25 Şubat 1944 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 3

25 Şubat 1944 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

VAZİFE VE MESULİYET 1897 de subay olarak hayata ilk! atıldığım vakit (vazife) nin tek ta- raflı mefhumunu biliyordum. Vazi- fe, evet; fakat (mesuliyet), sakın kınamayınız, bilmediğim birşeydi. Neden sonra, (Ahmet Rıza)nın “Vazife ve Mesuliyet,, adında Pa- riste basılmış bir kitabını gördüm; nedense, okumak nasip olmadı; bu- na bugün de acınırım. Aradan yıllar geçti. (Ziya Gökâlp) “Vazife,, başlıklı şiirini şöyle biti- riyordu : Var demezdim bu dünyanın gi Hak nerdeyse, ta oradan geliyor... Gözlerimi kaparım, Vazifemi yaparım. Şiirin hele son parçasile ne alay etmişlerdi! Çünkü kimse vazifenin gerçek anlamını bilmiyor; vazife, verilen bir emri, yahut bir memu- riyeti muntazam bir surette yapmak sayılıyordu. Görüyorum ki bugün dahi gerçek vazifenin ne olduğunu bilen pek azdır, veya hiç yoktur. Halbuki bir cemiyet, ancak fertlerinin vazife- sini, şuurlu olarak bilmesi ve yap- masıyle, doğru ve düzgün yaşıya- bilir. İnsanlarımızda egoizma o kadar çoğaldı ki, herkes vazifeyi kendi nefsinin tatmini sayıyor. Kimse kimseyi düşünmüyor. Şirazesi bozuk bir kitabın yaprakları - halindeyiz. Böyle bir kitabın, küçük bir yel esimile bütün yaprakları uçar, da- ğılır. Bir cemiyetin de fertleri, yal- nız kendilerini düşünerek, içtimai vazifeleri yapmıyacak olurlarsa, millet halinde yaşamak imkânını kaybetmiş olurlar. Şimdiye kadar bulunduğum çev- relerde vazife aşkıyle titreyen yü- reklere pek az rastladım. Bir dairede memursunuz; arkadaşlarınıza bakı- nız: Anlayamadıkları. vazifelerini, bir (otomat) gibi, istemiye istemiye yaparlar. Eğer vazife, karın do- yuran bir şeyse ona ilgilendikleri olur; değilse; yan çizerler Bir mesuliyet korkusu olduğunu Yazan | Kâzım Nami DURU görüyorum; ri ötürüdür ki mesuliyet yüklenmemeğe çalışıyor- lar; vazifeyi, mesuliyet getirmiyecek biçimde yapıyorlar. “Neme lâzım, cılık, bundan ileriye geliyor. Anlı- yorum ki “vazife ve mesuliyet,, duy- gusu bir terbiye işidir. Okullarda çocuklara verilen “vazife, ler; on- arda vazife duygusu, vazife sev- gisi uyandıramıyor. Çocuk, dersi sevmiyor ki, vazifeyi sevsin. Onun gözünde vazife, istemiye istemiye yapılan bir angaryadır İçtimai hayattaki “vazife, elbette mektep vazifesi değildir; sevilme- dikçe yapılmaz. Dedim ya, karın doyuran vazifeler, yalnız şuursuz bir şekilde, ancak, bir baş belâsı sayılarak yapılıyor. Vazifenin böyle telâkkisi, onu vazifelikten çıkarıyorda bir dert haline getiriyor. Mesuliyete gelince: Bu, hani şu “kabahat samur kürk olsa kimse sırtına almaz, meseline benziyor. Mesuliyet korkunç birşey... Bundan ötürü, galiba, mesul olanlar görül- müyor. Z Böyük DOĞU, 1944, 20.5ayıl Adesenin gözile ameli Meyaleneiei Fevkalâde hiçbir hâdise yok; sadece köprü, küçük bir ârıza yüzünden bir kaç saat a zarası doğmuştur. Bundan sonra olacağı ver için olandan ibret almalı değil miyiz ? Mesuliyet, selâhiyet ister. Selâ- hiyeti elinden alınan bir şahsı, yap- tığı işten dolayı nasıl mesul tuta- bilirsiniz ? O, emir kuludur; vazifesi, emri anlasa da, anlamasa da, faydalı veya zararlı olacağını bil- se de, bilmesede, yerine getirmek- tir. Vazife önünde düşünülen şey mesul olmamak yolunu aramaktır. Yirmi yıla yakın askerlik; otuz yıla yakında memurluk, hocalık, filân ettim. Hepsinde de vazifediye bana tahsis edilen şeyler pek ehem- miyetsizdi. Böyle olmakla beraber, hiçbirini, ihmal etmedim. Selâhiyet taşımasını icap ettiren vazifelerde selâhiyetimi kullandım ; buna engel olmak istedikleri gün, o işten çe- kildim. Ya istifa ettim, ya azlolun- dum. Vazife, içtimai biriman işidir. Cemiyet içinde yaşamak hakkı, an- cak cemiyetin verdiği vazifeleri yapmâkla kazanılır. Her vazifenin Mesul fakat o vakit de cemiyet içinde Ya- şamak, cemiyet hayatının sağladığı nimetlerden yararlanmak hakkın- danda vazgeçmelisin Fertçiliğin içtimai zerainni bü- (Sayfayı çeviriniz) kalmış ve bu ana baba günü man-

Bu sayıdan diğer sayfalar: