11 Ekim 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 4

11 Ekim 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAKİKAT: CEZA ÖLÇÜSÜ VE HİKMETİ Ceza ölçülerinde esas, gizli ve şahsi cürümleri zorla bulup çıkarmak değil, görünenleri ve gösterilenleri tepele - mek ve Allahın örttüğü suçlar mevzuunda kulu yaradanına havale etmektir: Yasak olan kötülüklerden ve günahlardan ka - çınınız! Şayet içinizden birisi böyle bir şey yapar - sa, Allaha sığınıp kendisini gizlemesini ve affetme - sini istesin ve halini halktan saklasın! Eğer amelini bize gösterecek olursa, Allahın kitabındaki ölçüle- ri tatbik etmek vazifemiz olur. Bütün bir adl ve usul kaynagı: Sadece zan ve şüphe üzerine ceza ölçülerini tatbik etmeyiniz! Utanç sahiblerini de ayaklarının sürçmesiyle hemen suçlandırmayınız; yalnız sâbit olan .suçları Allahın ceza ölçüsünü gerektirirse, o başka... İnsanların yüzü, ilâhi tasvirin mührüdür ve ona haka- ret edilemez: ANDA ELİME Döğülmesi icap eden olursa, sakın çehresina vurmayınız... Allahın Sevgilisi, kendisine büyük bir edeb kusuru gös. | teren hizmetcisine bile, her cezayı kuşatması lâzım büyük dikkat ve teenniyi haber veriyor: Eğer Ceza günü kısas korkusu olmasaydı, seni bu misvak ile incitirdim!., | AHLAK; YİNE ZULÜM Bakınız, zâlime bile yapılacak yardım nedir: İster zâlim olsun, ister mazlüm, mümin kardeşi- ne yardım et! Zâlimi zülmetmekten alakoyarsan, kardeşlik hakkını yerine getirmiş olursun. Zulmün şekilleri ve mazlümun hakkı: Bana şu hasletleri yerine getireceğinizi temin edin, ben de size Cenneti taahhüt edeyim: Bir mi- rasın bölümünde hak derecelerini aşarak zulmet- meyiniz! Nefislerinizden ziyade Allahın kullarına in- saf ediniz! Düşmanla savaşırken arka çevirmeyiniz! Düşmandan alınacak ganimetler üzerinde hiyanet ve haksızlıktan sakınınız! Mazlümun hakkını zâlim” den alınız! Bir cümlede bütün bir kâinat sırı: Allah, kötü olmayan zayıflarının kuvvetlilerin- den hakkını alamadığı topluluğu nasıl takdis etsin? Züâlümden bir şube: Kudreti varken borcunu vermemek zulümden bir şubedir. Mazlümdan, kâfir olsa da korkacağız: Mazlümların duasından ve kalblerini kırmaktan çekininiz; isterse kâfir olsunlar. Zira böyle bir dua ile icabet makamı arasında perde yoktur. NUR HARMANI — Tertipleyen: Hikmet sahibinin — Abdinin — kölesi DiZi ÖĞRENİNİZ Hamd Gençlere ithaf ESMELE, nasıl her işe başlarken Allah ismiyle hareket etmek şu- ur ve hikmetinin muayyen şekliyse, hamd de, ayni şuur ve hikmetin bir nevi netice ifadesidir. Adetâ, Besmelede sebep şek- linde eden kulluk Tabıtasının, hamdde netice olarak tezahürüne şahid oluruz. Nitekim Besmele ile başlayan ye- mek, hamd ile nihayete erer. tecelli Hamd, mefhum ve fiilinin en kısa, ba- sit ve sade ifadesi, kullarına bahşettiği sonsuz nimetlere karşı yaratıcıya teşekkür etmektir, Hamdde, Allahı tâzim ve sena kasdı esastır. Dense ki, meleklerden ve e- zelden başlayarak, yerin ve göğün bütün kun tek vazifesi hamddir, yanlış olmaz. Sırları ve iç mânası namütenahi derin o- lan hamd'in biz şu ânda, vazifemiz icabı yalnız dış pilânında kalalım: Hamd'in başı, evvelâ büyük ve ebedi kurtuluşu temsil eden İslâma karşıdır. — Siz müslüman mısınız? , Suali karşısında, cevap, aynen hamd kelimelerini tekrardan ibarettir. Besmele, asli şeklinden aslâ inhiraf ka- bul etmediği halde, hamd, mefhum ve mâna olarak başka diller içinde ifadesi kabil bir mahiyet arzeder: Hamdolsun, Allaha hamdolsun, bin kere hamd vesai- re gibi... Fakat hamd kelimesinin de esa- sı ve hiç bir ifade ile vanlamıyacak ana şekli, oaslolarak bildiğimiz arapça ör- nektir, mânaya bağlıysa da, aralarında çok ince farklar vardır. Şükür doğrudan doğruya bir ktuf karşısında minnet ifadesiyken, hamdde,; Allahın buna tek olarak istih- kak işareti gibi daha mücerret bir mâna vardır. Zaten «Hamd Allaha mahsus» değil midir? Fatiha süresi hamd ile başladığı &ibi, ebedi âlemde ve ebedi kurtuluş pilânında birleşecek olanlar, Allah Sevgilisinin elin- deki hamd livası altında toplanacaklardır. İşte hamd sırrını en ulvi renklerle pırılda- tan misaller... Her iyilik ve nimet karşısında Allahı tâzim ve sena ile anmanın neticesi olan hamd, bu iyilik ve nimeti bize hatırlatıcı her vesileyle yerine getirilmesi lâzım bir vazifedir. mevcutlarına ve ebede kadar her mahlü - Şükürle hamd umumi olarak ayni esasi MN

Bu sayıdan diğer sayfalar: