20 Eylül 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5

20 Eylül 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

böyle geçti. Ve bu hal üzerinde, ruhunu teslim etti. Bir kış günü di çağiye sokakta gidiyor. Adam, bir evin önünde ona di - yor ki: ir lâhza beni bu-ada bekle içerde bir bildiğim var, kendisini iri edip öde im bu sözleri gözleyen tanıdık, Ebu - hâmid'i sokakta bırakıp eve giriyor. E - buhâmid, evin karşısında, beklemekte... Adam bütün gece geri dönmüyor, bel - 4 de Ebuhâmid'e ' verdiği sözü unütmüs bulunuyor. Bütün gece Ebuhâmid. o evin karsısında, ayak üstü, simdi selaceğini söyliyen adamı gözlemektedir. Sabahle - — Sen bi am, hayret ve dehşet içinde soru- e dl , — Sen hâlâ hurada msn? » — Sen, bekle, geliyorum demedin mi? l y HALEVİ (NİSABURİ) rg ar derdi k A — epyeni ve taptaze olarak Hak ra verilen şeyi, aynı yenilik ve tazelikle sana veriyorum . Tefsirci: re bir mürid, söze bir kulak, bii tün 'dünyayı Me bir şafak ye- tesl Her şey keyfiy: VECDİMİN PENCERESİNDEN: İN PN aş Dinin zâhir cephesinden bir büyük, , dinin or âleminden bir büyüğe haber gönderdi: — Ben, Allahın varlığını bin bir de. ihl isbat dağ Rl su cevabı a — Demek sen, Allan İli üzerin- de bin bir süphesi olan nyada hiç bir ağ m isbatı yolunda bundan daha keskin bir örnek bulamadı. Mahım; sana büvük derken kafamın büyüklük üstündeki bütün bilgi ve kav - varsın ki, sana Tuna ve GA ey tasdik ettirmek gi- bi geliyor b sbianik, le derecesini seziyorum ki, o dörecede, Konuşmak yok mu ko - naki o bile küfür... Adıdeğmez — Allahın bir fazlı da şu ki, bir kim- seyi vasıtasız ve tâlimsiz o bilgi ve anla- yış mertebesine çıkarır ki, en ileri âlim- ler, din usulü ve tevhid incelikleri üzerin- de bir a çözemeyince ona baş vu- rurlar. Şeyhin haberini öle ve onu küçük düşürmek istiyen kötü bir adam, bir diis- man, kollarını sallaya: sallaya Ebülabba- sim huzuruna çıktı, selâm vermedi, hiç bir saygı tavrı göstermedi, dönüp ayak- yolunu sordu, orada ne kadar abdest testisi varsa kırıp geçirdi; yenilerini iste- di, getirdiler, onları da kırdı. İçerden bağırdı: D — a istiyorum! Şeyhe haber verdiler. «Verin!» die emretti. «Burada olanların hepsini kırdı dediler. «Pazardan alıp getirin!» diye em- retti, Getirmeğe gittiler. Kötü a - yakyolundan çıkıp yüksek sesle haykırdı: — Dn n hâlâ getirmiyorsunuz? Ba: ri bez gibi bir şey verin! Eğer yoksa şey hinize “öyleyin, sakalını kesip versin, o- nunla kurunayım Şeyh, bu haykırışı duydu. Elini kar ibi bembevaz ve uzun sakalına götüdü ve mırıldandı: ssaboğlu o yere erişti ki, attık sakalı İmre isine yarar o du. Yolda vürüverdu. Minimini bir co - cuk, sırtı yük dolu bir devenin vularım- dan tutmus cekiyordu. Yol. samur ve bal- çık içindevdi. Devenin avağı ki b serildi. Çocuk, rus hıckıra hıçkıra yırtının ağlamağ aydı, deve Ge yağa kalkamıyordu. Seyh ilerledi, deve - nin yularını tuttu ve başımı göklere doğru kaldırdı — Allahım, bu devevi avağa kaldır eger kaldırmazsan Kassaboğlunun «önli- nü bu çocuğun ağ'ayısiyle vakmış olacak- sın... Deve hemen ön ayaklarını dikti ve bir doğruluşta ayağa kalkıp yürümeğe baş da. '.. .* Dedi ki: — Bütün âlem, işler diledikleri gibi ol- sün olmasın, a mesut olmayı bil- melidir. Böyle olunca ondan sana ye- lecek belâlarla gönlün incinmez. Zira Al- lah, sen ister razı ol, ister olma, takdir değiştirmiyecektir. o Bu yüzden onun her emrine rıza, rahatlıktır. Hak- la mesut olanın gönlü rahattadır; olma - an da, kaza tecelli (edince huzurunu kaybeder © EBUALİ (DEKKAK). Başında nefis ve zarif bir tülbend, vini , biri, gözü ve gönlü bu rülbend. a tevekkülden bahs açtı: Yy ii üçücük yüzü burus > yanarlar. a — km halkın sülbendinden ta- mahı kesmekti eyh böy İN dedi ve tülbendini çıkarıp bu adama hediye etti. .. Duasından — Al vga ım, beni rüsvay etme! Min- berler üzerinde senden çok lâf edip e beni rüsvay etme! Beni Sofi- ler hırkası içinde bırak ve bir elime bir â- sâ ver ki, sofiler sre sürüp gideyim Sonra beni adilerinden bir vadiye götür, eda sonsuz İ söly dövü- neyim ve gerilerde kalmanın yasını tuta- yım. Yakınlığın olmazsa bari çığlıkların- la geçi vpn Biz, divanımızı günahla simsiyah e e sen SacımıZı yapar hâdiselerle eskiyi ettin. Ey akın ve karanın yaradıcısı; bizim siyah ettiğimi. zi, sen fazlınla ve beyazlastırıcılığın yüzü suyu hürmetine yok et, ortadan kaldır!.. ra Ölümünden sonra, rüvada onü göz yasları ve tekrar dünyaya dönmek arzusu icinde görüp sebebini soranlara şöyle de- di: —Sunun icin dünvava tekrar dönmek istivorum:* Adamakıllı giyinip Kusanmak. iel Hizli e oru mek i icin e dönmek istiyorum li büyükleri, Kendilerinden ziyade başkalarını kurtarmak ihtiyaciyle 1 ir z e em 3 Hazreti Ömer devrindeki İran savaş- larında, Farslar, , Müslümanların kuman - danı Saad'dan görüşülmek üzere bir mu- rahhas isödller rülen basbuğ çadı- rı pırıl pırıl döşeli... İvek halılar, sırmalı sedirler,altın taht... İslâm murahhası soy- lu atiyle dört nala gelip çadırın önünde durdu; atından indi ve atının dizginleri- ni çadırın direklerinden birine bağladı. Hayretle ona bakan İsanlılaki “ silâhlarını olsun dışarda bırakmasını istedilerse de İslâm murahhası bunu kabul etmedi ve eğip beraber Rüstem'in yanına girdi. Dimdik bir gövde ve erkek adımlarla tah- ta kadar yürüdü; ve etrafında iki 'bü lüm dalkavuklar halkalanan Rüstem'in: — İrana ne maksadla akın ettiniz? Sualine şu cevabı verdi: sadımız, milletlerin, Allahın yarattıklarına değil, Allaha ibadet etme - yi öğrenmesidir. sisl miss Böyleyken?.. «. İlistisş k Adıdeğmer* simirs)bil n185 o

Bu sayıdan diğer sayfalar: