17 Mayıs 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 16

17 Mayıs 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

üz iğğ DÖRDÜNCÜ YANLIŞ Hatalar sergisi mahut cümlenin dördüncü yanlı- şı, yabancı kelimeleri, doğrudan doğruya ve ken- di sarf ve nahivleri içinde kullanmaktır. (Bombardıman etmek) gibi... Bu hususta ana öl- çümüz, ilk sayılarımızda belirttiğimiz gibi, ya ec- nebi kelimenin telâffuz şeklini milli hançeremize tatbik ederek, onu mus- takil ve öztürkçe asli bir madde halinde kendi sarf ve nahvimize tâbi kılmak; veya bir karşılığını bul- maktan ibarettir. Meselâ, (bombardıman etmek) yerine (bomb) ke- limesinin O türkçeleşmişi olan bomba'yı, bombala- mak tarzında kullanarak. BEŞİNCİ YANLIŞ Beşinci yanlış, «Ne Ah- met, ne Mehmet, ne Ali gelmedi» tarzında yapıla- gelen muazzam hata... (Ne) edatı, Türkçede nefy edatıdır; ve bir kere fiil nefyedildikten sonra, ay- rıca fiili menfi göstermek. onu iki kere nefyetmek olur. İki kere nefyetmek de, neticeyi müsbet gös- terir. Yâni «ne Ahmet, ne Mehmet, ne Ali gelmedi» demek, «hem Ahmet, hem Mehmet, hemde Ali gel- di» demektir. Doğrusu şu- dur: «Ne Ahmet, ne Meh- met, ne Ali geldi...» O zaman, bunlardan hiç bi- rinin gelmemiş olduğunu anlarız. Bu kadar basit bir hakikatin kavranama- yişına hayret ve ibret!.. Bu mânada hemen bütün (muharririni (kiram) ve sözde münevverler o müş- terektir. Başta birçok mu- harrir, resmi (müessese, devlet ve hükümet büyük- leri ağzı, kimsenin kullan- dığı dile ne dikkati, ne riayeti - kalmıştır; yâni kendi yanlış ifadeleriyle kimsenin ne dikkati, ne de riayeti kalmamıştır. Dilci IE MÜSABAKAMIZ (Büyük rk sevgili okuyucuları ve ödağiğet alâkalılari arasında tam 10 sayı devam edecek 'olan büyük bir müsabaka açıyor £ Osmanlı devletinin kuruluşundan bugüne kadar Türk edebi: yat kadrosunda tam öhrete ait birkaç mısra veya birkaç satır halinde örnekler vereceğiz. Bu sayıdan itibaren her defa bunlardan sırayla 4 tanesini bulacaksınız. Örnekler, aşağıda gördüğünüz gibi numaralıdır. Her numaranın altındaki, o numaranın gizlediği eser sahibine ait mısralar veya satırlardır. Tam 10 sayı sonra, yâni 38 inci sl bu örnekler 40 ınciya ulaşmış bulunacak... Okuy her örneğin kime ait olduğunu bulacak; ve bir kâğıdın derisi yalnız (1) den (40) a kadar numaralar yazip bunla- rin yanına sadece eser sahiplerinin isimlerini kaydedecektir. Ay- rica eser ve kitap ismi bildirmeğe lüzum yoktur. ayemiz; mecmuamızı daha fazla satmak hırsiyle mutlaka mecmuayı satın alanları müsabakaya iştirak ettirmek olmadiği için, herkes, her hangi bir (kupon) mecburiyetinden uzaktır. Zaten mec- muadan kesilecek olan böyle bir (kupon) mecmuanın (koleksiyon) değerini düşürür. Dileyen, - elbette ki bunlar okuyucularımız olâ- caktır - sadece bu numaraların hizasına eser sahiplerini yazıp bize göndermekle müsabakaya iştirak etmiş olur. Müsabaka nihayete erdikten sonra tam bir ay rlezesğin. Ve üncü sayımızda neticeyi ilân edeceğiz. Netice vap olac — Tam 101 kişi mükâfat alacak... 2 — Eğer doğru balle- İM 101 kişiden az olursa hepsi birden mükâfat all Eğer kimse tam halledemezse kimseye mükâfat vortldtüliyileğlz 4 — Doğruya yaklaşıp yalnız birkaç isimde yanılmış olmak bir imtiyaz ifade etmez; mutlaka hepsinin doğru olması lâzımdır. 5 — Dereceler kurayla tâyin edilecek ve kazananlar, göndermek istedikleri takdirde resimleriyle belirtileceklerdir. Mükâlat : Birinciden 9 uncuya, 10 uncudan 51 inciye ve 52 nciden 101 in- ciye kadar üç sınıftır. Birinciden dokuzuncuya kadar, ' İstanbul ve Ankarada diledikleri Türk muharrirlerinin diledikleri eserlerinden dokuzar adet imzalı kitap ve bir fotograf... Onuncudan elli birin- siye kadar bir senelik (Büyük Doğu) abonesi... Ve gerisine altı aylık (Büyük Doğu) abonesi... Böylece hem zevkli bir sıra denemesi, hem de bunun üstünde, sabibinin gerçek bir edebi irfana malikiyetini gösteren: ve Türk edebiyatının güzel bir panoramasını veren bir vesile doğacaktır. kuyucularımıza bir kolaylık teşkil etmek ve arada bir bu- luşlarını imtihan etmek üzere şu kadar bir ipucu verelim ki, ör- nekler, sahiplerinin isimlerindeki (Alfabe) sırasına göre birbirini tâkib edecektir. İşte ilk örnekler : inik Yaa Bu taş cebinime benzer ki aynı makberdir, Dışı sükün ile zâhir, derunu mahşerdir. Bu hâk leylei ümmidi andırır bence, Bakılsa zulmete benzer, fakat münevverdir. i —2 —3— Şu karşıdan gelen dilber, Gelir ama, neden sonra. Bir selâma nail oldum; Verir ama, neden sonra. Ne sen, Ne de e kalbin bir mersâ Olan şu mai deniz, Melâli enlminel nesle âşinâ değiliz. ylayi yim Gün doğdu şahı âlem uyanmaz mı hâbdan Kilmaz mı cilve haymei gerdun tınabdan Yollarda kaldı gözlerimiz gelmedi haber Hâki cenabı süddei devletmeabdan Sahib ve Müessisi : Necip Fazıl KISAKÜREK BÜYÜK u Neş. Müdürü: Nizamettin NAZİF D O Ğ U Yin ve ez işleri müdürü: Fethi KARDEŞ İdâre Acımusluk Sö. No. 15 Cağaloğlu di” tbaa : İbrahim Horoz Yıllık abone: 12 lira — Alti aylık : 6 Hira — Üç aylık: yok İLÂN KABUL'ETMEZ ho VE SOKAK İşi derhal müşahhas pi- lâna dökelim * 1 — Sokakta, kendi ih- tiyaçlarımız ve taşıma kuvvetimizle (mütenasip olarak, paket içinde, na- zarlara kerahat ve muhi- te rahatsızlık hissi verme- yecek şekilde , birşeyler taşımak, hem kadın, hem de erkek hesabına ayıp değildir. 2 — Ev içine mahsus (entim) kılıklar, sokakta ve her ne tarzda olursa olsun ayıptır. 3 — Sokaklarda lâubali tavırlar, şarkı söylemeler, nâra atmalar, birbirini çok uzaktan çağırmalar ve herkesi alâkaya dâvet edici hareketler, tek keli- meyle korkunç derecede ayıptır. 4 — Başta subaylar bu- lunmak üzere, temsili va- ziyetteki şahıslara düşen sokak edebi, başkalarının yüz kat üstündedir. Me- selâ bir subayın yürürken, sigara, puro, pipo içmesi bile ayıptır; etrafına bi- raz fazlaca bakınması bi- le ayıptır. 5 — Sokakta birşeyler yemek ve zaruretsiz ka- dınlarıu koluna girmek, ayıptır. 6 — Bayağılıktan kaç- mak için bu defa vakarı taşıran gurur tavırları takınmak; meselâ baston yutmuş gibi yürümek, sa- ğına ve soluna bakmaya bile tenezzül -etmemek, çatık kaşlı ve menhus suratlar göstermek büs- bütün ayıptır. Netice şudur ki, sokak- lara (eşeklere mahsus ab- desthane) yazdıracak ka- dar zayıf olduğumuz cadde ve meydan edebinde bir baştan bir başa düzelme ihtiyacındayız. Neslihan KISAKÜREK

Bu sayıdan diğer sayfalar: