17 Mayıs 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 2

17 Mayıs 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mmbiyetcilik G6 Her tavüs kuşu mutlaka bir yumurtadan çıkar; ve tavus yumurtasından her'çıkan, mutlaka tavus kuşudur. öyle amma, gaye, tavus yumurtasından çıkmış olmak di gil, tavus kuşu olmaktır... İşte milliyetçiliğimizin tek ve kesafetli bir misal içinde mânası|!.. © Tavus kuşu, sebepte değil, neticede tavus kuşudur; bu bakımdan tavus kuşunun şahsiyeti, geriye doğru mâna- sız ve değersiz yumurta kırıklarında değil, ileriye doğru müstesna bir renk ve çizgi heyetindedir... İşte milliyetçi- liğimizin tek ve kesafetli bir misal içinde ruhu. İsterse karga veya devekuşu yumurtasından çıkmış olsun, neticede bütün şartlariyle tavus kuşu olabilen her varlık, tavus kuşunun bütün hakkına maliktir... İşte milli- yetçiliğimizin tek ve kesafetli bir misal içinde kıymet ölçüsü !.. © Demek ki biz, gerçek milliyetçiliği, geriye doğru değil, ileriye doğru, menba istikametinde değil, munsap istika- metinde, tollum üstünde değil, ağaç üstünde karar kılıcı bir anlayış ve görüşe bağlıyoruz. © Bu demektir ki, biz, tarih pilânında fışkırışımıza ze- min teşkil eden ırk ve toprak şartlarını geride bırakmış; her türlü ırk ve toprak hakikatine ilgili, fakat her türlü wk ve toprak yobazlığına düşman, ileri bir görüş ve an- layış içinde milliyetçiyiz. Amma, yumurta olmazsa tavus olmazmış; varsın ol- masın, bu zaruret bize hiç bir şey kaybettirmez. Dairenin bulunduğu her yerde mutlaka bir merkez bulunacağı, fa- kat her merkez bulunan yerde mutlaka bir daire bulun- mayacağı gibi, tavus, Ma dee ve ihtiva eder de, yumurta tavusu ihata ve ihtiva edemez. © Bizim milliyetçiliğimiz, bellibaşlı bir topluluğa ait madde ve kemiyet hakikatlerinin mâverâsında, sadece ruh ve keyfiyet vâktâlarına bağlı, cevherini posasından süzen ve yalnız cevhere nisbet kabul eden bir telâkkiden ibaret... Serel ında, hususi ve mahalli, © Tir, bizim nazarımızda, bellibaşlı bir inanış, bağla- nIŞ, düşünüş, seziş, hatırlayış, duyuş, davranış ve bildiriş hususiyetleri içinde, bellibaşlı bir iman, mukaddesat, te- fekkür, tahassüs, hayal, hatıra, meşrep, eda ve lisan bir- liğinin ördüğü, tek nüshalı ve şahsiyetli bir ruh nescin- den ibarettir; mutlak ve mustakil bir vâhit temsil eden bu ruh nescinin zarfı da Anadoludur. Ya şu boyuna Türk ruhu, Türk ruhu dediğimiz şey nedir ki ?.. Türk ruhu pori ri sey, iki vâhidin mecmu- undan ibarettir: Biri, onu kendi dışında olduran,-öbürü de bu olan şeyi kendi önde e lekdirn, e UR seslendiren, kokulandıran, iklimlendiren iki d- hitlerden ilki, Türkün duygu ve düşünce haruk pi rıldayıcı mutlak ve müstakil iman ışığı, ikincisi de bu ışık bütün bir tahassüs ve te- kkür seciyesidir. » © Vöhitlerden ilki, irk ve kavim seviyesinin üstünde, “e insanlık çapında ve e öbürü de yalnız ırk ve m kadrosunda ve tâbi, o ni ki, zateh Aldi ve lügatta bir kavmin ruhunu dayadığı iman kaynağı mânasına gelen ve son zamanlar- da gerçek delâletinden kaydırılıp kavmiyet mânasına kul- lanılmaya başlayan milliyetçilikten anladığımız, bir zarf işi olmaktan ziyade bir mazru ; ve bu mazrufdaki dünya görüşüne, insan, cemiyet ve kâinat telâkkisine bağlı bütün bir tahassüs, tefekkür, eda ve ifade kadrosu işçiliğidir. Bu ruhi kadronun ırki pilânda kendi maddesine karşı sevgisi, ancak bellibaşlı bir vâhidin doğurduğu böyle bir ruha yataklık etmekten ibaret ve yalnız bu kayd ve şartla sınırlıdır. İşte hizim milliyetçiliğimiz; İslâma bağlı Türk ruhu- nun, bu mutlak kadro içinde Türk duygu ve düşünce hu- susiyetlerinin o milliyetçiliği /.. Ve işte cihan ölçüsünde milliyetçilik /.. İdeolocya Orgüsü — BUYUK DOĞU 1001 Çerçvedan © Necip Fazıl KISAKOREK ır ' > Asyacılık - Avrupacılık un merkezi bir tarafı Asyacılıktır. Fakat bu Asyacılığın, mekân ve madde, h Tohuma girdi ağaç, akmadan pliniyle. alkan yok. Zaman ve ruh mânasiyle Asyacılık... Kabuk değil muhteva işi... » p â durdu sular, kafamda Asyacılık, eski Yunandanberi seyrini ve istihalelerini bildiğimiz Av- ii Ve bütün:ölüler sağ. rupa ietdeiyy dışında ve ona rakib, ayrı bir medeniyet vâkıasına bağlanma dâvasıdır. Sy Günah sıktı vücudu, Bütün ruh harikalarına k ede ük Asya, şenliği tükenen mazisiyle olduğu ka- Göklerden indi İsa... dar, onu zenginliklere boğacak şahsiyetli oluşların dâvet edeceği iri a dl in va : tam bir varlık... Yin im gi , Avrupa'medeniyetinin Asyayı esir ölümle mühürlendi, bir kelepçe gibi kullandıkları müsbet bilgiler manzumesinden başka hiçbir me Son Tenin edildi kitabımız. Boşluğu seyretsin diye, “ Açık bırakıldı kapımız. malik değil... Ayni Avrupa, büyük fikir adamlarının pek iyi gördüğü ve acı acı şikâyet ettiği gibi, ruha ve ruhun namütenahi derin tekevvün âlemine yüzde yüz yabancı kalmış olmanın hastası... Avrupanın Büzüğ içinde yaşadığı hercümerci, madde dünyasiyle ruh âlemi arasında, artık büsrütün kaybedilmiş, ipleri tamamiyle kaçırılmış bir muvazene sebebinde arıyalım ! Bence Asyanın bugünkü sef eti nasıl geniş: mikyasta bir madde ihmalinden başka bi müessire bağlanamazsı, Avrupa içtimai felâketi de ayni mikyasta bir ruh kifayetsizliğin- den gayrı bir sebebe iliştirilemez. Bir taraftan ve Sa a nida ve madde ae öbür ema tan da Avrupa, girifi ilimlerine ve büyük imanlara hasret çekedursun; sapsağlam bir körle ei kanli bir yi yi bilerek A in BUR eksikle, rini birbirinde seyretmiye mahkümdurlar. Gözleri sapsağlam bir topal olan Avrupanın gururu, bir türlü kazanamadığı ruhu ona hiç bir Melt Şarkta aratmıyacak ; ları sapsağlam bir kör olan Şark, kurtuluşunu üstünkörü ve deri 7 rg Bütün bir huzuru beklemek, a Dp Eşya konuşuyor gibi. Gecenin yeğ iii doğru, Saati çaldı ölü Tamamlıyamadı ei, Bir ağaca takıldı gün. ai 446)1 fakat ayak- Uzaktı gökyüzü, e bahçeler; i üstü Avrupalılaşmakta aldı, i m li sy ia N“ —— köle bir de topallık ilâve etmek yolunda kalacak... Mn Wi si ii nyi vr a v Ger, “e ve Şarkın bellibaşlı bir vâhid olan ruhuna, yâni sapsağlam ayakları- p i İçimizde bir isim na, Garbin bilgilerini şahsiyetli bir bünyeleştirme dehâsiyle aşılayıp, ondan, m Emin ÜLGENER açıkgöz gerdi senli gözleri açık bir koşucu yetiştirmek dâvasında toplanıyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: