27 Eylül 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5

27 Eylül 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— EBUALI (MERVEZİ- a ateştir ve niyaz kavdır. Al - hep yalvarmak İâzım. Allaha niyaz- dan daha yakın hiç bir şey yoktur" Niyaz bir kara taşa düşse oradan su çeşmeleri fışkırtır. . Sıcak bir yâz günü onu yolda gördü- e Nereye gidiyorsun? — Filân yere gidiyorum. Orada der - vişler var.. şler > üzerlerine bir günde e yirmi lin et yağar. O rah - metten bana da erissin diye gidiyorum. EBÜLKASIM BEŞR (YÂSIN) - Büyük velilerden biri onun için şöyle anlatıyor: — Henüz küçücük bir çocuktum, Ba- na Kur'an talim eri 1. m eni elimden tutup Cuma götürdü. Yolda Ebülkasım Beşr'e “sağladık. Şevh babama sordu: «Bu küçük cocuk senin mi?» «Eveti» Şeyh yere cömeldi, beni ku caklar gibi yaptı, gözleri scak vaslarla abama hitap etti: «Biz bu dün- tmeğe kudret bulamıyorduk. #m ve tesel'imi buldum. Onun nasibi büyüktür.» Şeyh, babama, Cuma namazından sonra beni alıp evine gelme - VECDİMİN PENCERESİNDEN: Yine iman M UHAL farz Dünyada mevcut ne kadar insan varsa inkâra Hayvanlar, nebatlar ve cemad - lar da dile gelse ve bunlar da ayni inkâr ini bestelese... Fezânın dibi ölçülse ve dibinin dibindeki dipten ilersinin de ta- savvuru kabil olmayan hesabı verilse. madde ve her hâdise, vücut hikme - - tini, (öiçin) ini, (nasıl) ımı ve (neden)- ini mutlak bir anlatısla anlatsa ve bütün bunlar inkârı Selime lere için olsa... Muhal farz dedim ya, aslında onun em- riyle var olan yokluk var ölün varlık si- bi dile ve harakete gelen 4 e nım, hiç Ki- “#eyim masa... Benim, e- vet bizzat benim ayaklarımdan sacları: ma kadar her zerrem kendi aleyhime dönse ve beni yalanlara. , bende kalacak ölün tek we “oh bir nokta halinde, Sana ve Senin gt line iman eden ve O'nun ve Senin her sözünü hak bilen “biricik in vücut, kı- sım, parça, nokta, zerre lari ve böylece kalırdım ; Adıdeğmez di a rafa uulaştırmasını emretti: «Orada bir ek- mek vardır, alıp indirsin!» Babam beni kaldırdı, ekmeği alıp indirdim. Sıcak ve ti ir ekmek i yördu: Şeyh, gözleri yine yaş dolu, ek - mMeği i ikiye böldü ve bir parça: verip yememi söyledi. Yedim. Öbür par- çasını da kendisi yedi ve babama pay vermedi. Babam sordu: «Ey şeyh, bu ekmekten “niçin bana da vermiyor- sun?» Seyh cevap verdi: «Bu ekmek tam otuz yıldır bu rafta bekliyor. Bana, bu saz ekmek kimin elinde taptaze ve ıpsıcak olursa, dünya-ın işte ondan ha- yi bulacağını haber verdiler. İşte bu s5- zün vâdesi ve günü... Sana, i oğlun olması yetmez mi?»... LOKMAN (SERHASI) Başlangıçta çok mücahede etti, hep nefsiyle savaştı ve böylece devam etti durdu. Birden ona bir keşif tecelli etti; baktılar ki, saklını kaybetmiş. Sordular: — Lokman, eski halin neydi ve şim- diki ne? Dedi: — Ben Allaha tar çoğaltıcı dermanım ğaldı, gün dua ettim «İlâhi, medikak'ar alda lem ca azad ederler. Sen vadişahlar padişa- bısın ve ben Senin kulluğunda ihtiyar ol- TU, nın alm aklini e li m » İşte bö öyle oldu. Bir veliye stilde — Zarif kimdir? — Lokman'dır. e diyorsunuz? Bizim sehrimizde dn başıbns. kendi halinde, asüfte ve kalender, verimsiz ve alımsız hiç kimse yoktur. vie ondan daha alâkusız, baös'z ve sözül k msevi görmedik. Âlemde hiç bir şeve bi bir ilişik sahibi iii Ne geek ve var, ne ahrete, ne nefse. ne bir Vi Tefici: — Lokman akıllı mecnun veya mec- nun eldir, Hiç belli olmaz, en ince me- seleleri en ince akılla v se kestiremiveceği tarzda halledeceği tutuve rir, O Allahın azadlılarındandır; ve ses riat hükümleri kendisinden suküt etmiş - tir. MAŞUK (TUŞİ) da bu gr aklını vermiş olanlar - Fakat halinde ve nazarında öyle e balet ve ei vardı a görüp dei ür permemek kabil değil... de, büvüklerden birini zi nazariyle bağ- Tayıverdi. O ee iz tek kelime söyliye, O)İ > a #3. mediği görüldü. Bir saat sonra Maşuk'a söyla m n sultanı, çöz benim dilimi! beğ düğüm gönülleri ve yerleri bağ - adı. — my Kir Güzeli nin sözü: k Tusi o velilerdendir ki, kı- met Vidi sadıklar onun icin şöyle pre eği «Ne olurdu, biz, Masuk'un aya - ğımı bastığı 1oprak ölabileydik...» .. Maşuk'un kerametleri sayısızdır. EMİR ALİ (ABU) e Kalb yakınlığı varken gönül yine bade Yam vaz geçmez. Bir müridi Zi Onu öteheri almava gönderirdi. Müridi, parası erkısmavınca pazarda kerdisini sattı ve sevhirin arsmsu nu verine getirin ona sönderdi. Aradan bir kaç gün gecti, Müridi satın alan adarı meselevi &ğrenince hemen onu azad ve şeyhe takdim etti. ii müridini görün- ce YE yek ali — dır Kisim canımız. savb tilariiide; vi ia, hilkatindeki aska kası vanıp tutusuy u vetmez mivdi) Burun üstüne Tir Ha girlük avrıl'k da yi İâzımdı? Zâhir yakınlığına da muhta- 12... YL İRİ o 1 Torul m SE Z700137sı İ RAN muharebelerinde bir sehir Ür era s altında.. Bir sabah müslüm “bavretle gördüler ki, se- hir halkı çe ie tehlike ve muhasara ba- his mevzuw değilmis gibi sehrin kanlar. ret!.. Müeliimanlar şehire viriyor “bu an- lasılma» hâlisenin e ebini soruyor ve sv cevahi alıvorlar — Sizinle eye karşılığı sulh aktet- Sulhü ; ön kimin Mi pe tahkik ed Hazreti Ömer'e bas vuruluyor. İşte Ha reti Ömer'in cevabı: — Müslüman kölelerin öbür müslü . manlardan farkı yoktur. Onlar tarafın dan bahşedilen sulh de öbür müslüm larca teklif olunan sulhler kadar mute ir, : ( Böyleyken? di Adıdeğmez

Bu sayıdan diğer sayfalar: