11 Ekim 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 15

11 Ekim 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İLLİ Eğitim Bakanlığı, her sene olduğu gibi, bu yıl da bir çok yerde izci kampları açtı. Bu sene kız ve erkek liseleri, iki devre olarak Maltepe - Cevizli, Üsküdar - Dudullu, Yalova - Çı narcık, Alemdağ ve Pendik'de muhtelif kamplar kurdular. Fakat, Milli Eğitin Bakanlığı İzcilik müdürü Mehmet ve mü- fettişlerden İlyas Avrupa seyahatine çık- tıklarından bu kampları teftiş etmek im- kânını bulamadılar. çalinde kurulan bu kampların masrafı ola rak ikişer bin lira tahsis etti. Ama hesap- lar kontrol edilmedi. Sarfiyat gelişi güzel yapıldı ve üstelik çocuklardan seyahat pa- rası olarak birer lira alındı. Her neyse, bu cihet işin en değersiz tarafıl.. İşin ruhu, bu kampların içindeki hayat- ta, dışındaki görünüşte ve körpe ruhlara aşıladığı tesirdedir. Deniyor ki: — İzci yetiştirmek, genç ve dütbiz çocukları müstakbel ordu ve cemiyet he- sabına hazırlamak en büyük emelimizdir! akalım bu emel nasıl bir hayat ve tatbikat şekli içinde yuğrulacak? Bu kamplardan birine, bilfiil girdim ve orada bütün bir gün ve gece geçirdim. ni kız orta'lar kampındayız. m Kam ii arı... Bir tarafda erkek lüle aileleriyle birlikte kampın bir köşesini işgal etmekte... Deniz zamanı gelince, kızlar mayolarını alarak 15 da- kika mesafede bulunan sahile iniyorlar, deniz kenarında sıralanıyorlar ve sonra bir düdükle beraber sulara atılıyorlar. Kızları denizde erkek öğretmenlerden Se- lim Duru idare ediyor. Neşe, kahkaha, çığlık içinde muhtelif oyunlar.:. Derken sahil... Çeşitli oyun fa sılları, Kadın vücudünün en mahrem bük- lüm ve inhinaları içinde gösteren bin bir hareket... Kılık tabii (Mayo); hem de en mübalağalı tarafından ... Fakat bu a- na gelinceye kadar olup bitenler hakkın- da bugünkü cemiyet manzarası noktasın- dan söylenecek fazla bir söz yoktur. He- nüz gündüzdür, daha güneş batmamıştır. Hele bir gece olsun da, görelim, neler o- lacaktır? Güneşin batışı, akşam, yemek, gece .. Kampın içindeyiz. Ortâda' erkek ola- rak ben, fotoğrafçı (Düşünün ki bu fo- Güneş banyosu... DEMEKTİR. Kızlarımız ve Kamp Halil Nüsret ERTÜZ togralçı serbest çalışan her hangi bir es- naftır ve resmi bir müesseseyle bile alâ- kalı değildir) erkek muallimler... Evet, Fakat kampta bi edecek müthiş hâdise meydanda bu kadar!.. razdan cereyan karşısında, kamp civarındaki Devlet De- miryoları'nın bir çok memur ve müstah- kim bilir dahü yuvalarından fırlamış demleri; ve aralarında kimler ve kimler, gözlerle sıralanmış bulunmaktadır. Kamptaki hâdise şudur: - Ateş oyunul.. Bazan sinemalarda gü: düğümüz gibi, Üstüva hattı etrafındaki ip- tidai ve Uzakşark adalarına ait, yanan âteş karşısında yapılan en gıcıklayıcı ve şehevi bir ra Orta yerde kocaman bir çalı yığını... Bir kibrit ve kocaman bir alev... Ve tem- sil başlıyor: (Tarzan Adası)... Erkek muajlim Se- lim Duru kıral rolünde... Mehlika isimli öğretmen, kıraliçe... Ateş oyununun kahra manı prenses (Nahita) ise, Serap isimli bir kız... Bu kız, Beşiktaş Kız Orta oku - eve Gecenin sessizliği içinde ürperti n mpet sesleri... Yanan ateş ve ateş ie My kızların ağzın- dan yükselen sesle — Himalaya, kile dal Bozambo, Bozambol.. — Bozambo, Bozambol.. Ve Serap, tıpkı vahşi kabilelerin kız- ları gibi çırıjçıplak... Göğsünde bir (sut- yen) ve ayağında erkek mayoları tarzın- da küçücük bir setir unsuru... Uzun saç- ları, vücudünün Bazı kısımlarını ya örtü- yor, yahut büsbütün açıyor... Bir takım çıplâk nedimeler de yanan ateşin etrafın- da acaip kıvrılışlarla dönüyorlar. Bu manzara ve faaliyet tâ sabaha ka- dar sürüyor; ve böylece kampın son ge- cesi nihayete eriyor. Üstad, Necip Fazıl Kısakürek, müşa - hedelerimi bilfiil fotoğraf o vesikalariyle kendisine bildirdiğim zaman, bunları ay- nen, hiç bir mübalağa, edebiyat ve hü- küm karıştırmadan not etmemi ve âdetâ bir zabıt tutarcasına tesbit etmemi istedi. Ben de bunu bir (röportaj) dan ziyade, bir zabıt kuruluğuyla yerine getirdim ve sadece âciz bir şahit mevkiinde kalmayı münasip gördüm Ayrıca, Beyoğlu Kız Lisesi, Kandilli, 283 Çamlıca ve Kadıköy kız liselerinin kurdu- ğu. Yalova - Çınarcık kampında da aynı ateş oyunları oynanmış ve bunu seyreden erkek muallimler ve maarif mensupları arasında edebiyat muallimi Mustafa Ni- hat, Salim, Milli Eğitim müdür muavini Baha, fotoğrafçı, bir de âciz muharririniz Halil Nusret bulunmuşlardır. Manzarayı da bütün Yalova köylüleri, müthiş, fakat çok vakur bir hareketle takip etmişlerdir. (Büyük Doğu) ya verdiğim, Serap i- simli masum yavrunun ateş dansını bik fill oynarken alınmış resminden başka Pendik'deki Gazi Terbiye Enstitüsü tale - belerine ait resim, bazı talebelerin yaban- cı bir fotoğrafcı karşısında takındığı (poz) ve eda bakımından, yüzlerce sahi- felik bir tahlil yazısından daha mâni - dardır. Sağ köşedeki resimde de, kamp haya- tının muhtelif safhalarını görüyorsunuz. Biz yalnız vesika gösteriyoruz; kıymet hükmü gizin.. yerek. ktir. Bu işi yun lış bir.iddia olmaz. Her hâdisede olduğu gibi, bu fevkalâde mühim muaşeret edebinde de, ruhumuzu istinat ettirdiğimiz feyz kayna- ğından ilham alabilseydik, sâf, temiz, in ciddi ve zafif bir müslümana mek yeme edebini, hem bedahet halinde m tirebilirdik. Yemek yemenin muaşeret edebi noktasın- dan esasları: i Iı — Yanımızdakileri iğrendirmemek... n zarif ve doğru hareketleri, en kolay ve sevimli edalar içinde temsil et- mek... Bu mühim bahis üzerinde derinleşeci- İZ. h Neslihan KISAKÜREK . 1s —.r e ee ve e e ay a a va, m re e m mid “mm m ee —..

Bu sayıdan diğer sayfalar: