımızın ihtiyaçlarına daha uy- gun bir filozofi lâzımdır. On doku- zuncu asrın son nısfında - ondan ev- velki müfit pozitiyozmin bir aksül- a ol - müfrit bir metafizik- çiliğe düşülmüştü. Şimdi ise bu iki ifrattan vaz geçme zamanı gelmiştir. Ne dar ilimcilik, ne de-felsefi fante- zi.. Müfrit kir metafizikçi ekol, na- sıl muakale doğmatizmini suiiatimal etmişse; kritikçi ekol de ahlâk doğ- matizmini sulistimal etmiştir. Üni - versite tedrisatında bu iki ifratın iki- sinden de dönülmek gerek - olduğu mütaleasındayım. “(Neo - kritisizm), imane yer ver- mek için, sebebiyet sahasını -bir ta- kım müstesnaları olan- umum! ka- nunlara hasr ve tahdid ediyor; Ve bu kanunlar, ne mutlak başlangıç- ları, ne de (mutlak ve yüksek irade) tesirini) ihraç etmiyorlar. Hakikatte bu, akıl kanunlarında bir gedik olup aksiyon kanulnarını korumak endi- şesiyle yapılmıstır. Muasır felsefenin temayülü, muakale ile aksiyonu bi- Haç'olduğu şeyleri red etmiş oluyor- k?dı. Menşe ve gaye meselelerinde Tasır felsefe; yalnız zekânın yük- lek kanunlarını değil, hassasiyet ve ade kânunlarını da göz önünde tu- Bar. (Rezl)) in mahiyeti, bilhassa ı'_"dı insanlık realitemizin mahiyeti bu bizim için diğer realiteye ör- Sektir: hakkında ilim, objektif bir bil ç Veremediğinden zekâ bu hususta Şâde Ve Kibsiyatı şöyle bir tarafa "takalım- mutmain olamıyor. bu (Ogüst Kont) un varacağı netice iken o, insan zihnini, objektif ilim Masında hapsederek bununla kana- 'İeWnı' istedi. Biz başka bir eser- (1) Pozitiyozmin mücerred fel - W6ini derumit görüş ile tamamla - “Suretiyle müşahhas bir felsefe- ve esaslarını tesis etmeğe "krndik ç Pozitiyozmin kifayesizliği böyle- ha lasıl anlaşıldı ise, sadece fiziki o- tolosyonizmin kifayesizliği de ı:"nldı. . Bununla bizim - kasdimiz te PAtin münhasıran mihaniki suret- izah edilişidir. Bütün (sebebiyet - 1 r'h—ıiıe) ler harict âleme verilmek- iaı derüni Alemi, haricininkinin Üİ maçı tesirsiz bir inikâs gibi- âdi bir 4 “'fıı iki âlemin üstünde de (lâyu- İ Yükselterek bunların akıl er- İ Hafta tatıli Bekârlarla evlilerin farkı! Herkek hafta tatilini türlü türlü eçiriyor. Evlilerin bir kısmı evde ir bir kısmı da şöyle köylük bir ere gider. Fakat bekürlar muhak - kak gezmeğe gidip yeni bir av ara: lar.. İşti i ve bir erkeği göstermektedir. Bekâr et- rafını tamamen görebilmek için mev küle mütenasip bir yere çıkmıştır. «Vu> den —-o—: Romen Kuriyer« Cenaze Sofyadan Bü < epa'a göndeniddi Sofys, (Hususi) — Siyasi ovra şantası çalındıktan sonra kendini öl üren Rumen erkânil Paulokun cesi rp yüzbaşısı ükreşe gönderil- di, Sofyada yapılan dini merasimde Bulgar erkâniharp reisi ile 23 zabit, asker ve hükümet mümessilleri bu- lundu. Alman telgraf ajansının Bükreş- ten bildirdiğine göre kuriyenin çalı- nan çantasında mühim evrak yoktu. Çünkü, bu evrak Sofya Rumen se- farethanesine teslim edilmişti. Çan- ayı çalanın başka bir devletin ajanı olduğu zannolunuyor. Hükümetin organi Dines gazetesi ölen zabitin ettiğini yazıyor, Hırsiz henüz yakalanmamıştır. Alman- Yunan ticari müza- kereleri Müzakerelere Berlin: de başlanmış bu'u- nuyor Atina, (Hususi) — Yunanistanla Almanya arasında Berlinde başlıyan iktısadi müzakerelerde Almanyayı temsil eden heyetin riyasetinde hari- ciye nezareti müşavirlerinden Morat ve Yunanistanı temsil eden beyetin başında da Yunan milli banka direk- törü profesör Varvaresos bulunmak- tadır. Müzakereler esnasında eski Çe - koslovak devleti ile Yunanistan ara- sındaki münazaalı iktısadi işlerini - lâkadar eden bütün meselelerin hal- line çalışacaktır. yibirinden ayırmaktır. Bu temayül, bizim fikrimize göre, muasır felse- fenin üçüncü vaafıdır ve doğrudur. Fakat şu şartla ki -sanki düşünen bir varlığın aksiyonu, bizzat akıl kanun- larından üstün olabilecek imiş gibi- aksiyon, fikre tercih edilmiye. Bu mevzudaki makalenin arkası yarınki sayımızdadır. (1) Le Mouvement positi viste et con ciption sociologigu du monde, ha Son intihabatta Macaristanda ka- zanan Naziler, bu muvaffakıyetleri- ni doğrudan doğruya Kont Ksakı ye borçludurla: Kont Ksaky Nazi taraktarlarından olan H, Vekilidir. O, başvekil Pol Telek İdaha ziyade mihvere merbuttur. Müstakbel bir Avrupa buhra da, totaliterler safını bu zatlar ic edeceğine göre, Kont Ksaky'yle bir- mazilerine kısa bir likte diğer Hariciye Nazırlarının kı-t " saca mazilerini araştıralım. Dikkate şayan olan nokta şudur | # ki, gerek Alman Hariciye Nazırı B.| | Ribbenirop, gerek İtalya Hari Nazırı Ciano, gerek Macar Hariciye Nazırı Ki vaktiyle biribirlerinin noktaj nazarlarına kılıç ç kendi gayelerini temin maksad biribirlerinin aleyhine tuzak ku ladamlardı. Ksaky, Paris sulh konferansında Macaristan heyi n kitabetini ida- re ediyordu. n konferansta m dafaa ettiği tez, İtalya menfanti ale tana bir mahreç temin etmek've A- vusturyaya Burgenland - eyaletinin. verilmesini tahtı emniyete almaktı. Filhakika Ksakynin konferansta- ki devamlı teşebbüsleri, kısmen ol- sun bu eyalette sakin Almanların ne sed çekti. Kont Cianonun siyasi hayata na- tıl atıldığını siz de bilirsiniz. Duçe- nin damadı, Çinde İtalya sefaretin- de memur iken, memleketinin o za- manki menfaatlerini nazarı itibara alarak japonya aleyhinde amansız lenecek surette savaşa başlamıştı. Şanghayda diğer Avrupa devlet- 'eri gibi İtalya da japonya karşısı alarda Çin milliyetperverlöriyle ne kadar hararetli temaslar sok iyi bilir. Mareşal Şan - Kay - Şekin el'an maiyetinde bulunan milliyetçiler de İtalyan haritiye nazırını çok iyi ta- nımaktadırlar, Şimdi ise İtalya, japonyanın ha- raretli bir dostu ve müttefikidir. Siyaseti oynak bir kadına benze- tirler. Her saatta değil, her dakikada ve her saniyede değişen civelek bir kadın.. Almanya Hariciye Nazırı Ribben trop, siyast merhalelerden geçerek nazırığla kadar yükselmiş bir devlet adamı değildir.. O, dünya politikası-| ni Alman şampanya kumpanyaların- Slh. birine yaptaği Küi Öğrenmiştir. Ribbentroj;: hariciyeyi uhdesine alır almaz, Führerin verdiği direktif- lerle evvelâ İngiltere ve sonra Fransa ile dostane mukaveleler akdettikten sonra gözünü merkezi ve şarki Av-) Tupaya çevirdi. Halbuki buralarda en büyük ra- kip olarak karşısında İtalya vardı. İtalya her suretle Alman mena-i fiine karşı koyacak derecede kuv - vetliydi. Binaenaleyh onu evvelâ Fransadan, sonra da İngilteren ayır- mak gerekti. Ribbentrop, Mussolini - Laval an- laşmasından önce ve sonra yaptığı kati teşebbüslerle gayesinde muvaf- fak oldu. Artık Tuna havzasında Fransadan ve İngiltereden uzak bir. İtalya vardı. Tek kalan İtalya ile merkezi Av- rupada Almayanın anlaşmalar yap- ması çok kolaydı. Su halde Mâcat hariciye nazırı Eleksir Şahap İBasur memelerini gir derir, Kuvveti, Erkek-i|, İirsi, istihovı orttırır. | hine olmak üzere denizden Macaris-| | | Arzu ettikleri hak ve hürriyetin önü- ğ yaptığını| Ve r hariciye nazırı Çaki Berl'n seyahat Ksaky, Alman ve İtalya aleyhtarlı- | ğ ile siyasete atıldı. İtalya hariciye nazırı Ciano, ja-| ponyaya karşı milliyetçi cmı;ıuı.-, beraber hareket etti. Ribbentrop reden ve Frans e. Bugün bu hâdiseler maziye karış- ve hemen hemen unutulmuştur. Çünkü Roma, Berlin ve Budapeşte arasında artık su sızmamakla ve-a- ralarındaki dostluk havası her an bir e, İtalyayı İngilte-Jaz daha artmaktadır. m ayırarak onu| — Siyaset hakikaten ovynak bir ka- yalnız başına bırakmak ve icap eder-/dının oynak cilvelerine benzemekte- se kendisini ezmekle siyasi gayesini|dir ltna aldı, v akereNAYeKASAvLeYenE AYAY ALame SAai ? demiryolla- rından istifade Ham madde ve demiri olmuyan italyanlar cephane fabrikalarında kul lamlacak demiri tedarik için bin bir türlü çarelere baş vurmağa başla- anlar ilk evvel Roma ş indeki tramv retle Roma şehri ( ömetrelik 500 tondur, ük kütü i D i phaneleri 1 12 milyondur. 78 sinde inşa olunan kütüphanesi gel nesindek: dır. di Ve N r milyon beş yöz bin k. r val er mektedir. Viyana kütüphanelerindeki kitapların çoğu Viyana üniversite kütüph i tap vardır. Baron Lihtey gindir. ki krallardan kaltiştır; de çok zengindir. Burada bir milyon ki yom hususi kütüphanesi de keza çok zen. Tayyarede ölüm Londra — Bu defa Berlinden Londraya hareket eden bir tayyareye Ernst Renman isimli altımış beş yaşında bir yolcu binmiştir. uzun müddettenberi Londrada bulunan oğlunu ve kızinı iyle telüş eseri gösteriyordu. Tayyare, Londramtın Heston meydanına gelir gelmez aşağıya şu töl- grafı vermiştir: — Yolcularımız & isi şu anda ölmüştür. Sabırsızlıkla ta yi bekliyen istikbalciler, derin içinde ölünün Kim olduğunu anlamak istemişlerdir. Tayyare b'raz sonra yere inmiş; ve Londra üzerinde vefat eden yol. cunun Berlinden binen ihtiyar baba olduğu anlaşılmıştır. ğ Ölüme sebep, Ernst Renmanın çocuklarını göreceğinden mütevellid duydüğü sonsuz sevinç buhranıdır. Dobrucada yer altında eski bir şehir bulundu Dobrucada yapılan araştırmalarda (Hacıoğlu Pazarcığı Dobriç ka, * sabası civarında eski bi ir meydana çıkarılmıştır. Bu 'şehir eski Romalıların Abritus şehridir. Kazılar yapıldıktân sonra meydama çı- ' karılacak eserlerden eski lâtin âlemine dalr bir çok maddi vesikaların, ' ve Dobrucaya Romalılar zamanında yapılan kolonizasyonun TMahi» yeti meydana çıkacağı zannolunuyor. Rumen hükümeti bu göerleri a raştırmak üzere mühim tahsisat vermiştir. 290 dil bilen prefesör Doktor Şids isminde bir Alman profesörü şimdiye kadar 290 dil öğe renmiştir. Profesör, bu dilleri nasıl öğrenebild'iğine dalr sorulan suas le: (Bunun için, irade,'dikkat ve imkân) lâzımdır, cevabimı vermiş: Doktor Şida henüz lisedo iken bazı eçnebi dillerini çifter, çifter öğ- renmeğe başlamıştır. İlk önce eski Yunancayı öğrenmiştir. Profesör 1909 senesinde tekaüde seykedilmiştir. O zamandan bugüne kadar dil öğrenmekte devam et: tedir. Öğrendiği her yeni dili huzust bir albüme kaydeden profesör daha on dil öğrenmek istediğini söylemiştir. Moskovada sivil tayvarecilik akademisi k Moskovada (Sivli tayyarecilik akadem'si) namiyle bir enstitü açıl teşebbüsüne girişilmiştr. Bu akademide tayyare istasyonları in- scek mütehassıslarla 'are ve motör imal'edecek müheh'disler ir. Akademiyi ikmal edenler anlara tabi tutulduke tan ve muvaffak olduktan sonra (Sivil tayyarecilik mühendisi) Ünva: nını alacaklardır. Bu veni mücssesese bir Teşrinievvelde açılacaktır. bir , heyecan ?

Bu sayıdan diğer sayfalar: