25 Şubat 1944 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 12

25 Şubat 1944 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

: İnkılâp (Çerçis) çetesi, Arnavutlukta görü- nen ilk siyasi çete idi. Bunun bir- denbire görünüşü, Sarayı telâşa dü- şürdü. Saray, cenup Arnavutlukta ne gibi şeylerin kaynaştığını anlamak istemiş olacak ki, işin tahkikini müşir Hayrı paşaya emretti. Arnavutlukta yaşamış olduğum, Arnavutçayı da bil- diğim için, bu tahkik işine ben memur oldum. Manastır, Görüce, Kolonya, Leskopik, Yanya, Delonya, Ayasaran- da, Draç, Tiran, Elbasan kasabalarını gezerek Selâniğe döndüm. Tiranda Toptan'lardan, eski İttihatçı arkadaşım Refik beyle görüştüm; ondan Ahmet Rızanın Paristeki adresini aldım: (Place Monge, 4.) Selâniğe döndükten'sonra, Ahmet Rızaya bir mektup yazdım; bana (Nami, poste restante française, Salonigue) adresine, basınlarını gön- dermelerini istedim. O vakit, İttihat ve Terakki cemiyetinin Paristeki umu- mi merkezinde Ahmet Rıza, doktor Bahaddin Şakir, doktor Nazım, Sami paşa zade Sezai beyler bulunuyorlardı. (Meşveret)le, Pariste basılanlar gelmeğe başladı. Adresimi, Kıbrısta muhabirleri olan Marmarisli Ethem Safi'yede gön- dermiş olacaklar ki, o da Mısırda çı- kan gazete ve mecmuaları gönderiyor- du. Ben, pelerinime sarılarak, Fransız postahanesine gidiyor, paketleri koltu- ğumun altına alarak, evime geliyor, sevdiğim, inandığım arkadaşlara, al- dıklarımı dağıtıyordum. Selânik, Türkiyenin, İzmirden sonra, en kalabalık bir şehriydi; o vakit nüfusunun 170 bin olduğunu söyler- lerdi. Bu 170 bin kişinin kaçı halis Türktü? Bunu bilmek güçtü. Türkler, şehrin bir kaç belli başlı semtinde otururlardı: Yukarıdan aşağıya doğ- ru, Yedikule, Çavuş Manastırı, Kule kahveleri, Ahmet Subaşı, İki lüle, Yenikapı gibi... Bugün eski adları (Ayayorgi), (Ayadimitri) olan (Ortaç), (Kasime) camileri çevresinde de Türk- ler bulunurdu. Türkçe konuşan, Türk kültürünü benimseyen, biribirinden üreme daha üç kabile vardı. Bunların dışında Yahudiler çoğunluktu; Rumlar da az değildi. Epeyce Bulgar da var- dı. Kırk beş ev kadar Ermeni, bir miktar Ulah (Koço Dalak) ı da saymak lâzım. Görüyorsunuz ki, Selânik bir milletler halitasıydı. Yahudilerin çoğu 12 RUTIYETİEN-BER Hayatımızdan K Sayfalar 9 İtalyan, İspanyol, Avusturya tabiiye- tinde bulunuyordu. Türklerin ileri gelenleri çiftlik sahi- biydiler; memur olanları vardı; çoğu esnaflık ederdi. Türkçe konuşan, Türk villa | /C TAN 1 1 da meler (Kapancılar) , İnce Saçlılar (Ya- kubiler), İpekçiler (Osman Babalılar) kabilelerine (o ayrılmışlardı; o kadar ayrılmışlardı ki, temel inançları bir ol- duğu halde, birbirlerinden kız alıp vermezlerdi. Kapancılar çokluk ban- kerlikle, Yakubiler memurlukla, Os- man Babalılar da küçük ticaretle ya- şarlardı. Türklerle münasebetleri pek bozuktu. Türklere kız vermezlerdi; bir Türk bir dönme kızile sevişerek Üçüncü ordu müşiri Hacı Hayri Paşa onu kaçıracak olsa, kızın ailesi, kıya- metler koparır, hükümet kapılarına koşardı. Dönmelerin dini itikatları üzerine bir çok şeyler söylenmiş ve yazılmış- tır; bunların çoğu hurafedir. Dönme- ler, evvelleri bir (komünote) hayatı yaşarlardı. Musevilerin, (kabalist) de- nilen batıni mezhebindendiler. (Avcı) lâkabını alan dördüncü Mehmedin zamanında İzmirde Mesihlik iddiasına kalkan (Sabatay Sevi) ye inanırlardı. Bu adam, sonradan hükümet tazyikile güya müslüman oldu, (Aziz Mehmet efendi) adını aldı. Ölüsü Karadağın 3 Kâzım Nami DURU Adriyatik kıyısındaki (Ülkün) kasa- başındadır. Dönmeler kendi kabilelerinin fertleri arasında çok sıkı bir dayanışma gös- terirlerdi. Museviler gibi, onların da el açan dilencileri yoktu. Çalışabilecek- lere iş bulurlar, sakatlarına bakarlardı. En fakiri bile, askere gidince, kabile sandığından para alarak, nakdi bedel verir, ancak altı ay askerlik ederdi. Rumlar, çokluk tüccar ve esnaf idiler; Bulgarlarla Ulahlar da öyle. Vilâyetin bazı kazalarında Ulah köy- leri vardı. Bunlardan bir kısmı müs- lüman dahi olarak, Karaca ova kaza- sının (Notya) nahiyesinde sakindiler. Dikkatimi çok çeken bir şey vardı: Makedonyada yaşıyan halkın birbirile hiç kaynaşamayan milliyetlere mensup olması ve bir köyde bile üç dört mille- tin bir arada yaşaması. Meselâ (Kev- gili) kazasında (Boymitsa) köyünde, bir yanda Türkler,bir yanda Bulgarlar, bir yanda da Rumlar vardı. Yine me- selâ (Mayadağj), (Kara Sinan) gibi Türk köyleri, Bulgar köyleri arasında bu- lunuyordu. Lubnitsa, Hoşan, Konsko köylerinde Ulahlar yaşardı. Ulahlar, zor altında Bulgarlarla birlikte ça- lışırlardı. Bir Bulgar çetesinde Ulah- lara da rastlanırdı. Rum kilisesi, Bul- garlara diş geçiremezlerse de Ulahları bir türlü Rumluktan dışarı saymazlar- dı. Arnavutluğun (Tiran) kazasında yüz bir parça köyde tek bir hıristi- yan bulunmadığı halde, Tiran kasaba- sının, içinde yüz yirmi ev Ulah vardı ki, bunlar hep Rum sayılırdı. Bununla beraber Romanyada yetişen genç bir Ulah ögretmen, Tirandaki Ulahlara milliyetlerini öğretmeğe gelmişti. Bu gençle dost olmuş, ondan Fransızca şu şarkıyı bile öğrenmiştim : Montagnes Pyrântes, Vous ötes mes amours; Campagnes fortundes OÖue j'aimerai toujours. Rien n'est si beau gue ma patrie, Rien ne me plait dans cette vie. O montagnards, o montagnards! ; Chantez encore, chantez encore. De monpays la paix est le bonheur! Kendi kendime kaldıkça bu şar- kıyı hâlâ söylerim! Amma doğru mu söylerim, yanlış mı söylerim, bilmem. meli

Bu sayıdan diğer sayfalar: