8 Ekim 1943 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 11

8 Ekim 1943 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m a pa Ai eğri (ai İN gs Kız kardeşim başını önü- ne eğmiş, bir işle meşguldü. Meşguldü amma, dikişmi dikiyordu, yoksa kitap mı okuyordu, pek farkında değilim. Ona mümkün ol- duğu kadar yunasşa bir sesle sordum — Niçin vapukda baca- ğını ta kasığına kadar açtın Duymamazlığa geldi. Ba- şını kaldırmadı bile... — Söylesenel.. Vapurda, herkesin gözü önünde niçin bacağını açtın ?.. Yüzüme baktı. Sarı göz- müstehzi, hain çizgiler ... GM alaylı bir sesle sor- du — Mi görmüş vapurda bacağımı ? Terbiyesizce bir sual !.. Kim görmüş vapurda ba- cağımıda ne demek? Kim görmüşse görmüş; bunu gören lâzım değil, lâzım olan bu hareketin niçin ya- pıldığı... Büsbütün sinirlen- dim. En haşin bir sesle: — Ben gördüm, dedim. . Gayet sakindi : — Ziyanı yok öyle ise, dedi. Sen zaten kardeşim- sin |.. — Saçma söz söylüyor- sun! Ben görmüşüm bir şey değil; onu anladık ama, oradaki insanların gözleri kör mü? Benim gördüğümü onlar da gördüler! Mırıldandı : — Canım, insan vapurda çorabını düzeltmez mi? Niçin üstüme varıyorsun? Benimle uğraşmasana Bu kız insanı çıldırtabi- lirdi. Sinirlerimi güçlükle zabtediyordum: yaparsan o yap, umurumda değil. Fakat... Küstah bir eda ile sordu: — Ne yapdım ki ben?.. Biraz daha ileriye gitsen «namussuzluk yaptın)» diye- ceksin! — Yaptığın namussuzluk değilse bile, namuslu bir insanın hareketi de değil. Son-derece hafif ve ayıp bir hareket yaptın. Alem sana ya «bu kız deli» diye SELÇUK baktı, yahutda seni ahlâk- sızın birisi san Kardeşim birşey söyle- meden tekrar başını eğdi. Karşımda, biraz ilerde bir kedi ot yiyor. Vahşi, kor- kunç bir kedi... Bazan kö- pek görmüş gibi . siyah sırtını kaldırıyor, dört ayağı birbirine yaklaşıyor. Bilmem neden, bu kediden güçlükle ayıra- bildim. Kız kardeşim tekrar başı- nı kaldırdı : — Lütfen şu kabahatimi anlatır mısın ? dedi — Vapur çok kalabalıktı. Arkadaşımla oturacak bir yer arıyorduk. Bir aralık o benim kolumu çekti: «a..a.. bak, dedi, şu kızın bacağına bak, nasıl açmış. Ne güzel bacak. Yürüdüğümüz ta- rafta, karşımıza isabet eden kanapenin bir tarafında sen oturuyordun. Eteğin, sağ bacağının üstünde kasığına kadar sıyrılmıştı. Ayağını ileriye doğru uzatarak ço- rabını çekiyor ve kenarını lâstiğine sarıyordun. Utan- cımdan kıpkırmızı kesildim. KÜTÜİME || R Sİ TANKARA e di gözlerimi MİLÂR Hemen arkadaşımın koluna girdim: «Deli misin? Bu ba- cağa da güzel demek için çok midesiz olmak lâzım, şunun bunun bacağına ba- kacağına, yürü de, bir yer bulup oturalım» dedim ve onu ileriye doğru sürükle- dim.. Pilâjda mayo ile do- laşmak ayıp olmadığı halde vapurda elbiseyi sıyırmak en büyük iffetsizliktir. Bu “müthiş rezalete sen kaba- hat bile demiyorsun halbuki! — Sen evvelâ kendi yap- tığın kabahatlere bak! — Sersemliği bırak, elim- © den bir kaza çıkacak! Bu edepsizce hareketi niçin yaptığını söyleyecek misin, söylemiyecek misin?... Sabırsızlıkla “cevap bek- liyordum. O kim bilir, yine ne söylemek için hazırla- nıyordu. Köşkün kapısında beyaz entarili narin bir kız belirdi. Gülümseyerek bize . doğru yürüdü. Arkasından nişanlım geliyordu. Kar- deşim aşırı bir sevinçle yerinden kalktı : — Tam sarmalı gel- diniz, bilemezsiniz ne kadar 57 niçin açtığını 7 > memnün oldum, onları karşıladı. Buna büsbütün canım sı- kılmıştı. Şimdi o, neşe için- de misafire bir şeyler an- latıyor, © nişanlım (bana bakıyor, ben misafire bakı- yordum. Bu kızın yüzünde ne garip manalar vardı. Bu yüz insana günlerce bir şeyler düşündürebilirdi. Ni- şanlıma döndüm. O yiyecek gibi gözlerini bana dikmişti. Her halde yalnız kalınca başımı yercesine benimle kavga edecekti. Artık kav- gadan bıkmıştım. O anda herkesten uzakta olmayı ne kadar isterdim Gözlerim yine kediye ta- kıldı. Siyah sırtı kanburlaş- mış, ayakları: birbirine ya- diyerek naşmış. İçinde zehirli kıvıl- - cımlar parıldayan gözlerini yüzüme dikmiş, ağzı köpük içinde, yavaş yavaş bana doğru yürüyordu. «Bu ke- dide muhakkak ekmek hâs- talığı var» diye düşündüm. «Ekmek hastalığı» da nemi demek? Bilmem 1!!! Bir se- bep temeline dayanamıyan sıkıntıların hastalığı olsa ranı tuttuğu Zaman hasta korkunç bir şekilde şişerek karşısına çıkana saldırır; na kadar gelmişti. Birden- bire oturduğum kanapenin boş köşesine sıçradı. Koğ- mak istedim, kovamadım. Ellerim, dilim sanki titriyor, zonkluyordu. Kedi, dehşetten büyü en gözletimin önünde iri leş- meğe başladı ve büyüdü, büyüdü, bir boğa kadar oldu. Korkunç bir gayretle dönüp onlara baktım. Üçü de müstehzi, ayak ayak üstüne atmış, beni seyredi- yorlardı. Kardeşim bacağını sorduğum için, nişanlım misafire bak- tığım için, misafir de sadece suratımdan © hoşlanmadığı için felâketimden gm zi mi öğe li gi ii Ed Z Sİ li Gi 4 yi a. vi ği > Gl li Si

Bu sayıdan diğer sayfalar: